30 Mayıs 2011

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört

"İnsanı ürküten, başka türlü düşündüğü için öldürülmek değil, onların haklı olabilecekleri olasılığıdır."
"Özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. Eğer buna izin verilirse, gerisi kendiliğinden gelir."
"Aşk yaparken enerji harcıyorsun, sonra kendini huzurlu hissediyorsun ve her şey sana vız geliyor. İşte kendini böyle hissetmene dayanamıyorlar. Her zaman enerjiyle dolup taşmanı istiyorlar. Tüm geçit törenleri, tüm bağırış çağırmalar, bayrak sallamalar hep kokuşmuş cinsellik. Mutlu olsan, Büyük Birader, Üç Yıllık Kalkınma Planları, İki Dakikalık Nefret ve öteki saçmalar için coşkulanmana gerek kalır mı?"
"Winston konuşurken siyasal bağnazlığın ne demek olduğunu bilmediği için, Julia'nın Parti'ye bağlı görünmesinin çok daha kolay olduğunu düşündü. Bir bakıma Parti'nin görüşlerine sıkı sıkıya bağlı olanlar, onu anlama yeteneği olmayan insanlardı. Bunlar, kendilerinden istenilen şeyin saçmalığını anlamadıkları, olup bitenleri kavrayacak kadar günlük olayları izlemedikleri için gerçeğe en karşıt şeyleri bile kabullenebiliyorlardı. Her şeyi yutuyorlar ve bu yuttukları onlara zarar vermiyordu. Çünkü içlerinde bir iz bırakmıyordu. Tıpkı bir mısır tanesinin kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi."
"Anlaman gereken ilk şey burada şehit diye bir olay olmadığıdır. Geçmişteki dinsel kıyımları okumuşsundur. Orta Çağ'da engizisyon vardı ama başarılı olamadı. Doğru yoldan ayrılanları yok etmek amacıyla işe başladı ama sonunda yok olan kendisi oldu. Çünkü kazığa bağlayıp yaktığı her adamın yerine binlercesi çıktı. Neden böyle oldu? Çünkü engizisyon düşmanlarını herkesin içinde tövbe etmeden öldürüyordu. Öldürme nedeni zaten suçluların tövbe etmemeleriydi. İnsanlar gerçek inançlarından vazgeçmedikleri için ölüyorlardı. Aslında tüm onu suçlunun, tüm utanç ise onu yakan engizisyonun oluyordu. Daha sonra, yirminci yüzyılda totaliterler vardı. Alman Nazileri ve Rus Komünistleri. Ruslar, doğru yoldan ayrılanları, engizisyondan daha şiddetli cezalandırdılar. Geçmişteki yanlışlardan öğrenmişlerdi; şehitler yaratılmamalıydı. Kurbanlarını mahkeme önüne çıkarmadan önce, insanlık onurlarını öldürüyor, aç bırakarak, işkence ederek, tüm dirençlerini kırıyorlardı. Sonuçta kendilerine ne söylenirse kabul ediyorlar, birbirlerini ele veriyor, birbirlerinin ardına gizleniyorlar, acıma dileniyorlardı. Ama birkaç yıl sonra aynı şeyler yinelendi. Ölenler şehit oldular, alçaldıkları unutulmuştu. Neden böyle olmuştu? Çünkü itiraflarının düzmece olduğu ve işkence ile elde edildiği anlaşılmıştı. Biz bu tür yanlışlar yapmıyoruz. Buradaki tüm itiraflar doğrudur. Onları biz doğru yapıyoruz. En önemlisi ölülerin bize karşı çıkmak için dirilmelerini önlüyoruz. Sonraki kuşakların seni savunacağını sakın düşünme Winston. Sonrakiler senin adını bilmeyecek, seni tarih zincirinden söküp atacağız. Seni gaz haline sokup atmosfere salacağız. Senden geriye hiçbir şey kalmayacak; ne bir ad ne bir kayıt ne de beyinlerde bir anı. Geçmişten olduğu gibi gelecekten de silineceksin. Sen hiç yaşamamış olacaksın."

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'ten
alışveriş

29 Mayıs 2011

Hangisi Daha Doğru Bir Çeviri II

Bir önceki yazının içine ettiğim için buradan devam ediyorum. Bunun da içine edeceğim zaten:

































28 Mayıs 2011

İncil'den

"İsa, haberi yaymaya başladıktan sonra ardından gelen kalabalığa:
'Ne mutlu yoksulluk ruhuna sahip olanlara; çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.
Ne mutlu alçak gönüllü olanlara; çünkü yeryüzü onlara miras kalacaktır.
Ne mutlu kederli olanlara; çünkü onlar teselli edilecektir.
Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara; çünkü onlar doyurulacaktır.
Ne mutlu merhametli olanlara; çünkü onlar merhamet görecektir.
Ne mutlu yüreği temiz olanlara; çünkü onlar Tanrı'yı görecektir.
Ne mutlu barışı sağlayanlara; çünkü onlara Tanrı'nın oğulları denecektir.
Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere; çünkü göklerin egemenliği onlarındır." 
"'Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin.' dendiğini biliyorsunuz. Ama ben size diyorum ki: Düşmanlarınızı sevin ve size zulmedenler için dua edin. Böylece göklerdeki Babanızın gerçekten evlatları olursunuz. Çünkü o, güneşini hem kötüler üzerine hem iyiler üzerine doğurur; yağmurunu hem doğrular üzerine hem doğru olmayanlar üzerine yağdırır. Eğer yalnızca sizi sevenleri severseniz ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de aynısını yapmıyor mu? Sadece kardeşlerinize selam verirseniz fazladan ne yapmış olursunuz ki? Putperestler de aynısını yapmıyor mu? O halde göksel babanız nasıl mükemmel ise, sizler de öyle mükemmel olun." 
"Ağza giren şey insanı kirletmez; insanı asıl kirleten ağzından çıkan sözlerdir." 
"İsa, vaazında şöyle diyordu: 'Din alimlerinden sakının! Onlar uzun kaftanlarla dolaşmaktan, meydanlarda selamlanmaktan hoşlanırlar. Havralarda ilk sıralarda, ziyafetlerde en iyi yerlerde oturmak isterler. Dul kadınların mallarını iç eden ve gösteriş için uzun uzun dua eder gibi yapan bu insanlar en ağır mahkumiyete uğrayacaklardır."

Hangisi Daha Doğru Bir Çeviri





Bir bu kadar daha var. Facebook'ta albüm yaptım. Oradan bakarsınız  e mi, kuzuşişlerim.?