2 Eylül 2013

Yine 3 Sene Oldu. Bende Her Şeyin Ömrü 3 Sene

Uzun zamandır gitsem mi kalsam mı diye düşünüp duruyordum. Bloglar işlevini yitirdi. İşlev gören bloglar bir iki taneyi geçmiyor, onların da neden rağbet gördüğü belli artık.

2007'den beri blog yazmışım. Günde 7-8 yazı yazdığım da oldu, iki ayda bire düşürdüğüm de. Hep neden yazmıyorsun dediniz. Söyleyeyim, hiçbir bok aynı değil çünkü. Ben aynı değilim, sen aynı değilsin. Twitter'da eski sevgili aforizmaları şuradaki samimi üç cümleden daha değerli. Öyle görünüyor artık. Sen ben o hepimiz orada burada şuradayız.

Blogu kalemime zarar verdiği halde arkadaşlık, dostluk için devam ettiriyordum. Manası kalmadı. 

Zaten eskidi, eskidik. Cümleler, hikayeler, hayatlar.. Büyüdük falan işte. 

Artık canımı yakıyor sadece.

Bu son yazı olsun. Salak salak veda etmeyeyim bir kez daha.
Yeşil ayakkabılı bir kız vardı eskiden, o bendim. Onu kapattık, buralara geldik Pippi olduk Haşmet olduk, hepsi aşktandı. Elimde de çok bir şey kalmadı. 

Birkaç adam akıllı yazı yüzünden blog açık kalır muhtemelen. Ben gidiyorum. 

2007'den beri yanımda olan, arada bir gelip selam veren herkese teşekkür ederim.

Gittim ben. Yine. 

14 Ağustos 2013

Nacar Saat


Nacar saate karşı bir  sempatim var. Büyükbabamdan ileri geliyor sanırım, ailecek Nacar saat kullanırlardı. Bunu görmemle vurulmam bir oldu. 
Bu saatin sahibi adamla evlenilir gibi geldi bana, kaldı ki adama da gerek yok. Bunun için 56234161 ay yemeyip içmeyip para biriktirsem sanırım kendime alabilirim bu arkadaşı. Büyük saat seviyorum neticede.  
Şimdiden para biriktirmeye başlasam iyi olacak.

-
Reklamları izlediniz şimdi sizleri Yeşil'in Sonu adlı zengin fakir sit-com'unu izlemeye davet ediyoruz, iyi seyirler dileriz.

10 Ağustos 2013

Ben Bir Bayram Şekeriyim

deli haşmet: Genelde böyle seslenirler bana, sen kesin tanıyorsun beni bebeğim.

dünyada çekilmiş gizli pornolar: Ben genelde Jüpiter'de çekilmiş pornoları tercih ediyorum. Dene bak, sen de çok seveceksin. 

dünyadaki bütün kız pipi lerini göster: Az sayıda örnek bulacağımı düşünüyorum ama denerim sençün.

en en ama en pis pipigör: Ben az evvel en en en en en sapık bir şey gördüm, onu göstereceğim sana.

ergen şirine: Ah kıyamam ben ona, tribine tribine kurban olduğum. Büyük dram, büyüyemiyor da öyle kalıyor annem o.

erkegın neresıne vurulmaz: Her yerine vurabilirsin.

izmirin dağlarında çiçekler açar nasıl okunur: İzmir'in dağlarında çiçekler açar olarak yazılır hangi oje yakışmaz ki kız sana diye okunur.

kardeşim neden beyinsiz: Genetik gibi görünüyor ama...

kavga ettiğim adam boğazımı sıktı dava açtım cezası ne oldu: 2 müebbet+3 müebbet+89515 yıl ya da 1 ay katıklı misafirlik. İkisinden biri; şansına hangisi olursa artık.

gözlüklü şirinin adı: Hüsamettin Gözlüklüoğlu. Gözlüklügillerden Hüso dedin mi, herkes bilir.

hamile kadının porno izlemesi ne kadar günah: Çocuk kaç aylıksa ona göre 3 aylıksa 3 günah, 5 aylıksa 5 günah

hangi hayvanların hayatı zordur: Çekirgelerin hayatı en zoru. Hayat dediğin deneme yanılma, ama onlara sınır koymuşlar. Bence hiç adil değil.

her ayı kış uykusuna yatar mı: Bazı ayıların yatmadığına şahit oldum.

isitip pipi yemek: Hannibal dizi olmuş, sen herhalde ona şeyttin diye umdum şu an.

erkeklerden pipilerini anlatmalarını istesek: Evet, erkekler! İstesek ne derdiniz, ben de merak ettim şimdi.

erkeklıgı yok kocamın: Neyini dert ettiniz tam manasıyla, ben çözemiyorum valla. Sevmiyorsan ayrıl, seviyorsan tövbe estapiti piti...

facebookyenge.com: Twitter bacım, Facebook yengem, Instagram görümcem.

fordçuluk günah mı: Yok annem, sevapmış hatta. Kulakları açıp tansiyonu dengeliyormuş. Allah davul etsin de ramazanlarda götünüz patlasın e mi?

gavur çocukları: İyi insanlardır senin gibi.

gebe nasıl kalınır insan üzerinde


 








gelecekteki adamların pipiler: Gelecekte pipi falan olmayacak, çözülecek bu dertler.

gizli porno işeyen kadınlar: Ne gerek var, çok samimi soruyorum ne gerek var allasen söyle

a pippi haşmet filmi: Cııınım hayranım cınım hayranım

abdest sırası için kavga etmek istiyorum: Olur öyle arada, sen uyma onlara.

acemi siken tepesi: Ağaçlık bir yer olsa gerek.

adamın taşağı çok sevişmeden sallanırmı: Bilen biri bunun cevabını verebilir mi, ben ne sorduğunu bile anladığımdan emin değilim.

adetliyken popo neden agrır: Bel ağrıyor da popo da mı ağrıyor, annem her gün yeni bir bilgi valla.

ağda bezi yoksa: Tülbent bul bir tane. Ütü bezi de olur.

bana çok kocamanbir pipi göster: Artık göstermiyorum, kendime saklamaya karar verdim. 

bana senden bir çocuk ver: Emin misin??

bayanın neresine sokulur: Baydı mı hemen sok ağzına çorabı ohhh

ben bir bayram şekeriyim: Yerim seni affetmem!

bezliyen kadınlar porno: Çocuk bu işer tabii, annesi babası da altına bez bağlar çocuğun. Delirme e mi?

bir çocuk üç iklim yaz aylarını ezberleyememiş: Alla hangi çocuk acaba? Hımm seni seni

biyiklari asagi dogru nasil yatiririm: Tükürerek.

bok ve çişin aşkı: Zor aşk. 

bu kadar pipi sallanırmı: O kadarını bilmem ama bu kadarı sallanır. Hah anla bakiim ne dedim şimdi oh


Etiket: Aradılar

9 Ağustos 2013

Doktorum Biçim Biçim



Bipolar hastaların da diğer hastalar gibi hastalıklarından büyük bir dertleri var: Doktor bulamamak.

Bu gerçekten hayat boyu süreceği kesinleşmiş bir hastalık için çok önemli. Epi topu 3 sene oldu teşhisim konalı ve doktorlardan kaçmama rağmen 6-7 farklı doktora dert anlatmak zorunda kaldım.

Merak etmeyin, doktorlara ateş püskürmüyorum çünkü 60 kişilik sınıflarda eğitim vermenin zorluğunu yaşamış biriyim. Benimkisi öylesine bir pöykürüş.

Lise yıllarımda gittiğim doktor, hastalığın o zaman 'popüler' olmamasından dolayı olsa gerek bana kronik depresyon teşhisi koyup Lustral'ı dayamıştı. Bir sürü yan etki ile uğraşmak zorunda kalmıştım. Üstelik bana soru bile sormamıştı. Annem, abidik gubidik özelliklerimi sıralayıp hasta bu dedi ve doktor da ilaç yazdı. İlacı bir ay kadar kullanıp bıraktım.

Sonraki doktor deneyimim bundan 3 sene önce oldu. Odasında saatlerce tartışabilirdim sanırım. Derdimi bir kez anlattım, üzerinde bir kez tartıştık, bir kez de ilaçlarımı yazdırmak için yanına uğradım ve adam başka bir şehre taşındı. Doktor konusundaki motivasyonum bitti derken mecburen başka bir doktora gittim. O doktor da evlensen mi iş mi bulsak sana gibi saçma tartışmalara girdi, abidik gubidik ilaçlar yazdı gönderdi. Abidik gubidik diyorum çünkü, ağır bir ilaca başlarken normalde yarım yarım başlarsın ama sağ olsun o doktor o ilaçtan günde 2 tane yazdı. Ölüyordum resmen, uykusuzluk, huzursuz bacak sendromu, halüsinasyon... İlacı kullanamadan bıraktım. Başka bir doktora gittim sonrasında. O da başka bir ilaç verdi, onu da kullandım. Çok büyük bir gelişme olmadı. Bir süre sonra onu da bıraktım. 

Bu iş ilaçla olmayacak, çekeceğim bu çileyi derken, ilk doktoruma telefonla ulaştım. Eski ilaçlarıma devam etmemi söyledi. Hadi bu kez de onları kullandım 1 ay. 1 ayda 10 kilo alarak rekor kırdım, mecburen ilaçları bıraktım. Verdim sonra kiloları. 

5-6 ay önce yaşadığım gerginlik ve sinirden dolayı bir kez daha gitmek zorunda kaldım. Doktor çok süper ilaçlar verdi. Ancak ilaçlar çok pahalıydı ve yazdırmam gerekiyordu. Dakka başı biten ilacı yazdırmak için işten izin almak istemediğimden onu da kullanamaz oldum. 

Birkaç gün önce yeniden doktora gittim. Doktor 'şikayet'leri dinledi ve ilaç yazdı. Şimdi de bu ilacı kullanmaya başladım. Üçüncü gün bugün. Çok büyük bir fark hissedemiyorum ama bakacağız. En azından yazdırma derdiyle uğraşmayacağım ucuz bir ilaç bu kez.

Bir bipoların doktor deneyimleri böyle böyle devam ediyor. Her seferinde sorunları anlatmanın ne kadar zor olduğunu biz biliyoruz. Çoğu zaman yeniden mi anlatacağım derdi yüzünden doktor reddediyoruz. Gitmek zorundayım ama özel olmalı anladığım kadarıyla, devletle çözemiyorum ben bu işi. 

Bir de bunu deneyeceğim. İstanbul'da 'işin ustası' doktor tavsiyelerine de açığım. Artık gerçekten birinden 'doktorum' diye bahsetmek istiyorum. Bakalım, ne zaman gerçekleştireceğim.

Etiket: Bipolar Bozukluk

2 Ağustos 2013

Konca Kuriş

Adını ve yüzünü hatırlıyorum. Kimimiz ne adını biliyor ne yüzünü hatırlıyor. Bazı isimler var, çocukluğumun silik haberlerinden aklımda kalan. Konca Kuriş bu isimlerden biri ve geçenlerde durup dururken yine aklıma geldi. Sanki bir yazı borcum varmış gibi hissediyorum. Daha önce Soner Yalçın yazmış, yazacağım her şeyi ve fazlasını yazmış, ama dedim ya, borcum var sanki..

Konca Kuriş, genç bir kadın. Eğitim hayatını yarıda bırakıp evlenmeyi seçmiş. Eşinin ailesinin 'rica'sı ile başını kapatıyor. O dönemde komşularından dolayı Hizbullah ile tanışıyor. Hizbullah'ın çalışmalarına dahil oluyor. Hizbullah'la ilişkileri ileri seviyelere geldiğinde, çarşafa girmesi isteniyor. Kuriş, bunu sorgularken İktibas Dergisi ile tanışıyor. Bu tanışıklığın ardından kararını verip çarşafı reddedip Hizbullah'tan ayrılıyor.

Kendini geliştiriyordu. Makaleler, yazılar okuyor, yeni sorularına yeni cevaplar buluyordu. Sosyalist teyzesi ile Mersin'de Bağımsız Kadınlar Derneği'ni kurdu. Artık feminizme yakındı ve İslam'da kadının yerini sorguluyordu. Bu sorgulamalar ile basın kendine yeni bir malzeme bulmuş oldu. Daha önce başka başka erkek isimlerin de dile getirdiği düşünceleri vardı ve bu düşünceleri Kuriş de dile getiriyordu ama basın için o bir kadındı, üstelik baş örtülü bir kadındı. 

"İslam'da kadına baş örtüsü zorunluluğu yoktur. Cuma ve cenaze namazları kadın erkek birlikte kılınabilir. Kuran'da erkekler daha üstün olarak anlatılmamıştır. İbadet kendi dilinde de yapılır. Regl dönemlerinde de ibadete devam edilebilir." gibi daha önce başka isimlerden de duyduğumuz söylemleri var. Kaldı ki, ilk kez duyuyor olsak bile...

Konca, hem çalışıyor hem de çocuklarına bakıyordu. Ticaretle uğraşan sosyal bir kadındı. Buna benzer özellikleri de onu farklı kılıyordu. 

16 Temmuz 1998 tarihinde eşiyle eve geldiğinde evin önünden kaçırıldı. Herkes seferber oldu ancak bulunamadı.

17 Ocak 2000 tarihinde yakalanan bir Hizbullah üyesinin itirafları sayesinde Kuriş'e dair ilk bilgiler edinildi. Kaçırıldıktan sonra 10 gün Mersin'de bir örgüt evinde hapsedilen Kuriş, daha sonra bir televizyon kutusuna konularak Konya'da yeni kiralanan bir örgüt evine götürüldü. Polisin daha önceki operasyonlardan aldığı ilhamla baskın yaptığı bir eve. Ancak evde çarşaflı bir kadın ve çocuklar görünce polis bu insanlar terörist olamaz diye düşünerek evden çıkıp gitti. O gün, Konca hayatta mıydı bilinmiyor. 
22 Ocak 2000 tarihinde ulaşıldı Kuriş'in cesedine. Ailesi tanımakta zorlansa da sonunda cesedin Kuriş'e ait olduğu öğrenildi. 8 ay önce öldürüldüğü tespit edildi. Aynı gün başka başka cesetlere de ulaşıldı. Çok sayıda kişi kayıptı. 

38 gün sorgulandı, polislerin izleyemediği işkencelerden geçti Kuriş. 38 gün boyunca sürekli düşüncelerinin doğruluğunu anlatmaya çalıştı. Bu sorgular örgüt tarafından kaydedildi. 
“İslam düşmanı ve laik-feminist Konca Kuriş, Allah ve Kuran-ı Kerim karşıtı fiilleri ve söylemleri nedeniyle, Hizbullah savaşçıları tarafından kaçırılarak üslerimizde sorgulanmıştır. Dinsiz-laik TC'nin resmi din söylemleri ile talimatları paralelinde hareket eden ve Siyonistlerce de kullanılan Konca Kuriş, Müslümanları şüpheye sevk edecek fiiliyatlara giriştiği için şeri hükümler gereği cezalandırılmıştır.”
 Hizbullah İcra Şurası ne menem bir şeyse, kararı vermişti. Selçuk Üniversitesi İnşaat Fakültesi öğrencisi Edip, şükür namazı kılıyor ve Kuriş'i boğarak öldürüyor. 

Konca Kuriş'in vasiyeti, cenazesinin kadınlar tarafından kaldırılması idi. Ancak bu, kayınpederi ve imam tarafından engellendi. +Kaynak

Konca Kuriş elimde delillerim olmasa da, Mersin'de bir seks işçisini intihardan kurtarmış, kadın sığınma evlerine yardım eden bir kadındı. Sıcak ve samimiydi, cesurdu, özgürdü. 

Ne oldu biliyor musunuz? 2011 yılında Hizbullah üyeleri serbest bırakıldı. 188 cinayetten sorumlu 'insan'lar serbest bırakıldı. Dava 10 yılda bitirilemediği için salıverildiler. 
Aralarında islamcı yazar Konca Kuriş’in de bulunduğu, çoğu domuz bağıyla öldürülmüş 188 cinayetten sorumlu tutulan Hizbullah ana davası sanıklarının tahliyesine, davanın 10 yılda bitirilememesi yol açtı. Yargıtay, CMK 102‘nin yürürlüğe gireceğini bildiği halde davayı değil, tutuklulukları görüştü.
Türkiye, 2000’li yıllara, Hizbullah vahşetinin etkisi altında girdi. Örgütün lideri Hüseyin Velioğlu’nun İstanbul’daki bir evde çatışma sonucunda öldürülmesi, Edip Gümüş ve Cemal Tutar’ın aynı çatışmada sağ olarak yakalanması, polisin örgütün yıllarca ele geçirilemeyen şifrelerine ulaşmasını sağladı. Bu şifreler, örgütün lider kadrosunun yakalanmasına, bu isimlerin verdikleri ifadeler doğrultusunda domuz bağı yapılarak gömülmüş cesetlerin beton altından çıkartılmasına kadar uzanan operasyon sürecini başlattı. Önce Üsküdar’daki bir evden domuz bağı yapılarak gömülmüş 10 ceset çıkarıldı. Çıkarılan cesetlerden birinin kafatasında beton çivisi bulunduğu, bazı cesetlerin de kol ve bacaklarının kırıldığı ve kesildiği, maktüllerin işkenceye maruz kaldıkları anlaşıldı.
KURİŞ’İN CESEDİ
İslamcı yazar Konca Kuriş ve Malki cinayeti davası sanığı Mehmet Sümbül’ün sorgulanıp öldürüldüğü de bu operasyonlarda bulunan kasetlerle anlaşıldı. Emniyet sorgusunda, Kuriş’in Konya’da öldürüldüğü evin adresini verdiği iddia edilen Gümüş’ün beyanları, Mersin’deki evinin önünden kaçırıldıktan sonra bulunamayan Kuriş’in cesedinin bulunmasını sağladı. Adana’da, Beylerbeyi, Kirazlıtepe’de, Ankara’da art arda domuz bağı yapılmış, bir bölümü teşhis bile edilemeyen cesetler bulundu. Örgütün arşivleri de aralarında eski DEP milletvekili Mehmet Sincan’ın da bulunduğu Güneydoğu’daki faili meçhul cinayetlerin Hizbullah’ın eylemleri olduğunu ortaya koydu.
ANA DOSYA DİYARBAKIR’DA
Türkiye genelindeki eylemleri nedeniyle, farklı illerde farklı davalar açılırken, Hizbullah ana dosyası Diyarbakır’a gönderildi. Velioğlu’ndan sonra örgütün en üst düzey isimleri olan Edip Gümüş ve Cemal Tutar’ın isimleri de bu dosyada yer aldı. 188 cinayetten sorumlu tutulan Hizbullah terör örgütünün ana davası, 15 sanıklı olarak 10 Temmuz 2000’de Diyarbakır DGM’de başladı.
İddianamede sanıklar Edip Gümüş, Cemal Tutar, Fuat Balca 28, Mehmet Feysel Bozkuş 16, Abdülkerim Kaya 15, Mehmet Varol 13, Mustafa İpek 10, Mahmut Demir 26, Kemal Gülşen 16, Yunus Avcı 11, Sinan Yakut 16 eylemden sorumlu tutuluyordu. Zamanla, açılan ek davalarla, sanık sayısı 31’e çıktı.
DGM’lerin kapatılmasından sonra dava özel yetkili Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Davanın ilk aşaması, 2-3 ayda bir yapılan duruşmalar, savunmaların hazırlanması için aylarca süre istenmesi, adli tıp raporlarının birkaç yılda gönderilmesi, sonradan yakalanan sanıkların savunmalarının geç alınması, mahkemeler arası yazışmalar gibi nedenlerle, 8 yılda, ancak mütaala aşamasına geldi. Savcılık, Mayıs 2008’de 18 sanık için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi. Karar ise mütaaladan 1.5 yıl sonra verildi.
İYİ HAL İNDİRİMİ
Önceki gün tahliye edilen isimlerden Cemal Tutar, esas hakkındaki savunmasında, Hizbullah cemaatinin gayretleri ve Allah’ın yardımı ile 90’lı yıllarda Güneydoğu halkının özüne döndüğünü vurguladı. Hizbullah’ın iki durumda cihada başvurduğunu belirten Tutar, “Birincisi İslami çalışmaları engellemek isteyenlere ve ikincisi cana, mala, namusa saldırı düzenleyenlere karşı. Evet, biz şeriatçıyız ve hiçbir şeyi zorla yaptırmıyoruz. Biz Allah’ın kitabına ve Hz. Muhammed’in sünnetine göre hareket ediyoruz” dedi. Mahkeme, 57. duruşma sonunda 30 Aralık 2009’da 16 sanığa müebbet hapis cezası verdi.
Mahkeme, bu cezayı belirlerken, örgüt lideri konumundaki sanıkların cezasında iyi hal indirimi yaptı. Mahkeme, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını bu yolla müebbete çevirdi. Böylece, ömür boyu cezaevinde kalması gereken sanıkların, 30 yıl sonra tahliye umudu doğdu.
179 DOSYA GÖRÜŞÜLMEDİ
Yargıtay Başsavcılığı, gerekçeli kararı Mart 2010’da tamamlanarak Yargıtay’a gönderilen kararla ilgili tebliğnamesinde, cezaların onanmasını istedi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise 9 ay sonra, 31 Aralık 2010’da, tutukluluk süresini azami 10 yılla sınırlayan yasanın yürürlüğe gireceğini bilmesine rağmen, 9 ay boyunca dosyayı görüşmedi. Yargıtay, Hizbullah dosyası ile birlikte, benzer durumdaki 179 dosyayı da geçen sürede sonuca bağlamadı. Bu durum, tepki çeken tahliyelere zemin oluşturdu.
2008’de bir kez CMK’nın 102. maddesinin yürürlük tarihini erteleyen Adalet Bakanlığı ve hükümet de bu süreçte, tutuklu dosyalarının görüşülmemiş olmasına rağmen, yargıyı uyarıcı bir ikinci ertelemeye gitmedi.
9. Ceza Dairesi, önceki gün, dava ile ilgili tüm süreçler tamamlanmış olmasına rağmen davayı değil, tutukluluk durumunu görüştü. Davayı görüşüp onama kararı vermesi halinde, sanıkların hiçbiri serbest kalamayacaktı. Ancak 10 yıldan fazla süreyle tutuklu bulunan 10 sanık, 102. maddeye göre durumlarının değerlendirilmesi sonucu serbest kaldı. Yargıtay, temyiz incelemesini ise muhtemelen birkaç ay içinde yapacak. Bu durumda, cezalar onanırsa, sanıkların yeniden bulunup cezaevine konulması gerekecek. Kaynak: Posta Milliyet Vatan
2011'de Hizbullah'ın açıklamalarını içeren CNN Türk haberi için: Haber 
CNN Türk'ün Hizbullah dosyasından: 1, 2, 3, 4

Sözlüklerde okuduğum bazı yorumlarda birkaç ortak isyan var. Neden sesi çıkmıyor dindar kesimin diye. Neden çıkmıyor, onların yazılarını da okuduğum için söyleyeyim. Onlar, bu işin derin devlet tarafından İslam'ı karalamak için yapıldığını düşünüyor. Bu konudan bahsetmenin de derin devletin ya da bazılarına göre laikliği savunan kesimin ekmeğine yağ sürmek olacağını düşünüyorlar. Yazılanlardan öğrendiğim budur. 
Ben bunları yazarken aklımda sadece Konca Kuriş'in bunu okuyacak artık yetişkin olmuş evlatları var. Okuyorsanız eğer, hepinizden özür dilerim. Kendimi sizin yerinize koyamam elbette ama bunun için çalıştım. Sizi üzmek değil amacım. Hatırlanmalı, unutulmamalı. Bir daha olmaması için. Bir daha insanlar düşünceleri yüzünden öldürülmesin, hayatlar yarım kalmasın diye. Beni affedin, gerçekten size tekrar yaşattığım için çok üzgünüm.

Geride çocuklar var, düşünceler var, koca bir hayatın yaşanması gereken kalanı var.

Bu yazıları, altına bunları yapanları aşağılayan, küfür dolu yorumlar yazılsın diye yazmıyorum. Bu yazıları geçmişi unutmayalım, güllük gülistan bir hayat yaşadığımız sanılmasın diye, henüz ülkenin birçok kesiminin çok farklı olduğunu görmemiz için, gözlerimizi açmamız için yazıyorum. Yapılacak çok iş var. Sevgiden başlayacağız. Öğretmenleri eğiterek başlayacağız. Sevginin matematikten daha önemli olduğunu bileceğiz, göreceğiz, anlatacağız. Kimsenin İnşaat Fakülteli Edip olmaması için.. 

Bir sürü bilinmeyeni vardır bu örgütün ve yaptıklarının hatta örgüte yapılan ve yaptırılanların. Ne zaman gizem üzerinden kalkar bilinmez. Bu ülkede kimsenin açıklayamadığı nice olaydan biridir. Kötüdür bu da, çok kötüdür.

Şöyle bir şey de var: 
Konya'da Konca Kuriş'in cesedinin bulunduğu villa bugün engellilere hizmet eden bir rehabilitasyon merkezi. +Kaynak
Şöyle müthiş bir şey daha var: Youtube

+ olarak, daha ayrıntılı bilgi edinmek için okunmalı:
Ekşi'den
Ekşi'den: Burada verilen linke tıklar ve çıkan yazıda kuriş araması yaparsanız ekşi'deki alıntının devamına da ulaşabilirsiniz.
TBMM üzerine gitsin
Yargı ve hükümet arasında çekişme
Türbanıyla
Ben Nilüfer Kızı Konca
Balçiçek İlter'den
Bir Kadını Anımsamak
Cüneyt Özdemir'den
Kaybolan Kardeşin Peşinde
Hizbullah Evi: Youtube
Habertürk'ten Hizbullah Manifestosu Üzerine
Hizbullah Üniversitede
Basının birilerini işaret etme yöntemine örnek olması açısından: Rabia Kazan haberi


* Ulusal basının hiçbir haberine tamamen inanmanın mümkün olmadığı günlerden geçiyoruz. Bu nedenle basında çıkan tüm haberlere de sadece vicdanınızla yaklaşmanızı önerebilirim. Hiçbiri tamamen doğru olmayabilir. Doğru olan kısım Konca Kuriş adında özgür ve genele göre farklı düşünceleri olan bir kadının, düşünceleri yüzünden öldürüldüğüdür. Konca'yı öldüren karanlık düşüncelerdir, aydınlanmamış vicdanlardır, kara kalplerdir. İnsanlığın mücadelesi sevgisizlikle sevgi için olmalıdır. A kişisi, B örgütünden ziyade genele odaklanmalı.

Little Fish



Geçen hafta şöyle bir şey oldu:

Bendeniz soğuk bir insanım. Özellikle de kur ihtimali olan erkeklere karşı buuuz gibiyim. Bir gün bir partiye davet edildim. Akşam saatlerinde olan bir partiydi, hafif bir müzik, az alkol, yemek, eş dost sohbetinden ibaretti.

Ben her yerde, her saat çalışan bir insan olarak, durmadım orada da bir köşeye çekildim çalışıyordum. Yanıma bir adam yaklaştı. Adam baştan fail. Gayet güzel giyinmiş, sarışın ve kelimsi. Bitti tabii, zaten kralı gelse de bitirecek bir şeyler bulurdum.

Bilmem ne fabrikasında bilmem ne müdürüymüş efendim, adını da söyleyeyim tam olsun diyeceğim ama C'li bir şeydi işte. Cemal, Cengiz, Cemşit ne bileyim öyle bir şeydi.  Aldığı ödüllerden, sertifikalardan, okul müsamerelerinden, okuma bayramlarına kadar başarılarına dair biraz kafa sikti. Sonra ben içkinin de etkisiyle aldım sazı elime. Hazır beni dinleyecek bir sazan bulmuşum, durur muyum? Hiiiiç susmadan çocukluğuma kadar anlattım adama. Adamın beklentileri büyük, ortak arkadaşlar falan, hafiften değil bayağı bayağı yazılıyor. Hiç olmayacak özellikleri bulup buluşturup "Aa aynı ben." diyor ama yemem mümkün değil. Anladı herhalde, bu sefer de zıtlıkları söylemeye başladı. E bu da çekici gelmedi. Hiçbir şekilde gideri yoktu mevzunun. Benden nefret de edebilirsiniz sevgili erkek arkadaşlarım ama elimde değil, sümük gibi davranıyorum cinsinizin arkadaşım olmayanlarına. Bana komik geliyor böyle şeyler, günlük hayatta herkesin önemsediği o kadar çok şeye kıskıs gülüyorum, kimsenin siklemediği o kadar küçük ayrıntıları dert ediyorum ki.. Annem, bana sökmez bu ufak numaralar.

Sonra samimi olduğumuzu düşünmüş olmalı ki, "Ailemle yaşıyorum, çok zor oluyor." dedi. Dedi ve adamın olmayan gideri bile ortadan yok oldu. Lan arkadaş, sen kırkına gelmişsin, ne annesinden bahsediyorsun.. İşin gücün var, git bir oda falan tut kendine. Yazııık..

Sonra bir beş dakika daha işlerimi halledip he he diye konuşmasını geçiştirirken bir arkadaşımı gördüm ve aynen topuk. Kaçtım resmen ve çok affedersiniz adam göt gibi kaldı. "Ben şimdi ne yapacağım.?" diye söyleniyordu, "Bulursun birini ya takma." dedim. Nihahaha

Abi valla kusura bakmayın. Erkek düşmanlığım var benim sanırım. 

Uzaktan çok daha sevimliler.

31 Temmuz 2013

Kocam Görevini Yerine Getiremiyor

islamiseks: Bunu sanki açıklamıştım. Besmele'yle başlıyorsun her işe. Sık sık, pozisyon aralarında falan besmele çekiyorsun. Arkalara bakma, hak yoluna aban.

kızın pipisini öpme oyunu: Düzeltelim hemen, pipi erkekciklerde olur.

annemin terliği: ayağında kalmalı. Mazallah, atarsa hiç iyi şeyler olmuyor.

ben garip değilim: Ne kötü, ben garipleri daha çok seviyordum :( Denemeye devam.

inayet canak fecbook com boq: Facebook bence de bok. Çanak girsin Facebook'a.

kocam görevini yerine getiremiyor: Ben bunu kimin arayıp geldiğini biliyorum da, şimdi söylersem başım belaya girer.

tweety nin babaannesi: Budur:

lezbiyen erkekler: kızın pipisini öpme oyunu oynayandan fazlasını da beklememek lazım tabii.

pipi hastalanması oyunu: uff mu olmuş annesi. Siz bir de çok panikliyorsunuz, oyunlaştırmanızda yarar var, aferin.

pipi nasıl öldü: Hastalanmıştı, öldü demek. Allah rahmet eylesin, kıyamam ben ona.

pipiden çiş çıkar götten bok çıkar sikiş izle: Tekerleme gibi değil mi, ne eğlenceli..

pippi göt nasıl anlaşır: İyi anlaşırlar, kavga gürültü eksik olmaz hayatlarında ama mutludurlar, en önemlisi de bu değil mi?

pippi haşmet kim: Ben tabii ki.. Ben tabii ki!

pippi haşmet resimleri: Cııınım, ne tatlısın!

pippi seni seviyorum: Ben de seniiii sevgilim

pippili haşmet: Pippim yok.

porno bağımlılığını nasıl yenerim: Neden ki? Bence sorun yok. Ördeğe tecavüz edeceğine, elizabeth iyidir diye düşünüyorum. Aynen devam.

pornocu şirinler: Şirinler'imi pis pis hayallerinize malzeme etmezsenizzzzz

sarı pippi: Sarıdan pek hoşlanmam, sarışınları pek sevmem. Sarı değilim tabii ki.

sen aptalsın salaksın gerizekalısın: Bilmukabele idiot. 

şirin baba şirineyi: Yahu allam ya! Götürmüş he annem, çiçek toplamaya götürmüş var mı?

üzgünken depresyona giriyorum: Baaak sen alla alla, nasıl oldu ki bu, ne enteresan..

yengeme dosedıler: Evlerinize yenge adını verirseniz böyle olur işte, ne yani adamın evine boru döşemişler.

xhamstır borno: hamstıııırlar götürsün seni e mi ballı lokma tatlım

çobanözünde orospu numaralari: Türkiye'nin abartısız her köşesinden bunun aynısı geliyor. Domalan'da orospu numaraları, Gılgamışta orosbuu numaraları.. Sevgili girişimci kardeşlerim, bence çok ekmek var bu işte. 

Etiket: aradılar

Tatillesek de mi Biip Tatillemesek de mi Biip

Yıllık iznimi alır almaz ailemin yanına geldim. Aslında pek fazla seçeneğim yoktu. Güneylere inmek hakkımı geçtiğimiz yaz kullandığım için bu yazı ailemin yanında geçirmem gerekiyordu.

Babaannem, geçtiğimiz yıl yüz felci geçirmişti. Şimdi iyi görünüyor, yüzü. Sık sık düştüğü için baston kullanıyor artık. Beni özlemiş tabii, geldiğimden beri "Güzel kızım, çok özledim." deyip sarılıyor. Ayrıldığımız günleri hatırlayacak olursak, enteresan tabii bu durum. Bakalım, ben dönene kadar istikrarla beni sevmeye devam edecek mi, ben onu çok seviyorum her şeye rağmen.

Annemi, babamı o kadar özlemiştim ki.. Sırf yıllardır sarılacak kimsem olmadığı için... Deli gibi sarıldım, hatta evin önündeki yolu bavullarımla yürürken neredeyse ağlayacaktım. Neredeyse diyorum çünkü uzun zamandır ağlayamıyorum. Bir türlü akmıyor gözyaşlarım. Geçenlerde açtım müziği, uygun ortam hazırladım, yediğim kazıkları düşündüm, ağlamaya çalıştım. Ağlayamıyorum arkadaş, görseniz perişan oldum ağlamak için. Sonra da koy götüne deyip uyudum, napiim.

Benim KPSS meraklısı komşularımda değişen bir şey yok. Bu sefer benim verecek cevabım var en azından. Mesleğimi söyleyip öğretmenlikten daha iyi şartlarımın olduğunu söylüyorum, öyle olmasa bile :) Bıktım arkadaş, daha bugün bile "Öğretmenler iyi kazanıyor, benim kızım arabasını aldı." dedi adamın biri. Hoca da durur mu yapıştırmış cevabı: "İki maaşla yine bir şeyler oluyordur tabii." Cücük beyinli miyim olum ben, işim gücüm olmadan, götümü toparlamadan evleneyim, işe yaramaz birinin sorumluluğunu alayım.

Yoga yapıyorum, bisiklete biniyorum, arada ona buna sarılıyorum. Güzel her şey.

28 Temmuz 2013

Naylon Kız


TDK dedi ki: 

Naylon Kız:

1. isim Çağdaş, modern kız
2. Gerçekte olması gerektiği gibi davranmayan kız



Kadınlı



Kadın:
1. isim Erişkin dişi insan, hatun, hatun kişi, zen
"Yanlarında, kendileriyle ahbaplık edecek dostlar, hizmetlerine koşacak kadınlar veya erkekler görmek isterler." - A. Ş. Hisar
2. sıfat Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri, becerileri olan
3. Hizmetçi bayan
4. Bayan


Hatun:
1. isim Kadın
"Birdenbire uzun boylu, diri memeli bir hatun askerin önüne çıktı." - S. F. Abasıyanık
2. Bayan, hanım
"Emine Hatun."
3. Eş, zevce
"Bizim hatun bir manifatura mağazasında tezgâhtardı." - N. Hikmet
4. tarih Yüksek makamdaki kadınlara ve hakan eşlerine verilen unvan
"Bağdat Hatun."

Zen:
isim Kadın

Dişi:
1. sıfat, anatomi Yumurta oluşturan veya yavru doğuran (birey)
2. Erkeği tarafından döllenecek biçimde oluşmuş (hayvan veya bitki)
"Dişi kedi."
3. isim Kadın
4. Girintili ve çıkıntılı olarak bir çift oluşturan nesnelerden girintili olan
"Dişi klişe. Dişi kalıp."
5. Yumuşak, kolay işlenen (maden)
6. Verimli, doğurgan
7. Şuh, işveli, çekici

Bayan:
1. isim Kadınların ad veya soyadlarının önüne getirilen saygı sözü
"Bayan İnci."
2. Kadın
"Bir bayan geldi."
3. Eş, karı
"Süleyman Bolluk da bayanın sımsıkı koluna girmişti." - H. E. Adıvar
4. ünlem Kadınlara bir seslenme sözü
"Bayan! Kimi aradınız?"

Karı:
1. isim Bir erkeğin evlenmiş olduğu kadın, eş, refika, zevce
"Eve varınca karım Fadime kapıyı açar." - S. F. Abasıyanık
2. Kadın
"Analar ağlıyor, nişanlılar ağlıyor, karılar ağlıyordu fakat Saliha kadın buna alışmıştı." - H. E. Adıvar
3. Yaşlı, ihtiyar

Hayat kadını:
a. Para karşılığında erkeklerin cinsel zevklerine hizmet eden ve bu işi meslek edinen kadın, fahişe, orospu, orta malı, kaldırım süpürgesi, kaldırım yosması.

Zevce:
isim Karı
"Zevcesinden aldığı yüz kızartıcı mektuplar alenen nasıl okunur ve neler anlatılır?" - N. F. Kısakürek

Refika:
isim Eş, karı
"Gözlerini sıktı ve dört gün evvel refikasını gömdüğünü ağlayarak söyledi." - A. H. Müftüoğlu

Hanım:
1. isim Kız ve kadınlara verilen unvan, bayan
"Ülker Hanım."
2. Kadın, eş
"Yaptığı çiçek suyunun ilk bardağını kendi içtikten sonra ikincisini hanımına getirir." - H. R. Gürpınar
3. Toplumsal durumu, varlığı iyi olan, hizmetinde bulunulan kadın
"Becerikli hâliyle Zeynep'e ve hanımına ait bütün işleri elinin içine almıştı." - H. E. Adıvar
4. sıfat Kadınlığın bütün iyi niteliklerini taşıyan
"Hanım kadın. Hanım kız."

Kız:
1. isim Dişi çocuk
"Oğlu savaşın birinde şehit düştü, iki kızı da evlenip ücra yerlere gittiler." - Halikarnas Balıkçısı
2. Üzerinde kadın resmi bulunan iskambil kâğıdı
"Karo kızı."
3. ünlem Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü


27 Temmuz 2013

Benim Bir Arkadaş


Benim bir arkadaş, göbeğinin adına "Burger" koydu. 
Benim bir arkadaş, iş arkadaşına yanlışlıkla da olsa her gün "Sakin görünebilirim ama kafamda seni üç kez öldürdüm." yazan resim gönderiyor. 
Benim bir arkadaş, su içerken öyle sesler çıkarıyor ki, damacanadan su dolduruyor sanıyoruz. 
Benim bir arkadaş, eski sevgilisini arayıp özrü kabul edilmeyince arkasından bir sürü hakaret ettiği kızla sikiş sokuş için sevgili oldu. Erkek evet bunu yapan. İğk.. 
Benim bir arkadaş, kendisi sünepenin tekidir. Hoş da bir sevgilisi var, otel odasına götürdüğü rastgele bir abla ile aldattı kızı. Sonra da bunu her gördüğüne anlattı. Aferin sünepe!
Benim bir arkadaş, bir çubuk krakeri bölmeden enlemesine yiyebiliyor. 
Benim bir arkadaş, sevgilisinin adını doğru telaffuz edemiyor. Tanıştırdığı ya da bahsettiği insanlar da haliyle adamın adını yanlış öğreniyor. Adamın adında bu sebepten bir değişim söz konusu işte. 
Benim bir arkadaş, sevgilisini saçma sapan bir kızla aldattı sonra da süklüm püklüm gelip Facebook'ta arkadaşlık talebi gönderdi. Yüzsüzlüğe gel. 
Benim bir arkadaş, anahtarını sürekli içeride unuttuğu için eve hep kapıdan bacadan girmek zorunda kalıyor. 
Benim bir arkadaş, eşcinsel eğilimleri olduğu ve bunu kabullenemediği için eşcinsellerden nefret ettiğini itiraf etti. 
Benim bir arkadaşın (kadın) sevgilisi (erkek) eski sevgilisinin (erkek) aşık olduğu adam. Bu aşk havuz problemi.
Benim bir arkadaş, evlenmek üzere olduğu -hatta gelinliğini, evinin mobilyalarını bile seçmişmiş- sevgilisini "Çok yalnızım, şefkate ihtiyacım var." diyen bir ablaya kaptırdı. 
Benim bir arkadaş, intihar edecek ama borç kalmasın diye bunu erteliyor. Vicdan azabı çektirtecek salak! 
Benim bir arkadaş, çocukluğumdan beri döktüğüm gözyaşını birkaç sene içinde sağlam bir sebebi olmadan dökebildi. (erkek) Kıskanılası. 
Benim bir arkadaş, ayrılık konuşması yapmak için gittiği sevgilisi evlenme teklif edince kabul etti. Evleniyor.
Benim bir arkadaş, kendisini sevgilisi sanan bir adamdan kurtulma çabasında ama başaramıyor.
Benim bir arkadaş, ayrılık mesajı olarak sevgilisine na bunu gönderdi: "Bağdatlardan dönüyor bağzı yanlış şeyler."
Benim bir arkadaşın, whatsup'ta sapık sanıp azarladığı adam, iş teklifinde bulunmak isteyen biri çıktı. 
Benim bir arkadaş, her sevgilisine borç takıyor. Bir de hatunlardan para isterken ezik büzük bir şekilde "Erkeğe yakışmıyor ama.." diyormuş, biz öyle duyduk. 
Benim bir arkadaş, 6 sene önce terk ettiği ama şu an 'hayatımdaki tek aşkım' dediği adamı tekrar tavlamak için takla üstüne takla atıyor. Adam evli mi, çoluğa çocuğa mı karıştı bunu bile bilmiyor.
Benim bir arkadaş, tanıdığı bildiği bir kadının sevgilisini hooop dedi aldı. Bununla gurur duyup her yerde bunu anlatıyor. 
Benim bir arkadaş, kedisini kısırlaştırınca kedinin adını Sümbül Ağa olarak değiştirdi.
Benim bir arkadaş, 3-4 senedir sevgilisiz ama kimse bunu bilmesin diye orada burada sevgilisi var gibi anlatıyor. 
Benim bir arkadaş, fotoğrafını bile görmediği bir adamla sabahlara kadar konuşuyor. 'Aşık değilim, olabilirim.' olarak açıkladı bunu. Hayranlıkla izliyoruz.

Özetle, çivisini geri çakabilir mi biri dünyamın?

Benim bir arkadaş

Aktivist Biraz da Anarşik


Doğuştan anarşist, aktivist idim. Abartmıyorum: İspatı

Ailemde kimse bana bir şeylere karşı gelmem konusunda nasihat etmedi, karşı geldiğimde bu durumu pekiştirmedi. Vardığım sonuç, "İnsanın içinde olacak hacıt"

İlkokul yılları, bir gün dersin ortasında sesler duyduk, köpek sesleri. Okulun bahçesinde baktığım birkaç köpek yavrusu vardı, teneffüslerde gidip severdim. Belediye, çöp kamyonu ve silahlı çöpçüler göndermiş, evet evet silahlı çöpçü. Ne kadar sokak köpeği varsa öldürmüşler, sıra benim yavrularıma gelmiş. Pencereden durumu görünce bağırdım çağırdım öğretmene. "Ben gidiyorum, bu ne ya? Okulun bahçesi burası. Bu kadar çocuk var burada, böyle mi örnek oluyorlar bize!" Öğretmen beni tutmaya çalışıyor ama ne mümkün. Belediye binasını basmaya gidiyorum. Yarım saat dil döktü adam, "Pippiciğim, yavrucuğum ne olur gitme, söz veriyorum başkana ben söyleyeceğim. Şimdi gitme.." O kadar çok yalvardı ki tamam demek zorunda kaldım, zaten gitmek ne mümkün koca adam tutmuş bırakmıyor. Ondan sonraki her saat başı, her gün sordum. Başkana iletilmiş, başkan özür dilemiş. Yemedim ama en azından bir daha böyle bir olay yaşanmadı. Gurur da duymuyorum, ne olursa olsun gitmem gerekiyordu. Başaramamışım.

Yine ilkokul. Liderlik özelliğimden faydalanarak bir ekip oluşturdum. Salaklar mıydı bilmiyorum ama Hitler gibi etkileyici ve kitleleri peşinden sürükleyen biriydim belki de. Çöp toplama ekibi. Her teneffüs ekiple beraber çöp topladık. 

Sınıfta yardıma ihtiyacı olan bir kız vardı. Ondan habersiz okuldan bir sürü eşya toplayıp birileri getirdi ayağına kıza vermiştim. 

Zengin bir piç vardı. Bir gün durumu iyi olmayan bir kızın yakalığını yırttı. Kız hüngür hüngür ağlıyor, "Annem beni öldürecek, ne diyeceğim ben anneme." diye. Öğretmenden para istedim, çarşıya kıza yakalık almaya gittik. Yakalığı aldık, sonra da artan parayla kız bisküvi almak için (aslında planım gereği) zengin piçin babasının dükkanına gittim. Bisküvileri aldım, "Ne oldu, hayırdır?" dedi adam, "Oğlunuzun marifeti." dedim. Adam bisküvilerin parasını almadı. Sert bir adamdı oğluna karşı, kesin ağzına sıçmıştır akşam. Nihaha

Belediye başkanının torunu bizim sınıftaydı. Hayat bilgisi dersinde yollardan bahsediyorduk. Çocuk evet, şuranın yolları da şöyle bikbik diye şikayet ediyordu. "Bunu bize değil, dedene söyleyeceksin." dedim. Öğretmen de çocuk da ne olduklarını anlayamadılar ama iyi oldu tabii. 

Gibi gibi.. Bunları kimse öğretmedi. Bacak kadar çocukken kalbim, aklım, mantığım böyle diyordu. Hiçbir zaman kedilerin kuyruğuna teneke bağlayan çocuk olmadım. Neden olmadığıma ilişkin tek mantıklı cevabım kitap. Kitap okuyun, kitap okutun, kitabı sevdirin çocuklara. Her şey orada. 


Naber Osman?


Sana ve senin hayata getirmeyi düşündüğün, istediğin ve bunlarla ilgili söylediğin hiçbir şeye inanmıyorum. Geçmişte seninle ilgili düşüncelerimi ulu orta anlattım. İyi niyetli düşüncelerdi bunlar, ama Osmancığım senin algılar açılmıyor belli ki. Ee benim de iyi niyetim bir yere kadar, peygamber olmadığım gibi salak da değilim. 

Şimdi Osman, insanlar seninle ilgili düşüncelerimin aynı olduğunu düşünmesinler diye yazdım bunu. Yoksa inan klavyede virgül koyduğuma üzülürüm senin için.

Sen insanların 'üzülmesine' sevinen, sen insanları yanlış 'değer'leriyle yargılayan ve bununla gurur duyan, yanlışını düzeltmeye çalışanları aşağılayan bir adamsın. İşte bu yüzden Osman, artık benim uzaktan tanıdığım bile değilsin. Yarın dünyayı yak, inan umurumda değil. Dünya yanmış derim, biri dünyayı yakmış derim ama Osman yaktı demem. 

Sahi Osman kim?
This is sarcasm

5 Haziran 2013

Sayın Başbakanım



Sayın Başbakanım,

Benim ve benim gibi birçok kişinin ne size ne de polise kini var. Şahsen ben, istifa edip etmemenizi bile umursamıyorum.

Ben size, zamanında şu yazıyı ciddiye almadığınız için teşekkür etmek istiyorum. 

Ciddiye alsanız neler olurdu/olmazdı biliyoruz ama ciddiye almadığınız için neler oldu, özetliyorum:

-Politika konuşmayan ve dahi yanında konuşulmasına izin vermeyen insanlar günlerdir politika konuşuyor. 

-Eylemlere katılmayan, eylem yapanları küçümseyen, aşağılayan, yargılayan insanlar biber gazı bağımlısı oldu, her gün eylemde ve bundan sonraki her eylemde "Başıma bir şey gelir mi?" demeden koşa koşa en önde olacaklar.

-Ekonomik seviyemin aynı olmadığı, ne zaman politika konuşsam konuşmamı espriyle bölen çok sevdiğim ama siyasi olarak hiçbir zaman ortak yanımızın olacağını düşünmediğim apolitik denilebilecek arkadaşlarımla aynı eylemlere katılıyorum. 

-Yolda yayalar daha az çarpışıyor, çarpıştığında özür diliyor. Trafikte insanlar birbirine yol veriyor. 

-Bugüne kadar ana medyanın haberlerini izleyerek, dinleyerek, okuyarak edindiği ideolojisini sorguluyor insanlar. Kürtlerden özür diliyor.

-Her zaman "marjinal" bir insan olduğumu ve hiçbir zaman bir avuç insanla bile aynı düşüncelere sahip olamayacağımı düşünüp kendimi yalnız hissederken milyonlarca insan ile ortak noktamın olduğu gerçeğini bana gösterdiniz. Birkaç gündür kendimi yalnız hissetmiyorum ve inanın üzerimden kocaman bir yük kalkmış gibi rahatım.

-Ben bir klavye delikanlısıydım. Korktuğumdan değil, dolaylı olarak sebep olduğunuzu düşündüğüm bazı hastalıklarımdan dolayı çekingendim ve sokağa bile çıkamadığım günler geçirdim. Şimdi ben biber gazı yiyorum, dövülmekten zerre korkmuyorum, hakaretlere/küfürlere verecek cevaplarım hazır, ondan da zerre korkmuyorum. Zira ben ataması yapılmadığı için çok sevdiği görevini yapamayan bir öğretmen olarak atamamın yapılmadığı 3 sene boyunca evde oturup KPSS denilen işe yaramaz bir sınava çalışmış, her sene yenilmiş, aldatılmış ve bu yüzden defalarca intiharı düşünmüş ama görüldüğü üzere intihardan vazgeçmiş bir insanım. 

-Yıllardır mücadelelerine destek verdiğim eşcinsel, transeksüel, seks işçisi dostlarım anlaşılıyor. Onları kırma olasılığı bulunan herhangi bir söz söylenmesine izin verilmiyor.

-İnsanlar seksist küfürler etmiyor, edenler yanındaki arkadaşı tarafından uyarılıyor. Kimse kimsenin kız ya da kadın olmasını önemsemiyor.

-Baş örtülü arkadaşlarım, ön yargıları olmadan bizimle halay çekiyor, slogan atıyor. Hep şikayet ettiğim bir şey vardı. Ben baş örtülü arkadaşlarımın eylemlerine destek verdim, haklı mücadelelerini herkese anlatmaya çalıştım ama onlar beni dışladı diye düşünüyordum, öyleydi çünkü. Artık değil. Onlar da mücadeleme ortak, mücademiz diyorlar. Anlaştık biz yani.

-Siz, zor bir sezon geçirmiş ve sürekli birbirine hakaret yağdırmış taraftarları bir araya getirdiniz. Hiç anlaşamayan taraftarlar bir anda omuz omuza zıplamaya başladı. Evet zıplıyoruz, öyle büyük eylemlerimiz yoktu bizim esasında.

-90'lıların apolitik olduğunu düşünen benim gibi insanların içine umut doğdu. Bundan sonra herkes onları eleştirmeden önce bir duracak eminim ki.

-"Sakın olaya karışma!" diyen, sütünü helal etmeyeceğini dillendiren anneler artık "Gitme" yerine "Dikkatli ol." diyor. Ailemi aradım, olayları televizyondan izleyip yanlış anlamalarını istemediğim için uyardım. Yıllarca siyasi konularda beni hışımla tersleyen hatta hakaret eden  annem ben daha derdimi anlatamadan "İnsanların demokratik hakları ellerinden alınırsa böyle olur elbette, anlıyorum ben." dedi. Annem, 50'li yaşlarında, ev işi yapmaktan televizyon bile izlemeye vakti olmayan sağcı hatta dinci bir aileden gelen yine sağcı bir kadın. Babam, sağcı yine ve "Taksim'e gittim." dediğimde "Neden gittin, bacaklarını kırarım bir daha gidersen, gelir alırım seni oradan!" demedi. "Haklısın" dedi. Bunlar büyük işaretler, çok büyük. 

-Tüm bu olaylara rağmen içimde en ufak bir nefret yok, kin yok. Sinirimi nasıl yenebileceğimi öğrendim. Toplumun ne kadar büyük bir güç olduğunu öğrendim. Şiddet varsa şiddet, iyilik güzellik varsa iyilik güzellik. Her şeyin düzeleceğine dair umutlarım var. Bunu siz başarabilirsiniz, bence hâlâ geç değil. Çok iyimserim belki, kabul ediyorum. Ama bunun için haklı bir sebebim var. Ben Gezi Parkı'nda, olmasını istediğim ülkenin küçük bir halini gördüm. Bunun için gaza maruz kaldık, dayak yedik, hakaret işittik ama o güzellik için değerdi ve Gezi Parkı'na gelseniz, beraber çay içsek, otursak, sohbet etsek, özür dileseniz eminim ki çoğunluk yine sizi kucaklayacaktır. 

-Dünyanın en inatçı insanı zannederdim kendimi. Herkesin eleştirisini alır ancak kendimi bir türlü değiştiremezdim. Burnum düşse dönüp almam o derece de gururluyumdur ama öyle olmuyor işte işler. Bazen ben kaybediyorum. Şimdi bunu daha güzel anlayabiliyorum. Sonunda kaybeden, inatçılığı seçen oluyor, kabullenmese de. Birkaç gündür inatçılığımı kırma mücadelesi veriyorum, başardığımı hissediyorum, daha rahatım.
--

Ben dün metroda, emekliliği yaklaşmış bir polis memuru gördüm. O yüzü hiç unutmayacağım. Utandığı o kadar belliydi ki... Çocukluğumda polis olmak istediğim birkaç senem olmuştu. Bunu Emniyet'in önünden her geçişimde duyacakları şekilde söyler, kendimle gurur duyardım. Polis Haftası'nda polisleri ziyaret ederdik, bizlere pasta verirler biz de onlara çiçek verirdik. Bize her zaman polislere güvenmeyi öğrettiler. Zaman içinde gördüm ki, maalesef bu bilgi sorunlu. Üniversite yıllarımda yaşadığım ölümcül olabilecek taciz olayımda polisi aramayı 'unuttum' ben. Sonra da geldiğimiz noktaya üzüldüm. Ben bugün hâlâ emekçi polis abilerimizin, kardeşlerimizin yanındayım. Saatlerce çalıştırılıp o haldeki bünyenin doğal tepkisi olan sinirle önüne gelene şiddet uygulamasını, eline güç verilen insanların hemen şiddete başvurabileceğini bile kendimi zorlayarak da olsa anlayabiliyorum, (bunda ağzımın yüzümün kırılmamış olmasının da payı olsa gerek, empatimi düşürüyor muhtemelen) Çünkü o "Sizin yüzünüzden çalışıyorum." diyor ve aslında şiddetinin yönü başka. Tabii bir de gerçekten nefret dolu olanlar var, onlar 'eylemci'lerin içinde de var maalesef. Eğitimsiz insanların düşüncesi, vicdanı olmaz, onlar herkese zarar verir. 
Nejat Uygur'un oyunlarını hatırlayın, emekçi polisi ne güzel resmediyordu. Ben kendi adıma söylüyorum bunu, yine polisin yanındayım. Ama artık rica ederim, polislerimizi en azından çoğunluğunu sağlıklı, temiz zihinlere sahip insanlardan seçin. Biz yanlış yapan 'eylemci'yi uyarabiliyoruz ve böylece birçok olayı engelledik ama onları kimse durdurmuyor. Hepimiz üzülüyoruz.

Bir de gördüğüm güzellikler var. Taksim'e gittiğim günlerden birinde polis önce gazladı, sonra çekildi çünkü kalabalıktık. Sonra Gezi Parkı'na girdik. Şenlik havası resmen. Herkes yine de tedirgin, Talcid'ler, sirkeler, limonlar, maskeler, gözlükler... Sonra birileri şarkı söyledi, aynı birileri insanları her ihtimale karşı 'saçma sapan' davranılmaması konusunda uyardı. 
Ben o gün bizimle halay çeken baş örtülüler gördüm, küçük bir yangın çıktığını ve yine parktakiler tarafından söndürüldüğünü gördüm, esnafa gidip "Abicim, senin şemsiyelerin suyuyla söndürmeye çalıştık yangını, onlar artık kullanılmaz, ödeyelim istiyoruz." dendiğini ve esnafın "Olur mu öyle şey, lütfen, bizdendir, sorun yok." dediğini duydum, maske ve Talcid aldığımız eczanenin bize lazım olur diyerek sabun verdiğini gördüm, parkta oturduğumuz süre boyunca belki 20 kişinin gelip bir şeye ihtiyacınız var mı dediğini gördüm, elimizde fazla olanları diğer arkadaşlara verdiğimizi gördüm, o kadar kalabalıkta kimi zaman mecburen çarpışılsa bile kimsenin kimseye ses etmediğini gördüm, alkol alan insanların her ihtimale karşı tatlı tatlı, gerekçesi söylenerek uyarıldığını gördüm, yemeğini polisle paylaşmak isteyen insanlar gördüm; hırsızlık görmedim, taciz görmedim, kavga görmedim, hakaret eden görmedim.
Siz bu insanların gerçekten bile isteye polise zarar verebileceğini düşünüyor musunuz? 

Şunu reddetmiyorum, evet maalesef arada sorunlu bazı insanlar var. Ancak polisin görevi bizi onlardan ayırt edip onları görevi doğrultusunda uzaklaştırmak ya da gereği neyse yapmak değil mi? Polis neden önyargılı, neden herkesi aynı kefeye koyuyor? Metroda o insanlar neden polis memuruna "Sen de polissin ne de olsa!" diye saldırmadı? Sizin de kabul ettiğiniz üzere ortada ciddi bir hata var ve sağlıklı olan, hatayı, yanlışı kabul edip özür dilemek değil midir? Ben seçtiğimiz başbakanımızın özür dilemesini istiyorum, vekilinin değil. Ben açılım için bu kadar mücadele eden ve birçok insanı samimiyetine inandırmayı başarmış bir 'lider'in özür dilemek ve hatasını kabul etmek gibi herkesçe yüce bilinen bir eylemi gerçekleştirebileceğine inanmak istiyorum. Kayıplarımızın telafisi yok ancak, telafi etme çabanızı, samimiyetinizi görmek istiyorum.

Samimiyetime inanır mısınız bilmiyorum ama ben sizinle gurur duymak istiyorum. Oy vermemiş olabilirim, düşüncelerimizin çoğu farklı olabilir ama bu benim sizi sevmeyeceğim anlamına gelmiyor. Benim hükümetten büyük beklentilerim yok belki de. Dinlenilmek istiyorum, söylediklerim ciddiye alınsın istiyorum. Yanlış varsa tatmin eden açıklamalar yapılsın istiyorum, saydam olunsun istiyorum, ülkemin başbakanını desteklemek istiyorum. Bileyim ki, babam yıllarca boşuna çalışmadı, ben yıllarca boşuna eğitim almadım, sabahlara kadar boşuna çalışmıyorum. Amacımız ortak olsun, herkese dünyanın ne kadar güzel bir yer olabileceğini gösterelim. 

Tüm bunlardan biz çok güzel dersler çıkardık. Siz ve hükümetinizin de benzer dersleri çıkarmasını diliyorum ve şu an önümü göremiyor olsam da, eğer görevinize devam edecekseniz, başbakanım olmanızı rica ediyorum tekrar tekrar. Size oy vermemiş olsak bile, haftada bir kadeh içiyor olsak bile, sokakta öpüşüyor olsak bile bizim de başbakanımız olur musunuz?
Yollardan, köprülerden daha çok ihtiyacımız var bunlara. 
--
Bu iyimser bakışıma rağmen şunu belirtmeden geçemem: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.


Not: Kişisel düşüncelerimdir, gözlemlerimdir. Kimsenin sözcüsü değilim.