3 Kasım 2008

Dayım ve Hakimiyet Alanı

Anneannem geldi dün. Hastayım, ölüyorum dedim yanına çıkmadım. Dayım, dayımın eşi, bu iki zatın çocukları..
Nedense hazzetmedim bu aileden. Dedem ben çocukken öldü, o ölmeden önce her şey çok güzeldi. Dayım bize oyuncaklar alırdı. Oynardı, gezdirirdi.. Ama sonra değişti her şey.

Anneannem şuursuz bir ev kadınıdır. Aslında çok zeki olmasına rağmen kendini ev işlerine şuursuzca kaptırıp ömrünü heba etmiştir. Şimdi anneme baktığımda anneannemi görüyorum.

Dayım dinci adam. Eşi kuran hocası. Severim kendilerini aslında ama işte bana ters hareketleri var. Neyse bu durumları beni çok da ilgilendirmiyor ama çocuk yetiştirme şekilleri beni ilgilendiriyor.
Karı koca ikisi de üniversite mezunu, çocukları da zeki belli ama aptal olma yolunda ilerletildiler, hâlâ da öyle gidiyorlar. Yengem çalıştığı için, dayım baba olduğu için (!) ilgilenmedi çocuklarla. Çocuklar da anneannemin eline düştüler mecburen. 70 yaşındaki kadının eline çocuk verirsen tabii ki mükemmel olmalarını bekleyemezsin. Çocukların daha okula başlamadan önceki tek eğlenceleri çayır çimen gezip kadın programları ile dini programlar izlemekti.
Yaşıtları mantıklı cümleler kurmaya başladıklarında bile bizimkiler kardeşimle bana "küçük aptallar" deyip kaçıyorlardı.. Enteresan bir aile.
Üstelik Dayı Bey'in, çocuklarına tokat attığını da öğrendim. Daha ne demeli bilmiyorum.
Aile olmanın bilinci bu şekilde oluyor demek ki..
İslam inancına göre yetiştiriyorlar çocuklarını demek ki..
Üniversitede bir hocam vardı. Bugüne kadar gördüğüm en aklı başında müslümandı. Namazını kılar, abdestsiz gezmez, saygısızlık etmez, saygısızlık ettirmez, huzur dolu, bilgili, görgülü biri.. Çocuklarıyla öpüşe koklaşa konuşurdu. Çocukları da melek gibiydi. Çocuğunu dövdüğünü, dövebileceğini asla sanmıyorum. Hatta böyle bir şey yapmadığına eminim. O kadar da mükemmel bir insandı. Çocuklarına haram lokma yedirmemek için mücadele eder, onları kötülüklerden korumaya çalışırdı. Onun gibisine rastlamak zor.

Dayım bozuldu. Miras olayları işin içine girince Dayı Bey ablalarına pas vermez oldu zaten. Anlamak zor. Düzelir mi bu saatten sonra sanmam. Ama şu çocukların 17-25 yaşları arasında yaşayacaklarını merakla beklemekteyim.

Geçen bunları yolda gördüm. Horoz gibi önde gidiyor dayım, karısı ve çocukları beş adım geriden geliyor. Ne oluyor diye arkasına bile bakmıyor. Utandım resmen. 
Dayım bir hastanede yönetici üstelik. Yani öyle vırt zırt bir adam da değil. Allah akıl versin ne diyeyim.

Göğüs Değil Meme


"Göğüs" değil "meme" diyor uzmanlar.
Parmak kadar veletler kadar olamıyoruz, arkadaş..
Ayrıca TDK Teyzeye sordum:
Göğüs, dört ayrı anlamda kullanılabiliyormuş. Bizi ilgilendiren kısmı dördüncü anlamı. Mecaz olarak meme anlamına geliyormuş.
Direkt anlamı varken neden "göğüs"ü tercih ediyoruz? Kibarlıktan mı, utangaçlıktan mı bilemiyorum ama uzmanlar göğüs yerine meme kelimesinin kullanılmasında ısrarlı.
Zira meme kelimesinin TDK Teyzem tarafından tanımı:
"Yavrularını emzirmek için, memelilerin göğsünde türlü biçim ve sayıda bulunan, meme başı denilen çıkıntıları olan organ, bicik, emcek, emcik"
Yani tam olarak biz insanların dişilerinde de bulunan odaya bizden önce giren, tipik bir hız kesici, sütyenlerin var olma nedeni..
İşte budur demek ki neymiş:
"Göğüs Kanseri" değil "Meme Kanseri"ymiş..