2 Temmuz 2011

Madımak Oteli - Akgün Akova

-Sivastopal, 2 Temmuz 1993,
37 ölü, milyonlarca şiir yaralı-


sizleri tanıyordum
sabahları geçerek önümden giderdiniz işlerinize
siz
kendini amber ağacı sanan karalahana suratlı manav
yüreğini örümceklere diktiren terzi çırağı 
siz
çocuklara çarpıp kaçma eğilimli belediye şoförü
maçlarda peygamberlere küfreden zabıta memuru
evet siz
siz
öğrencilerine atatürk heykelini tokatlatan öğrenci yurdu müdürü
yani siz beyefendi
siz
çanakçılar, kışkırtıcılar, kibritçiler
melek boğazlayıcılar
sahte itfa'ye aslanları
siz 
cinayet sonrası toz olan pır pır sultan imamlar
bayat yeşil biberler
kanat düşmanları
sizleri tanıyordum
kutu kutu odalarım kol kanat gerdi askerlik anılarınıza 
banka cüzdanlarınıza
astım ilaçlarınıza
kiminiz evden kovuldunuz bende yattınız sabaha kadar zik zak 
korudum sizi göktaşlarından ve ay çarpmalarından 
çocukluk arkadaşınızdı otel kayıt memuru önce onu yaktınız
türküleri yaktınız şiirleri yaktınız
doğru sözü yaktınız


akşamları geçerek önümden gidersiniz evlerinize
yıkıntıma sinsi sinsi gülersiniz
kapıda sizi karşılayan çocuklarınız
onlar da öğrenir bir gün
içindeki insanlarla yaktığınız 
bir otelin
sonsuza dek
kül tüküreceğini yüzünüze

Sivas Acısı - Aziz Nesin

Ben tanırım
Bu bulut benim oranın bulutu
Hemşehriyiz ne de olsa
Benim için kalkmış ta Sıvas'tan gelmiş
Yurdumun bulutu
Başımın üstünde yeri var
Ben bilirim
Bu rüzgar bizim oranın rüzgarı
Hemşehrimiz ne de olsa
Benim için kopup gelmiş yayladan
Yurdumun rüzgarı
Kurutsun diye akan kanlarımı
Ben anlarım
Bu acı bizim ora işi hançer acısı
Bir ülkedeniz ne de olsa
Aynı dili konuşsak da
Anlamayız birbirimizi
Hançerin nakışı
Tanıdım acısından
Sıvas işi
Ben duyarım duyumsarım
Bizim oranın sızısı bu
Binip kara bir buluta Sıvas ilinden
Sıvas rüzgarında uçup gelmiş
Helallik dilemeye
Ey yüreğimin onmaz acıları
Ey beynimin dinmez sancıları
Suç ne bende ne de sende
Suç seni karanlıklara gömenlerde
Ne de olsa yurtdaşımsın
Kapalı olsa da bütün vicdan kapıları yüzüne
Bilmelisin bir yerin var canevimde

Madımak - küçük iskender

Sonra geldin bir şeydin
Tanrı da tanrı misafiri bu dünyada
Diyenlerin arasına girdim; hafif ıslak bir ağız vardı avuçlarımda
Dört tarafı cüce zürafalarla çevrili bir ormandaydım
En iyisi ben seni seveyim dedim kestirmeden
O patikadan, o biraz engebeli yoldan, çıkayım seni seveyim dedim
Kim bilir, üçümüz beşimiz bir araya gelir indiririz mahlukatı
Sen de unutursun eski arkadaşlarını beni seversin
Benim mürekkebim leke yapar ellerine
Gece yarısı şarap içeceğine birileriyle
Beni okursun onlara sahilde saat ikide, dertliyken,
Delirmiş kadınlar gibi bağıra bağıra gemiler geçer ansızın
Sersem sepet kabarır deniz, su sıçratır, aşk sıçratır
Diye.


Sonra geldin bir şeydin
Ağlıyordun, kucağında yandıkları iyi oldu bu şairlerin diye diye
Şiir yazdığını sanan bir celladın kitabı
Celladın sırtını sıvazlayan bir tıfıl zakkum
Zakkumun dibinde ise tırtıllar, böcekler ona alkış tutan..
Ama ben geldim aşkım, sen daha zehir zemberek bir tohumsun
Açacaksın, zıplayacaksın aha gökyüzü şuracıkta
Tutup indireceksin göğü
'oteller kenti'ni otellerin yağmalandığı bir memlekete dönüştürenlerle
hayatını bir otelde kalmanın mahcubiyetine sığdıranlar arasında
kalacaksın incecik bir gevşeyişle.


Ben ölümüme iki dakika kala Allah'a inanmayacağım
Böyle bir lüksüm yok, böyle bir kimlikle gelmedim yeryüzüne;
Seninle aynı gezegeni paylaşmak evrenin en güzel şeyi amma,
Onlarla paylaştığım oksijenden nefret ediyorum
Ateşi, ah o otel ateşini körükleyen pis kokulu her nefeslerinde


Sonra ben geldim sen hep bir şeydin, bunları dedim tek tek,
Kelime kelime,
Ağlıyordun, gözyaşların yere düşmeden önce
Ben düştüm yere
Oraya.
Hayatın kefenini diken sahte şairlerin
Parmaklarımla kazdığım
Mezarına: Şerefime.


(Varlık, Eylül 2006)

Madımak - Altay Öktem

bir mum yaktım
tersten yandı mumum artık çok geç


bana çok uzak oturduğunuz masa
bol çiçekli
üç vazo gibi oturduğunuz masa


sanırım bir süs bitkisiyim
gülemeden öleceğim ben bu şehirde
ben bu dağlı şehirde


gökten ecdad inebilir başka bir teoriye göre


bir mum yaktım
utandım
hangi kalpsiz cami avlusuna
bıraktı bu halk'ı


orta asyadan bir çıban başı gibi uzanan


oyyy madımak,
madımak

Türküler Yanmaz

Yine 2 Temmuz..

Geçen sene yazmıştım, okumalı:

Buna ekleyeceğim şeyler var yine, bilmemiz gereken:
Kaçak durumunda bulunan kişilerin davanın zamanaşım süresinin dolması gerekçesiyle davalarının düşmesi talep edildi: Madımak Davasında Zamanaşımı Talebi

Kültür merkezi haline getirilen otelin girişine olaylarda hayatını kaybedenlerin anısına isimleri yazılmış. Yalnız katil olurken ölenlerin de adı yazılmış. Anma gereği duydular herhalde:
Sizin hiç babanız yandı mı?
Saldıran ve Öldürülen Aynı Yerde
Metin Altıok'un kızı Zeynep Altıok'un Yazısı


Zamanında önlem alamamış polis, bu sene anma düzenlemek isteyenlere izin vermiyor.


Son bilgilere göre de gazlı müdahale var. Yıllarca olaysız, sorunsuz geçen anmaları kendi elleriyle bu hale getirip sonra Alevileri suçlayacakları da kesin. 
Madımak'ta Biber Gazı