5 Aralık 2009

Yol Arkadaşım


Çağan Irmak'ı sanırım uzun zaman daha affedemeyeceğim.. Yol Arkadaşım gibi kadına saygı gösteren, kadını hisseden, tanıyan mükemmel bir dizinin senaryosunu yazdıktan sonra sen git Issız Adam gibi dandik bir film senaryosu yaz. Yaşlandığında bu film için pişman olacak eminim.

Ben pek dizi izleyen biri değilim. Canım sıkıldığında televizyonda ne varsa onu izlerim o arada alakasız bir dizi çıkmışsa eğer oturur onu da izlerim nasılsa işim sadece dizi izlemek olmuyor televizyona bakarken. Neyse işte, bütün bölümlerini izlediğim ilk dizi Çemberimde Gül Oya'ydı. Mükemmeldi.. Ama dizi izlemek için bir hafta bekleyecek sabrım olmadığı için hafta içi yayınlanan tekrarlarını izlemiştim. Hatırla Sevgili yine aynı şekilde, 7 Numara yine aynı şekilde ve Yol Arkadaşım..

Yol Arkadaşım bana güç vermişti. Geçen sene sabah erkenden kalkma sebebim olmuştu, 9'da beni kaldıracak şey gerçekten çok çok önemli olsa gerek ama değil mi? Kalkıyordum önce dizimi izliyordum kahve eşliğinde. O zamanlar büyükbabam da vardı, bazen o da izlerdi benimle. Öyle işte, kadının saçma sapan amaçlar için kullanılmadığı gerçek bir diziydi o ve senaristi Çağan Irmak'tı. Bütün oyuncular özenle seçilmişti belli, rolüne yakışmayan kimse yoktu. Yönetmeni de tebrik etmeli. Neyse işte..

Issız Adam sinemalara düştükten sonra, herkes hakkında bir şeyler yazmaya başlamıştı yazılanlardan okuduğum kadarıyla dandik ötesi bir filmdi. Künyesine bakmaya bile tenezzül etmemiştim işin aslı. Belki bir aydan fazla zaman geçmişti, bir arkadaş "Bunu Çağan Irmak'ın yaptığına inanamıyorum." dedi. Tepkim sadece "Ohaaa" idi. Yakıştıramadım arkadaş, nasıl bir hayal kırıklığı yaşadım anlatamam. Geçenlerde burada işte canım çok sıkılmıştı ve Çağan Irmak'a belki de haksızlık ediyorum dedim ve izleyim bakalım şu filmi dedim. Demez olaydım ileri ala ileri ala 15-20 dk'da bitirdim filmi.. Dayanamadım çünkü.. Öyle işte.. Ulak'ı izlemeye doyamamıştım hey gidi..
Ben şimdi tekrar Yol Arkadaşım'ı izliyorum, baktım izlemeye doyamadığım dizi yok ondan başka.. Bütün oyuncular ayrı ayrı o kadar etkileyici ki, keza hikaye de öyle.. 

İzlemeyenler bir yerlerden bulup izlemeli, özellikle de kadınlar.. 


Anneme Mektup


Buraya geldiğimden beri söylemek istediğim ama sustuğum çok şey var, anne. Artık fazla gülememe sebebim de bu sanırım. Yanındayken yüzleşmek istediklerim vardı, buraya gelme nedenim biraz da buydu. Sadece seni değil, hepinizi biraz olsun özlemek.

Beni o evde tutan şeyin sadece büyükbabam olmadığını kendime göstermem gerekiyordu. Bunu yapmasam o evde kaldığım her gün cehennem olacaktı bana. Büyükbabamsız yaşama alıştığımı sanıyor olabilirsiniz ama ben hâlâ her gün onu özlediğim için, onsuzluktan ağlıyorum. Sırtım kaşınıyor ağlıyorum, sigara parası çıkarıyorum ağlıyorum, bloga girip esrarengiz sigara paketi başlığını okuyup ağlıyorum, önceleri sevgiliye yazıldığını düşündüğüm bir şarkının aslında büyükbabama söylendiğini fark edip ağlıyorum, elleri büyükbabamınkine benzer eller gördüğümde ağlıyorum, bayramda ağlıyorum. Anne, sana bir şey sorabilir miyim?: Sen de büyükbabanı kaybetmiştin, sen hiç bayramda erkenden kalkıp yataktan çıkar çıkmaz giyinip süslenip Günaydın büyükbaba, bayramınız mübarek olsun deyip aslında başkalarının boşluk olarak göreceği bir hayalin elini öpüp ona sarıldın mı? Sonra da öylece yatağa gömülüp ağladın mı saatlerce, bayram günü hem de.. Sonra babanın elini öpmeyi, evdekilerle bayramlaşmayı unuttun mu? Senin için bayramın büyükbabanın elini öpmekten ibaret olduğunu anladın mı hiç?

Bu mektubu büyükbabama yazmak isterdim ama bilmiyorum neden sana yazdığımı, belki de bunu nefes alan birinin okuması lazım.

Bütün bedenim titriyor şimdi ağlarken, gri eşofmanımı kirlettim gözyaşlarımla, özür dilerim anne..

Ben doktor çağırmaya giderken "Geleceğim büyükbaba" dediğimde yüzümü okşaması ve bana son kez bakıyor gibi bakması içim parçalanarak ama çok büyük umutla ondan ayrılmam.. Gözleriyle beni takip etmesi.. Ve evet bu, beni son görüşüydü.. Bu hiç yaşanmamalıydı anne, sen neden ölümsüzlük için çalışmadın, neden sen, büyükbabamın daha uzun yaşaması için çalışmadın.. Ama anne, teşekkür ederim sana, ona son zamanlarında çok iyi baktın, baktık.. Sizden daha çok parçalandı içim, hepinizden.. Masmavi gözlerine baktığımda büyükbabamın gideceğini biliyordum hepsini biliyordum ama yok anne yok ben alışamadım. Yüzüm şiştiğinde eve gelmiştim ya hani, oturma odasının kapısına dokunduğumda heyecanlandım, büyükbabam beni bekliyor sandım, gerçekten öyle sandım.. "Oooo kızım gelmiş" deyip yine ağlayacak sandım.. Sarılacaktım sonra kocaman.. Öpecektim o güzel yüzünü.. Kapıyı açana kadar bunları düşündüm bir an bile olsa güzeldi anne, sonra baktım büyükbabam yoktu ki artık.. Gittiğini görmüştüm, gidişini..

Ve şimdi artık sadece onu değil, sizi de özlüyorum. "Gurbet o kadar acı ki" diyorum kendi kendime, "ne varsa içimde hepsi bana yabancı, hepsi başka biçimde" Sadece sarılmak istiyorum anne sana, sadece sarılmak.. Konuşma sen, ben de susayım, herkes her şey sussun.. Konuşursan seni sevemeyebilirim, ben sadece sarılmak istiyorum. Büyükbabamın yerine sana belki bilmiyorum. Sarılmalıyım, anlıyor musun..? Bunu sadece sen verebilirsin bana, sana sarıldığımda hissettiklerimi hiç hissetmedim ben. Başka bir şey ama dediğim gibi susmalısın. Sustuğunda seviyorum seni, yine de "Yavrum" diyebilirsin izin veriyorum.

Bana yaşattıklarınızı unutmayacağım ama sizin bana verdiğiniz bazı şeyler var ki, ancak sizden uzak kaldığımda anlıyorum değerini. Küçük küçük şeyler büyüyor da büyüyor.. Bilmiyorum beni neden böyle yetiştirdiniz ama sizden uzak kalınca karşıma çıkan insanlar beni ürkütüyor, kimse bize benzemiyor, hiç kimse.. Eziliyorum bana doğru diye öğrettiklerinizi uyguladıkça, başkaları için bunlar o kadar önemli değilmiş. Karşındakini ezmişsin, kırmışsın, ona saygısızlık etmişsin kimsenin umrunda değil bunlar.. Beni neden böyle yetiştirdiniz bilmiyorum ama anne yine de teşekkür ederim, bunlar ömrümü azaltıyor olsa da doğru olan bunlar biliyorum. Evden çıkmak istemiyorum hiç, hiç kimseyle konuşmak istemiyorum. Ben odamdan dışarı çıkmadan da yaşayabiliyorum gerçekten. Keşke hep orada kalsam, hayatı istemiyorum. Bir an önce bitsin her şey istiyorum, gerçekten bitsin artık anne, ben yoruldum, üzüldüm çok.. Hiç istemiyorum, hiç istemiyorum, hiçbir şey istemiyorum. Hep uyumak istiyorum, zannediyorum ki çook zaman geçti oysa geçmiyor bitmiyor hiçbir şey, bıraktığım gibi buluyorum her şeyi, öyle yarım işte..

Hani bana yaşattıklarınız için size kızıyorum ya, boşverin ben nasılsa unutuyorum her şeyi. Çocukluk geçti, evet yaşattığın her şeyin kocaman izleri var ama unutuyorum işte, hatırlamıyorum hiçbirini. Bana güzel şeyler öğrettiniz işin aslı. Yaşattığınız kötü şeylerin izlerini aldım ama çok şey de öğrendim. Yanlışları bularak doğru yaptım onları, kendimi adam ettim ben anne. Siz kabul etmeseniz de sizden çok üstünüm artık ama siz olmadan yapamıyorum galiba. Nasıl bir saflık bu, nasıl bir saçmalık bilmiyorum ama siz olmadan olmuyor işte.. Büyükbabam vardı o evde, ben onun koltuğuna bakıp ağlamak istiyorum sessiz sessiz.. Büyükbabam hakkında konuşmuyoruz artık, çünkü biliyoruz biri konuşsa, konuşurken ağlasa hepimiz ağlayacağız. Tabu artık bu. Gizimiz var artık, sırrımız var saklıyoruz onu herkesten.. Öyle bir şey işte..

Buraya geldiğimden beri sadece bir kez gördüm büyükbabamı rüyamda, sanırım bana küstü. Herkes gitti ziyaretine ama cenazenin ertesi gün gitmiştik ya, ondan sonra bir daha gitmedim ben, belki ondan küsmüştür. Olabilir mi? Ama gidemiyorum anne, büyükbabamı oradan çekip çıkarasım geliyor, yediremiyorum onu orada yalnız bırakmayı kendime. Sanki yapmam gereken bir şeyi bilerek yapmıyormuşum gibi.. Onu orada bırakıp gitmek.. Off bunu iki kez yaptım şokta gibiydim ikisinde de.. Şimdi gidemem, gidemiyorum da..

Sen sıkılırsın şimdi okuyamazsın bunları biliyorum, olsun ben yazdım, okumasanız da, bilmeseniz de. Özlüyorum işte..

Ellerinden öperim anne.!

Blog Yazarları Aslında Kızılderili mi?


Kızılderilileri hep sevmişimdir, çok sevmişimdir. Onların isimleriyle dalga geçen götü boklu şımarık Amerikan özentisi veletler gibi olmadım hiç, hep saygı duydum onlara. En azından FriendFeed'e gelselerdi "Lan sen niye ismini kullanmıyorsun, sen de Ahmet olsana, sen de Selin olsana, sen de Hüdaverdi Götügüzel olsana" diye yırtmazlardı kıçlarını. Gerçi o zaman birileri:
-"Sen neden Oturan Boğa'sın? Bizden ne saklıyorsun?"
diye sorardı, o da:
-"Oturan değil salak Osuran Boğa'yım önce doğru oku. O benim büyük büyük büyük çok büyük dedemdi. Sen neden Ahmet isen ondan" der bitirirdi işi.

Yaralı Kartal, Kırık Ok, Yalnız Kartal, Çakan Şimşek, Buğulu Göz, Oktan Hızlı, Yay Kıran, Dağ Delen...
Yaptıkları şeyle isimlendirilmişler, anladığımız bu..

Misal Gaykedi doğduğunda kimse adına "Gaykedi koyalım." dememiştir ama o Gaykedi olmak istediği için bu ismi seçmiş değil mi?

Melankolikdeli ha keza yine öyle, kimse ona "Bu çocuk hem deli hem de melankolik gibi görünüyor, adı melankolikdeli olsun" dememiştir, kendisi istemiş kendisi seçmiş bu ismi almış.

pippi haşmet.. Annemler bunu duysa beni doktora götürürler garanti ama ben pippi olmaktan mutluyum. pippi, haşmet, ph, pippili, pippi haşmet... Kendi adım gibi sanki ne bileyim öyle.. Çok da seviyorum efenim.

Demem o ki, mahlasınızla bin yaşayın.!!
İki tane ilerizeka yüzünden de ah aman kendi adımı kullanayım yoksa beni önemsemiyorlar demeyin. Neyi seviyorsanız onu kullanın.

Öyle içimden geldi yazayım dedim. Ne güzel nickleriniz var sizin be, çok seviyorum.