31 Temmuz 2010

Şunun Devamı



Şunun devamı

30 Temmuz 2010

Çıkarın Lan Beni Burdan

Bir şey anlatmak veya öğretmek için değil, bu sikik blog benim baya baya günlüğüm sayılabilsin diye yazılmış bir yazı bu. Burada kimseye yarar bir şey yok. Gelen geri gitsin.


Merhaba gün, senden nefret ediyorum. Öyle böyle değil, gerçekten nefret ediyorum senden.
Kıyamet mi ne diyorlar, gelse de kurtulsak artık şu pislikten.. "Bizi ne katıyorsun sen kendin git" diyen ileriler için şunu söylerim: "Belki de sizin yüzünüzden bu haldeyim?"
Deliklerine abazan erkek penisleri sokuşturmak istediğim ay yüzünden oluyor bunlar galiba. 
Dolunay..
Elinin körü..
Romantizmden anlamıyorum, dolunayı falan seyredecek kadar duygu yok içimde diye bana verilen bu ceza fazla değil mi?
Her dolunayda hayata küstürülür mü bir insan.?
Küstürülüyor. Gerçi benim hayata küsmem için dolunaya ihtiyacım yok ama tetikliyor işte deliklerine abazan erkek çükleri sokuşturmak istediğim ay.. Dolunay..

Aslında korkuyorum buralarda bazı şeylerden bahsetmeye. İnsanlar gelip "Aman ha" diyor. Zerre istemiyorum bunun olmasını çünkü bu benim günlüğüm. 
Aklıma intihar fikri geliyor diye intihar edecek değilim. Bu benim vazgeçilmez fantezim.
İntihar etmeyeceğimden nasıl emin olabilirsiniz anlatayım:
Ölümden sonra ne bok yiyeceğimi bilmediğim için intihar etmem ben. Meraklısı değilim bilinmeyene, o kadar büyük risk alamam. Alice Harikalar Diyarında gibi bir hikayenin içine düşmeyeceksem gitmem ben o tarafa. He kendiliğinden olur, ne bileyim pokemonları örnek alırım uçmaya çalışırım, uçamaz düşerim falan, bak bu olabilir ama bile isteye de gitmem. Malım ama o kadar da değil..

Evet ne diyordum.. İntihar..
Hayatımda en çok istediğim şey belki, defolup gitmek. Bambaşka bir aleme, güzel bir aleme. Bazen değil sıklıkla, burası o kadar berbat bir yer oluyor ki..
İnsanlar anlamıyor. "Bak başkalarının ne çok derdi var da ölmek geçmiyor akıllarından" diyorlar. Evet ama başkaları değilim ben. Benim çocukken hissettiklerimi onlar hissetmedi, yaşamadı onlar. 
Şu hayatta çok şeye sahibim.. Mesela benimle hiç mi hiç ilgilenmeyen bir anneye, çocukluğumdan beri hayatımı zehretmeyi amaçlamış dengesiz bir babaanneye, üniversiteye gidip götü kalkmış bir kardeşe, hiçbir şeye izin vermeyen ve bununla övünen alkolik ve sorumsuz bir babaya, boğazımdaki ele, benden sürekli bir şeyler yapmamı isteyen bir sevgiliye, çok satan listesinin ucundan kıyısından geçmeyen bir sürü kitabın bulunduğu bir kitaplığa, işe yaramaz sikindirik diplomalara, buldukları ilk fırsatta beni çiğnemek isteyen şair dostlara, kıç kadar bir odaya, arabeskçi bir kaplumbağaya, hiçbir zaman kontörü olmayan bir telefona, parası ödenmediği için ikide bir kesilen internete, bakımsız uzun kızıl saçlara, sadece güneşte yeşile dönen gören gözlere, fazla düşünen hafif bir beyne, 42 kiloya, 155 cm boya, beni terk etmiş bir büyükbabaya, evine davet etmeyen dostlara, al al bitmeyen tüylere, "Kpss nasıldı yine mi olmadı diyen yüzlerce aile tanıdığına, ikide bir bana kulp takmaya çalışan ve adımı deliye çıkaran komşulara, kırmızı gözlüklere (2 derece miyop), boş sigara paketlerine, çiçekli perdelere, alerjimi azdıran emanet bir yüzüğe, Tarkan zillerine, tahta mandallara ve dahasına..
Çok şeyim var benim. Olmayanları saymadım, çünkü onları karıştırırsam içinden çıkamam olayın..
Ve ben mutlu değilim..
Yıllar önce o gerzek doktor kronik depresyon teşhisi koyup beni eve yolladığında hiçbir şey anlamamıştım olaydan. Alt tarafı ilaçlarımı içecek ve iyileşecektim ama bak öyle olmadı. Ara ara boşluk bıraksa da terk etmedi beni işte, o lanet ilaçları içmek istemiyorum artık. Annem ikide bir burnuma burnuma tutuyor ilaçları.. İstemiyorum..!!
Siz bozun, ilaçlar düzeltsin. İyiymiş.
Ha bir de sosyal fobim var benim..
Aslında hazır saymışken hayatımın içine sıçan hastalıklarımı, fobilerimi falan yazayım ben bulunsun:
Kronik depresyon
Sosyal Fobi
Panik Atak
Rahatsız Bacak Sendromu
Bağımlı Kişilik Bozukluğu
Kalpte Ritim Bozukluğu
Kapalı kalma korkusu
Benek alerjisi-bunu ben salladım
Metal alerjisi
Migren
Sistit
Bir de oramda buramda abidik gubidik sivilceler çıkıyor ya da başka bir şey bilemiyorum.
Popüler bütün hastalıklardan raporum var görüldüğü üzre. Fobilerin ve alerjilerin raporları yok ama olsun canım öyle istedi yazdım. Havam olsun diye yazdım bunları. Kendime hava atıyorum işte.
Hal böyle olup bunların hepsi de evde kaldığım şu iki senede aşırılık gösterince ya da aniden ortaya çıkınca ben şu an iktidardaki partiye oy verenlere hakkımı helal etmiyorum. Vardır hakkım. Hepimizin birbirimizin üzerinde hakları var malum. İlk iktidarı olsaydı kızmayacaktım ama bile bile seçilince kusura bakmasınlar da hakkımı helal etmiyorum ben ak insanlara.. 
Mesela kronik depresyon. 4. sınıfta başlamıştı sanırım. Lisede ergenlikten dolayı şiddetliydi sonra geçti ama, geçti dediğim şiddeti azaldı. Dakka başı intiharı düşünmüyordum en basitinden. Sonracığıma iki senedir zamanla doğru orantılı olarak artıyor. 
Sistit, strestenmiş güya bilemiyorum. İki sene önce nüksetti. 
Sosyal fobi-panik atak bunlar da iki sene içinde arttı. 
Huzursuz bacak sendromu, çocukluktan beri hiç yaşamamıştım bu sene başladı tekrar. 
Falan ve filan. Hatta fılaaan.
İki hava atıp ilgi çekeyim diye anlattım evet. Hani demiştim ya, hastalık modası diye. Alın işte moda benden sorulur, ikoncanım ben haberi yok kimsenin..

2 senedir giyecek yeni bir şey almamışım üstüme, ayağıma ayakkabı, saçıma toka.. 
Geçen gün babamın senede bir defa elime tutuşturduğu elli yetale ile gidip hiçbir zaman giymeyeceğim şeyler aldım.
Elbise giymem ki ben.. Giyemem, nerede giyeceğim ki.. Evden dışarı çıktığım mı var.. Kotlarım desen 4 sene almıştım en son..
Alışverişten keyif alan kadınlara bayılırım ben. Onların yerinde olsam ben de zengin bir koca isterdim sanırım. O çalışsın ben harcayayım. Yoo eleştiri falan değil, durum bu. Ama ben alışverişi de sevmem ki..
Fotoğraf çekmeyi seviyordum baktım herkes fotoğrafçı olmuş bana laf düşmez deyip çekildim aradan.. 
Sevgilim demişti bana: "x kız tam benim sevgilim olabilecek bir kız" diye. O günden beri sevgilime sevgili arıyorum ben. Karşıma çıkan kızları "tam ona göre bu kız" deyip not alıyorum. Sikinde değildir tabi bu cümle ama benim sikim olmamasına rağmen sikimde. 
İlgilerimiz çok farklı. Ben yabancı müzikten nefret ederim, çok nadirdir dinlediğim. Arabesk dinlerim, halk müziği, sanat müziği dinlerim. Sevmediğim bir şey hakkında bilgi edinmeye gerek duymam, ilgimi çekmeyen, beni şaşırtmamış bir şeyi çoğu zaman aklımda tutamam. Batıdan nefret ederim, doğudan da biraz nefret ederim.
Çocukluğumu çocuk olarak, ergenliğimi ergen olarak, gençliğimi de genç olarak yaşamamış biriyim. "Aman dur canım hâlâ gençsin.." Bok gencim.! 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25... Bu yaşların hiçbirinde eğlenmedim ben. Tıpkı 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16 yaşlarımda eğlenmediğim gibi.. Şöyle ağız dolusu gülemedim. Sadece kendi esprilerine gülen bir insanım ben zaten. Çok güzel espriler yapabilirim ama canım isterse, bu yeteneğimi büyükbabamdan aldığım için mutluyum..

KPSS'den bir gece önceki kadar çok istek duymamıştım intihara. Bir sürü boşluk yaşadım ama hiç o kadar yaklaşmamıştım intihara.
Kırmızı damarı mı kessem mavi damarı mı? 15 saniye, hepsi bu. Gerçi yavaş bir yöntem bile bulsam beni merak edip bulmaları en erken 24 saat sonra olacaktır ama olsun yine de ne kadar çabuk o kadar iyi. Hem de kesin yöntemdi. Geri dönüşü olmadığı için, eksik yaşamana devam etme gibi bir olasılık da bırakmıyordu.
Ama yapmadım işte teee en başta anlattığım sebepten ötürü.
Bu aralar böyleyim ben. 
Sikindirik dolunay yüzünden olduğu söyleniyor. Sikimde değil..
Ben birini öldürmeden ölmek istiyorum.
Aslında bir dua vardı geçenlerde bulmuştum.
"Rabbim, hakkımda hayat hayırlı ise beni yaşat, ölüm hayırlı ise canımı al"

Ama henüz bu duayı bile etmiyorum. Çünkü ben gömülmek istemiyorum. Kapalı kalma korkum var benim. Tabutta ne yaparım sonra. Aman allam. Bir de kaybedince değerli oluyor ya hani bazı şeyler.. Limonata falan ister canım. Mezarıma kim dökecek limonatayı. Bir de ben  çiçek de sevmem. Gerçi bizim mezarlara kimse çiçek bırakmıyor. Hüvel Baki pippi haşmet falan yazacak amaan hiç çekilmez bir de bu.. "Çıkarın lan beni burdan!" yazdırmak istiyorum ben ama pek mümkün değil. Bir de hani bir yerden ayrıldığınızda bir şey unutmuşsunuz hissi oluyor ya hani, ben o hissi de yaşamak istemiyorum çünkü salak olduğum için ölür ölmez lan ne unuttum ben deyip dönüp kontrol etmek isteyeceğim ama artık çok geç olmuş olacak. Sonra işin yoksa dön dur mezarında. Zaten boyum da kısa kıç kadar yapacaklar o mezarı. Öğh lan..
Bence bok gibi bir şey ölmek.
Ben ölümsüz olmak istiyorum mesela. Evet gerçekten.. Hiç ölmemek ama mutlu yaşamak istiyorum. Arada kafama elma falan düşebilir anlarım ama başka dert istemiyorum.

Dün gece bir şey oldu. Bundan sonra hayatıma devam edeceksem işte bu şeye göre devam edeceğim. Mutlu falan değilim tabi ama önceden de mutlu olmadığım için çok bir şey değişmedi en azından işte boğazımı sıkan o eller gitmiş oldu. 
Yavaş yavaş çıkar belki acısı ama zaten o zamana kadar çoktan evimi, yurdumu değiştirmiş olurum. He evet bundan bahsetmedim di mi sana kendimciğim, ben evden kaçacağım sanırım. Yani bir yer buldum, beni kimsenin bulamayacağı bir yer. Kırk yıl arasalar bulamazlar gerçekten. O yüzden mutluyum. Zaten Facebook hesabım falan da yok, "Kayıp Kızlarını Facebook'ta Buldular" başlığıyla haber olma olasılığım yok yani. 

Söylemem gereken çok önemli bir şey varmış gibi bir his var bende her zaman.  Bu da beni intihardan alıkoyan bir şey. Belki yarın söyleyeceğim bunu, belki ecelim geldiğinde bile bu sözü hâlâ söylememiş olacağım. Aslında çok da umurumda değil sonuçta evrenin sorusunu ya da cevabını bulmuş olmayacağımı biliyorum. 
Öyle bir şey de yok zaten.
Salak mı bu insanlar?
Ben şimdi dökülmek üzere olan penceremi açıp önüne oturacağım. Karşıdaki deli teyzenin evini dikizleyeceğim. Bana ait bir şeyler bulabilirim belki. 
Hayat da bu olsa gerek işte.
Dahası değil.

28 Temmuz 2010

Üniversite Tercihleri Hakkında Metaforların Girdaplarına Sığınmış Genç ve Biçare Göbelin Anaforuna Dolanan Anakondayı Beslemek İçin Verdiği Mücadele Üzerine: Bir Vaka Örneği


Sevgili genç kardeşlerim ve pişmanlıklarla dolu olup bunu çaktırmamak için türlü bahaneler üreten yetişkin hacılar,
tercihlerinizle ilgili kafa sikmek istiyorum da ben biraz.
Hayatındaki tek hatası üniversite tercihi olan bir geri zekalı olarak bu konuda ahkam kesebilecek biri olduğumu düşünüyorum.
Evet. Sınava girdik iyi kötü oh kurtulduk rahatlığı geldi yerleşti içimize. Ama puanlar çok da parlak değil. İstediğimiz yer olmuyor, istemediğimiz bir bölümü ya da şehri yazacak mıyız?
Haaayır..
Neden? Çünkü biz Fatih'lerin, Oğuz Kağan'ların, Emine S. Beder'lerin torunlarıyız. 
Şimdi biliyorum bir sene daha çalışmak zor geliyor, götünüz yemiyor ama demek ki götünüz 2 ya da 4 sene sürünüp sonra da işsiz kalmayı ya da sevmediğiniz bir işte çalışmak zorunda olmayı yiyor.
Bence bekleyin, istediğiniz olana kadar mücadele edin. Şehir çok da önemli değil ondan emin olabilirsiniz. Eğer okuyacağız bölümle ilgili ün yapmış üniversiteler yoksa hangi üniversitede okursanız okuyun aynı yola çıkıyor. Önemli olan sevdiğiniz bir bölüm olması, sadece sevmek de yetmez ilginizin hiçbir zaman bitmemesi gerekiyor bu bölüme. Mesela, Türkçe öğretmenliği okudum ben. Türkçe derslerinde hep başarılıydım, çok kitap okurdum ama üniversitede Osmanlıca gördük mesela. Görevimizde işimize yarayacak hiçbir şey öğrenmedik diyebilirim rahatlıkla.. Hatta üniversiteye gitmeden önce daha çok şey biliyordum, Türkçe dersini de daha çok seviyordum.

Bölüm kararsızlığı olan arkadaşlar, bok işiniz mi vardı şu saate kadar bir bölüm seçemediniz lan?!
Neyse yardımımı esirgemeyeceğim sizden.
Siz şimdi olayı sadece üniversite okumak sandığınız için lay lay lom zannediyorsunuzdur bazı şeyleri. Havalı bir bölüme gideyim diyenler, anamı mesut edeyim diyenler, karı kız/ gitar çalan çocuk avlayalım diyenler... Yok gençlik, geçin bu işleri. 4 sene istediğiniz ortamı buldunuz diyelim, ya sonra? nanay.. 
Ne yapacağız peki? Olay şu:
Önce düşüneceğiz, benim hangi konularda yeteneğim var, hangi işlerde daha başarılıyım.. Sonra bu ilgi ve yeteneklere ait bölümler incelenecek. Ardından bu bölümlerde hangi dersler görülecek, okul bittikten sonra iş bulma olasılığımız nedir, hangi işleri bulabilirim, yükselebilir miyim gibi gibi sorulara cevap aranacak.. Çarklar tersine dönse bile ben bendeki bu güzel diploma ile nereye gitsem iş bulabilir miyim.. gibi sorular sorun kendinize. 
Bölüm seçimini bu yönde yapın. Mesela şimdiki aklım olsa diyerek başlayacağım cümlelerim var benim:
Şimdiki aklım olsa eğitim fakültesi istemezdim. 
Şimdiki aklım olsa madem seçtin bir bölüm gider okuldayken başka işlerle ilgilenir, alternatifler üretirdim. Staj yapardım.
Şimdiki aklım olsa ailemin yaşadığı yerde okumazdım..

Evet sakın sakın ailenizin yaşadığı yeri tercih etmeyin. Evden okula, okuldan eve oluyor ister istemez. Sorumluluk almak lazım, yurtta kalmak lazım, eve çıkmak lazım.. 
Merak etmeyin tercihlerinizi yapın yerleşin bu konularda da yazılarım gelecek. Sabırla beklemek lazım. 

*'^'*'^'*
Ben kaliteli bir liseden mezun oldum. ÖSS'den de iyi bir puan aldım. Psikoloji istiyordum intihar heveslisi ergenler gibi ama olmadı. Puanım yetiyordu ama burs imkanı ve mezun olduktan sonra iş imkanı istediğim kadar rahat olmayacaktı. Halbuki rahatmış ama bana kimse yol göstermediği için ondan vazgeçip ikinci çok istediğim bölüm olan Türkçe öğretmenliğini düşündüm. Puanım istediğim pek çok yere yetiyordu ama ne oldu, istediğim şehirleri yazmadım. "Madem Türkçe okuyacaksın, burada var uzağa gitmene gerek yok." dediler. Bana da biraz olsun mantıklı gelmiş olabilir belki ama işte korkmadan gitmem gerekiyordu yapamadım. 4 tercih yaptım. İlkine de cumburlooop yerleştim. Bir de sonuçlar gelince 5-6 saat kadar ağladım, sanki farklı bir şey yazmışım da sürpriz olmuş gibi. 
Kendi şehrimde okumak zorunda kaldım.
4 sene her gün işkence gibi geçti. İki çift laf edeceğin kimse yok. Okul ülkücülerle ve cemaat üyeleriyle doluydu. Hocalarından kantin görevlilerine kadar herkes manyak gibiydi. Dersten çık eve dön, evden çık derse gir. Bitse de gitsek diye diye geçti 4 sene. 
O bitti. KPSS sorunu çıktı. 74'le atanıyorduk ben 3. sınıftayken, sonra birden ne olduysa ben mezun oldum 80 oldu bu puan. Sonraki sene 83 mü ne oldu, bu sene de 90 olur allah bilir. 
2 senedir evdeyim, muhtemelen bu sene de evde olacağım.
Tek bir hata yaptım işte, ailemin sözünü dinleyerek üniversiteyi şehrimde okuyarak.. Eğer böyle yapmasaydım şu an işli güçlü bir insan olurdum. Üniversitede okurken kafa dengim  insanları bulabileceğim ortamlara girer, çevremi genişletirdim. Onlar sayesinde bir iş bulur, staj yapar, deneyim kazanır bir şeyler yapardım. İş bulamasam bile mezun olduktan sonra illa o şehirde kalacak bir yerim olurdu ve doya doya iş arardım. Her şekilde başka bir şehirde okusaydım şu an işsiz kalmayacaktım bunu biliyorum.

*'^'*'^'*
Şimdi özet geç lan göbel diyecekler için:

Sevgili kuzucuklarım:

1) İstediğiniz bölümün puanı ile sizin puanınız arasında uçurumlar yoksa, beklemekten zarar gelmez. Beklediğiniz sene ilerleyen yıllarınızı kurtarabilir. Bu konuyu iyice düşünmek lazım. Bir sene okurum sonra olmazsa sınavlara girerim diyenlerdenseniz mm biraz ne bileyim şeysiniz.. Hayalci. İmkansız bir şey değil elbette ama o saatten sonra göze almak daha da zorlaşacaktır.
2) Okuyacağınız bölümün tüm hayatınızı etkileyecek bir bölüm olduğunu unutmayın. Yatay geçiş yaparım nasılsa saçmalığını kafanızdan silip atın. O dediğiniz şey herkesin yapabileceği kadar kolay bir şey değil. Muhtemelen yerleştiğiniz bölümde kalmak zorunda kalacaksınız. 
3) Ailenizin yaşadığı şehri kesinlikle tercih etmeyin. Nedenini şöyle özetleyeyim: Bir arkadaşımla konuşuyorduk üniversitede dedi ki, "Bu şehre ilk geldiğimde ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilmiyordum, çok güvensizdim ama şimdi beni nereye isterseniz yollayın orada kendi hayatımı kurabilirim, sıfırdan başlayabilirim."
4) Öğrenciliği yan gelip yatma yeri olarak görmeyin. Bulduğunuz iş fırsatlarını değerlendirin, staj yapın. Mezun olunca yapacağınız işi belirlemiş olun ve bunun için kendinizi geliştirin ve ve ve işsiz kalsanız size iş bulacak kadar çevresi geniş insanlardan oluşan sağlam bir çevre edinin. Okul bittikten sonra çalışırım derseniz, okul bittikten sonra avcunuzu yalama olasılığınızın çok yüksek olduğunu belirtmek isterim. İlk seneden iş bulun hemen.
5) Eğer ölümsüz ve çok da zengin bir aileniz varsa bunların hiçbirine gerek olmayabilir tabii. Gidip rastgele bir üniversitede göt büyütebilirsiniz ya da hiç gitmeyin en güzeli..

2 yıllıkları küçümsemeyin, çok daha süper paralar kazanabiliyorlar, kendi işlerini kurabilecek beceriler elde edebiliyorlar mutlaka aklınızda bulunsun onlar da.. Ayrıca DGS çok da zor bir sınav değil bildiğim kadarıyla..

Not: Tercih yapmaya karar verdiğiniz bölümlerde son sınıf okuyan ya da o bölümlerden yeni mezun arkadaşlarla konuşmayı ihmal etmeyin. Bölümlerini en iyi onlar bilir. 


Bu yazdığım konuyla ilgili sorularınız varsa sizin için araştırabilirim. 
Öptüm çüz.


http://pippihasmet.blogspot.com/2010/07/universite-tercihleri-hakknda.html

24 Temmuz 2010

Adına da Derler Seks

Bilmeyen kalmıştır belki diyerekten... Hafta sonu şarkınız bu olsun, benden hedaye.. Klipte bir numara olmadığı için minicik ekledim. Dinleyin dinletin!!



Youtube açamayan arkadaşlar için:
burada

Kıbleyi Şaşırmak

Yorum yapamıyorum gülmekten. Haber metni de ektradan komik olunca gece gece ağzımdan püskürttüm.

Endonezya'da millet 5 aydır Mekke yerine Kenya'ya dönerek namaz kılıyormuş.


+http://www.ntvmsnbc.com/id/25117222/

23 Temmuz 2010

Selam Verdiğime Arkadaşım Derim Ben


Eski blogdan kalma bir şey bu malum bilen bilir. Hepsini birden yayınlayayım bundan sonrakiler yenileri olsun. 


Benim bir arkadaş, dizlerinden aşağısına kimseyi dokundurmuyor.
Benim bir arkadaş, mazoşist resmen. Sırf can sıkıntısından eline pergel ucu batırıyor.
Benim bir arkadaş, tüy sorunu yaşıyor. Erkek gibi maşallah.
Benim bir arkadaş, kolunda jilet izleriyle dolaşıyor görünmesin diye de geçici dövme yaptırıyor arada.
Benim bir arkadaş, sevdiği güvendiği inandığı bir kişi olmadan yaşayamıyor.
Benim bir arkadaş, herhangi birinin ellerine şiir yazmak için 2 yıllık sevgilisinden ayrıldı.
Benim bir arkadaş, çikolatayı sadece regl döneminde yiyor.
Benim bir arkadaş, "büyüyünce ne olacaksın" sorusuna "orospu olacağım" diye cevap verirmiş.
Benim bir arkadaş, ayak görmeye dayanamıyor. Ayağını gördüğü için ayrıldığı sevgilisi bile var.
Benim bir arkadaş, 3 dil biliyor ama içinde İngilizce yok.
Benim bir arkadaş, erkek olmasına rağmen külotlu çorap giyiyor.
Benim bir arkadaş, sevgilisini ısıtmak için ensesine hohluyor.
Benim bir arkadaş, bir sürü enstrumanı olmasına rağmen hiçbirini çalamıyor.
Benim bir arkadaş, yanındaki erkek kim olursa olsun koluna girmek istiyor.
Benim bir arkadaş, ona aşık çocuğun kuzeniyle çıktı.
Benim bir arkadaş, her halttan anlamasına rağmen hiçbir halt yapmıyor.
Benim bir arkadaşın, yatınca göğsü dümdüz oluyor. İki çıkıntıdan eser kalmıyor.
Benim bir arkadaş, sınavın ortasında sevgilisine küsüp kağıdı teslim etti. Dersten kaldı.
Benim bir arkadaş sevgilisini horozum diye seviyor.
Benim bir arkadaşın eski sevgilisi aseksüeldi.
Benim bir arkadaş sırf hastane işlerinden anlamadığı için doktora gitmiyor.
Benim bir arkadaş bir ara ülkücüydü şimdi anarşist.
Benim bir arkadaş evde cep telefonundan gelen aramalara cevap vermiyor.
Benim bir arkadaş sevgilisi olan kızların bloglarını okumuyor.
Benim bir arkadaş her türlü intihar yöntemini denemesine rağmen ölmeyi bir türlü başaramadı.
Benim bir arkadaş sevgilisini sevmediği halde sırf onu yarı yolda bırakmamak için ondan ayrılamıyor.
Benim bir arkadaş elini mutfak perdesine siliyor.
Benim bir arkadaş ağlarken aynaya bakıyor.
Benim bir arkadaş okuduğu kitaplardaki erkek karakterleri düşünerek mastürbasyon yapıyor.
Benim bir arkadaş rüyasında sevgilisi hariç herkesi görüyor.
Benim bir arkadaş filmlerdeki sevişme sahnelerini izlerken ağlıyor.
Benim bir arkadaş, her sevişmede tırnağını kırıyor.


Benim bir arkadaş, kendisi erkek, sevgilisinin lezbiyen olduğunu öğrenince yıkıldı.
Benim bir arkadaş, sevgilisi için başını kapattı.
Benim bir arkadaş, kefeninin mor olmasını vasiyet etti.
Benim bir arkadaş, dilek sigarasını yanlışlıkla hep tersten yakar.
Benim bir arkadaş, ilk dişlerini saklıyor, küpe yaptıracakmış.
Benim bir arkadaş, sevgilisi tarafından kucağa alınıp sonra da duvara yaslandıktan sonra salak sevgilisinin bir adım geri gitmesiyle sırt üstü yere düşmüş.
Benim bir arkadaş her regl oluşunda sevgilisi ona "İyi ki hamile değilsin" pastası alıyor, beraber kutluyorlar.
Benim bir arkadaş sevgilisiyle Ebru Şallı'nın pilates topuna benzer bir topun üstünde sevişmeye çalışırken toptan düşmüş.
Benim bir arkadaş odasında sevgiliyle sevişirken dalgın ev arkadaşı tarafından basılmış.
Benim bir arkadaş, ki birkaç senelik de bir sevgilisi var, msn'de konuştuğu ama yüz yüze hiç görüşmediği kızla kaçma planları yapıyor.
Benim bir arkadaş, depresyonuna iyi geldiği için dantel örüp ona buna hediye ediyor.
Benim bir arkadaş, karşı cinsten bir arkadaşıyla kol kola yürürken çocuğun annesine yakalandı. Az daha evlenmek zorunda kalıyorlardı.
Benim bir arkadaş, telefonu açınca inatla ses vermiyor ta ki sen "pişt, alo orda mısın" diyene dek.
Benim bir arkadaş, sivilce patlatmanın günah olduğunu iddia ediyor.
Benim bir arkadaş, lisede sınıf arkadaşımız olan masum erkekleri popolarını avuçlamak suretiyle taciz ediyordu.
Benim bir arkadaş, bir çocuğun tacizine uğradı. Yalnız çocuğun bilmediği, bizim kızın judoda bilmem ne birincisi olduğuydu. Tabii arkadaşım, bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp diyerek çocuğu okulun ortasında evire çevire dövdü.
Benim bir arkadaş, ilkokulda pipisini göstermiş ama her şeye geç kaldığım gibi ona da geç kaldım. Ben sınıfa geldiğimde çoktan ağlamaya başlamıştı.
Benim bir arkadaş, burnuna leblebi soktu hastanelik oldu.
Benim bir arkadaş, lisede dersten hastalandım bahanesiyle çıkıp merdivenlerde sevgilisiyle öpüşüyordu.
Benim bir arkadaş, öylesine ziyaret ettiği karşı cins arkadaşıyla öpüşmeden kalkmaz masadan. Evet dudak.
Benim bir arkadaş, yeni bisiklet alınma sürecindeki denemelerinde bacaklarının arasını ve dahi malum bölgeyi mosmor etti. Nasıl mı? Bisikletin demiri vardı ve bu kız inerken aynı anda iki ayağıyla basıyordu yere hop diye.
Benim bir arkadaş, köpekleri çekici özelliğe sahip. Azmış bir köpeğin en seveceği yer bu arkadaşın bacakları.
Benim bir arkadaş, bir kızla kitap kaplıkları aynı diye "Bu benim kitabımı çaldı" deyip cıngar çıkarmıştı.
Benim bir arkadaş, çayı şekersiz içip çileği şekere banıyor.
Benim bir arkadaş, sırf yatakta daha başarılı olmak için sigara içmiyor, çayı şekersiz içiyor.
Benim bir arkadaş, banyoda şarkı söylediği için az daha yan komşuyla mahkemelik oluyordu.
Benim bir arkadaş, sigara bulamadığında kendini jiletliyor.
Benim bir arkadaş, yan yana otururken başkalarına bakmaktan ne yüzüme bakar ne söylediklerimi dinler.
Benim bir arkadaş, sigarasını içerken seksi olduğunu zannedip kasım kasım kasılır.
Benim bir arkadaş, önüne gelen herkese kefil olduğu için borç içinde yüzmekte.
Benim bir arkadaş, insanlara yarım metreden fazla yaklaşmayı sevmez.
Benim bir arkadaş, ilgi göremediğinde hayata küsüyor.
Benim bir arkadaş, erkeklerin tacizinden korktuğu için oje süremiyor.
Benim bir arkadaş, tadını beğendiği rujları kullanıyor.
Benim bir arkadaş, saçını yiyor.
Benim bir arkadaş, esnemenin uğursuzluk getirdiğine inanıyor.
Benim bir arkadaş, rüyasında İbrahim Tatlıses'in tecavüzüne uğramış.
Benim bir arkadaş, fakültenin ilk haftası derste regl olmuş, kalktığında bütün sıra kandı. Hiç tanışmayan en az 10 kız sorunun çözümü için seferber olup o gün tanıştık. Kan çekiyor işte..

http://pippihasmet.blogspot.com/2010/07/selam-verdigime-arkadasm-derim-ben.html

22 Temmuz 2010

Ayakkabı Buldum Koşun

Aslında seçtiğim renkler itibarıyla size sade gelmemiş olabilir ama siteye bakın istediğiniz gibi bulabilirsiniz. Gerçi Allah bilir bu siteyi de herkes biliyordur da yine en son benim haberim olmuştur. Neyse zaten haberim oldu da ne oldu, hiç.. Alıcı değilim, bakıcıyım ben. 60-65 dolar diyor. Ben geçen çakma converselere kaç para verdim bilin.? 10 yetele. 20 liradan fazla vermiyorum ayakkabıya, biliyorum yaptığım hata, abuk sabuk şeyler alıyorum ama sevdiğim gibi de yok sağlam ayakkabı üreten markalarda. Bir de Adidas cart curt kullanan bir tip olmadım aksine kullananları sevmeyen bir tip oldum zaten. Velhasılı kelam, buldum işte böyle bir şey işinize yarar belki diye paylaşımcı ruhumu hizmetinize sundum.






Siteye uğramışken çocuklar için olanlara da bakın mutlaka, çok tatlılar.. 
He dananın kuyruğunu koparmamışız öylece duruyor işte site:

21 Temmuz 2010

Ukala Misafir Düşman Başına


Ayt uyuz oldum yazmazsam çatlarım. 
Ölen bir zat vardı ya Allah rahmet eylesin, onun eşi, hala oğlum yani ölenin torunu, halam falan bize gelmiş. Ben duymak zorunda mıyım geldiğinizi haber veren olmayınca ne bileyim ben, müneccim miyim acaba? Alla alla.. 
İki katlı ahşap bir ev bizimkisi ama öyle lüksten değil buralardaki bütün evler müstakil ve iki katlı zaten. Üst kattaydım ben odamda, bilgisayar da müthiş uğulduyor. Mümkün değil alt katın sesini duymam. Öylesine inmiştim enee bir baktım misafir. 
Altımda diz yapmış eşofman, onun üstünde yakasından üç kafa rahat geçecek pijama, saçlar 6165331 gündür yıkanmamışcasına ahenge küfrediyor. Şaşırdım evin içinde birden bir sürü insan görünce, başkaları da var mı ki diye de bakıyorum, akraba olmayanlar varsa ayıp olur diyerekten. 
Kalkmışlar bana "Hoş geldin" diyorlar. Çok komiksiniz lan..! Sonra da ikramları göstererek "Buyurmaz mısınız?" dedi biri. Bunların hepsi 20-30 saniye içinde anca oldu herhalde. Lan arkadaş, bir ben şöyle çirkef olamıyorum. Ailenin bir tarafı çirkeflikte sınır tanımıyor. Terbiyesizler. Çıktım geldim arkadaş, bana ne!?
Hala oğlu da şu yazıda bahsi geçen gebeş:
Şu Yazı
Ben niye şimdi bu her yaptıkları olay olan şımarıklara haddini bildiremiyorum. Allam biz niye böyleyiz. Neden inip klişe bile olsa en azından "Herkes kendine baksın arkadaşım, önce kendi davranışlarınızı düzeltin, kim kaldırdı ulan sizin götünüzü, ne sanıyorsunuz kendinizi" diyemiyorum, diyemiyoruz. Biz niye böyle yetiştirildik, yok ayıp yok bir şey.. 
Yapmak isterdim gerçekten isterdim. Çünkü bunu yapanlar hayatta ne kadar çok değer görüyor bunu gördüm ben. Halamın gelini böyle biri ve ailede ona karşı duracak kimse yok, herkese haddini bildiriyor. 
Hani sabah anlattığım olayda adama siktir git dedim ya, o sanırım benim en büyük azarımdı birine. Yaş olmuş 25.. 
Taciz edip kaçan adama bile arkasından anca "Salak" diye bağırmış biriyim ben. 

5 saniye daha bekleselerdi, özür dileyip "Hoş geldiniz" diyecektim, ellerini öpecektim. 
Ayt salaklık bende..
Neyse alın işte günlük yazısı hıh!!

edit akbayram: sinirden halamın karısı yazmışım, papatya prenses sayesinde düzelttim amaaen nolcek.! hıh!

Yükseklik Kompleksi

İki gün önce babaannemin kardeşi vefat etti. Dün defnedildi. Başka bir ilde yaşıyordu bilmem kaçıncı eşiyle. Bizim buralarda tanıdığı hiç kimse yok. Babamın tanıdıkları da olmasa cenazeye kimse gelmeyecekti sanırım.
Bir de oğlu var. Kendisi eniştem olur, halamın kocası -Ortada bir akraba evliliği var evet.- Eniştem bize bayram değil seyran değil durup dururken küsmüştü. Surat bir karıştı hep zaten, bugün de durum değişmedi. Babamı azarladı, babaannemi azarladı, bize surat astı, elini öptürmedi falan enteresan bir insan kendisi.

Baş sağlığına gelenler oldu, onlara hizmet ettim, bulaşık yıkadım bolca. Halamın gelini de o sırada uyuyordu, uyandı "Ayy başım ay tansiyonum" diyerek hiçbir işe yardım etmedi. Bizi çalıştırdı resmen. Akıllı kadın. Evleneli 12-13 sene oldu, ne zaman bir iş olsa hastanelik etmeyi başarıyor kendisini. Artık hala oğlu da alıştı, başta sürekli acile götürüyordu, zamanla evde tedaviye başladı. Kocasıyla fingirdeyince düzeliyor öyle güzel bir insan..
Bu hala oğlu ile karısının bir özelliği cenaze evinde bile ergenler gibi fingirdeşmek. Büyükbabamın cenazesinde yaptılar, bize has bir şey sanmıştık ama o gün yine yapınca anladık ki bu durum onlarda baki. Takıyorum arkadaş böyle şeylere, herkesin içinde fingirdeşmeler sinirimi bozuyor, hele de yersiz olunca ağızlarına ağızlarına çarpasım geliyor.

Öğle namazıyla cenazeyi kaldıracaktık. Camiye gittik. Millet öğle namazına girmek üzereydi, 55-60 yaşlarında bir adam beni yalnız görüp koluma yapıştı:
-Nerelisiniz siz?
-Neden lazımdı, pardon?
-Nerelisiniz lütfen söyleyin.
-Alla alla, manyak mısın be adam, söyle derdini (Artık iyice geldi heyheylerim gitmeye kalktım durdurdu zorla)
-(Parmağıyla kardeşimi göstererek) Şu ayakta duran kız, sözlü nişanlı falan mı, biliyor musunuz?
-Ohaa yavaş.. Kardeşim lan o benim. (Sanki sana alalım dedi tepkiye gel)
-Söz nişan bir şey var mı?
-Eeeeeh cenazemiz var bizim, deli misin nesin, bi siktir git.
Adam cenaze lafını duyunca çekildi tırım tırım. Gerçi cenazemiz olmasa ben kalitemi bozup -çok kaliteliyimdir anlatılmaz yaşanır- adamı kolumu tuttuğuna pişman edecek kadar rezil ederdim ama cenazesi olan bir kadın çizgisinden kaymak istemedim.
Tüm bunlar olurken bizden başını çevirse bizi görebilecek uzaklıkta olan babam bu olayı görmesin diye dua ediyordum içimden. Adamın kolumu tuttuğunu görse "Noluyor lan burda?" diye olaya dalıp cami avlusunda adamın ağzını gözünü kırabilirdi. Övünmüyorum bu durumla ama hak etti pis sapık.
Neyse babam görmeden atlattık bu olayı.

Sonra öğle namazı ardından cenaze namazı kılındı. Mezarlığa doğru yola çıkıldı ama bensiz.
Çünkü arabalarda bana yer kalmadı. Otobüs tutulmuş ama benim bundan haberim yoktu tabi. Gerçi babam beni otobüsle göndermezdi o da ayrı. Zira nerede ipsiz sapsız varsa otobüse doluşmuş. Neden böyle dediğimi de anlatayım da yine üstüme kalmasın itham.
Dediğim gibi babaannemin kardeşi uzun süre önce buradan taşındığı için kimse kalmadı çevresinden. Halbuki eskiden en işlek yerde birkaç dükkanı olan sözü dinlenir bir esnafmış. Hayat işte.
Az kişi olunca cami avlusunda bekleyen -ve sonradan anladığımız üzere işi bu olan- insanlar tabuta omuz verdiler. "Allah razı olsun ne iyi insanlar" derken para almak için ellerini ovuşturduklarını gördük. Görmezden geldik yalan yok, inanamıyor çünkü insan. Heh bu insanlar ve bunlar gibi bir koca güruh da otobüse atlayıp mezarlığa gitmiş. Camide alamadıkları parayı orada koparmak için... Hala oğlunu, babaannemin kardeşinin eşini sıkıştırmışlar. Mezarların üzerine basa basa para istemişler. Yenge olaydan habersiz olduğu için bunu buranın bir adeti sanıp önüne gelene 10'ar lira dağıtmaya başlamış, bizden birileri olayı fark edene kadar bu dağıtma eylemi devam etmiş. Yürümek bile imkansız hale gelmiş; küçük çocuklar, büyükler, dilenciler ne ararsan hepsi aynı anda saldırmış. Nasıl kurtuldular bilmiyorum ama defin işlemini zar zor halledip eve dönmüşler.

Bu sırada ben neredeydim?
Altın fiyatları malum, elimde bir küçük bir şey vardı onu sattım. Satıııp kendimi alışverişe verdim. Aslında maksat aylardır içerde olan bünyeyi dışarı çıkarmaktı. Tek başıma kaç kilometre yaptım bilmiyorum. 5 liraya tişört, 10 liraya ayakkabı aldım.
Ayakkabı hikayemi de anlatayım tam olsun.
Benim yeşil çakma Converselerim vardı ama cart yeşil:
Heh bu güzelim ayakkabılar asla kıramayacağım halam tarafından istendi. Torunu sokakta oynarken giyecek ayakkabı bulamıyormuş, benden bir çift spor ayakkabı istedi. Bende de ayakkabı fabrikası yok sonuçta. En eski bu vardı vermek zorunda kaldım. Geçen telefonda sevgilim, "yeşil ayakkabılı yarim" diye sevince beni durumu anlattım hemen üzülerek. Hiç tahmin etmediğim bir şey oldu: üzüldü. "Ben o ayakkabılarını çok seviyordum anısı vardı" dedi. Höff dedim.. Yeğeni görünce sordum ayakkabıları, "Onlar bana gelmiyor artık, bodrumdadır, bakayım" dedi. Bakmış ama bulamamış sonra halama sormuş. Halam sağ olsun ayakkabıları başkasına vermiş. Evlat acısı gibi oturdu içime..
Aynı gün yani bu yazı boyunca anlattığım gün, hazır çıkmışken aramaya başladım. Bilekleri örtecek cinsten olanını bulamadım maalesef. Her yeri dolaştım, yok arkadaş.. Yine de şans eseri en azından aradığım renkten olanı buldum. Kumaş gibi değil, dayanıksız belli, sikindirik bir şey ama olsun renk aynı ya. 


Bu arada yolda yürürken yanından geçtiğin adamın konuşmasını duyarsın ya hani, adamın biri telefonda karşı tarafa aynen şunu dedi:
"Bende yükseklik kompleksi var, çıkamam ben oraya."
Bir de alışveriş yaptığım -Böyle yazınca da çok para harcadım gibi oluyor 5 liraya tişört aldığım- mini dükkanda duydum şunu:
"Ninelerden hayır yok tabi evladım, ne varsa dedelerde var."
Algılarım süperdi yani.

Sonra alışveriş faslı da bitti. Oturdum bir medreseye, çay sigara.. Bunlar olurken kafamı bir çevirdim fotoğraf makinesinden yüzünü göremediğim bir çocuk fotoğraflarımı çekiyor. Haaayıır hayııır benden başka bir şey yoktu fotoğraflık, eminim beni çektiğinden. Bir şey demedim tabii demek ki şiirsel bir kadınım ki adam özene bezene fotoğraflıyor beni diye havalandım hatta. 
Sonra kalktım eve geldim. 

Gün bu kadardı. Ama hani dışarı çıktığım nadir günlerden biri olduğu için yazayım dedim. Bir de tabi bilmeyenler vardır, ben ne zaman dışarı çıksam mutlaka yazacak kadar absürt bir şey gelir başıma. Bu yazı da kanıtı işte. 
Günlük yazılarını bu kadar uzatma alışkanlığım yoktu ama haddini bilemedi terbiyesiz, uzadı da uzadı.
Öptüm çüz.

18 Temmuz 2010

At Var Dediler Bindim


Ben bugün ata bindim..
Aslında olaylar şöyle gelişti. Kardeşimin canı lahmacun çekti. Hadi gidiyorum geliyor musun dedi, ben de beleş yemek bulmuşum kaçırır mıyım, hemen takıldım peşine. Yemeğimizi yedik, çayımızı içtik bir de dondurma ısmartlattım. Sonra mahallede 4 yaşında bir uşak var. Hadi onu mıncıklamaya gidelim dedik gittik. Evde dedesi varmış. "Ben de çiftliğe gideceğim, ev halkının geri kalanı orada hadi gidelim" dedi. Uçtum tabii atladım hemen olaya. Bindik gittik. O at senin bu beygir benim bindim durdum. Hamakta sallandım. Gerçi hamak bizim bahçede de var ama başka yerdeki hamak daha bir zevkli geldi. Hoplayıp zıpladım bütün gün.
12'ye doğru eve geldim. Mutluyum, huzurluyum yine olsa yine yaparım. 
Huheyt.. 
Bir de bir sürü beyaz at gördüm hiçbirinin tepesinde prens yoktu. Prensleri atmışlar ya da prensler başka bir şey tercih eder olmuşlar. Ümidi keselim hacı. 
He bir de bu ikinci binişimdi. İlkinde bir at yarışındaydım işte. Jokeyi kafalayıp atını çalmıştım. 

15 Temmuz 2010

Onlar Aradı Siz de Arayın


Şu arama kelimeleriyle taşak geçme olayını ilk kim bulmuştu bilin bakalım.. Tarihe kazınma adına yaptığım tek şey bu olduğu için ısıtıp ısıtıp yediriyorum millete.
Ben artık geyiğe bağladım. Yoksa malum psikoloji zaten yerle yeksan oldu, bir de gündemi falan takip edemeyeceğim. Haddinden fazla sıkıntı yapıyorum çünkü. Tek başıma böğrünüp duruyorum, kimsenin ipine taktığı olmuyor meseleyi. Bundan mütevellit işte, dinç durmak için geyiğe bağladım. Arada akıllı uslu yazılar da yazarım yine tutamam kendimi ama geyik iyidir bu mevsimde.
Neyse öhöm baştan uyarıyorum ablalarım abilerim, okumayın bu yazıyı cidden, ben de sıkıldım ama durduramıyorum kendimi. Uyardım bakın, sonra ara beni boya beni yazısı yazıyorsun, sen busun işte demeyin bana. cık cık.

pipi.nedir aptallar ellermi
Pipi erkeklerin cinsel organına çocuk dilinde verilen manasız bir isimdir evladım. Pipiler aslında ellenmek için değildir ama elleyen olursa da ne diye elliyon diyen olmaz herhalde.

vijana pipi
vijina -bak beni de şaşırttın- vijana değil uşağım, vajina. Vajinanın karşısına da pipi gelmez, penis gelir.

haşmet pornosu
Öhöm yavaş aslanım. Hösttt!

supipi acayip adam şarkıları
supipi şarkıcı olsa kesin acayip adam şarkıları söylerdi. Aramaya devam.

erkekten kadın olursa nasıl pipi olur
doks doks doks doks paradoks.. Kadın olanda pipi ne arar lan?!

kızıların pipi sinin fotarafı
Türk toplumunda büyük bir yanılgı var ve ben kolları sıvayıp bunu düzeltiyorum şimdi: Kadınlarda pipi yoktur. Klitorisi pipiden sayan birinin kızıların yazacağını da sanmadığım için klitoris tartışmasına bu çocuğu bulaştırmak istemiyorum. Yazık.

kocaman,pipiyi,keserken,görüntüsü
Kocaman diye mi kesmişler.? Aaa küçüğü mü makbulmüş eneee.. Yine de kestirmem ben bendekini, bir ben var benden içerü.

pipi ve kadınü
kadınü yeni bir terimdir yanlış olmasın. Nü tablolar için poz veren kadınlara kadınü denir. Evet ben derim mesela.

pipi ve kukuş sevişme
Kukuş. pipi ve kukuş değil sevişenler, onların sahipleri.. Aileler çeker misiniz şu çocuklarınızı benden, çok rica ediyorum bakın.

tiksinç porno
Bak koçum, benden sana tavsiye, pornolara aynen böyle tiksinç diyeceksin hep. "Aa porno mu izliyorsunuz siz, ne kadar ayıp" deyip izlemeye devam edeceksin çaktırmadan. Yoksa kendini dünyanın pipili tek adamı sanıyorsun. İzlemek şart.

volkan konağın boyu kaç cm
Ölçtüm ben. 2652 mil kadar boy var konakta bu da 15247417243 karış ediyor tabi karışına bağlı.

kadının neresine pipi sokulur
Göbek deliğine evladım. Koskocaman delik var göbeğinde hiç mi görmedin? Ayıp ya, bunlar da sorulur mu artık cık cık cık.

pipi birleştirme filmleri
pipi birleştirmek.. Önemli bir konu demek ki filmini bile çekmişler.

türk kadıların pornosu
Eskiden kadılar, şimdiki dedeler gibi meşhurdu. Her yerde onların hikayeleri anlatılırdı. Nasrettin Hoca'nın biri bir gün bir kadıyı odasına atmış, yer misin yemez misin vurmuş ağzına ağzına. Yumruğunu. Gerçek şu: Kadıların pornosu yoktu evlat.

rüyada pipi yapmak
Kilden mi yaptın, oyun hamurundan mı yoksa başka bir şeyden mi, ayrıntıları vermiyorsunuz nasıl yorumlayabilirim ama ben bu rüyayı.

koca popo kitabı
Kitaba sığmadı, yakıp küllerini okyanusa döktük biz. Kitap yalan oldu anlayacağın..

bedava katır çiftleşmesi
Katırlar çiftleşirken para almıyorlarmış partnerlerinden. Sordum öğrendim. Partnerinle rahat rahat çiftleşebilirsin, beleşmiş hacı.

sörvayvır ne yiyolar
sörvayvırı görünce sorunu ileteceğim, söz.

sapıklık yapma kadın pipi
kadın pipi, nağada sapıksın lan, elin kolun rahat dursun az kıpraşma. Bak adam isyan etti sonunda. Ayıp.

boktan bir şey
Yıllanmış dostluğumuza rağmen Gugıl, her defasında aynı yamuğu tekrarlıyor bana. "boktan bir şey" lazım diyor adam ve Gugıl bu adamceğizi benim bloga ışınlıyor al sana bak gayet boktan bir blog diyerekten. Beni bu kadar sevme Gugılcım, yıpratıyorsun.

erkek karısını nasıl bıktırmalı
Bunun bir sürü yolu var. Karşındaki kadına göre değişir bu. Güçlü erkeklerden hoşlanan bir kadına ikide bir ağla bıkar. İlgiden hoşlanmayan kadını ilgiye boğ bunalır sıkılır. Burnu havada, güzel ya da kendini güzel zanneden bir kadına ilgi gösterme hayvan ol, özüne dön, bıkar bir süre sonra gibi gibi gibi..

su kaplumbağası ne kadar yürür

yatakta başkasından bahsetme
Bence de bahsetmemeli insan. memeli insan. Misal, yatakta aniden aklınıza Haydar Dümen'in gelmesi ne derece güzeldir sorarım size. 
-Aa aşkım, Haydar Dümen'in bir yazısında okumuştum şu an bana yapmaya çalıştığın şey yanlışmış mesela.
-Haydar mı, kim ulan Haydar.?
gibi.. Hiç hoş değil.. Dikkati dağılır adamın.

kızların kuzu erkeklerin pipi
Kuzu değil çocuğum o. kuku diyecektin herhalde ama inan bizim buralarda kuku desen pirinçle yapılan bir yemekten bahsettiğini zannederler. Bir de tarifini isterler üstüne. 

Bunlar da yorumsuz:

kadına porno yapan adam
ama bak porno blogspot
bokumu ye girmek pipi
adam pipisini kadının her yerine sürerek oynatan adamlar

Bunların yarısının çocuk yarısının da yıllarca yurt dışında kalıp yaz tatili için Türkiye'ye gelen -hatta ilk kez gelen- insanlar olduğuna inandırdım kendimi. Lütfen bozmayın.