Aşk, karanlık bir 'şey'dir.
insan bile aşk kadar karanlık değildir,
insanın gecesi olan anılar bile
hiçbir anıya yakıştıramadığımız hayvanlar bile
öyle masum kalır ki aşkın yanında
"Rain Dogs" koyu kahveyle iyi gider
"Rain Cats" bugünlerde kezzapla
aşkı neyle denersen dene
ölümle iyi gider yalnızca
Kimse gecesinden bir aşk bağışlamaz
kimsenin kelimeler kuyusu olan kalbinden de toplanmaz aşk
kimsenin kederinden çalınmaz
ve ödünç de alınmaz kimsenin yağmurundan...
Aşk karanlığını bağışlar insana
kalbini sen toplarsın ona
kederi sen yakıştırırsın
ve sendeki yağmuru paylaştırırsın
kimin gözyaşından kaldıysa
Aşk bazen de onun yerine söylenir
herkesin bildiği şeyleri üstelik
ilk defa gibi: Aşkı dünyadan
getirir insan birine bakarak değil,
öyle büyük olmalı ki aşk, karanlığından da fazla,
"sende aşk yokmuş" dememeli kimse kimseye
"aşk kalmamış dünyada" demeli "suç bende değil"
"yoksa ben de aşık olmak isterdim sana, ama yok,
yok ki aşk dünyada ben nerden getireyim?"
Belki sözler de karanlık kalmalı, rengini açmamalı
onların da, yoksa... Virgül bile aşk için delildir.
Belki sözlerin de aynası olmalı ve bakmalı
nasıl söylendiğine ve kime... Niye yok
yoksa suretimiz suskunluğumuzdan değerli midir?
Herkesin kaybettiği aşkı ben de bulamadım
küçük bir oğlan gibi, sanki acının mutluluk
olduğuna inandırmışlar da çocukluğumda
inanacak başka bir şey kalmamış bana
"Mavi Kadife"yi niye unutamadığını hatırla
simsiyah bir şiirdir baştan sona ve hâlâ,
maviliği şairler ve budalalar içindir,
istersen İskenderiye ağmağanı 'Justine' de sor,
istersen 'kuyu' diyelim karanlığa da
sen bu şiiri bitir
ya da küs ve aşkı eğlendir
Aşk çünkü karanlık bir eğlencedir
sen üzülürsün, aşk eğlenir
Aşk bir kere yalnız
bırakırsa insanı
yalnızı bir kere daha
yalnız bırakır aşk da
Çünkü insan bir değil
iki kere yalnızdır aşkta
(iki kere karanlık da denilebilir)
önce, kendinde değildir
ve sevgili de inanmaz
kendinde olmayana
...
De ki öyleyse:
Ölümden başka her şey ödünçtür
ödünç bir bıçak gibi elden ele gezen aşk da
ve bir kadının "herkes bıçağını bende biledi"
demesinden daha kötüsü, bıçağını o kadında
deneyen herkesten biri olmaktır, olsa olsa!
Sen de denedin, "zor" olduğu için aşkı
yalnızca ondan istedin,
oysa aşktan daha zoru, istemekti,
bilmedin.!
Bilme öyleyse:
Aşk bu kadar karanlıksa
şiir nedir?
'asl'olan insanın gülümsemesidir
başkalarının görmesi değil' diyemiyorsa...
'Aşk için daha fazla boşluk
yaratmayı' öğretemiyorsa...
'Aşk, görünmez oluncaya dek, sevdim
seni, derine indim ve gözden kayboldum'
yokluğuna inemiyorsa...
Şiir nedir?
'Bahçeyi derviş yetiştirir, şiiri aşk'
Bana n'oluyor öyleyse?
'Ne istediğimi sen bilmezsen
ben nasıl bilebilirim?'
demedikçe şiire ne bizden?
'Ne kadar güvenebilirsen
acı çekmeyen birine
aşka da o kadar güven!'
demeyen şiirden de bana ne?
Dinle öyleyse: Şiir doğudur Asya kadar
iyi bir şair de görmedim ben
kendinden önce başkalarının düşünü gören
...
Çocuğu içinden atarsan anne olursun
yağmuru parka atarsan üzgün
şiiri içinden atarsan şair olursun
şiiri içine atarsan
içine atmış olursun yalnızca
aşk olursun diyemem yine de
içine attıkları bu karanlıkta
"Eskiler alıyorum" diye gezene
şimdi sokak kalmış mıdır kimbilir
Geceyi tanımadan şiir yazdın
aşık oldun karanlığa kalmadan
şiir dediğin ısrardan başka ne
'ödünç' diyorsun durmadan, ödünç, ödünç
karanlığı mı istiyorsun ödünç yerine
karanlıktan şiir çıkmaz, geceden çıkar
ve aşk istemezse karanlığını bile
ödünç vermez şiire
Bu bir mektup olsaydı
seni güldürürdüm mutlaka
fakat bu bir şiir, bağışla
seni yine güldürdüğüm için, bağışla
Bak ben kaldım, sen de
Kal! Karanlığa
bir yarım ekle yalnız
bir de Yağmur Kız ekle
ve kal istersen yarısı mavi
yarısı bordo bu ödünç şiirde
Ya da
Ya yağmuru da alıp gidelim buralardan
Ya yağmuru terk ettiğin parka bırak beni de.!
...
(on dakika ara)
Haydar ERGÜLEN