4 Ocak 2009

Associated Press

4+4 sene eğitim oku. Sonra telefonlara bakmaya başla olası ücretinin yarısına.
Gelen her telefonda karşıdaki ukalaya, Associated Press dememek için diren, dişini sık.
Çok şükür çok şükür. Büyüyorum.
Öğrencilerimi özledim. Gelsinler yine abuk sabuk şakalar yapsınlar, saçımı okşasınlar, dedikodu yapsınlar, test getirsinler, kitap tavsiyesi istesinler, yanımda yürüsünler, hatıra defterlerine yazı istesinler, çay içelim, şarkı söyleyelim.
Özledim.

Rüyamda Kulağım

Rüyamda öğretmen kulağımı çekti. Uff ya. Bilinçaltımı seviyorum.
Üstünü de seviyorum gerçi ama altının yeri ayrı tabii.

Şimdi olay şöyle oldu:
İngilizceden soğumama neden olan 9. sınıfta dersime giren bir daha da çıkmayan İngilizce öğretmeni ders anlatıyordu.
Herkesin önünde bir dizüstü var enteresan zamanlar demek ki. Sınıfta yine vazgeçilmez yerimde oturuyorum, duvar dibinde. Bir de te ortaokulda 4-5 ay çıktığım aynı zamanda ana sınıfından beri sevdiğim çocuk da sevgilimmiş güya, ne alakaysa. Neyse işte.
Hoca tahtaya Antakya yazıyor. Ben de diyorum ki Hatay da olur kendileri. Hoca meğer bilmiyormuş Antakya'nın Hatay il merkezi olduğunu. Neyse ben onu ek bilgi olarak vermiştim hocaya ama hoca onu ukalalık zannetti. O da bana bir laf soktu aklınca. Bilmediğim bir şey söyledi. Ben de açıkça dedim bilmiyorum diye. "Ben Antakya'yı bilmiyordum ama sen de bunu bilmiyorsun." dedi. Dedim ben de "Ne alaka ben laf sokmak için yapmadım ki, laf sokmak istesem cevap veremezdiniz." Sen misin böyle diyen, tartışmaya başladık. Ben adamı ciddiye almayıp güle güle cevaplar verdikçe bu sert cevaplar vermeye başladı. Ben de "Şu yaptığınız tahriğe girer hocam, alttan almaya çalışıyorum ama suyu çıktı işin" dedim.
O sırada nedense açık olan kapıdan idareci girdi. Tuttu kolumdan tahtaya götürmeye kalktı. Biliyorum başıma geleceği, sınıfta da erkek arkadaş var, rezil olmamak için "Hocam, dışarı çıkalım." dedim. Adam kolumdan tutup koridorun sonundaki odaya götürdü beni. Götürürken de eliyle göğsümü okşadı resmen. Odada "Kulak çekince kopa da biliyor, biliyor musun?" dedi. "Bilmem mi gerekiyor?" dedim. Kulağımı çekmeye başladı. Allahtan rüyamda acı hissetmiyorum. Neyse işte bu fasıl geçince sınıfa girdim. Güya o sapık idareci bana bir top vermiş. Böyle piyango toplarına benziyor. Sırama oturunca o top elimden yere düşüyor. Bir kızın sırasının altına giriyor. Kaç numara diyorum. "13" diyor. "İyi iyi, 13 zaten uğurlu rakamımdır." diyorum. Sonra topu elime alıyorum üzerinde 38 yazıyor. Şapşal kız yanlış söylemiş.
Sonra hiç kimseye belli etmeden sessiz sessiz ağlamaya başlıyorum. Ön sıramda oturan Emel ya da Çağla tam hatırlayamıyorum. Ona anlatıyorum taciz olayını. Üzülme diyor, erkeklerden tiksiniyoruz tekrar, öyle ağlarken uyanıyorum.

Sabah anneme anlattım rüyayı. Tabii bilinçaltımı kurcalamamaları için sadece kulağımdan çekme faslını anlattım. Annem hemen anlamını söyledi.
"KPSS'ye çalışman gerektiği anlamına geliyor."

Sağ ol ya..!

Nişanlanmışım

Sabah dolmuşta bir arkadaşıma rastladım. "Hayırlı olsun, nişanlanmışsın diye duydum." dedi. O an anladım neden uzun zamandır kimsenin beni istemek için kapımızı aşındırmadığını. 2-3 aydır evden dışarı çıkmayan ben, o kadar ünlüyüm ki, öyle oturduğum yerden nişanlıyorlar beni.
Hey gidi..!

Yılın İlk Düşüşü

Yollar çok feci. Buz tutmuş resmen. Sabahın kör bir vakti dolmuşa kadar gitmeyi başardım kaymadan. Her şey dolmuştan indikten sonra oldu.
Dolmuştan indikten sonra bir süre yürümem gerekiyor. Yanımda iki arkadaşla kol kola girdik, önümüze gelene bin tekme modunda yürüyoruz. Uzun süre kaymadan ilerlemeyi başardık. Kızlardan biri gitti. Kaldık ikimiz. İki kişi de olsa önümüze gelene bin tekme şeklinde devam ediyoruz yürümeye. Kaldırıma çıkmak için bir tümsek yapmış düşünceli belediye, ne bilsin adamlar.. Neyse Zeynep ordan çıkmaya kalktı, ben de ona güvendim çıkarız sandım saf saf. Sonra Zeynep birden artistik patinaj yapmaya başladı, ben de onu durdurmaya çalıştım aklımca. Zeynep yüz üstü düştü tabii beni de yere çekti. Üstüne düştüm.
Millet bize bakıyor, birbirine bizi gösteriyor :
"Bakın bakın siz de böyle düşersiniz, dikkatli olun, bu salaklar gibi yürümeyin."
Gideceğimiz yere kadar karnımıza ağrılar girmesine aldırmadan güldük.
Güldükçe dişimin acısını da unuttum daha şimdi fark ediyorum. Acıyor hâlâ.

Ayrıca biri yeni yıla nasıl girersen öyle devam eder demişti.
Ne demek istediğini yeni yeni anlıyorum.

Yirmine de Dişine de

Bir iki ay sonra 23 olacağım ama hâlâ 20 yaş dişiyle uğraşıyorum.
Dün geceden beri resmen canımı aldı insafsız diş. Üstündeki eti kesip atasım geliyor içimden ama işte tam emin olamıyorum, doğal hayata müdahale etmek doğru mu bilmiyorum. Öff.
Yemek de yiyemiyorum. Karnımın içinde senfoni orkestrası konser veriyor sanki.
Annemin yorumu ise tam anneme yakışır:
"Zeka yaşın gibi kemik yaşın da gerilerde."

Ayrıca sevdiğin insanla hafiften bozuşunca başına böyle şeyler gelir ya, gerçi Allah bilir bu sadece benim başıma geliyordur, buna da sinir oluyorum.
Alma aşkın ahını çıkar Allah deyu deyu.. Off..

Şimdiye kadar kırdığım insanların hepsinden özür diliyorum. Lan affedin beni çabuk, geçsin şu diş ağrısı. Birden 30 olayım. 20lerde kaldığım sürece bitmez bu diş çıkmalar.
O değil de düşününce,
-Ahaa, daha dişleri çıkmamış lan bunun, küçük bu be..!
Ağlamak istiyorum ama işte ağzımı kıpırdatmadan ağlayamam gibi geliyor.

Rüya görüyordum ne güzel, sonra birden rüyamda dişim ağrımaya başladı. Bir uyandım, malum, dişim gerçekten ağrıyor. O saatten beri de uyuyamıyorum.
Bahtsız pippi işte. Özeti bu.

Heh bir alarm eksikti. O da çalıyor tam oldu. Kalk giyin işin yoksa ya da varsa.