25 Kasım 2011

Yol


Hayatımı tamamen değiştirmeyi ben istedim. İyi de ettim pişman değilim ama sürekli odama dönüp yatağımın içinde kaybolma istediğime engel olamıyorum. 
İlaçlarımı da bu yüzden almaya başladım yeniden. Bir de ilaçlarla deneyeceğim, bu istekten kurtulmam şart çünkü. Bir karar verdim ve arkasında durmalıyım.

Yalnız kalmak benim için gereklilik, ihtiyaç, olmazsa olmaz bir şey ve ben buraya geldiğimden beri yalnız kalamıyorum. Kafamı masaya koyup saçma sapan düşüncelerime dalamıyorum, ayakta rüya göremiyorum. Yalnız kaldığım tek yer metrobüs, düşünün ne kadar yalnızım. Herkes beni itip kakarken ben düşünmeye çalışıyorum. Oluyor mu olmuyor. Birçok arkadaşım bana "Sakın değişme, böyle kal." dedi yıllarca. Şimdi bu şehirde içimdeki iyi tarafımı kaybetmekten korkuyorum. 
Ben rahat, umursamaz bir insanım esasında. Dünyada var olan çoğu şeyi umursamadığım doğrudur. "Fark etmez." benim en çok kullandığım cümle mesela. Uzun zaman önce dünyadaki seçimlerin ya da herhangi başka bir şeyin pek de önemli olmadığını anladım. Bu benim için hem iyi hem kötü. İçimde kötü hırs yok, iyi hırsı da çok güzel değerlendiriyorum ama fazlasına gerek yok. Alt tarafı bir koltuk, yarım saat hadi bir saat olsun oturacağın bir koltuk için başka bir insanı, üstelik ihtiyacı olup olmadığını bile bilmeden nasıl itip kakabiliyorsun? Basit şeyler değil mi bunlar, önemsiz şeyler değil mi? Ben neden önemseyip kalp kırmamaya çalışıyorum. Misal son zamanlarda başıma gelen en sinir bozucu şeyi anlatayım:
Evden İstanbul'a geliyordum. Gündüz yolculuğu yapmak zorunda kaldım ama geceden de uykusuzum. İstanbul'a yaklaştığımızda hava da kararmıştı ben de o kadar uğraşıp azıcık sızmayı başarmışım. Öndeki kadın koltuğu şaaak diye bir indirdi dizime.. Bu şekilde uyandığınızı düşünün. Koltuğun arasındaki su şişesi patladı, dizim su oldu ve kadının kocası kadını uyardı, kadın koltuğu geri çekti. Bu kadar; ne bir özür ne bir üzüntü cümlesi... 
Saçını başını yolmak istedim tabii ama yapmadım. Neden "Ne gerek var?" insanıyım çünkü. Bir şey söylesem ben sinirli insanım ayarlayamam kalp kırarım, o cevap verir iş büyür.. Ne gerek var?

Sessiz insanım, kavgayı gürültüyü, ağız dalaşını sevmem, hiç sevmem. Göze de alamıyorum zaten, ayarsız insanım. Biriyle yumruk yumruğa kavga edemem mesela, direkt yok etmeye odaklanıyorum çünkü. 

Özetle, milyonuncu kez de duyduğuma göre normal bir insan değilim. Bana normal bir insan olmadığımı söyleyen bir milyonuncu kişi olan iş arkadaşıma geçen gün ödülünü verdim. 

Babamı özlüyorum bazen. Aylarca eve gidemeyeceğimi biliyorum. Babamı özlüyorum evet, çok şey yaşayamadan gittim sanki ya da bana öyle geliyor. Gerçi bunun sorumlusu ben değilim ama yine her şeyde sorumluluk arayan biri olarak kendimi suçlamaya çalışıyorum. Ne şu an babaannemin beni özlediği için ağlamasında ne babamla annemin bensiz kalmasında suçum var. Biliyorum.

Şimdi yolları istediğim dönemlerden biri. Ben yol insanıyım esasında. Hiçbir yer bana evim gibi gelmiyor, geçenlerde "Erkek olsam evsiz olurdum." dedim evet erkek olsam her şey çok daha farklı olurdu benim için. Neden "erkek olsam" gibi mide bulandırıcı bir öbek seçtim bilmiyorum. İğrenç oldu, söyledikten sonra da utandım işin aslı.
Yollar evet, yol insanıyım ben. A şehrinden B şehrine saatte 90 km hızla giden bir aracın içinde olmak isterdim şimdi, ya da daha hızlı olsun 120 ile gidelim fark etmez. Benim için hiç fark etmez. Kaza geçirip öleceğimi sanmıyorum nedense, "Bana bir şey olmaz, olsa bile umurumda değil." insanıyım. 

Blogda böyle şeyler yazmazdım fazla, ama yalnız kalamamaya devam edersem daha çok okunacak bu yazılar. Maalesef! 

Bence uyumak asıl hayat, çok şeyi kaçırıyoruz millet. Yanlış tarafa çalıştık, bilginize.