28 Şubat 2009

Nasıl Paranoyak Oldum


Bazıları aldığım en güzel hediye, aldığım en güzel doğum günü hediyesi diyebilirler.
Düşünüyorum. Henüz öyle bir hediye almadım, alacağımı da sanmıyorum. Galiba insanlara o kadar değer vermiyorum. Değer verdiğim tüm insanların yaşattığı hayal kırıkları ensemde ağrı halinde hâlâ taze.
Hayatımın enlerini sıralama fikri saçma zaten.. Yapabileceğim bir şey değil. Gruplandırmayı seviyorum galiba ben. Bilemiyorum. Kafam karıştı.
Hazır bu saçma yazıyı yazarken biraz daha saçmalayayım.

Paranoyaklıkla ilgili yazı yaz demişti arkadaşlardan biri. Yazalım onu da.
Efsanevi okuyucum Kenan bana "mani-paranoi var sende" demişti. Bunu neye dayanarak söylediğini bilmiyorum. Maniyi biliyoruz da işte paranoi ile ilk kez karşılaşıyordum. Herhangi bir şeyin bütün olasılıklarını düşünürüm acaba bu nedenle mi dedi. Issız bir sokaktan geçerken arkamdan gelen adımların sahibine kesin sapık gözüyle bakarım. Aldatılma paranoyam vardır bu nedenle gözlerim kör olmasın deyü uzunca bir süre fazla bağlanmamaya çalışırım ta ki bana o güven verilene kadar. Arkadaşlarımı sevgilimle tanıştırmam zira o kadar güvendiğim arkadaşım yok denecek kadar azdır, nedense etrafımdaki kızlar sevgilimi görünce diplerini düşürüveriyorlar yere. Fakültede bir zatın fotosunu arkadaşın birine göstermiştim kız resmen orgazm oluyordu fotoğrafa bakarak. Çüş dedim. Bir daha da öyle bir şeye girişmedim. Lan arkadaş ben niye böyle değilim. Bir arkadaşla oturuyorduk, ablasının sevgilisi aradı konuşuyoruz. Telefona beni de istedi naber nasılsın falan filan konuştuk ee nasıl buldun beni dedi. Resmini göstermişti kız ablasıyla sevgilisinin. Şaşırdım eniştem beni niye öptü hesabı, iyi dedim yakışıyorsunuz birbirinize. Ki adama dikkat bile etmemiştim fotoğrafta bana ne elin adamından deyü. İnsanlar pek bir garip oluyorlar.
Kızlara da erkeklere de güvenmiyorum ben galiba. Aldatma konusunda da acayip prensipliyimdir. Çok yakın bir arkadaşım sevgilisini aldatıyormuş ki onu sileceğimi bildiği için bana söylemedi bile ama söylediği biri benim bildiğimi düşünerek benim yanımda konudan bahsedince komple silmek zorunda kaldım arkadaş grubumu. Arkadaşım sevgilin varken ne diye başkasını bulursun anlamam. Neyse bu konuyu da anlatayım hazır yeri gelmişken.. Mihri diye bir arkadaşım vardı fakültede. Bu kızın memlekette bir sevgilisi vardı. Çocuk bunu görmek için 20 saat otobüs yolculuğu yapıyor bir gün kalıp geri dönüyordu. O derece bir aşkla bağlıydı kıza. Kız için üniversite bile okumaya kalktı iki senelik bir bölüm kazandı bizim şehirde. Bir sene kaldı çevre edindi sonra da döndü gitti memleketine. Senelerdir de sevgililerdi. Aileleri de biliyordu. Bu kız bir gün sarışın şapşal bir çocuğu gösterdi bana "Şu çocuk geldi işte dün çakmak istedi sonra da oturduk biraz." Konuştukça açıldı konu, meğer iki senedir bakışıyorlarmış birbirleriyle, çüş dedim. "Ee seninki nolcak bu ne şimdi?" dedim cevap vermedi. "Nasıl çocuk sence?" dedi. "ciddi bir şey olsa senin sevgilini bile bile çakmak isteme bahanesiyle gelip sana açılmazdı. Siktir et zaten çapkın bir tipi var bundan bir cacık olmaz" dedim. "Tamam zaten ben sevgilimi seviyorum ama bununla da görüşürüm arkadaş gibi." dedi. Sonraları öğrendim ki çocuğu ödev bahanesiyle eve de atmış birkaç kez. Neyse işte çocuk biz otururken masamıza gelmeye başladı ama bir yandan Mihri'yle cilveleşiyor bir yandan beni kesiyor böyle de enteresan. Çıkmaya başlamışlar bunlar. Mihri sevgilisiyle beraberken bir de bununla sevgili olmuş. İnanamadım. Geçen hafta gördüm Mihri'yi, çocuk bizim alt sınıftaydı Mihri memleketten kalkıp o şapşal çocuğun yanına buraya gelmiş. Başını da kapatmış, el ele yürüyorlardı. Midem bulandı birden. Öyle işte sevmiyorum bu aldatma saçmalıklarını. Aç gözlülüğe ne gerek var arkadaşım, heyecan arayan bungee jumping yapsın..
Bunları görüp nasıl paranoyak olmam arkadaş.. Bir şey daha var onu da anlatayım. Vakti zamanında msn'de bir hatunla konuştum bir kez, sonra bu kız salak deyip sildim. Bunu o dönem sevgilicilik oynadığım zata anlattım "o erkek, benimle de konuştu" dedi. Niye konuştun diye de azar işittim. Geçen gün başka bir arkadaştan öğrendim ki o erkek dediği kişi meğer kızmış hem de o zatın eski kız arkadaşıymış.. Ya ya ya işte.. Daha bir sürü olay var da gerek yok tek tek anlatmaya. Evet paranoyağım ben.. Beni çok sevdiğini söyleyen bir kız arkadaşım yine aynı erkeğe "Anlaşamıyorsunuz siz ayrılın bence" diyebilmekte.
8. sınıfta da hoşlaştığım bir çocuk vardı çocuk da bana asılıyordu. Herkes de biliyordu durumu. Benim arkadaş grubumdan bir küçük aptal, sevgililer gününde hediye alıp gitmiş çocuğun yanına.. Benim de haberim yok olanlardan. Çocuk geldi sen beni denemek için gönderdin di mi Filiz'i. Yok ne alaka nasıl falan derken öğrendim olayın aslını. Meğer Filiz, bizim o çocuğa aşıkmış. Allam.. Neyse evet ne diyorduk paranoyağım ben :)
Ne demek ki paranoyak?

27 Şubat 2009

Bir Yemin Ettim ki Dönemem

Bugün işten ayrılıyorum. İşteki son günümde ne kadar sevildiğimi görüyorum allam reva mı bu bana.
Muharrem Abi'nin kravatını aldım boynumda kırmızı bir kravatla geziyorum sabahtan beri. Yerime yeni eleman bulundu bu arada. 22 yaşında askerliğini yapmış, Toki'den ev almış bir çocuk. Toki'den ev aldığını beraber yürüdüğümüz 10 dakika içinde bana yumurtlamış olması enteresan biraz tabii ama neyse. Çocuk bir de hemen sahiplendi işi. "Çıktım diye gelmemezlik etme, arada gel çayımı iç" dedi. Çarpacaktım bir tane sonra vazgeçtim. İyi biri sayılır fena değil. Adil Abi çocuğa, "Evlenirsen daha çok para alırsın" deyince çocuğun neden bana baktığını ise çözmüş değilim. İş yerinden çıkmak için aracı olan şirkete dilekçe vermem gerekiyordu o da işe başlamak için yapacaktı aynı şeyi, müdür beraber gidin dedi. Gittik çocukla yan yana.. İşi öğret de öyle git dedi ama hiç işim olmaz dedim. Bazen kötü biri mi oluyorum acaba..
İş yerindekiler çok duygusal sabahtan beri. Gitmemi istemiyorlar benim gitmemi istemedikleri için de yeni gelen çocuğu sevemediler. Gerçi pazartesi başlayacak çocuk o zaman belli olur her şey ama ilk izlenimleri olumsuz. Bakıp göreceğiz.
Bugün bana yemek ısmarlama yarışında herkes, bakalım talihli kim olacak.
Çok eğlenceliydi iş yerim ya, dün akşam Fidayda ve Misket eşliğinde çiftetellli oynadık. Hülya Hanım bana Kakılmış deyip saçımı çekiyordu, Muharrem Abi sürekli damat adayı getiriyordu, Mahmut Abi ikide bir internetimi kapatıyordu. Sadık Bey sigara ısmarlıyordu. Sevdim, benim için de değişik bir deneyim oldu. Öğretmenlikten başka bir iş yapma fırsatı bulamayabilirim belki hayat bu, bunu da görmüş, denemiş oldum en azından.
Çalıştığım işleri bitirdim hepsini cdlere çektim hazırım. Devletin malı deniz yemeyen keriz mantığıyla birkaç yüz kalem, birkaç yüz bin cd de alsam mı acaba diyorum ama aman kim uğraşacak :)
Bu cümle alem beni evlendiremedi ya, nasıl üzülüyorlar. Gloom'a varacağım ben :) Köyümüzde davullu zurnalı düğün yapacağız ölmeden önce.
Evlenmeyeceğim kolay kolay dedim diye kızdı zaten bana. İyi dedim ben de madem ısrar ediyorsun, seneye evlenelim öbür sene çocuk falan derken işte ömür biter. :)
Seviyorum ben aşkımı. O olmasa işten çıkmazdım, öğretmenlik yapmak istemezdim. Otururdum şehrimde evimde ama şimdi o var, planlarımız var. Öğretmenliğe başlamalı, ona daha yakın olmalı. Hadi bismillah.
Kitaplarımı alacağım birkaç gün içinde başlayacağım çalışmaya artık olduğu kadar. Kim nereyi fethetmiş, kim hangi savaşı neden kaybetmiş, bilmem nerdeki bilmem ne rüzgarları ne işe yarar, Rabbim bunları ezberlesin deyü yaratmış. Ezber evet. Dahasını istemiyorum. Bir de ben bir sayıyı hep olduğu gibi bırakmak istemişimdir. Karesini falan niye alıyoruz ki, resmen saygısızlık sayıya. Benim karemi almasın kimse ben böyle iyiyim. Hani yani aklınızda bulunsun diye söylüyorum. :)

26 Şubat 2009

Prematüre Doğan Yol Alır


Yuh diyorum artık. Bir hafta geçti hâlâ hastalıkla cebelleşiyorum. İş yerine geliyorum uyuyorum müdür dersen acayip uyuz bir adam. Asıl müdür ve müdür yardımcısıyla aram iyi diye benim bağlı olduğum şube müdürü bana gıcık oluyor. Koymuş kamerayı kapıya kaçta giriyorum kaçta çıkıyorum oturup izliyor, iki dakka geç kalsam surat asıyor ona buna benden dert yanıyor. Yüzüme bir şey dediği de yok, dese laflarım hazır ama nerdeee..
Okul gibisi var mı be, öğrencilerimi özledim yeminle. Çocuklarım olsaydı yine saçımı okşar "örtmenim ben de büyüyünce örtmen olacağım" derdi. Beraber yine kitaplar okur okuduğumuz kitapları konuşurduk. Neyse az kaldı. KPSS olmasa bile öğretmenlikten başka bir iş yapmamaya karar verdim. Beni okul paklar. Sapık müdürlerle baş etmesi daha kolay.
Geçen sene zeka geriliği olan iki öğrencim vardı. İkisinin de gözleri çıkmıyor aklımdan. Sırtıma koyar başını "Öğretmenim çok güzelsiniz, ben de sizin gibi güzel olabilir miyim?" derdi. Arkadaşları dışladığında yanıma daha bir sokulurdu. Bir tanesi Türkçe dersinden düşük not aldığında "Kimse beni sevmiyor.." diye ağlamıştı. Birinin gözleri deniz yeşili birininse kapkaraydı ama ikisinin gözü de pırıl pırıldı. Özledim onları.
Eşiyle, çocuğuyla dolaşanları gördüğümde sanırım hiçbir zaman yaşayamayacağım böyle şeyleri diyorum istiyorum ama olur mu hiçbir fikrim yok.
Olsa da güzel olur aslında. İyi bir anne olabilirim. Blog arkadaşlarından aynı yaşta olup da çocuğu olanlara bakıp efkarlanıyorum aman işte bilmiyorum neyse hormonlarımı durdurmam gerek daha uuuuzuuuunca bir süre.
İş yerinde herkes evli olduğu için her gün evlilikten bahsedildiği için ruh durumum karıştı. Düzelirim sanırım. Zira düzelmezsem durum vahim yakında börek çörek yapmaya başlamaktan korkuyorum. Canım eve giderken alışveriş yapıp eve gidince yemek yapmak istiyor bu aralar. Biri beni durdursun..

25 Şubat 2009

Liselim


Liseli vardı ya ah o liseli
Kısacık etekli dar elbiseli

Nereden geldiyse geldi yine aklıma lisedeki arkadaş grubum geldi.
Hazırlık okuduğumuz yıllarda hoşlandığımız çocuklara İngilizce lakaplar takardık. O dönemler hızlı dönemlerim olduğu için İngilizce kelime hazinem sırf bu yüzden çok ilerlemişti. Öhööm neyse.. Arzu diye bir arkadaşım vardı. Son sınıftan bir çocuk olan Green'e tutulmuştu. Arzu yaratıcı bir arkadaşımızdı söylememe gerek yok sanırım çocuğun gözleri yeşildi. Sonra solcu olduğunu iddia eden bu arkadaşım, Green'in cemaatçi olduğunu öğrenip depresyonlara girmişti. Yine aynı Arzu mahalleden bir çocuk çıkma teklif etti diye intihar ediyordu az kalsın. Arzu, sırf canı kek istediği için müdürün odasına gidip annesini arayıp akşam ben gelene kadar kek yap şeklinde emir verebilitesi olan bir arkadaştı. Babasına ısmarladığı pedin yanlış alınması üzerine pedleri babasının kafasına fırlatıp "Al bunları sen kullan" diyen de bu arkadaştır. Çok çektik elinden çok.. 9. sınıfta sınıflarımız ayrıydı Arzu'yla hatta katlarımız bile ayrıydı, o yüzden o arada olanları takip edemedim fazla. 10 ve 11'de akrabası olan Eskişehirli bir oğlana gönlünü kaptırmıştı. Canım benim ya, çocuğu hiç görmedim. Birileri daha oldu sanki o arada ama hatırlamıyorum. Arzu'yla bir ara msn'den görüşüyorduk sonra kayboldu. Meğer nişanlanmış.. Hem de acayip bir ilişkisi var. O otoriter, şımarık kız gitmiş yerine uysal bir kedi gelmiş. Nerde, kiminle olduğunu, ne yaptığını sürekli haber veren bir kız gelmiş Allam.. Bu kız ki erkek düşmanıydı o zamanlar, hatta o zamanlar ben erkekleri eğlenceli bulduğum için düşmanlık falan beslemiyordum işin aslı. Bilinçaltımı saymıyorum. Neyse işte bu yaz evlenecek herhalde bu Arzu. Hayırlısı olsun.
Emel vardı bir tane ki hâlâ var. Çok değişik bir ilişkimiz vardı bu Emel'le. 2 sene ön sıramda oturdu. Çok şey paylaştık, özellikle de kopya. Kendisiyle oturup dertleşmişliğimiz azdır. Ama gözlerimiz konuşur. Bir şekilde anlaşırız, konuşmadan. 11. sınıftaydık, yine ön sıramdaydı Emel. Ders çalışıyorduk ikimizde sonra benim başım kaşındı birden elimi tam başıma getirecekken Emel arkaya doğru eğildi elini başımın tam kaşınan kısmına getirip başımı kaşıdı. Bunu bir türlü izah edemedik kaç yıldır. Nasıl oldu da oldu bu bilmiyoruz. Emel, derin arkadaşımdı. Hâlâ da derindir. Bana benzer biraz. Neyse öyledir.. Özeldir.
Aylin vardı bir de. İneklikte sınır tanımayan tüm dersleri 5 olan bir hanım kızımızdı. Şiir atölyesine girmeye kalktı vazgeçti, gitar çalmayı denedi vazgeçti ama ders çalışmaktan vazgeçmedi hiç. Sesi de güzeldi. Ağzımı dayayıp musluğa yerine alnımı dayayıp diyordu ama olsun.. Gıcık mı gıcık bir ablası vardı. Neyse hatırlamak istemiyorum onu. Evet Aylin diyorduk.. Kendisine lise boyunca sırf dişi olup olmadığından emin olmak için sevgili ayarlamaya çalıştık ama bir türlü istemedi. Sonra da üniversitede deli fişek bir şeye tutulmuş, sözlenmiş ama bilmiyorum Aylin'i aşağılıyormuş çocuk. Sen yapamazsın ki, sen bilmezsin ki gibi.. Çarpacam ağzına gördüğüm yerde.. Şu ukalalardan öyle bir nefret ediyorum ki... Hele hele ukala erkeklerden.. Aylin de bu yaz artık evlenir zahar.
Derya.. Hepimizden farklı bir kızdı Derya. Durumları iyi değildi diğerleri kadar. Babası bir kadınla kaçıp annesini ve kızlarını terk etmişmiş. Belki de o yüzden biraz sinirliydi kendisi. Gözleri çok güzeldi ama yemyeşil bir denizzz.. Eğlenceliydi. Üniversiteye gittikten sonra başını kapatmış cemaate girmiş. Enteresan bir şeyse.. Annesi iki kızını da meslek sahibi yaptıktan sonra o şapşal babası geri dönmüş.. Şimdi beraberlermiş..
Aylin'e hamster (dişleri nedeniyle), Emel'e Çokemel, Arzu'ya Jennifer (popodan dolayı) derdim. Derya sadece Derya'ydı derya gibiydi çünkü.. Benim lakabım neydi diye düşündüm de Şıpsevdi diyeni vardı, Atom Karınca diyeni vardı, sofisticated diyeni vardı. Vardı da vardı..
Güzel günlerdi belki de.
Biz böyle komple çok iyi anlaşırdık.. Doğum günlerimizi kutlardık, birbirimizin egosuna zarar verir eğlenirdik...
-biraz daha yemeye devam edersen kalçan bir filinkinden daha büyük olacak..
gibi gibi gibi...
Şimdi herkes dağıldı ben sadece Emel'le görüşüyorum düzenli olarak. Diğerleriyle bağlantımı Emel sağlıyor.

Savruldukkk Liselim.

23 Şubat 2009

İbrahim Tatlıses VS Yıldız Tilbe


Ben Yıldız Tilbe'nin eski halini sevenlerdenim. İbrahim Tatlıses'inse hiçbir halini sevemedim. Yani evet çok da tarafsız olamayacağım.
İbo Şov varmış geçenlerde. İbo Şov'da İbrahim Tatlıses, Yıldız Tilbe şarkı söylerken birden kesip bir şeyler söylemiş sonra da reklama girmiş. Nedir bu? Neyse uzun açıklamaya gerek yok saygısızlık diyerek özetlenebilir bir hadise.
Sonra da Yıldız Tilbe tepki vermiş olsa gerek ki malum erkek zat, "Ben seni zamanında pezevenklerin elinden kurtardım.." gibi bir şeyler söylemiş. Bir "insan" nasıl bu kadar bayağılaşabilir anlamıyorum. Söz konusu dişi kişi de gerekli cevabı verip stüdyoyu terk etmiş. Oh iyi de etmiş. Seyircilerden bazıları da kalkıp gitmiş. Bakalım ne olacak şimdi.
Yıldız Tilbe, Asena gibi değil ondan daha güçlü birçok konuda ama yine de kendisi için korkuyorum. Benim derdim bu erkek kişiyi imparator zannedenlerle. Neyse bu yazının sonu pek parlak olmayacak en iyisi burda kesmek.

Şimdi düşündüm de kadın şarkıcılar toplanıp protesto etseler "Artık İbo Şov'a çıkmayacağız" deseler Allam ne süper olurdu. Nolur olsun hatta.

22 Şubat 2009

Hastayım Yaşıyorum


Oyy oy hastalıktan kırıldım, kırılıyorum da hâlâ. 4 gündür komada gibiyim. Bir iki kere internete bakayım dedim ama sadece bakabildim hiçbir eylem gerçekleştiremedim. Hani bir Johnny Depp albümü yapayım falan nerdeeee... Ateş olmuş 18623 , yapacak fazla bir şey yok, yat aşağaa dedim kendime.

İşe de gidemedim cuma günü. Aman ppıpp.. Çok da lülü.
Neyse işte bu arada neler olmuş neler bitmiş derken 600 küsür yazıyla karşılaştım az önce beynimin bulanma korkusundan okuyamadım da hepsini. Ne oldu ne bitti hiç bilmiyorum yani.

Gelişmelerden de bihaberim. Ben yokken küresel ısınmaya çözüm bulundu mu mesela, ölümsüzlük iksiri yapan bir büyücü ortaya çıktı mı, Google Facebook'u satın aldı mı, Dolce & Gabbana ayrıldı mı he onlar ayrılmıştı gerçi neyse işte hep merak ediyorum bunları. Ne oldu ne oldu..?

Ben hasta yatarken kardeşim geldi İstanbul'dan. Evde bir bayram havası. Bana da hedayeler getirmiş. Baloncuk yapan bir zımbırtı vardır bilen bilir. Üzerinde süngerbob olanından almış. Bir şeyler daha var da bu çok daha eğlenceli geldi bana. Sabahtan beri evin içinde baloncuk çıkarıyorum. Allam ne güzel bir şeymiş o. Hızlı üfleyince, yavaş üfleyince değişiyor baloncuklar. Sonra işte bazıları yerde kalıyor çoğu hemen patlıyor. Bazıları iç içe geçip bir tane kocaman balon oluyor. Anneme dedim artık :
-23 yaşında bir kızın var ama hâlâ baloncuk çıkararak eğleniyor, bu nasıl bir acı?
Kadıncağız "hiçç, siz zamane gençleri için normal bunlar, anlıyorum ben sizi" deyip konuyu eğitim sistemine getirdi. Sanki kızı sınavlara çalışıp hayatını karartmış biri gibi.. Anadolu liseleri sınavı diyorduk o zaman adı neydi bilmiyorum da tesadüfen girdim tesadüfen kazandım :) Böyle anlatmak da ayrı bir zevkmiş neyse..

Doktora gittim dündü galiba of beynim sulandı hatırlamıyorum. Ama doktorun bana bakışlarını hatırlıyorum. "Ne sevimli şeysin sen öyle" bakışı o, nerde görsem tanırım. Neyse valla adamın suratına alıcı gözle bakamadım zira o sırada bir yastıkla evlenmeyi tercih edecek durumdaydım. Bir an önce kendimi yatağımın kıllı kollarına bırakma hayalleri kuruyordum. Doktordan çıktık sağ olsun bana antibiyotik de dahil olmak üzere bir sürü ilaç verdi. Ben ne doktorları ne de hemşireleri seviyorum. Doktor arkadaşlar kızmasınlar ama ne bileyim valla bilinçaltıma inmek lazım sanırım. Geçmişte doktordan yediğim bir azar vardır mutlaka. Böğğ..
Başka başka ne oldu.? Haftaya işten ayrılıyorum, blog camiasının baş belası olarak sahalara geri dönmeyi planlıyorum. Kpss neyin çalışmak için ayrılıyorum işten. "Deli misin" diyeceksiniz ama yapacak bir şey yok.

Başka başka... Tam 4 gündür sigara içmedim. "Hastayken normal" demeyin ben sırf inattan "hastayken de içerim huleyn" diyerek içerdim önceden ama ne bileyim bu sefer canım da istemedi pek. Ya bir şeylere inattan içiyorum bunu ama neye kime inattan bilmiyorum.
Resimdeki teyzenin konuyla ne ilgisi var derseniz valla ben de bilmiyorum. Normalde bağlardım hep ama bu sefer teyze bağlamama engel oldu. Ama inat değil mi:
Demek ki neymiş 70 yaşında bile sağlıklı dinç olmak gerekiyormuş. Hastalanmayalım, hastalanırsak doktora gidelim.
Tamam susun biliyorum, artık olduğu kadar.
Neyse benden bu kadar. Gittim şimdilik.

18 Şubat 2009

Arka Sokaklarda Neler Oluyor?


Salak bir başlık oldu farkındayım neyse..
Ne zamandır aklımda yazacağım deyip unutuyordum yazayım çıksın aklımdan.
Arka Sokaklar diye bir dizi var. Akşam eve geldiğimde tekrarları yayınlanıyor sanırım yeni bölümleri var mı bilmiyorum ama olsun yazayım da ne olur ne olmaz.
Şimdi bu dizi teşkilata saygı sevgi duymamızı falan sağlıyor. Çok şükür.
Kimsenin dikkatini çekmiyor olsa gerek ki henüz sağlam bir eleştiri almadı bildiğim kadarıyla. Dizide alenen işkence ediliyor gözaltında. Biz de oh eline sağlık falan diyoruz sanırım.
İşkence karşıtlarının bile bayıla bayıla izlediğini düşünmeye başladım.
Fıstık gibi bir kız, biraz şapşal ama sevimli bir adam, bir psikopat, bir cillop gibi adam iyi iyi hatta bir de kaslı komiser. Tamam işte süper..
Bir sürü suçla mücadele ediyorlar aman da aman, gözaltına alıyorlar birilerini, bir güzel dövüyorlar. Polisin oğlu hasta, bu nedenle sinir stres yapmış, sinirini gözaltındaki adamdan alıyor. Kafa göz dalıyor adama. Biz de oh eline sağlık hak etti köpoğlu diyoruz. Yani hâlâ yayınlandığına göre öyle diyoruz demek ki.
Arkadaşım, işkence ne biliyor musunuz?
Heh işte o izleyip ağzınızın suyunu akıtan şey işte işkence..
Gerekçeleri olabilir mi, derdimiz ne bizim?
Yunanistan'daki gencin neden öldüğünü biliyor musunuz? Böyle psikopat bir polisin manyak fantezisi yüzünden öldü. Tahrik edip etmemiş olması önemli değil.
Nasıl bir öğretmen deli gibi sinirlense de çocuğu dövemezse bir polis de görevi gereği gözaltına aldığı adama işkence edemez. Yok böyle bir hakkı.
Adamın suçlu olduğundan emin olsa bile polis onun güvenliğinden de sorumlu olan kişidir. Bu meslek böyle bir meslek. Beğenmiyorsan gözün yemiyorsa hiç bulaşmayacaksın.
Azıcık uyanık olalım be, hadi be, ne izlediğimizi bilelim azıcık.
Görevini gerçekten bilinçli olarak yapmayı başaran nadide polislerimize sabır ve kolaylık dilerken mesleğin sorumluluğundan bihaber, belindeki silahı güç zannedenlere de akıl fikir diliyorum.

17 Şubat 2009

porno bağımlılığını nasıl yenerim


Oyu bekar kalanlar için ideal aday Bekaroğlu
Ben benim oyu geçen gün everdim arkadaş, hiç işim olmaz.

yar beni porno
Gülmekten yarılmayı kasdetmiyorsundur umarım, böyle manyaklar da olabiliyor. Yar beni porno ortadan ikiye ayrılayım şakkadanak e mi?

porno bağımlılığını nasıl yenerim
Azaltacaksın. Hayvanlardan gruplara, ki insan gruplarından bahsediyorum, ikili kombinasyonlara, ikiliden bir er bir dişi derken zaten bıkmış olursun umarım.

müge anlı üniversite okuyorum
Ben de işte mezun oldum şeker, senin bölüm neydi, hacı?

kadınların ağzına alması günah mı
eşimle porno izlemek günah mı
Din alimlerinin fetvalarının bu kelimelerle olduğunu düşünüyorum da.. Tey tey tey..!

sevgiliyle sevişmek günah mı
Sevgili derken? Sevgili günah değil de sevişmek günah. Bakacaksın uzaktan. Hormonlarına hükmetmeyi öğren. Akıllı ol adamım..!

illa kızlıkta kan gelmek zorunda
Demek istediğini sen izah edemesen de ben anladım er. Sen yenisin galiba, ilk mi olacak şekerim? Korkma anlamaz acemi olduğunu dert etme kendine böyle şeyleri.

japonca ya da çince serdar yazılışı
Serdar arkadaşım sana ne desem bilmiyorum. Google sana ortaya karışık attırır. Kiril alfabesi istersen ben bir ayar çekebilirim olaya.

memesi poposu çükü açık kızlar
Çükü açık kızlar. Anlıyorum seni.!

testisleri olamayan adam
Olmayan değil de olamayan, adam ıkınıyor sıkılıyor ama olmuyor işte. Kader deyip geçeceksin fazla zorlamamak lazım.

mastırbasyonda yasak düşünceler nelerdir
el ense etek hamdullah şaziye
ıssız damdaki diyaloglar
ıssız damdaki sevişmeler video

Genelde damda olunca ıssız oluyor sevişmeler. Issız ıssız oh yeah.. dam üstünde saksağan vur beline kazmayı.. kazma derken.?

bursada kolbastı kimden öğrenilir
Benden değil bir kere. Tamam Bursa'ya sık sık giderim ama arkadaş ben kolbastı bilmiyorum ki..

ganguro sikmek
Umarım tahmin ettiğim şey değildir bu. Hani böyle yavrusunu karnındaki kesesinde taşıyan zıplayan bir hayvan var ya, bari o sağlam kalsaydı.

sevgililerin sevgilime gününde yaptıkları süprizler
Sevgililerin de işi gücü yok, sevgilinin özel günü mü altın günü mü artık allah ne verdiyse o gün süpriz yapacaklar.. Püff.. Prenses mi lan senin sevgilin?

sevgiliyle yapılabilecek şeyler
her şey yapılabilir bir sevgiliyle uçak örneğin uçurtma mesela altına konulabilir bir ayağı ötekinden kısa olduğu için sallanan bir masanın..

fordcu arkanda
Hehe o zaman senin de arkanda ayı var. Yemezler şekerim.

ıssız adamdaki adam neden ıssız
Evet gayet güzel bir soru. Ne kadar bilinçli bir toplum olduğumuzu görüp duygulanıyorum şimdi ister istemez. Sorgulayın işte böyle. Neden ıssız bu adam di mi ama?!

iki muhabbet kuşu öter mi
İki tane olur da kuşu aman kuş ötmez mi, sen de yani..!

petek dinçöz tırnaklı pucca
Pucca bunu görünce ne diyecek meraktayım. Hakaret lan bu.!

antalya'da pasif gay arıyorum
Arayan bulur ben de burdan vesile olayım. Ey ahali, okuyucularımdan biri ki kendisi Antalya'da ya da oraya yakın bir yerlerde oturuyor, kendisine pasif gay arıyormuş ilgilenenler iletişim şeytsinler.

adet gününü 1hafta geçmiş bebeğe kürtaj günah mı
Muhtemelen şeytandır o bebek. Lan düşünsene anne karnında adet oluyor.. Oha..! Aldır nolur nolmaz. Yoksa bebek hamile kaldı da... Yok yok bu hiç olmadı.

facebook profilim bok
Kötümser olmamak lazım.
türkiyede balıkçılık neden gelişmemiştir
Türkiye'de balıktan bol ne var. Herkes sazan.!

izlenecek pornolar hangileri
Olur ben izler sana ayırırım uyar mı sana?

rahmetli dedemin fotoğrafları
Allah rahmet eylesin. Polaroidse ben almayayım arkadaşım.

siyah beyaz yeşilçam filmlerini bedava nizle
Çok film izledin galiba diye buna diyorlar işte. Sen fazla nizleme nadnan..!

erkek sevmiyorum seni diyecek ama sevişirim seninle derse bunun altındaki sebep
Sebep onun altında değil senin altında diyeceğim çok ayıp olacak ama inan öyle. Kadın kadın kadın..

PippiSpor


İlkokul çocukları gibi dövme yapıştırdım koluma.
Hani şu sakızlardan çıkanlardan Bu iş yeri giderek daha eğlenceli oluyor.
Bu arada
Facebook'a seslenmek istiyorum, ne var ne yok aslanım?

Masam, gacır gucur bir koltuğum, dana kadar bir delgecim, kırmızı kazulet bir zımbam, bir sürü atacım var. Hatta ataçlarım o kadar çok ki artık saç tokası niyetine de kullanıyorum.
Eskiden babam sarhoş kafaya ne çok şey alırdı bize. Şimdi de sarhoş oluyor ama hiçbir şey almıyor.
Kimselerde olmayan bir sürü kırtasiye malzemem vardı.
Sahi şırınga kalemim vardı lisede bile kullanıyordum.
Matematik hocam uyuşturucu kullandığımı falan sanıyordu artık.
Sonracığımaaaa kalem tepesine takılan o süslerin her rengi vardı, her şekli vardı.
Kokulu silgim olmadı ama babam izin vermezdi açıkçası benim de çok hoşuma gittiği söylenemez. Benim silgilerim hiç değişmedi. Senelerdir o yeşil silgilerden kullanıyorum.
Teee ana sınıfından beri.
Çantalarımı bir bir hatırlıyorum. Ana sınıfında yeşil bir çantam vardı. Fıstık yeşili üzerinde sarı ayıcıklar vardı. Sonra daha koyu bir renk aldım ama mecburen aldım fazla sevemedim.
Sonra orta sonda bir asker çantam oldu onunla da mezun oldum liseden.
Üzerinde şiirler, sözler, arkadaşların karalamaları ne ararsan vardı.
Geçenlerde yaktım onu.
Bir sürü gereksiz anı. Silinmesine içim el vermedi. Yakmak daha mantıklı geldi.
Hım ne diyorduk. Bir de benim doğru dürüst bir eşofmanım hiç olmadı.
Nefret ederdim beden eğitimi dersinden.
İlkokul 4'e kadar sevdim çünkü sürekli ordan oraya tırmandırıyordu, koşturuyordu hoca.
Sonraları bir takım oyunu serüveni başladı.
Takım oyunların hiçbirini sevmedim, sevemedim. İki adım koş tek ayak üstünde zıpla sonra potaya at. Olduu, ne gerek var arkadaşım maksat top pota ilişkisini sağlamlaştırmak değil mi, ben karpuzlamayla da gayet güzel kertiyorum ikisini.

Başımın belası oldu beden eğitimi dersleri.
Yabancıların ponpon kızları olur ya, bizim de halk oyunları ekibimiz vardı. Popüler olmak isteyen kızlar halk oyunları ekibine dahil olurlardı.
Üzerinize afiyet çok ünlü olduğum için şaşırtıyordu insanları halk oyunu oynamıyor olmam.
Saçma geliyordu ama hani öyle 10 kişi diziliyor aynı hareketleri yapıyor.
Hayır yani aslında bu konu benim ilgi alanıma da giriyor. Halk Bilimi sevdiğim bir konu oldu hep de oynamak biraz zor benim için.
Voleybol oynarken de topa yumruk atıyorum nedense. Bildiğin yumruk yani.
Artistik patinaj ossunn, paten osssuun.. Hepsini yapmışlığım var.
Yalnız bir şey itiraf etmem lazım. Hentbolun ne olduğunu lisede öğrendim. evet utanıyorum ama napabilirim. Kelimesini bile duymamıştım daha önce. Nasıl bir spor olduğunu da işte isminden çıkardım. Pek zor olmadı gerçi ama olsun..
Cross takımındaydım zamanında. Ama hiç koşmadım. koş emri biraz saçma geliyor.
Tavşan da takip edelim mi?
Hızlı koşan herkes koşu takımında olacak diye bir kaide mi var arkadaş.?
Seçmeler vardı herkese koşacaksınız dedi hoca.
Haydaa dedim.. Herkes gitti ben kaldım sadece.
"Koş, not veren bedencinin hatrı için koş.." şeklinde bir emir..
Mesut diye bir çocuk vardı. "Koşmak zorunda değil" dedi. Sen misin öyle diyen, çocuğa bir tokat. Çocuk bir otuz yattı yere.
Sonra "koş yoksa çocuğu vururum" dedi hoca. Mecburen koştum artık napayım.
Ama takıma girmedim yine de. Bu kadar olay oldu ama ben yine de yetiştim sınıfın diğer bireylerine.
Neyse işte.. Nerden nereye..?!
Ne anlattığımı da unuttum ama durum böyleyken böyle.
Burdan çok sevgili teyzeme, olmayan amcama, Almanya'da hiç bulunmamış yeğenlerime selam gönderiyorum.

16 Şubat 2009

Kabaramazsın Kel Fatma

Berbat bir cumartesiydi.
Sevgililer gününde yataktan çıkmamak varken ben gittim bir salon dolusu insana sunuculuk yaptım. 11'de çıkarsın dediler yok, 2'de çıkarsın dediler yok, 3 buçuk dediler yok tam 7'ye kadar dikildim ayakta.
Bunlardan başka bir de koca buluyordum az kalsın ayak üstü.
Polisin biri kur yaptı bir amir sana polis koca bulalım dedi. Bir başkası sevgilin var mı diye ısrarla sordu. Daha neler neler.. Rezillik diz boyu.
Bu sabah da iş yerindeki arkadaşlardan biri sana İstanbul'dan koca buldum demez mi..?
Dedi valla.
Sanki evde kaldım. Lan daha 23ümdeyim. Tazeciğim elhamdülillah. Yok ama yaşım gelmiş de geçiyormuş. Evlenmem çoluk çocuğa karışmam lazımmış.
En sonunda tesadüfen evlendirecekler o olacak.
Eve nasıl geldim bilmiyorum yağmur çamur. Saçım da ıslandı. Daha yeni boyatmıştım da. Of ki off. Kedi gibi oldum..
Çıktım hem yağmurdan kaçayım hem oturayım kendime bir profiterol ısmarlayayım dedim. Arkadaşlara rastladım. Onlarla oturduk uzun uzun. Takım elbiseye tahammül edemediğim için yanımda getirdiğim kıyafetlerimi giydim. Nerde? Tuvalette. Evet yaptım bunu.
Sonra neyse eve geldim işte. Halamlarda kaldım gece. 
Aslında şöyle bir baktığımda hareketli bir hafta sonuydu ama işte.. Ne bileyim koca bulma hadisesi beni fazlasıyla gerdi. Çünkü iş artık şakayı geçti.
Bekara alerjisi var milletin. Bekar gördüler mi alarmları çalmaya başlıyor, evlendirme ihtiyacı hissediyorlar.
Öhöm Öhöm..
Eh hayat işte..
Bu arada güzel bloguma seslenmek istiyorum. İnan hep seni düşündüm şekerim ama elimden bir şey gelmedi. Seni seviyorum lan blog. Valla lan.. Bak inanmıyor allahsız tosbağa dedim blog dedim seviyorum dedim alooo..!
Öğleden sonra da müfettişler gelecekmiş. Hayırlısı. Onlar da beni evlendirmeye kalkarlarsa tam olacak.. Tası tarağı toplayım kaçmam lazım burdan.

Durum budur efendim. Akşam evime sağ salim gelebilirsem ve babam pc'ye haddini bildirmemiş ise kavuşacağım her şeye. Oh mis..!
Haydi bismillah..
Demir attım yalnızlığa bir hasret denizinde ve şimdi hayallerim o günlerin izindeeee...
Ne diye yazdığımı sormayın ben de bilmiyorum...

11 Şubat 2009

3Dne Bansam da Yesem Seni


Witchie of Stars'tan gelen mantıklı teklif üzerine nazar boncuğumuzu konduruyoruz.. :)

Çok seviyorum ben bu adamı. Adamım benim be, aslanım koçum sevgilim.. :)
3 ay olmuş Gloom'la bilmediğimiz bir yolda yürümeye başlayalı. 3 aydır her anımı biliyor bu adam, her gün beni ne çok sevdiğini söylüyor bıkmadan hem de. Şimdi beni öldür hakkımı yeme, ben de az değilim hani. Deli gibi seviyorum, bıktırana kadar da söylüyorum sevgimi. Arada bazı tartışıyoruz tatlı tatlı. İtiraf etmem gereken bir şey var: Tartışmalarımızı bile seviyorum.. Hatta farklı bir tartışma dili oluşturduğumuz bile söylenebilir. Tartışmanın ortasında bir şey diyoruz, gülmeye başlıyoruz. Ne bileyim öyle enteresan ki her şey.
Sevmeye devam edeceğimi de biliyorum. Onsuz zamanlardaki umutsuzluğum gitti, derin bir huzur var içimde. 3D Gloomlu günler gelecek bir gün. Biliyorum.
Benim de huzurlu bir hayatım olacak. Pudingler yapacağım ona. O beğenmeyecek, ben de "Bir daha yapmam bunu beğendin beğendin" diyeceğim. Aşk işte.
Çok büyük hayallerimiz, çok büyük planlarımız yok işin aslı. Sıradan olmayacak çünkü hiçbir şey biliyoruz, ekstradan hayaller kurmaya gerek yok bunun için. Bizim tek istediğimiz yan yana bir ömür.
Geçen gün sevdiceğim coştu. "Bizi yan yana gömsünler" dedi. Dedim "Evlenmeden olmaz". "Eh o zaman evleniriz" dedi. Böyle bir romantizm görülmemiştir. Hep hayalini kurduğum romantik ilişkiyi bize işaret eden Ulu Adam Jackie Chan'a ve Jackie Chan'i yaratan yüce Mevlama teşekkür ederim ne diyeyim. Jackie'ye bir güzellik düşünüyorum ama bulamadım daha. En olmadı Çince öğreneceğim ölmeden.

Not: Bu yazı ilgili zat Gloom'un okuyabilmesi için sola hizalanmıştır zira ortalayınca okuyamıyormuş.

10 Şubat 2009

Sıvış Otel


Bu millet beni öldürecek gülmekten.
Sabah dolmuşta konuşuyor bir iki genç.
Gençlerden biri de yüksek lisans öğrencisi durum vahim yani.

Çocuğun biri:
-Geçen gün bir lokantaya gittik. Mönü yazmışlar. Mönü ne ya ahaha. Bu şehir adam olmaz.

Arkadaş, mönüyü bu şehrin ağzına özgü bir kelime sanmış bir de dalga geçiyor. :)

Az önce de iş yerindekilerle konuşuyoruz:

-Abi, ben giderim, yerim ayrıldı nasılsa Sıvış Otel'de?

Kasdettiği yer: Swiss Otel.. Sivis desek de olur :)

6 Şubat 2009

Çok Maymun İştahlıymış Dedem Rahmetli


Dün gece sevdiceğime bir şeyler anlatırken adı geçti, o zaman tekrar hatırladım. 2 sene her şeyi beraber yaptığım bir arkadaşım vardı. Dede derdik birbirimize.
Ah dede vah dede sen neymişsin sen...'den geliyordu bu.
Dede'mle ben aslında liseyi de birlikte okumuştuk. Aynı sınıfı bile paylaştık ama lisede çok çok samimi değildik, herkesle olduğu kadardı arkadaşlığım. Sonra yerleştirme sonuçları açıklandı bir baktık aynı okuldayız. Hatta aynı sınıftayız.
Ben hayatta kayıttı şuydu oraya evrak götür buraya imza at işlerinden anlamam, kayıt zamanı babamın yanına gittim "Hadi kayıt yaptırmaya gidelim" dedim ama kendileri benimle her zaman çok ilgilenen biri olduğu için "Git sen" dedi. Çaresizdim. Liseden samimi arkadaşlarımdan birini aradım böyle böyle dedim. "Gelemem haftaya gidiyorum, bavul hazırlığım var, terlik pabuç alacağım." dedi.
Eyvallah dedim. Birkaç kişiyi daha aradım nedense herkesin işi vardı. Sonra aklıma Dede geldi, tabii o zamanlar adı Dede değildi. Aradım şak diye tamam dedi, okulda buluştuk. 1-2 saat elinde belgelerim koşturdu, kılımı kıpırdatmadım hepsini halletti.
O günden sonraki bütün günler tam 2 sene boyunca canımdan öte can oldu.
Sırf o gün yaptığı iyilik içindi belki. Kardeşim gibi sevdim, korudum onu.
Okula iki sene boyunca yalnız girmedik hiç. Beraber sevdik, beraber ayrıldık.
Sabahları 30 kmlik yoldan gelip soğukta onu bekliyordum, neden, saçına fön çekecek diye. Göğüslerim donardı soğuktan ama sesimi çıkarmazdım. Konuşa konuşa derse giderdik, yan yana otururduk, hoca onu kaldırmasın diye ben parmak kaldırırdım.
Ödevlerimizi de birlikte hallederdik.
Sonra ne oldu?
4 kişiden 3 kişiye düştük. Siyasi sebeplerden dolayı ben Dede'nin sevgilisiyle aramı açtım. Zaten Dede'ye kötü davrandığı için sık sık kavga ediyorduk. Dede, o çok sevdiğim Dede benden uzaklaştı. Gitti, sıradandan da sıradan, kötüden de bayağı bir iki arkadaş buldu kendine. Mutlu görünüyordu. 3. sınıfa kayıt yaptıracağımız zamanlar mesajlar göndermeye başladı, özürler diledi. Kötü olan her şeyi unuttum. Buluştuk, meğer aldatıldığını düşünüyormuş ve ayrılacağım zırıltısı için gelmiş bana. Dedim barışırsınız nasılsa okul başlayınca. Yok dedi barışmayız kararlıyım. Dolmuşla gittik harcı yatırdık. Eski günlerdeki gibi.. Yolda ağladı bir de "Ben seni boş yere üzdüm, senden başka kimseden hayır yok bana, nolur yine eskisi gibi olalım." "Sakin, ağlama, tamam hallederiz önemli değil." dedim tabii. Sonra ne oldu okul açıldı. Ben okulun ilk haftası şu an hatırlamadığım bir yerde olduğum için okula gitmedim. Geldiğimde Dedecik sevgilisiyle barışmış, eskidiğini iddia ettiği arkadaş çevresinin içinde şen şakraktı.

Ortak arkadaşlar da merak ediyorlardı neden aramızın açıldığını, bana soruyorlar cevap vermiyordum. Ona sorduklarında ise "Başımı kapattığım için benden uzaklaştı." diyormuş.
Bu cevabının yüzünden bazı arkadaşlar da benimle konuşmayı kesmişler haberim bile yok.
O işin özeti de şu.. İkinci sınıfın sonunda durup dururken geldi bu zat. Başımı kapatacağım dedi.
Saçmalama kızım delirme bir otur oturduğun yerde dedim. Yok dedi kapatacağım. "Kapatma demiyorum zaten de zaman ver kendine. Seni tanıyorum, bu zorluğu hemen kaldıramazsın sen, şimdi okula güzelce girip çıkıyorsun birkaç sene sonra ve mezun olduktan sonraki bütün zamanlarda eziyet çekeceksin, biraz dinle kendini, ne istediğinden emin ol, sonra sana bir şey diyen olursa bana yolla" dedim. Dinlemedi.
Cuma günü kısa kolluyla, makyajlı geldi, pazartesi başını kapattı.
"Beni dinlemeyip kapattın, açarsan ve yine haklıydın dersen beni sil mümkünse." dedim.
Hep haklı çıkmaktan insanların gelip haklıymışsın deyip özür dilemelerinden sıkıldım. O zaman da öyle oldu. Fakülteye baş örtülü girmek yasaklandı. Süsüne düşkün arkadaşım dışarda başını açmaktan yoruldu, sıkıldı. Bir gün geldi:

-Pippi, özür dilerim. Başımı açacağım galiba. Yapamıyorum artık. Yine haklı çıktın.

Ondan sonrasını pek hatırlamıyorum işin aslı.
Konuşmadık daha da açıldı aramız sanırım.
Bilmiyorum ne oldu ama hâlâ aynı şehirdeyiz ve hâlâ görüşmüyoruz.
O malum zatla evlenmek üzereymiş.

Zekası zekanıza paralel arkadaşlar seçmekte yarar var.
Çok zeki olduğumu iddia ettiğimden değil bu, böyle olması gerektiğinden.