21 Temmuz 2009

Davulcu Zurnacı Gazozcu

Bir başbakanımız olsun isterdim aklı selim
Bir başbakanımız olsun isterdim haklıyı bilen
Onu çok sevmek isterdim delice sevmek
Konvoya katılıp katılıp sonunda gülmek

Evet sevgilim blog, gün geçmiyor ki ülkemizde görevler yer değiştirmesin. Evet başbakanımız çıkıp ahlak bekçiliğine soyunuveriyor mesela. Aile terbiyesinden söz ediyor. Şimdi en başta şunu söyleyelim. Bu tür sözler sakıncalı sözlerdir. Aileler böyle bir konuda ahkam keserken o ailelerin çocuklarıyla ilgili sırları bilenler kıs kıs gülüyorlardır. Çünkü her gencin ailesinden sakladığı sırları vardır. Ben çok iyi çocuk yetiştirdim demek zordur. Ki terbiye denilen şey de eğitim demektir ve bu, aile içinde bir mevzu için kullanılıyorsa çok da görecelidir. Kimine göre ahlaksızlık sevgilinin evine gitmesi iken kimine göre ahlaksızlık kardeşine "kız ayarlamak" için verdiğin mücadeledir, hatta yalan söylemektir hatta haram yemektir.

Evet bir başbakan nasıl olmalıdır? Aslında bunları yazıyor olduğum için bile çok büyük utanç duyuyorum. Yirmi birinci yüzyıl diyorlar, evrensel ahlak diyorlar ama biz hâlâ toplumun bir kısmı olarak toplumun diğer yarısını ve hatta başbakanı eğitmeye çalışıyoruz. Trajik sadece. Başbakan aynı zamanda partisinin lideridir ama parti toplantılarında öyle sıradan bir adam gibi eline mikrofonu alıp ahkam kesemez. Neden, çünkü keserse böyle olur. Parti başkanı değil her şeyden önemlisi ülkenin başbakanıdır. Söylediği sözleri ülke başbakanı sıfatıyla söylemiş varsayılır. Sonuç da haliyle halkın tepkisi olur.

Açığa çıkarmakta bu kadar aciz kalınan bir olay hakkında kimse böyle rahat konuşmamalı. Buna rağmen eline mikrofonu alan ahlâk bekçiliğine soyunuyor. İnsanda biraz da olsa bir utanç olmalı. Sperm rezaleti ortada. Bunun üzerinden zaman bile geçmeden kızlarınızı, evlatlarınızı boş bırakmayın, boş bırakırsanız ya davulcuya ya zurnacıya...
Bu arada şöyle de bir şey var, sen kim olursan ol, bir ailenin ahlâkını, çocuk yetiştirme tarzını yargılamak sana düşmez. Bu Münevver Karabulut'un ailesi için olduğu kadar Cem Garipoğlu'nun ailesi için de geçerlidir. Onların da ahlâkını yargılamak kimseye düşmez. Ortada bir suç var ve suçun en kısa zamanda cezalandırılması gerekiyor. Cezaları neyse çeker suçlu olanlar. Daha ötesi değil. Hele hele devlet yönetiminde etkin olan kişiler tarafından hiç değil. Zaten aksi takdirde AİHM'den çok güzel bir ceza daha alıp aşağı oturulur, aldığımız bu cezalar bize yol su elektrik olarak geri döner. Obama'nın peşinde dönenmekten daha etkili olacağına eminim bu cezaların. Ee reklamın iyisi kötüsü olmaz tabii değil mi? He bunlar benim için önemli mi? Yoo zerre kadar umursamıyorum ama umursayanları uyarıyorum.

"Son dönemde bazı cinayetler duyuyorsak anne babalar olarak kendimizi hesaba çekmeliyiz. Çocuğumuz nereye giderse gitsin diyemezsiniz, diyemeyiz. Kendi başına bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya" İlgili haber: cnnturk.com

Bu söz kime ait deseler çok düşünmeden "Saçma salak bir tarikatın sözde liderinin ağzından çıkmıştır en fazla" derim. Ama hayır; bu sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı söylüyor.

Kadınlar Yazıyor'da anlattığımız takip olaylarına teşvik değil midir bu?
Başbakan, ona oy veren kesimi bile tanımaktan aciz, başına ne tür işler açacaklarını bilmiyor henüz. Daha geçenlerde "Siz vatandaşın mağazasını yakarsanız, canına kastederseniz o da elindeki imkanlarla karşı koyacaktır" dedi. Adam makineliyle sokakta ateş açtı aklınca terörist avlayacak. Ve vatandaşa soruldu "Siz olsanız ne yaparsınız?", cevap belliydi "Başbakan bile söylüyor, biz de kendimizi savunuruz elimizdekilerle." Şimdi de birileri namus temizlemeye kalkacak sonuç "Ben namusumu temizledim, başbakan bile söylüyor, başıboş mu bıraksaydım?" Buyrun.

Başbakanı eleştirmek için özel bir çabam yok benim. Bu cümleler kimin ağzından çıksa onun için de söylerim. Tarafım olmadığı gibi düşmanım da yok. Keşke halkın bu kadar büyük bir kesiminden destek gören bir lider, bazı evrensel ahkâk kuralları da benimsemiş olsaydı.