Bendeniz ortaokul öğrencisiyken bir kitapta okumuştum. Daha sonra farklı kaynaklarda da benzer hikayelere rastladım. Çoğumuz biliyoruz güya da ben pek emin değilim gerçekten bilindiğinden. Öğrenilmiş Çaresizlik diye bir şey var. Tanımı alıntılayım:
"Öğrenilmiş çaresizlik, organizmanın davranışlarıyla olumsuz bir sonucu kontrol edemeyeceğini öğrenmesinden sonra, davranışlarıyla olumsuz sonucu ortadan kaldırabileceği durumlarda gereken çabayı gösterememesidir."
Bu terim anlatılırken genelde, yük taşımaları için "eğitilen" filler örneği verilir.
Fil henüz yavruyken alınır getirilir, bir direğe ya da ağaca zincirlenir. Fil kaçmaya çalışır, farklı yollar dener ama bir türlü zinciri kırıp kaçamaz çünkü yavru olduğu için buna gücü yetmez. Bir süre sonra yorulur ve anlar ki, ne zinciri kırabiliyor ne de direği yerinden sökebiliyor. Fil büyür bu halde. Artık güçlüdür, istediği zaman zinciri kırabilir, direği yerinden sökebilir ama gel gör ki "Ben yapamıyorum" düşüncesi filimizi esir aldığı için, bunu denemez bile.
Bu örneği şöyle genişleteceğim.
Bir toplum var, ne zaman ayaklansa, düzene ne zaman baş kaldırmaya kalksa bin bir türlü eziyete maruz kalıyor. Okuyor, öğreniyor, soruyor karşılığında kitapları yakılıyor. Çalışıyor, didiniyor, emek veriyor hakkı yendiğinde hakkını istiyor karşılığında işine son veriliyor. Meydanlara çıkıyor, bağırıyor, anlatmaya çalışıyor karşılığında önce meydanda sonra karakollarda işkence görüyor. Her defasında anasından emdiği süt burnundan getiriliyor.
Ve sonunda susuyor.
Tamam, he, olur, bittabi, neden olmasın, olsun varsın, aman bana ne, boş ver sana ne..
Hiçbir şeye karışmaz hale geliyor. Nasılsa bir şey değişmiyor, nasılsa elden bir şey gelmiyor..
Kendi kendine bileğindeki zincirden şikayet edip duruyor ama bir deneyeyim bakalım zincirden daha güçlü müyüm, bakalım bundan kurtulabilecek miyim diyemiyor.
Bilmem anlatabildim mi?