28 Temmuz 2012

Hafıza

Hep unutuyorum neyi yazacağımı...

* Umumi tuvaletlerden tiksiniyorum.
* Kabızlık fena bir şey bazen, bazen hiç alakasız çok fena.
* "Abi bu insanlar ne diye itip kakıyorlar birbirlerini, e gitseler ya ne uzatıyorlar?" dediğim "slow" kliplerdeki çiftleri 26 yaşında anlayabildim. Yine de gitmeliler bence, zaten gitmiş ki öyle bir şarkı çıkmış, kötü bile olsa.
* İnsan, özleyen bir hayvandır, tıpkı benim gibi. 
* Bazı şeyler insanın yakasını bırakmaz. Karar alır, emin adımlarla ilerlersin ama koca bir duvar çıkar karşına, "höyt" der, "Yolculuk nereye hemşehrim?" Ben derim, "Ben gidiyorum, gidecektim." Ee iyi biraz bekle de beraber gidelim der duvar, beklerim beklerim kımıldamaz. Duvar işte. 
* Günde bir paket sigara benim neyime?
* Maslak'taki inek sayısı giderek artıyor? Farklı bir üreme yolu bulduklarını düşünüyorum, abartısız.
* Geçmiş Yaşam Terapisi diye bir şey gördüm geçen. Önce bir güldüm, sonra acep nasıl oluyor ki bu dedim, sonra yine güldüm. Şimdi öğrenmeye çalışıyorum.
* Klima iyi bir şey aslında ama canımı sıkıyor bazen.
* Bazı şarkılardaki anlatım bozuklukları da canımı sıkıyor. Ben zaten dinleyip söyleyemiyorum da başkasından duyunca da bir silkelenip algılarımı içime çekiyorum.
* Yazan insandan korkmam ben demek isterdim ama cümleyi yazarken bile çürüdü kendiliğinden. Yine de yazan insandan korkmamayı dilerdim.
* Aslında ben tek bir kişi olmayı başarıp beni tarif eden insan üç beş kelime ile beni tarif edebilebilse ben şu anki yeteneklerimin hiçbirine sahip olamazdım. 
* Yeteneğimin köpeği olsunlar.
* Fes, güzel bir şey. İstanbul, festen geçilmiyor. Artık o kadar çok fes görüyorum ki, tiksindim. Bir de geçen Facebook'ta Hac'dan yeni gelmiş bir amcanın profil resminde fesle çekilmiş fotoğraf görünce içim ürperdi. Kırıldım lan! Ayıp amca!
* Güven, çok mühim. Aylar sürdü iş yerimdeki insanlara güvenebilmem ama güvendiğim için yanlarında çok rahatım kendimim. Onları görünce kendimi güvende hissediyorum. İstanbul'da nadir olan şeyler bunlar.
* Devlet daireleri erken kapanıyor, resmi işlerimizi yapamıyoruz ya, ben buna çok içerliyorum. 
* Haberlere ilgim var mı yok mu bilemedim. Bir gün haber sitelerini deli gibi dolaşırken bir gün yüzlerine bakmıyorum. Derdim ne benim?
* Vitamin güzel bir şey. Su da öyle. 
* Aşkın ilk haftasını severim. İlk haftası pek güzel oluyor canım. Sonra 6 ay kadar sevmem ben onu. Bok gibidir zira. 6 aydan sonra basarım göğsüme, daha bir severim. 1,5 sene önemlidir. Bu geçtikten sonra bir'dir aşk. Pek güzeldir. 
*Aşk kelimesinden tiksiniyorum. Hayatımda bir kez kütükçe aşık oldum, kütük birine. Saçma. Adamın tipine bakaydım bir bari değil mi? Yaş zaten 17, yani daha 17!
* Nereden nereye demeyeli uzun zaman olduğunu fark ettim. Hatta belki de hiç sesli söylemedim bunu. Hiç sesli! Bir arkadaş bulup "Ooo nereden nereye vay be!" deyip sarılasım var.
* Saygı duyulan olmacaksam orkid kanatlı olmayı tercih ederim. Dikkat ettim de hep Orkid kanatlı olmayı diğer seçeneğe tercih ediyorum.
* Bu yazının uzunluğu da sinirlendirdi beni, niye uzuyor ki bu? Maddeli yazılar uzun olmaz, madem yazacaktın, maddeleri atsaydın!
* Kendimi soyuyorum, soyunuyorum. Güzel bir şey. Güneşte o kadar yanmayacaktım!
* Mutlaka bir çaresi vardır. 
* Başka Pepee'ler ağlamasın istiyorum, çok üzülüyorum ben Pepee'lere. Pepeecikler, Pepeeler Pepeelerimiz...
* Bir düş gördüm diye başlayan bir şarkı mı vardı, şiir mi bilemedim. Düşündüm düşümden düştüm falan saçma.
* Bazı kadınlar çok güzel. 
* Beğendiğim kadınların/erkeklerin sağır ve dilsiz olmasını tercih ediyorum. Mümkünse hiç konuşmasınlar, konuşturmasınlar. Konuşmak, aptalların işi. Yazarım ben, yazsın o. Yaza yaza büyüyelim. 
* Bir kadına dokunabilirim belki, hani düşünmüştüm bunu ıssız adada uzun zaman kalsam libidonun oyununa gelirim elbet. Hatta buna bile gerek yok. Bazı kadınlar çok güzel ama sadece güzeller. Konuşmam, dinlemem, konuşmasınlar... Issız ada çok ıssız.
* Şimdi saat 16:57, çıksam buradan dümdüz ilerlesem, sağa sola sapmadan. Gitsem 8 km... Hala aynı şehirdeyim. Yürüyerek gidebileceğim bir dinlence arıyorum. Göğüs gibi mesela. 
* Erkeklerin en güzel yerleri göğüsleri. Döş mühim bir şey. 
* Mühim çok şey var. Önceliğimi karıştırıyorum.
* Biri var, yakında biliyorum. Geliverecek, geli geliverecek. Az kaldı.  Alıverecek beni alı alıverecek. Uzun biri, siyah biri, iz bırakmayan biri. Korkuyorlar ya ondan, salaklar, ondan korkulur mu? Bağrıma basacağım sizin için, o mükemmel adamı!

* Ha eşek mi? Debra Sisson diye birine aitmiş, eyvallah.

26 Temmuz 2012

Bunun İçin Ölebilirim

Bunu okuyup dolu gözlerimle kitaba sarıldım. İçim ısındı.
 
Bunun için ölebilirim.
Hiç şüphesiz, bunun için ölünebilir.

*Cemal Süreya'nın ilk eşi Seniha ile birlikte yazdığı iddia edilen şiiri (Biz tam emin olamadık ama olsa ne güzel olur değil mi)


Not: Resme tıklayınca büyüyor.

25 Temmuz 2012

Kaş Tatili


İnanmazsınız ben tatile gittim. Nasıl oldu bilmiyorum ama iş yerinden aldığım 3 günlük izni hafta sonu ile birleştirip Kaş'a gittim. İyi ki de gittim.

Otobüs yolculuğunu neden tercih etmiştim, unuttum ama sanırım bu kadar uzun süreceğini bilmiyordum. 14 saat kah uyudum kah kitap okudum.

İndiğimde öğlene geliyordu. Küçük çaplı bir şok yaşadım zira 8 aydır geceli gündüzlü gerçek anlamda hiç tatil yapmadan geçirdim günlerimi ve inanamadım tatilde olduğuma. Aklımda sürekli iş vardı. Bensiz ne olacak, ya bir şey olursa... 1 tam günüm böyle geçti diyebilirim. Neyse ki ertesi gün uyandığımda her şey düzelmişti, iyiydim, inanmıştım.

İlk gün ve dönene kadar her gün gündüzleri deniz güneş, geceleri Mavi Bar.

Kaş Camping diye bir yerde kaldım. Müthiş bir havası var. Çeşit çeşit alternatifiniz var. Bungalovda kaldık. Dilerseniz çadır kurabiliyorsunuz ya da karavanınızla gelebiliyorsunuz. Güneşlenmek için mükemmel bir bölüm yapmışlar, sakin sessiz. Salak salak müzikler çalmadığı için Serdar Ortaç'ın bu sene yaptığını düşündüğüm albümden hiçbir şarkıyı hala bilmiyorum, bu mükemmel. Yüksek sesle konuşan kimse yok. Herkes sessizce güneşleniyor, herkesin elinde kitap. Mükemmeldi. Kesinlikle tavsiye edilir efenim.

Tavsiye edeceğim bir yer daha var. Balık-ekmek delisi bir insanım ben ve nerede bulabilirim diye biraz dolaştım. Mükemmel bir yer buldum: Havana Balık Evi. Aile işletiyor ya da aile gibiler. Küçücük, sıcak bir yer ve çalışanları çok ilgili, güler yüzlü. Mutlaka gidin, güzel bir balık ekmek yiyin, benden söylemesi.

Akşamları da Mavi Bar'da idim. Sarhoş oldum yineeeee.

Kaş, turistten geçilmiyordu. 
Güzel kazanabildikleri için mi bilmem esnaf çok güler yüzlüydü. Asık suratlı esnaf görmedim desem yeridir. İstanbul'dan Kaş'a gittiğim için mi böyle geldi, bunu da bilemiyorum tabii.

Kısacık tatil yetti ve işime döndüm.
Güzel oldu güzel.

14 Temmuz 2012

Bilgiler Kitabı

 -
Bilgiler Kitabı'nda Arap şair Adonis ile yapılan röportajdan:

-Sayın Adonis, belirli bir tarihsel durumda mutlak bir niteliğe sahip olmakla birlikte, gelenekleri korumayı da hedefleyen kitap olan Kuran hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Mümin bir müslüman olmadığımdan Kuran'ı anladığımı ileri süremesem de, deyim yerindeyse, ben Kuran'ın içine doğdum, çünkü çocukluğumda ayetleri, hatta sureleri eksiksiz, ezbere okurdum, babam bana öğretti bunları. Dinsel düzlemle arama koyduğum mesafeden bakınca şimdi Kuran'ı birincil bir metin olarak görüyorum. Ama bugün artık bu metni ikincil olarak adlandırdığım metinden ayıramıyoruz. İkincil metin yorumdur ya da ulemanın, hukukçuların ve filozofların, keza halifenin çevresindeki politikacı ve insanların yaptıkları yorumlar derlemesidir. Dolayısıyla çok karmaşık ve çok farklı olan bu ikincil metin, bence ilk metni gölgede bırakmıştır. Kuran'ı vahyedilmiş kitap olarak şimdi daha iyi anlamak için bu ilk metni ikincil kitaptan kurtarmak gerekir, çünkü metinler ya da ikincil metinler Kuran'ı ideolojikleştirdiler. politize ettiler ve buradan da her türlü köktenci hareket doğdu. Bence bunun Kuran'ın ilk metniyle alakası yoktur. Ama ilk metni ikincil metinden nasıl kurtarabiliriz? Bu bana çok güç geliyor. Bir düşünür, bir filozof, bir şair kişisel olarak Kuran'ı tekrar okuyabilir, ama bu okumayı bütün bir milletin, tüm bir halkın kabul etmesi gerekir. Günümüzün sorunsalı da özünde ilk metinle ikincil metin arasındaki bu ikiliktir.

---

-Şairlerin kimi zaman kısmen tanrısal bir yetileri olduğunu düşünebilir miyiz?

Evet, tabii eğer "tanrısal" olanın anlamı üzerinde hemfikir olursak. Mistikte ya da şairde tanrısal olan şey, insanın yaşadığı bir aydınlanma durumu içerisinde insanın şeffaflaştığının hayal edilmesidir ve bu şeffaflıkla birlikte, insan dünyanın geçirimsizliğine nüfuz edebilir. Demek ki yalnızca iki şeffaflık vardır: insan varlığının şeffaflığı ile dünyanın şeffaflığı. Ve kaynaşma, bu iki şeffaflığın buluşması; tanrısal olan işte budur. Bu şeffaflığa uyuşturucu yoluyla erişmeye çalışmış çok şair vardır.

-Evet Henri Michaux örneğin

Ama gerçek bir mistiğin uyuşturucuya asla ihtiyacı olmaz, o nüfuz edebilir olmak için, dünyanın bu geçirimsizliğini aşabilmek için ve bu dünyalar arasındaki kaynaşmayı gerçekleştirebilmek için kendi deneyimiyle, kendini aydınlatmasıyla ya da şeffaflaşmasıyla uyuşur. Bunun adı da vecd'dir. Vecde sınır yoktur, yaşam ile ölüm arasında hudut yoktur ve bu deneyimlenebilir bir şeydir, herkes bunu cinsellikte deneyebilir. Cinsellikte insanın ölüyor mu yaşıyor mu olduğunu bilmediği bir an vardır. Şairlerde ve büyük mistiklerdeki tanrısallık işte bu andır.
--
Bilgiler Kitabı'nda Arap şair Adonis ile yapılan röportajdan.