25 Ekim 2008

Blog Hareket Günü-İmza Kampanyası


Bu yazıyı okuma yetisini elde etmiş bütün blog yazarlarının desteğini bekleyen bir kampanya var. imza kampanyasıyla ne yapabiliriz bilmiyorum şu an için. Neticede burası Türkiye.. ama elden bir şey gelmemesi daha kötü ve imza kampanyası başlangıç için iyi bir yöntem.
Blog hareket günü'nün sitesine girerek herkes bir imza bıraksın.. Şimdilik bari bunu yapalım.. Kaç kişinin canı yandıysa ses olalım..
Link vermeyi başarabilsem link de verecektim ama elimdeki imkanları tanıyamadım henüz.
Hadi bakalım..
Moral bozmak yok, yazmaya devam.. Blog ziyaretçilerimin %80'ini kaybettim ilk gün tespitim bu ama toparlanacağımız inancındayım.
Kolay gelsin..

Canım Yanıyor

Neden..?

Vakti zamanında çok söyledik. İnternete sansür değil sürat gerek dedik. İmzalar topladık, protestolar ettik ve şimdi bizim de başımıza geldi, bugünü biliyorduk. Ama bazıları o zamanlar destek olmak istememişti.. Sessiz kaldı bana dokunmayan yılan bin yaşasın dedi ve şimdi o yılan bizi de zehirledi.

Başka bir blog açma fikri ilk olarak akla gelen ya da hiçbir üst siteye bağlı olmadan kendi siteni kurmak.. ama işin ilginç yanı ben blogger'ı çok sevdim, çok seviyorum..
ve bu sadece sevgi meselesi olmaktan da çıktı.. Bu bir özgürlük meselesi de..
Yıllar önce kitapları yaktılar, kitapları yakarak her şeyden kurtulabileceklerini zannettiler.. Şimdi de internet siteleri kapatılıyor..
Bu sefer neden kapatıldı? 

Şu an bir yasa var ortada ve birileri bu yasanın çıkarabileceği sorunları kullanıyor. Gençleri ve genç bakabilenleri özellikle kışkırtmaya çalışıyor.
Bu durumda yapılacak ilk iş bu yasada değişikliğe gitmek..

Olanlardan dolayı utanç ve üzüntü duyuyorum. Bunun çözümünün asla başka bloga gitmek olduğunu düşünmüyorum. Kimseye istediğini vermeyeceğim. Ayrıca iyi niyetle ortaya sunulan çözümler blogu kapatılan yazarlarca olumsuz karşılanıyor, iyi niyetli arkadaşlar öneri sunmadan önce bir tartsınlar kafalarında çünkü şimdi kimse etrafında akbaba görmek istemiyor. Blogdan vazgeçmeden ortaya sunulan her türlü öneri makbuldür ama bırakıp kaçma teklifi yanlıştır.

21 Ekim 2008

Regl Partisi


Ben ilk reglimi 12 yaşında oldum. Paniklemedim, korkmadım, utanmadım.. O yaşımda bunun utanılacak bir şey olmadığını biliyordum ama annem nedense bu durumu babamdan saklamak için elinden geleni yapıyordu. Hatırlıyorum, ekmek almak için bakkala gitmem gerekiyordu. Annem "O gidemez, hasta." demişti.. Hasta olan ben değildim, bunun hâlâ saklanması gereken bir şey olduğunu zanneden annemdi.

Ben regl olduğum için hiç kimse tarafından tebrik edilmedim.. Hiç kimse bana altın vermedi, kitap hediye etmedi.. Ped almaya gittiğimde bakkal nedense pedi gazete kağıdına sarma gereği duydu.. Sana ne kardeşim ben elimde sallaya sallaya geziyorum ped paketini, sen neden sarıyorsun..?

Regl olmayan bir kadın var mı? Yok.. O zaman neyi gizliyorsun, tabu ne, kimden saklamamız gerekiyor bunu. Kadınların güçlenmesini çekemeyen birkaç çük beyinli erkeğin kadınları aşağılama konusu olmuş durumda regl.
Olayı sünnet düğünüyle kıyaslamayacağım bile.. Çünkü gerek yok buna.. Karşılaştırma yapmadan da savunulabilecek kadar basit bir konu bu..
Psikolog bir anne, kızına regl partisi yapacakmış.. Bu ne rezillikmiş.. Rezillik sizin boş kafalarınızda.. Oyum da belli yönüm de belli.. "Regl Partisi" tek başına iktidar olacak evelallah..

Regl konusunda bloga yazı eklemeyi düşünüyordum bu konuda yazmak zorunda olmasaydım da ağrılardan, arkamı kontrol etsenecilikten, anne olmak için regl olduğumuzu ve regl kanının aslında ne kanı olduğunu yazsaydım.. Bir dahaki yazıya kısmet..
Akıllan ey çük kafalı erkek ve onları yaşatma arzusundaki çük kafa yalakası kadın..

12 yaşından beri her ay mütemadiyen kanıyorum ve ben bu kanı seviyorum.!

14 Ekim 2008

Tokalaşmayı Reddetmek

Ne saygısız insanlar var.? Tokalaşır mısın tokalaşmaz mısın demeden ellerini uzatıyorlar, sonra da bana kızıyorlar..
Tamam tamam..
O değil de bir kere başıma gelmişti fakültenin ilk yılları tokalaşma konusunda hevesli olduğumuz yıllar.. Bir doğum gününe gittik arkadaşlarla.. Bir arkadaşımız da erkek arkadaşıyla birlikte gelmişti. Kızla tokalaştım öpüştüm, çocuğa elimi uzattım.. Anaa.. Elim öylece kaldı.. Allahım, ne büyük bir utançmış bu, ne büyük rezillikmiş. Şöyle boş bulunup elime baktığımı hatırlıyorum, acaba görünmeyecek şekilde mi duruyor diye sanırım. Yoo, gayet de güzel görünüyordu.. Sebebini bilemedim ama sonra arkadaş ertesi gün özür diledi kaba davrandığını söyledi, dini inançları gereği tokalaşmıyormuş. "İyi de hacı, sevgilinle el ele geziyorsun?" diyecektim, yanlış anlar şimdi bu diye diyemedim..
Zamanında ben küçükten bu durumu hala oğlum da yaşamıştı, o zaman ona kızdığımı hatırlıyorum amma abarttı canım demiştim.. Ama haklıymış..
Elimi uzatmıyorum artık karşımdaki elini uzatmadan.. Şimdi mi kötü önceden mi kötüydü bilmiyorum.
Neden tokalaşırmışız.?
Yalnız tabii, saygı duyarım tokalaşmak zorunda değil kimse. Hele de böyle mikropların dolaştığı dönemlerde ama işte kötü oluyormuş insanın elinin havada kalması, derdim o hani.