10 Eylül 2012

Rene Magritte

Bugün günlerden Rene Magritte for me!





Sürrealizme gönül vermiş bir abimiz kendileri. Yukarıdaki gördükten sonra "Ya ne olacağıdı yapraaağam" demenizi anlayışla karşılıyorum. 
Bilmemizin faydası olabileceği şeyler neler:
Belçikalı.
67 yılında gitmiş bedeni, 69 yaşındayken.
Çocukluğunda çizim dersleri almış. 
Annesi, o çocukken nehre atlayarak intihar etmiş ve Magritte, annesinin sudan çıkarılışını izlemiş. Eserlerinde bu durumun izlerinin olduğu fikrine ise çok bozulmuş.
Duvar kağıdı yaparak geçimini sağlıyormuş bir zamanlar, daha sonra reklamcılığa bulaşarak afiş vb. şeyler tasarlamış. 
Başta sürrealistlerden sayılmazken yaşamındaki hüzünler, acılar ya da genel olarak tüm yaşanmışlıkları onu sürrealizme iter. Buna rağmen sınırları olmasını istemediği için kendisine sürrealist denmesinden hoşlanmaz.
Brüksel'de ilk sergisini açtığında eleştiriler onu yaralamış ve depresyona girerek Paris'e taşınmış. Paris'e taşınması onu sürrealistlerin arasına sokmuş olduğu için bu depresyon yararına olmuş bile diyebiliriz.
Resimleri pek çok rock albümü kapağında tercih edildi. 
Resimleri pek çok filme ilham oldu. 
Meşhur "Bu bir pipo değildir." (ceci n'est pas une pipe) Rene Magritte'ye aittir. 



Resimleri için "My painting is visible images which conceals nothing." der.
Resimlerinin anlamını soranlara verdiği, vereceği cevap belliydi: "Nothing."
Diğer büyük sürrealistlerle karşılaştırdığımızda Magritte'nin fazla ayık olduğunu söyleyebiliriz, ben söyleyebilirim misal. Bir Dali değildir ama bu kötü de değildir.
Magritte'nin resimlerini okurken pipoya pipo olarak bakmayız ama pipoya adam öldürmeye yarayan bir şey olarak da bakmamalıyız, yani fazla kafa yormamızı istemez "Nothing"i ile. O sadece anlamlarla mücadele eden bir sanatçıdır. Pipoya ilk ne zaman pipo dedik, hiç pipo görmemiş ve bu kavram kafasında anlamlandırılmamış biri için piponun şekli ne ifade eder ya da pipo kelimesini duyduğunda ilk olarak ne düşünür? Magritte'nin derdi budur. Hiçbir şey hiçbir şeydir. Eğitime, öğretilene kafa tutar da diyebiliriz. Yine de insan klasik eserleri okurken yaptığı gibi pipoya bakıp ölümle, zevkle, tütünle, dudakla, kadınla, onunla bununla şununla ilgi kurma çabasından kendini alamaz.
Bir kitabın ikinci basımında düzeltilen kısımları olduğu gibi Magritte de resimleri üzerinde değişikliğe gitmiş. Bu garip geldi bana ama "Neden olmayacağını düşündün ki kızım?" diyerek kendimi azarlamaktan geri durmadım.
Felsefeyle ilgilidir. Bunu da belirtmek idiotlara yakışır oldu. "Bu bir pipo değildir."de başlı başına felsefe yok mudur?


Yukarıda görülen Clairvoyance isimli tablo da çok şeyin özetidir. Yumurtaya bakıp kuş çizen bir ressam. "Anlamla mücadelenin kutsallığı" diye özetleyebilirim ben bunu.
Bazı ressamların hemen hemen bütün eserleri aynı öğelerden aynı üslupla oluşurken Magritte'de böyle bir bütünlük var diyemiyorum. Resimlerini incelerken "Alla alla bu da mı onundu? Ee ben hiç görmedim ya başkasına aitse?" diye de çeliştiğim oldu. Hatta şunlardan biri ona ait değilse hiç şaşırmayacağım. Yeni bir albümüm oldu da Rene Magritte adında. 

Şuracık incelenebilir: http://www.magrittemuseum.be/