16 Şubat 2012

Sanki


Sanki yıllardır yazmamışım gibi...

Kardeşimde kaldığım süre boyunca gece geç gitmiş olsam bile internetin başında hem çalışıyor hem de ara ara kendi hesaplarıma bakma fırsatı bulabiliyordum ama eve çıktığımdan beri hiçbir şeye yapamıyorum. İlk ay internetimiz olmadı, kombimizin henüz takılmamış olduğunu eklemedim ama kombimiz de henüz takılmadı. Hatta ben artık evde de kalmıyorum zaten. Yüreğimin götürdüğü yere gittim, orada kalıyorum. Lakin her şeyin tam olması elbette mümkün değil. Bu evde de internet yok. Bir milyonuncu arıza kaydımızı da verdik ama işe yaramıyor. Vınn bulduk şu an vıncığıyla bağlanıp yazabiliyorum.

Yazmayı, anlatmayı, dinlemeyi, paylaşmayı komple blogu çok özledim.

Bu arada ne oldu?
İş değiştirdim. Farklı bir alanda benzer bir işi yapmaya başladım. Hadi hayırlısı diyelim. Kartvizitim oldu allam allam! Lazım olmayacağını biliyorum ama var ya hani, hani ben de görmemişim ya hani.. Heh hep ondan işte!

Arkadaşla ortaklaşa kullanmaya karar verdiğimiz ama bir türlü ortaklaşa kullanmanın nasip olmadığı evim Kağıthane'de. Bense şu anda Sultangazi'ye gidiyorum her gün.
Metrobüs çilesini uzun uzun anlatmıştım ya hani, eğer bu süre içinde internetim olsaydı bolca otobüs hikayesi yazmış olacaktım. Her gün bir olay yaşanıyor. Ahanda misal bu sabah yolu bize soran bir otobüs şoförüyle yolculuk etmek zorunda kaldık. Nereden döneyim diye her kavşakta bize sordu. Bir ara adamı ve beraberindeki 75937305372210 kişiyi memlekete götürmeyi düşünmedim değil, bir değişiklik olurdu neticede.

3 aydır eve gidemedim. Evimi özledim. Bir de buraya gelirken belki de 1 ay demeden yapamam geri dönerim diye çok fazla eşya almamıştım yanıma. 3 aydır aynı şeyleri giyiyorum sanki.. Bir de gelirken mutsuzdum herhalde ki süslenmek için kullanabileceğim hiçbir şeyi almamışım yanıma. Eteklerim, takılarım, makyaj malzemelerim orada kaldı. Zar zor geçindiğim için de üstüme başıma bir şey alamıyorum, hatta zamanım olsa eve gidecek param olur mu bunu da bilmiyorum. 

Saçma bir sistemin içindeyim, içindeyiz. Güya para kazanıp mutlu olmamı sağlayacak ihtiyaçlarımı alabilmek için çalışmaya başladım amma velakin üç kuruşla yine ihtiyaçlarımı alamıyorum. Kazandığımı yine işe gitmek için, iş boyunca kalacak bir yerim olsun diye harcamış oluyorum. Saçma!
Üstelik insan bir şeylere zaman kalsın istiyor. Eve geleyim, çay demleyeyim, internette gezeyim, haberleri takip edeyim, maalesef pek mümkün olmuyor. Pelte gibi geliyorum eve ve zaten saat de çok geç oluyor. 5-6 saatlik uykuyla da işe doğru yollanıyorum yine. Saçma bir hayat şimdilik, ama kendimi öğrenmeye adadığım ve kendime harika bir öğretmen seçtiğim için hayatımdaki olumsuzlukları görmeyip geleceğe bakıyorum. Umarım kısa zaman içinde ölmem ve yatırımım boşa gitmez.

Hastalığım ne durumda?
Bazen gün içinde öyle saçma sorunlar yaşıyorum ve kendimi öyle güçsüz hissediyorum ki yine hemen "Ölmeliyim ben, neden yaşıyorum ki? Burada da olmadı, evde de olmuyordu. Ölmeliyim!" diyorum. Ama öyle düşünceli bir insanım ki cesedim el memleketinde kalmasın diye ölmek için memlekete gitmem gerektiğini düşünüyorum. "Sabah işten ayrılıp memlekete giderim." diyerek uyuyorum, sonra sabah oluyor ve dün geceki düşüncelerimden eser kalmamış şekilde işe gidiyorum ya da tam tersi oluyor ama sonuçta hep vazgeçiyorum. Hep de vazgeçeceğim malum.
Bunun dışında son birkaç hafta içinde kendimi çok kötü hissettiğim bir dönem oldu ve ilaçlarıma başlamaya karar verdim ama olmuyor olmuyor. İlaçlarımı kullanmaya başladığımda yemek yiyemiyorum, midem bulanıyor sürekli. Yemek yiyemediğim için de bünyem zayıflıyor ve hemen hasta oluyorum. Zaten sürekli bir mide bulantısı insanı tek başına bile hayattan soğutuyor. Yemek yesem bile yemeklerin tadını alamıyorum, ağzımda sürekli ilaç tadı. Bir iki hafta içinde geçeceğini biliyorum ama benim bu tempoda o kadar zamanım yok maalesef. Hasta olup yatmaya bile zamanım yok! 

---

Hayatla ilgili yeni şeyler öğrenmiyorum. Tabii insanların yaptığı hataları fark etmek buna dahil değilse.. 
Emeğin çok kıymetli olduğunu biliyorum ama insanlar bunu bilmiyor. Emeğe ayrıca para vermedikleri için emeğin boşa gitmesi boşa akan su kadar etki etmiyor kimsede.
Halbuki aşk, iş, arkadaşlık emeğin değerini bilip saygı duyan insanlarca yaşansa pek cici bir yer olurdu dünya.

Emek vermeye devam mı etmeli? 
Yoksa aha bu muymuş değerim peki o zaman buna uygun emek vereyim mi demeli? 
Ne ka ekmek o ka köfte?
Karar verebilmiş değilim.

3 senede kaybettiklerimi bakalım ne kadar zamanda kazanacağım?

Aramadığım için haklı olarak sitem eden arkadaşlarım:
Ben hâlâ sevdiğiniz insanım. Seviyorum sizi.
Bir gün daha güzel olacak her şey!