Katil babaannemle ilgili yazılar daha da gelecek bu ilk olacak sanırım burada hadi hayırlısı..
Aslında kendisine bir cinayet işlediği için takmamıştım bu lakabı -gerçi ona böyle dediğimden haberi yok, sadece internette olsun bu şekilde tanınsın istiyorum- Ama zaman ilerledi ve sonunda onun bencillikleri, saçmalıkları bir cana mal oldu. Babaannem, sigara alkol gibi kötü alışkanlıklardan daha beter kanserojen içerir. Nitekim dedemi kanserden kaybetmemize neden oldu, dolaylı yollardan.
Bizim de sonumuz odur.
Severim ben babaannemi, bütün insanları sevdiğim gibi.. Ölürse deliler gibi ağlarım da ama insan sevgimden, yılları aynı evde geçirmiş olmanın etkisiyle.. Yoksa gerçekten sevilecek tarafı yok.. Ben hayatımda onun kadar dengesiz, kıskanç, bencil, rahatına düşkün, tembel, cimri ve çok konuşan birini görmedim. Hayatı bize zindan ediyor.. Ama annem ona el bebek gül çiçek bakıyor yıllardır. Ben hastalanayım ölüyorum diye bağırayım annem benimle ilgilenmek yerine babaanneme ayran yetiştirmekle uğraşır. Bu hep böyle oldu. Dedem hasta yatağındayken bile "Hanım, bir eksiğin var mı?" diye soruyordu. O yüzden bütün kadınlara tavsiyemdir, ne kadar çekilmez bir insan olursanız o kadar el üstünde tutulursunuz.
Böbreklerim ağrıyor sabahtan beri. Dün de rastlantı bu ya, evde bir sıcak su torbası buldum. Hem deneyeyim hem de böbreklerime iyi gelir belki diyerekten onu sıcak suyla doldurup elimde su torbası odaya girdim. Babaannem astı yüzünü.. Bak yine karıştırmış bir yerleri, bak ya bak gerizekalı haşmet.. Baban onu bana aldı, git koy onu yerine dedi..
Mecbur kaldım tırın tırın gidip sıcak su torbasını eskiden de yeni görünecek şekilde aldığım yere koydum..
İşte babaannem böyle biri.. Geldim odama, açtım müziğimi.. "Kimseye etmem şikayet..." dedi Müzeyyen Ablam.. Ha ondan ha ondan deyip sigaramdan çektim de çektim..
Bir de babaannem kıskanç.. Annemi onun yanında sevemem.. Hemen asar yüzünü, mırıldanır. Benden şikayet eder ev halkına. Onu severim, bu sefer de sen kilo mu aldın, kilo mu verdin, çok zayıfsın, yüzündeki şu şey sivilce mi diyerek selam verdiğine pişman eder. Zaten bu selam vermenin sonu öyle de böyle de hüsrandır. Haşmet, bana ayran yap, haşmet bana havlumu getir, haşmet şu bardağı mutfağa götür, almazsın ama neyse yine de söyleyeyim bana mendil al. Araştırsınlar, Türkiye'deki mendil stoğu babaannemden sorulur. Bir de naneli şeker bir de ıslak mendil, bir de o bir de bu.. Hiçbirini kullanmaz, kullandırmaz.. Islak mendiller otura otura sıkılıp kururlar, naneli şekerler sıcaktan hal değiştirir ama babaannem saklamaya devam eder. Hatta millet cayır cayır marklarınızı getirin değiştirelim derken babaannem marklarının varlığını bile unuttuğu için aradan bir iki sene geçtikten sonra bulmuştu markları. Az da değilmiş.
Babamdan annemi, beni annemden, annemden beni, annemi babamdan, beni babamdan, kardeşimi recep bülbülses'ten, recep bülbülses'i derya baykal'dan diye devam eden bir kıskançlık zinciri var babaannemin. Müslüm'ün eve gelişiyle babaannemin bu zincirine eklenen son halka da Müslüm oldu..
Başta sevdi, ben seviyorum diye seviyormuş gibi yaptı yani. Sonra sonra ben müslüm'ü ummadıkları şekilde çok sevince babaannem müslüm'e düşman oldu. Mini havuzu sallıyor, içine bir şeyler dökmekle tehdit ediyor. Durduk yerde müslüm'e hakaret ediyor. Havalar düzelse yanıma alacağım müslüm'ü ama benim oda soğuk, garibim hasta olur ölür valla..
Öyle işte. İçimden atıp kurtuldum yine.
Seni seviyoruz babaanne!! :)