Milan Kundera'nın "Gülüşün ve Unutuşun Kitabı" adlı kitabından alıntı:
"Tek bir tarihi olay yoktur ki herkes tarafından bilindiği ileri sürülebilsin. Benim, bundan birkaç yıl önce geçmiş olaylardan, sanki aradan bir yıl geçmiş gibi söz etmem gerekiyor. 1939'da Alman ordusu Bohemya'ya girdi ve Çek Devleti bir varlık olmaktan çıktı. 1945'te Rus ordusu Bohemya'ya girdi ve ülke yeniden Bağımsız Cumhuriyet diye adlandırılmaya başladı. İnsanlar Almanları kovan Ruslara karşı hayranlık duymaktaydılar ve Çek Komünist Partisi'ni onların sağ kolu saydıklarından, sevgilerini partinin üstünde topladılar. Öyle, ki, 1948'de komünistler, kan dökerek ya da zor kullanarak değil, ulusun hemen hemen yarısının sevinçli alkışları arasında iktidarı ele geçirdiler. Üstelik, dikkat buyurulsun, bu sevinç çığlıkları atan yan, ulusun en canlı, en zeki ve en iyilerinden oluşuyordu.
Evet, kim ne söylerse söylesin, en zeki olanlar, komünistlerdi. Gözkamaştırıcı bir planları vardı, tümüyle yepyeni bir dünyanın planıydı bu ve orada herkese yer vardı. Onlara karsı olanların ise, sadece yerleşik düzenin delik deşik olmuş bir külodu andıran yapısını yamamak için kullanmak istedikleri, eskimiş, yıpranmış, sıkıcı birkaç ahlâk kuralından başka vadedecekleri büyük bir düşleri yoktu. Bu bakımdan, coşkuluların, bu gözkamastıncı plandan yana olanların, ılımlılar ve ihtiyatlılar üzerinde kesin bir başarı kazanmaları şaşırtıcı değildi ve düşlerini, herkes için adalet ülkülerini gerçekleştirmek için kolları sıvadılar.
Yeniden altını çiziyorum: Ülkü ve herkes için, çünkü insanoğlu, yaratılışından beri bu ülküye, bu içinde bülbüllerin şakıdığı bahçeye, bu içinde dünyanın insanlara ve insanların öteki insanlara karşı bir yabancı olarak karşı çıkmadığı, tersine, dünyanın ve bütün insanlann tek ve aynı maddeden yoğrulduğu bir uyum ülküsüne yürekten bağlıdırlar. Orada herkes, Bach'ın güzelim füg'lerinden birinin bir notası gibidir ve kim ki öyle olmak istemez, işe yaramaz anlamsız bir kara nokta olarak kalmaya ve ensesinden yakalanıp bir bit gibi iki tırnak arasında ezilmeye hükümlüdür."
---
"Kendisini yazgısına karşı sorumlu buluyordu ama yazgısı ona karşı sorumluluk beslemiyordu."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder