24 Kasım 2011

İçten Ses

Sevgili hayat, 
Blogumda nadiren bozarım ağzımı ama arkadaşım sen benden ne istiyorsun, ne istedin.!? Tamam dünyaya gelmeden önce sorduğun saçma salak sorulara "He evet lan havalı olur ben en iyisi tutunamayan olayım" demiş olabilirim de sanki her söyleneni yaparmış gibi bunu neden yaptın hemen!?
Çocukluğumda sıçtın ağzıma, tek laf etmedim. Arabesk çocuğum ben, kader dedim geçtim. İlk gençliğimin de içine sıçtın, ona da kader dedim ama sevgili dümbelek suratlı öküz boklu piç sen neden benim "Tamam artık oldu bu iş, okul da bitti, kendi düzenimi kurar bakarım hayatıma" dememe engel oldun onca zaman. Hani mantıklı tek laf et, susacağım söz. Yetişkinden sayılıyorum malum güya yetişkinim ama bu sefer de bambaşka bir dertle yüzleştirdiğin için beni, işi gücü bıraktım bununla uğraşıyorum. Arkadaşım, valla bak teee burama kadar geldi ki boyum kısadır burama kadar gelmesi aslında kısa sürmeliydi ama sana bana ona şuna güzellikler yaptım ve aha anca bu kadar dayanıyorum. 
Ya gel adam gibi düzelt beni ya da bir siktir git artık gözünü seveyim git şöyle bir ferahlanayım artık. Du yu andır stend mi? 

*
Gel desem gelmez artık biliyorum. Gideyim desem, evimi bilmiyorum. Bana ait bir yer, bir insan (insanlar insanlara ait olabilir mi?), bir kedi yok anlıyor musun, sıkıysa gülümse!
Ben evet geçmişte çoğu kişinin karşılaştığında perişan olacağı bir sürü saçmalık yaşamış, defolmanın ucundan kıyısından birkaç kez değil fazlaca dönmüş biri olabilirim ama şunu anladım ben o kadar da güçlü değilmişim. Geçmişte, çok geçmişte her şey su yüzüne çıkmadan önce nasılsam şimdi de öyle olmak istiyorum ama dönemiyorum. O günlerde giydiğim pantolonları şimdi de giyebiliyorum aslında ama yok dönüşüm bundan ibaret. 

Evet delirdim, bu sabah kendi kendime konuştuğum için insanların bana garip baktıklarını fark ettim, az önce de felsefi cümlelerle kendi kafamı sikerken adamın biri söylediklerimi duydu. Tamam bu içmiş deyip benimle ilgili fantaziler kurmaya başlamıştı ki köşeyi dönerek gözden kayboldum. İşte ben şimdi şu anda tamamen bunu istiyorum. Köşeyi dönüp gözden kaybolmak.. O sikindirik roman cümlelerinde olduğu gibi..

Pasta?

Uyumak, rüyalarım.. Bütün dünyam rüyalarımdaydı. Rüyalarımda yeni şeyler üretip hiç gitmediğim yerlerde gezebiliyordum. Yani siz olmasanız da ben yaşıyordum. 

Pasta?

Hazmedemediğim şey insan oluşum. İnsanlardan bu kadar uzakken onları bu kadar kusurlu bulurken kendi insanlığımdan kendimden de nefret ediyorum. Sevmediğim özellikleri saymaya başladığımda çoğu için "İyi de, x kişisi de benim için böyle düşünüyor zaten" diyebiliyorum. Bu da benim insanlığa, insanlara uyum sağladığım anlamına mı geliyor? Sanırım öyle, batmak!

Bilim kurgu sevmem, masal sevmem, tarih sevmem, yalan sevmem. Onlar da beni sevmiyor. Lakin, çocukluğumdan beri istediğim şey, yanımda minik gizemli bir şey gezdirmekti. Bunu istiyorum, kimse göremesin varlığını ama o hep benimle olsun. Hiç bırakmasın beni, hep sevsin hep güvensin, beni en iyi o tanısın, en çok ona güveneyim...
Yok!

Evim neresi, nereye gitsem her yer yabancı.. Orhan Pamuk, mükemmel bir şey yapmış ama bilerek ama bilmeyerek.. Bir kitap okudum bütün hayatım değişti. Benim hayatım değişmedi ama ait olduğum yeri buldum. Evimi buldum sanki. Ne saçma, bir kitap için böyle cümleler kuracağım aklıma gelmezdi. Zavallılık boyutları artırılıyooor..

*
Bir "şey" arıyorum. O bir "şey" gelecek bana, olmadı ben ona gideceğim. Bir "şey" olacak, bir "şey"im olacak. Biliyorum, görüyorum, dönence!


***Akşam yazdımdı bunu***


Sabah ekleme: 
Dursun koyun çocuğunuzun adını!