10 Haziran 2011

Bu Aralar Gıcığım

* Fenerlilerle alay etmek için "Fenevliler" diyenlere gıcığım. Abi ayıp günah bilmiyorsunuz o belli de çok ezikçe bir şey yaptığınız, bunu da mı göremiyorsunuz? Bunu da Fenerbahçeli olduğum için söyledim evet. Hı hı.. Attık tuttuk oh yeah ne bileyim böyle şeyleri kurcalayın hadi anam babam..

* Her sosyal medya zımbırtısının sinir bozma nedenleri ayrı. FriendFeed'de adım engelciye çıktı muhtemelen. Bir de ekran görüntüsü koyanlar var, "Beni engelleyen üst tabakadan insanlar". İşte en çok buna gülüyorum. "Gerçi takmıyorum ama yani bilemiyorum ki". Evet belli.. 
Arkadaş engelle engelle temizlenmiyor ana sayfa, bir türlü istediğim gibi olmadı olamadı. Bu durumla övünmüyorum tabii, aksine kendimden tiksiniyorum bu kadar tahammülsüz olduğum için. Hastalığın da payı var, önceden kadınları aşağılayanlar haricinde kimseyi engellemezdim mesela. Şimdi kimi neden engellediğimi bile unutuyorum. Ama rahat olmak istiyorum, mutlu olmak istiyorum kendi alanımda. Bu da benim hakkım herhalde. Beni de engellesinler, kaç senedir bir kere bile bakmadım kim engellemiş diye. Enteresan ama.. "Aa bunlar benim memelerim nasıllar?" mı dersin "Oh abicim bu akşam süper yemekler yedim hayvanımben.jpeg" mi dersiniz tanımadığı halde el ense çekmesi eksik kalanlar mı dersiniz tanısa bile samimiyetin dozunu ayarlayamayanlar mı dersiniz, hakaret edenler mi dersiniz, FF'in hala ne olduğunu anlayamadığından mı yoksa başka amaçlarla geldiğinden mi bilinmez, tek bir hesapla bile ilişkilendirmemiş bir garipler mi dersiniz... İyice zıvanadan çıktı. Tamam eskiden de çok mükemmel değildi ama artık çekilecek gibi değil. Hala anonim tartışması yapılıyor, halaaaaa.. 

Facebook'a sarayım dedim, o da olmuyor. Ne çok ilköğretim-lise öğrencisi varmış arkadaş. Hepsi mi gelir beni bulur.? O yaşlarda olup zekasına, sohbetine şapka çıkardığım birkaç insan da yok değil ama son zamanlarda karşıma çıkanlar sırtüstü edebiyat "sayesinde" bloglarla tanışıp siktiriboktan bir de blog açıp güya arkadaş edinme çabasındalar. Adam yerine koyup bir şey yazsan bir dövmediği kalıyor. Arkadaşım değilsin ki sen benim, lan'lı lun'lu konuşmalar, küfürleşmeler.. Gerçi bunu yaşını başını almış adamlar da yapmıyor değil. Adamın biri bir şey paylaşmıştı. "Rüyama girecek, nasıl bir şey bu böyle?" benzeri bir şey yazacak oldum. "Kıçın açıkta kalmasın dikkat et." benzeri bir şey dedi. 50'sinde vardır kesin bu herif de. Paylaşılan şey de karikatür resim böyle bir şeydi yani herifle ilgisi de yok. Madem kaldıramıyorsunuz, insan gibi cevap vermeyi de beceremiyorsunuz eklemeyin kardeşim o zaman. "Gel gel mi?" diyorum size.

Formspring'te olanlara da ayrı gıcığım tabii. "Ayy canım sıkılıyor hadi bana soru sorun eheheh" yaz, sonra da yazılan her soruya "Ebendir", "Anandır", "Sen sor diye", "Aptal mısın sen yaağ" gibi cevaplar ver. Beğenmiyorsan cevaplama arkadaşım, kafana silah mı dayadılar cevapla illa diye. Yok illa cevaplayacaksan da adam gibi cevap ver. Bakıyorsun soruda bir anormallik de yok mesela. Yok ama egoyu tatmin edecek başka bir özelliği olmayınca insanın böyle davranıyor demek.

* Aslında bu aralar hayata daha bir gıcığım. Pembe gözlüklerim olsa şu yukarıdakilerden hiçbirini umursamazdım ama çok önce üzerine oturmak suretiyle kırdığım için durumlar böyle işte. Bu aralar üstüme gelmese mesela kimse nasıl mutlu olurum nasıl.. Klavyeyi bırak evin içinde bile tabak çanak kırar vaziyetteyim. Özeti: Bana dokunma yılan, bin yaşa. 

* Eğlenemiyorum artık. Evren, hayat ne boksa işte eğlendiremiyor artık beni. Hadi hayırlısı..


ek: Artık blogmania'da değilim, bilgilere.

Babamın Öldüğü Yaştayım


Mee'leyerek içeri girdi. Sesini duyan herkes yüzünü ona çevirmiş, onun varlığına anlam arama çabasındaydı. Bir iki adım daha attı ve "Vejetaryen" diye bağırdı. Tuttuğu kapı kolunu nihayet bıraktı. Varlığına anlam veremedi topluluk. Gece yarısı koyun kostümüyle "Vejetaryen" diye bağıran birinin sadece deli olabileceğini ve delilerin önemsenmemesi gerektiğini düşündüler.
Koyun, en uzağındaki bar taburesine doğru yürümeye başladı. Yanlarından geçtiği insanların onu derin süzüşlerinden rahatsız olmadığını düşündü. Yine de rahatsızlık değilse bile utanma hissettiği açıktı. Sağ eliyle boynunu tuttu, "Eeeh yine sivilce" dedi. Boynunda barmen kadar bir sivilce çıkmıştı. Bir an acaba içkiyi sivilcemden mi istesem diye de düşündü, "Ama yoo, bu çok saçma olurdu." 

Bugünlerde en çok düşündüğü şey, neyin saçma olduğu ve neyin saçma olmadığıydı. Bunun için de bir dizi "delice" deney yapmıştı. İşin garibi bu geceki koyun kostümlü şovu deneyin bir parçası olmadığı gibi neden böyle bir şey yaptığını da bilmiyordu. Denemişti, düşünmeden denemişti.

Sonunda istediği bar taburesine geldi ve neden diğer bar taburelerini seçmediğine dair barmenin meraklı bakışları yüzünden tabureye bakıp "Hayalimdeki bar taburesi sendin" dedi. Barmenin bu espriye güleceğini düşünmüştü, ama son sekiz aydır yaptığı esprilerin başına gelen şey oldu ve güldürmedi. Sekiz aydır bütün esprilerini komik olduğuna inanarak yapıyordu ama insanlar gülmek yerine onun deli olduğunu düşünüyor olmalıydılar ki hafif bir korku seziyordu gözlerinde. Gülüş yok.

Bir an bu olanları bloguna yazmayı düşündü evet yazmalıydı ama eve gidene kadar çoktan unutmuş olurdu. Barmenden bir su bir de kalem istedi. Barmen buna da şaşırmıştı. Aslında Koyun da şaşırmamış değildi. Bara neden geldiğini hatırladı. Koyun olarak sarhoş olmak istiyordu. "Ben bir şeyler protesto etmek için mi giymiştim bu kostümü acaba?" dedi. Sesli söyledi bu kez. Barmen anlamsız bakışlarına devam ediyordu. Hisleri kuvvetli Koyun, barmendeki gerginliğin sebebini de anlamıştı. Barmen, birazdan Koyun'un silah çıkarıp onu vuracağını düşünüyordu. Bu düşünceden rahatsız olmasını beklerdi Koyun, ama olmadı. Aksine gurur duydu. Bir koyundu alt tarafı ve barmeni korkutmayı başarmıştı. 

Kalem geldiğinde ne yazacağını çoktan unutmuştu. Blogla ilgili bir şeydi diye düşündü. Çok da tutardı aslında, hay aksi dedi ve dert hissetti içinde. Evet bu durum, onu dertlendirmeye yetmişti. Hayret etti ve on iki şarkı kayıtlı telefonunu eline aldı, kulaklığını taktı ve şarkı listesini karıştırmaya başladı:
Bahçede hanımeli.mp3
Müfettiş gadget
Sezen Aksu- Son sardunyalar
Deja-vu - Kendin çoş
Özlem Tekin - Kumdan kaleler
Grup Vitamin - Elalarını
...
"Ne zaman bir şarkı lazım olsa, o şarkı bu şarkılardan biri olmuyor mesela." dedi. "Bluetooth açsam bana şarkı gönderir misin?" diye sordu barmene. Barmen iyice umutsuzluğa kapıldı. İçinden ne geçtiğini bu sefer anlamak istemedi Koyun. "Tamam sorun değil, ben hallederim" dedi ve Elalarını'yı açtı. Bir yandan da "Barda müzik çalmalarının nedenini anlıyorum şimdi, aksi durumda eksik kalıyormuş bir şeyler" dedi. Efkarlandı ister istemez. Şarkı çok içli geldi, bir yandan suyunu içiyor bir yandan da dalmış gözlerindeki dağınıklığı kontrol etmeye çalışıyordu ama ne mümkün, gözleri dalmakla kalmadı yaşlandı, çöktü adeta. "Zavallı" dedi kendine. Başkalarına hakaret edemiyordu belki ama kendine hakaret ederken kullandığı kelimeleri özenle seçerdi. "Zavallı" dedi ve ağlamaya başladı. İki genç, yanına yaklaşıp burnuna burnuna telefon tuttular. Önce ne olduğunu anlayamadı, "Ne oluyor?" dedi, ağlarken dedi hem de. Youtube'da "Ağlayan Koyun Altınıza Sıçacaksınız Gülmekten xD" diye aratır bulursun yarın dedi sarışın olan. xD'den bir şey anlamasa da, bunun yeni çıkan bir teknoloji olduğunu anlaması fazla zamanını almadı. Ağlaması bitip yine su içmeye başladı. İki genç, alacağını almış onu yalnız bırakmıştı. 

Bilmiyorum.

Evet sonbahardı sanırım, geçen sonbahar. İş yerinde Iphone'u olmayan sadece o kaldığı için, arkadaşları para biriktirip ona bir Iphone almıştı. Daha ilk haftasında alaturka tuvalete düşürmüş, kimseye söylemeden elini deliğe sokup almış "oh" demişken, ıslandığı için çalışmadığını fark edip pirince koymanın da günah olacağını düşündüğü için arkadaşlarına çalındı yalanı söylemeye karar vermişti. İş yeri seferber olmuş, güvenlikçiler sırayla sorgulanmış, olay polise intikal etmişti. Polise yalan söylemek kolay gelmişti ama sandığı kadar kolay olmadı. Çünkü polis üst araması yapıp pantolonunun arasına sarıp sarmalayıp  sıkıştırdığı telefonu bulmuş, bulmakla da kalmayıp onu yalan söylediği için karakola götürüp sırayla herkese öptürmüştü. Aslında öpüşmeyi seviyordu ama bear işi biraz sakat gelmişti ona. İki gece kaldığı nezarethaneden çıktığında ilk işi iş yerine gitmek olmuş ama kapıdan çevrilmişti. Tazminatı da Iphone'un bedeli olarak kesilip arkadaşları arasında pay edilmişti.

Hatırladı. 

Ağzını kapatarak esnedi. Ailesi belki sevgi dolu değildi ama "saygı dolu" bir aileydi. Babaannesi "Karşındaki su bardağı bile olsa esnerken ağzını kapatmalısın." derdi. Babaannesinin neden öldüğünü hatırlamadı. Bardaktaki son yudumu içti ve şükretti. 

"Bir şişe daha su" dedi barmene. Barmenin şaşkınlığı ve hatta korkusu geçmişti. Belli ki sadece kendine zararlı bir deli olduğunu düşünüyordu Koyun'un. Koyun, bundan memnundu. 

Su geldi.

Çorabım delikti diye düşündü. Ne hikmetse çocukluğundan beri hep küçük parmağının olduğu yeri delerdi. Bir çorabı iki kez giydiği görülmemişti. O ipi uğraşa uğraşa koparalı çok zaman geçmedi, daha sabahtı işte ama öyle yemeği için gittiğinde delik olduğunu görmüş, değiştirmeden önce bir tuvalete gideyim demiş sonra da unutmuştu. İşsizdi ama sabah erken kalkar, kahvaltı eder, tıpkı çalışanlar gibi yaşamak için didinirdi. Sebebini bulduğunda belki kendine uygun bir iş de bulmuş olurdu. 

Hatırladı. Avukat geleli tam iki hafta 6 gün olmuştu, ve 10 saat. Tenzile Teyze'sinden kalan çeyrek altını teslim almıştı. Tenzile Teyze'si en çok Koyun'u severdi, en çok malı ona bırakmıştı. Ertesi gün gidip çeyrek altını bozdurmuş ve kendine yeni bir Bim broşürü almıştı. Bazen alamadıklarına bakmak onu mutlu ederdi. 

Su azalıyordu. Su şişesinde sazan olmuştu. "Doldur be meyhaneci" diye bağırdı. 
"Doldur be meyhaneci" diye bağıran ağlamaklı bir koyunun çok da komik olmayacağını düşünmüştü ya da bunu hiç düşünmemişti. 

Barmen bu sempatik koyunu sevmeye başlamıştı sanki. "Bu su benden" dedi ve içine de iki tane buz attı. Buzlar kalp şeklindeydi. Koyun, barmenin ikramından ve buzun şeklinden çok etkilendiğini fark etti. 

Bir anda bir sessizlik oldu. Barmenin baktığı yöne bakmanın iyi olacağını düşündü. Çam ağacı gelmişti. Çam ağacı usul usul geldi ve "Çevre" diye bağırdı. Koyun şaşkındı "evet kesin deli bu, ilgilenmeye değmez."

Sonra hatırladı. 


etiket: zikmodern