26 Mart 2009

Ben Kimim?

Gruplandırarak yazayım belki biraz düzenli olur.
  • Düzenli beslenme alışkanlığım tarihimin yazılmaya başladığı ana sınıfından beri yok. Aslında Ana Sınıfı öğretmenim gerizekalı olmasına rağmen süper sallamış ya da ben o karneye çok inandım. Ana sınıfı karnemde iki notum 4'tü. Biri Beslenme diğeri Grup çalışması gibi bir şeydi. Evet ne diyorduk, yemek yemem pek. Tek öğün yerim genelde. O da muhtemelen omlet olur. Naneli peynirli omlete asla hayır demem. Hamur işlerine bayılırım esasında ama tuzlu olacak. Meyveyi sadece biri eliyle yedirdiğinde yerim, çok film izlemekten oldu bu da herhalde, kiraz ve vişne gibi kurtlara ev sahipliği yapma potansiyeli bulunan meyveleri hayatta yemem, portakal soymam soyanı severim hatta bağrıma basarım, mandinanın kabuğunu soymaya bayılırım ama beyaz beyaz liflerini temizlemeye üşenirim öylece yerim. Karpuza kafamı sokabilirim, ortasını yiyip sümüklü bir mendil gibi kenara atarım. Can eriğini ağaçtan toplarken ishal olana kadar yerim. Peynirsiz bir kahvaltı düşünülemez ama her peynir de yenilemez. Tam yağlı beyaz peynir olacak alengirli isimli peynirleri yemem. Zeytin damar damar olacak ama fazla da olmayacak. Reçeli sadece kızarmış ekmeğin üzerinde yerim.
  • Son gün ders çalışan biriyim ben hiç de pişman değilim. İlkokulda sınıfın ortadaki sırasında otururdum ki hoca nerden başlarsa başlasın soru sormaya hep ortada olayım diye zaten listenin de ortasındaydım. Lisede duvar dibinden ayrılmadım. Lisede yine laf sokma şampiyonuydum. Belden aşağı yukarı hiç fark etmez karşımdakini yerin dibine sokana kadar pes etmezdim. Üniversitede vazgeçtim bundan. Derste söz almayı sevmezdim dikkatim dağılıyordu. Yüksek notlu bir öğrencinin söz almaması tenezzül etmemek olarak görüldüğü için anneme şikayet edildim. Derste kitap okuduğum için Türkçe öğretmenimle kavga ettim. Bir piyeste gelin rolündeydim bütün oyun boyunca sahnede olmama rağmen ağzımı açıp tek laf etmedim. İlkokulda sürekli saçımı çeken çocuğun koluna vurdum çocuk bayıldım komaya girdi falan filan oldu. Meğer aşısına vurmuşum. Şans işte. Birkaç yıl sonra çocuk bana aşık oldu. Artık ne sendromudur bu bilemem ama iki sene öncesine kadar her bayıldığında adımı sayıklıyormuş. İlkokul döneminde öğretmenlerin gözdesiyken lisede yaşadığım olayların etkisiyle düşen ders notlarımla beraber öğretmenlerin de gözünden düştüm. Lise sonda ders notlarım yükseldi öğretmenler sevdi demek ki neymiş ders notları ile öğrenci sevgisi arasında doğru orantı varmış. Üniversite için söylenecek fazla söz yok. 2 sene sınıfın köşesinde 1 sene sınıfın arkasında oturdum ve güzel bir komedi filmi izledim hiç sıkılmadım. Enteresandır herkesin 10-15 arasında puan aldığı bir sınavdan 100 almayı başardım ama bunun kariyerim için hiçbir işe yaramayacağını bildiğim için sevinemedim zaten ortalamayı yükselttiğim için arkadaşlar bir süre düşman oldular bana.
  • Üniversiteye gelene kadar 20'i aşkın erkek arkadaşım oldu. Üniversiteden sonra da oldu oldu da olduu.. Ama süreleri uzundu. En uzun ilişkim 2 yıl sürdü. Saçma bir sebepten dolayı ayrıldım pişman değilim. Şimdilerde gerçek mutluluğu buldum ve eminim bu son..!
  • Aile hayatım görünürde mükemmel olmasına rağmen aslında sorunlu mu sorunlu en azından benim için öyle.
  • Arkadaşlardan hiçbir zaman gülmedi yüzüm. Şimdiye kadar bana en yakın en vazgeçilmez arkadaşım küçük kara balık. Ondan gayrısında hep bir pürüz var. Küçükken evde oklava ile kovalandım Seda diye bir arkadaşımca. Nedense benden 10 yaş büyük insanlarla anlaşma potansiyelim hep daha yüksek oldu.
  • Bacak kadar boyum var türlü türlü huyum var.
  • Uyumayı sevmem saçma rüyalar görmek istemem.

Engelli Bir Çocuğun Annesi Olmak


Üstelik bilerek ve isteyerek..
Bu konuda yazılanları uzun zamandır takip etmeye çalışıyorum. Anladığım kadarıyla herhangi biri "Doğmasına izin verirdim, yaşam hakkını elinden alamam." diyor ama engelli çocuk sahibi aileler özellikle anneler "Bunun olmasını istemezdim asla" diyor. "Çocuğumun bana bakışlarını görüyorum, doğurmasaydın beni deyişini duyuyorum, eğer hamileyken biliyor olsaydım sadece kendi hırsım için bunu ona yapmazdım" diyebiliyor.
Aslında ne büyük bir çelişki bu kafa karıştırıcı. İçinden çıkılmaz bir konu.
Amerika'da Sarah Palin durumunda tekrar gündeme geldi bu konu. Sarah Palin, kürtaj karşıtlığı ile biliniyor. 5 çocuğu var ve son çocuğunun down sendromlu doğacağını bildiği halde onu aldırmadı ve dünyaya getirdi.
Üçlü test denilen şeyin iyi sonuç vermesi için gereken süre Türkiye'deki kürtaja verilen yasal izinden sonrasına denk geliyor. 10 haftadan sonrası Türkiye'de yasak ama bu yasağa kimsenin uymadığı abuk sabuk yerlerde bu sürenin sonunda da kürtajın yapıldığı bilinmekte. Keşke bu konunun uzmanı bir doktor bu yazıyı okusa da bizi bilgilendirse.
Türk kadını ne yapardı? % bilmem kaçının müslüman olduğu iddia edilen ülkemizde İslam dininin etkisi ne olurdu bu kararda? Cidden merak ediyorum. Ve kendi fikrim yok sanırım..