12 Nisan 2009

Yasaklı Memeler


Flaş Flaş.. Flaş..
İşte o yasak memeler..!!

Memeler baş kaldırmış memeler baş kaldırmış... la la la..
Selvi Boylum Al Yazmalım Kesik Sahnelim..

Bugün Star denilen kanalda Selvi Boylum Al Yazmalım'a rastladım. 5856122. kez izlesem fena olmaz dedim. Başladım izlemeye.

Hani o sevdiğimiz sahnelerden biri: İlyas, Asya'nın görücüsünü henüz görmemiş oluşunu garip bulur. Ya şöyleyse ya böyleyse diye onun aklını karıştırmaya çalışır. Gözlerini kapatıp ellerini kaldırıp Asya'ya doğru yürür. O sırada eli yanlışlıkla Asya'nın memelerin değer. İkisi de utanır ama ikisinin de hoşuna gider bu küçük temas. İzleyici olarak benim de hoşuma giderdi her defasında. Ama Star mıdır nedir onun hoşuna gitmemiş sanırım. RTÜK Asya'nın görünmeyen memesine de karışıyorsa artık ne tür bir anlayışları var Allah bilir, küçük beynim almıyor. Gerçi reklam ineğinin memeleri bile şikayet edildi bu ülkede, özel günlerde sizi anlayan bir sevgili de şikayet edildi "nişanlı" oldu. Sevgililer aptaldır sizin regl olduğunuzu falan anlamaz onlar. Nişanlı olunca amenna ona her şeyinizi anlatabilirsiniz. Ne aradınız Asya'nın memesinden ya, anlamadım ki..

Geçen CNBC-e'de de kestiler caaanım sahneleri.. Ne var yani, bir kadın bir kadınla öpüşemez mi, çok utanç verici aaaaa.. Sen aç da şeyinden utan diyesi geliyor insanın. Çocukları koruyalım derken yetişkinlerin sinirlerini bozuyorsunuz. Aseksüel olsun bütün çocuklar.. Ne mutluuu..!!
Cinsel kimliklerini falan bulamasınlar e mi?

Oyyy
Daraldım yeminle..!

İyi ki doğdun Anne

Annemin doğum günü bugün..
Ve benim beş kuruşum olmadığı için sene içinde topu topu iki kez düşündüğüm anneme hiçbir şey yapamıyorum..
Kalkıp kek yapsam diyorum ama.. Pekiştirme yapmadılar ki caaanım keklerimi. Şimdi yine babaannem 4 yumurtayla kek mi yapılırmış der bir 10 sene daha kek yapmam.
ahh anne..

Ne olurdu beni tercih etseydin.. Hadi diyorum doğum günün bugün, bunlardan bahsetmeyelim ama.. Acıyor canım anne. Konuşmaya başladığımdan beri ben konuşurken yüzüme bakmaman. Ben hasta yatarken benimle değil de babaannemle ilgilenmen. Hep onu mutlu etmeye çalışman. Benim annem nerde anne, sen biliyor musun?
Ben hep arkadaş olacağımız günü bekledim seninle, hep ama.. Beraber bir şeyler yapacağımız günü.. Ben bana kek yapıp getirmeni istemedim hiç, beraber kek yapmayı istedim. Çok istedim. Kek yaptım evet. Bulduğum bir tarife baka baka yaptım ilk kekimi. Hiç kimsenin evde olmadığı bir gün.. Babamı çağırdım, beğendi. Güzeldi her şey.. Ama ben her şeyi kendim yapmaktan bıktım anne. Seninle alışverişe gitmeyi istedim hep, elime alışveriş listesi tutuşturmanı değil. Ya da kardeşimle aramı bile bile açmanı istemedim.. Ona güvenme deyişini duymak istemedim. Onun ipiyle kuyuya inilmez.. Anne bunları sen söyledin benim için. Sen güvenme anne, sevseydin sadece. Hep sevseydin. Bırak yıkama çamaşırları, kirli kalalım.. Yeter ki içimden geldi diyerek sarıl bana, oturup çay içip dertleşelim.
Bütün umudumu sevdiğim erkeğin annesine bağladım ben anne.. Senin yüzünden..
Ya o da kırarsa beni anne, ya hiçbir anne sevmezse beni anne..
Hepsi senin yüzünden anne, hepsi senin yüzünden..
Gözyaşlarım pantolonuma damladı anne leke yapar mı?

Doğum günün kutlu olsun..
İyi ki varsın..!!

İçten Ses Yine

Evdeydim yine başta.
Duramadım sonra.. Şu lanet bloga hayatımla ilgili olumsuz şeyler yazmayayım diyorum ama bazen oluyor engel olamıyorum kendime..
Bunu ayşema'nın miminde öğrenmiştim. O mimden sonra iki gün kendime gelemedim ben. Şimdi de annemin doğum günü için yazdığım, asla okumayacağı yazı.. Dayanamadım attım kendimi dışarı. Babamı aradım. Beni aldı, sigara aldı bana. Ormana gittik. Herkes sevgili zannetti bizi ama kimin umrunda. Aslında ağlamak istiyordum ama yapamadım. Sevgilimi düşündüm. Bütün olumsuzluklar üşüştü içime. Halbuki nasıl da özene bezene yeşertiyoruz her gün umudu ne bileyim işte, geçmiş bırakmıyor peşimi gelecekse gel demeye tenezzül etmiyor.
Annem mutlu olsun diye onun istediği bir şey yapmak istedim. Eve bırakın baba beni dedim. Eve geldim. Hadi şu sümüklü kızın nişanına gidelim. İstediğin gibi de giyineceğim söz. Oynarım da istersen dedim. Giyindik gittik. Şal al omzuna dedi. Aldım. Şuraya oturalım dedi. Oturdum.
Ben hayatımda her şey için mücadele ettim. Her şey için... Kırmızı oje sürmek için, bisiklete binmek için, okula müzik dinleyerek gitmek için.. Ve Tanrı diyor ki şimdi istediğin hayat bu mu, al o zaman mutlu olmak için çalışacaksın yine.. Sevdiğin insanla mutlu olabilmek için KPSS'yi aşmak zorunda kalmak ne demek biliyor mu MEB.? Benim yazlığım kışlığım yok, büyük dedemden kalan bir mirasım yok, benim hiçbir şeyim yok. Hiçbir işe yaramayan, karnımı doyurmaya yetmeyen yeteneklerim var. Ama bunları ölçme yetisi olmayan dandik bir sınava bağlı her şey.
Ben mutlu olmak istiyorum sadece. Artık hayatımın bir köşesinde mutlu olmak istiyorum. Ya da hiç istemediğim kadar çok istiyorum unufak olup gitmeyi. Yapamadığım zaman çekilirim ben. Ötesini bilmem. Ya hep ya hiç'lerden ibaret benim hayatım. Hep olmadığına göre hiç olacak.. Hiç olacak hayatım..
İsteklerim vardı hepsi birbirinden güzeldi başta. Şimdi..
Boşluk böyle bir şey.. Milli Eğitim Bakanının anlayamayacağı bir boşluk var içimde. Kimsenin bakamayacağı..
Eğer amaç psikolojimizin dayanıklılığını ölçmekse evet o zaman da kaybettim. Kaybettim.. İnancım kalmadı.
Ben biliyorum bunu ben seçtim. Her şeyin mücadelesini veririm, her şeyi kendim yapacağım, her şeyi kendim kazanacağım dedim.. Ama yoruldum artık.. Anlık bir şey belki. Yarın yine güleceğim.. Şimdiye faydası yok bunun.
Kaybetmekten korktuğum şeye daha hiç sahip olamadım belki de.
Çocukluğum.. Neşeli bir çocuktum aslında. TRT izlerdim. Türk Sanat Müziği konserleri dinlerdim. Kitap okurdum. Sonra büyüdüm. Büyüdüm.. Büyüdüm.. Sonra çocuk oldum.
Saçmalıyorsun diyecek şimdi o, hayır saçmalamıyorum ya da evet saçmalıyorum, sen aldırma bana. Ben hep saçmaladım..
Uyumalıyım şimdi sadece.