3 Aralık 2008

Babadan Mesaj

"Öğretmenler gününüz kutlu olsun. Kontör aldım. Öpüyorum."

--

Bu mesajı babam anlaşıldığı üzere öğretmen gününde göndermişti.
Babalık işte.. Hem kutluyor hem de kontör aldığını haber veriyor..
Ahh ahh..
Çok üzüldüğüm şeylerden biri de baba olamayacak olmam.

Şımarmanın Sonu


İlköğretim dönemi, hayatımın en parlak dönemiydi sanırım.
Bir daha o kadar şımarabileceğimi sanmıyorum işin aslı.
Ama benim hatam değildi bu durum, hepsini onlar yaptı, etrafımdakiler yani.
Ana sınıfında çok depresif bir çocuktum. Anlatsam inanmazsınız biliyorum ama yine de deneyeceğim. Hiç arkadaşım yoktu, o zamana kadar da zaten hiç arkadaşım olmamıştı. Ben bu çocuklarla ne yapacağım diye düşünüyordum. Oyunlara katılmazdım, öğretmenden nefret ederdim, altına işeyen çocuklardan da nefret ederdim. Okuma yazmayı öğrenmemiştim henüz ama adımı yazabiliyordum o yaştaki çoğu çocuk gibi. Ana sınıfının bir tahtası vardı. Çocuklar oyun oynarken ben de o tahtaya adımı yazar silerdim, silerken de "Pippi öldü" derdim. Benim de bir adım var elbet.
İlkokula geldik.. İlkokul öğretmenimi çok sevmiştim. O diğer salaklar gibi değildi. Arkadaşlarla oyun oynamazdım yine, sürekli öğretmenimin yanında dolaşırdım, o daha yakındı bana sanki. Sonra sınıf başkanı oldum. Ondan sonra da şöhret basamaklarını bir bir tırmandım. Bütün derslerim harikaydı, her sene sınıf başkanıydım. Etkinliklerin hepsinde fikri sorulan öğrenci olmuştum. 23 Nisan şiirlerini bile bana seçtirirlerdi, sen bu işten anlıyorsun diye. Şapşal arkadaşlarım okul kapısında beklerlerdi beni. Çantamı elimden alana bile rastladım yani o derece. Çok şımarıktım, çok.. Öyle böyle değil. Tenefüslerde canım dışarı çıkmak isterse sınıfa seslenirdim "Dışarı çıkmak isteyen var mı benimle.?" Biri gelirdi illa sonra dışarı çıkınca üst sınıflardan başkalarını bulur o yanımdakini satardım. Böyle biriydim ben.

Bir olay oldu, gerçi akıllanmadım o olaydan sonra ama olsun gene de anlatmakta yarar var.
5. sınıfın ilk günüydü. Yazın alınan ayakkabılarımı giymiştim ki kendileri betonda bile kaydırırdı o derece. 5/A idi sınıfım. Tören oldu, kim bilir kimlerle takıldım da sınıfa herkesten sonra çıktım. Şımarığım ya illa belli edeceğim kendimi. Koşarak gireyim dedim, hayat doluyum henüz regl falan da olmamışım oh mis yani.. Neyse koştum koştum "Merhaba beşinci sını..." dedim.. O "f" çıkmadı.. Çünkü yerdeydim. Hem de bacaklarım açık bir şekilde.. Meğer sınıfın tabanı tahta imiş bir de ziftlemişler.. Bembeyaz çorabım simsiyah zift oldu, annem halleder onu da, bütün sınıf dalga geçti benimle o nasıl halledilecekti.? Kalktıktan sonra neler yaptığımı hatırlamıyorum muhtemelen o utancı bilinçaltıma attım.
Bu da böyle bir anımdı işte..

Lale Mansur



Erkek olsam Lâle Mansur'a kesinlikle âşık olurdum.
Bu nasıl bir güzelliktir efendim.
Konuşması sevimli, kendisi sempatik ayrıca da yetenekli muhtemelen zeki de bir kadın.
Televizyonda yaptığı bütün işleri takip ettim, ederim, edeceğim. Hayranıyım efendim. Bayılıyorum.

Bir Garip Kanepe Hikayesi

Annem dışarı pek de çıkan bir kadın değil. Geçenlerde kanepeleri değiştirme isteği depreşen babaannemden aldığı emri yerine getirmek üzere Bir Kilim Yeter Sevgilim'e gitmiş. Tabii ben o saatlerde uyuduğum için bu olaylardan çok sonra haberdar oldum.
İki tane lilâ kanepe sipariş etmiş. İki gün önce alt salona indim baktım iki tane kanepe, duruyor öylece ama koyu kırmızı, kiremit rengi diyorlarmış, hiç kiremit görmedik sanki.
Yanlış getirmişler üstelik annemin geri götürün nidalarını da hiçe saymışlar, kanepeleri bırakıp gitmişler.
Anneme kızamam, adamlara kızsam annemin alması hata, ee ben şimdi kime kızacağım.?
İki gündür evde kimsenin işi gücü kalmamış gibi kanepe mevzusu konuşuluyor. Adamlarla irtibata geçilmiş, biz gelip alamayız siz getirin demişler. Olduu..
Bu işi çözse çözse İstanbul'da binbir türlü insanla karşılaşıp tabiri caizse insan azarlama ve sorun çözme işinde hatta birleştirirsek insan azarlayarak sorun çözme işinde kaşarlanmış kardeşim çözer. Bu cumartesi geliyor zaten. Eğer o zamana kadar kanepelerden kurtulamazsak kardeşimin hışmına uğrayacak dükkan sahipleri için üzülürüm.

Bu arada annem aştı yine kendini, internetten firmanın iletişim bilgilerini alıp şikayet edecekmiş.
Ben de büyüyünce böyle şeyleri önemseyip birileriyle kavga ederim herhalde ne bileyim,
şimdi hiç içimden gelmiyor.
-Aman bunlar da fena değilmiş. Kalsın ne uğraşıyorsunuz?
dedim ama dinletemedim.
İşte ben böyle bilinçsiz bir tüketiciyim.