19 Ağustos 2010

Sen Yenisin Galiba Volume IV

Öğrenci evlerinden bahsetmeye de çalışacağım, gerekli verileri alıp kendi kısa tecrübelerimle harmanlamam lazım önce. Çünkü ben öğrenci evi tecrübesi edinemedim. Çok evhamlı ailem buna izin vermedi.
Düşünüyorum da ben de pek hevesli olmadım sanırım. Korkmuş olabilirim.
ÖSS'ye doğru dürüst çalışmadım, o zamanlar daha önemli işlerim vardı. Tercih formu geldi. İyi dedim giderim ben istediğim yere, gidebiliyordum da. O zamanlar bölümüm belliydi. Türkçe Öğretmenliği istiyordum, Trabzon'da ya da Muğla'da okumak istiyordum. İkisine de yetiyordu puan. O güne kadar hiçbir şeyimle ilgilenmeyen ailemin benimle ilgilenesi tuttu, yalvarmalar yakarmalar "gitme kızım ne yapacağız biz sensiz, sen yokken büyükbabana bir şey olursa ne yapacaksın..." Benim aklımda başka şeyler vardı. İki sene sonra kardeşim de üniversite okuyacaktı, hukuk istiyordu, başka bir şehre gitmek zorunda kalacağı belliydi. Sıradan bir memur için üniversitede iki çocuk okutmak çok zor olur diye düşündüm ve verdim kararımı. Şehrimde okuyacaktım. 4 tane tercih yaptım hepsi de şehrimde. Sonunda yerleştim ilk tercihime. Sonra da 2-3 saat ağladım salak gibi. Sanki başka bir yer yazdım da başka bir yer çıkacaktı.
Başladık okumaya da.. Okul desen lisemden berbat, arkadaşların IQ'larını toplasak hiçbir alışveriş merkezinden sakız alamayız, hocaları silkince üzerlerinden toz kalkıyor... İğrenç günler yaşayacağımı anladım ama artık çok geçti.

Konumuza gelelim. Şehrinde okumak.. Lise hayatından farklı değil asla. Arkadaşların yurt anıları biriktirirken sen taso biriktirmeye devam ediyorsun.. Arkadaşların eve çıkıyor, sen evden dışarı çıkamıyorsun. Arkadaş yok mu, idareten bulunuyor bir iki arkadaş ama onlarla da olmuyor, öğrenci evinde kalıyorlar arkadaşlarıyla, farklı dilleri var, aralarına girsen de hep bir eğreti kalıyorsun..
Bunların üstüne bir de ailenle kaldığın için çok zengin olduğun zannediliyor, "Oh kızım sen kendi evindesin, sana da gam mı, ısmarlarsın bize.." İyi de sizin sayısız bursunuz varken ben bir burs alıyorum, üstelik babamdan da harçlık almıyorum. Yurt parası, ev kirası vermiyor olabilirim ama ben de yol parası veriyorum lan boru mu" diyorsunuz.. Tın tın..
En güzeli, şehrinde okuyan başka salaklar bulmak.. Yalnız o salaklar da çok salak olmayacaklar, en azından sizden salak olmayacaklar yoksa 4 sene işkence gibi geçer. Hee benim salağım benden daha salaktı, aldığı tek bursu da annesine veriyordu, annesi o parayla benim salağa çeyiz düzüyordu..
Eve geç gidemezsiniz, sevgiliniz kapınızda uyumaz, eve erkek atamazsınız, sevgiliniz çiçek alsa eve gelince "Anne içimden geldi sana çiçek aldım.." diyerek çiçekten ayrılmanız gerekir. Parayı nereye harcasanız ellerinizdeki paketlerden belli olur. Kandıramazsınız..
Sevgilinizle yolda el ele yürüyemezsiniz, kesin bir tanıdık çıkar. Bir yerlere gidip kafayı bulamazsınız, salak gibi gideceğiniz yer eviniz olur sonra.
Tüm bunlar eğer endişeli bir aileniz varsa yaşayacaklarınız. Eğer aileniz hiçbir şeyinize karışmayan tiplerse gayet de güzel olur bu iş. Değişmeyen tek şey, sizi daha rahat görecek olmaları. Sanki var olan tek dert gurbetmiş gibi düşünüyor çünkü diğerleri. O yüzden de bir sıkıntınız olduğunuzda "O da dert mi?" diyorlar. Bazıları da sizi aralarına almak istemiyor, şehirdeki arkadaşlarınızdan korkan tipler oluyor.
Erkekseniz özellikle dayak işlerinde çok işinize yarıyor özellikle de ilk sene. Bir kavga mı var ara arkadaşlarını, doluşsunlar okula. Tabii bu önerdiğim bir şey değil, farklı tiplere göre anlatıyorum işte. 
Bunların dışında güzellikler de var tabii.. Kafanız faturalara, kiraya takılmaz. Okula arabayla gidebilirsiniz lazım oldukça. Ütü, çamaşır, yemek derdiniz olmaz. Götü yayarsınız. Imm başka da bir güzellik yok mu ne..?
Heh bir de şu var, en büyük kötülüğü sonradan çıkıyor. Tecrübesizlik. Millet evle ilgili her haltı bilirken siz mal malak dolaşıyorsunuz. Yemek yok, ütü yok, o yok, bu yok, şu yok. Bakın nelerin olmadığını bilemeyecek kadar habersizim yani olaydan anlayın gerisini. 
Bence doğrusu nedir peki? Gidilmeli. Şehrinden uzakta çok uzak olmasa bile işte yakındaki başka bir şehre gidilmeli. Yurt deneyimi, ev deneyimi yaşanmalı. Olmalı bunlar. İnsanlara tahammül etmeye alışmalı. Başkalarına saygı göstermeyi ya da sana saygı göstermeyenlere karşı bile tahammüllü olmayı, ve en önemlisi gerektiğinde "Hayır" demeyi öğrenmeli insan. Farklı insanlar, farklı kültürler tanımalı. Aile ile yaşarken ne kadar özgür olsanız bile çok şeyden mahrum kalıyorsunuz farkında olmadan. Üniversitede arkadaşlarla kalmak hem eğlenceli hem gerçekten olgunlaştırıcı. Olgunlaştırıcı ne demekse artık anlayın gari. Geceleri sabaha kadar içebilirsin, istersen kitap okuyabilirsin, tartışırsın, garip garip videolar çeker, oyunlar oynarsın. Ev işi yaparsın, bunlar yüzünden kavga da edersin belki. Küsersin, barışırsın ama yine de güzeldir işte..
Ben kendi şehrimde okuduğum için üniversite okumuş gibi görmüyorum kendimi. Üniversite o diploma değil de işte, süreç boyunca edindiğin tecrübeler.

Bir de kendi şehrinde okusan bile arkadaşlarınla eve çıkabilirsin yine de. Bunu yapmaya çalışmalı insan. Tabii ki başka şehirde okumak gibi olmuyor sadece ev deneyimi kazandırır o kadar. 

Ve asıl önemli konu:
İş Bulmak
Evet.. İlk senenin ikinci dönemi, şehri ve insanları yavaş yavaş tanımaya başlayınca iş aramaya da başlayın. Bölümünüzle ilgili olursa çok iyi olur ama olmazsa bile hayat tecrübesidir nihayetinde. İlla iş bulun ve çalışın. Mezun olduktan sonra insan gerçekten göt gibi kalıyor. Her şey kolay gelirken birden "neredeyim ben ne oluyor" diyecek kadar bocalıyor insan. O yüzden asıl iş tecrübe kazandığınız iştir. Eğer bölümünüzden memnun değilseniz bile ilgi alanınızla ilgili bir işte çalışabilirsiniz ve mezun olduktan sonra o işte 3-4 senelik tecrübesi olan biri olarak yeni bir iş ararsınız. Kendi bölümünüzle ilgili ise özgeçmişe eklenecek mis gibi deneyimleriniz olur. Nasıl işe yarıyor onlar bilemezsiniz..

Ve ne kadar zorlanırsanız zorlanın, hayatınızın en güzel yıllarını yaşadığınızı bilerek yaşayın. Yaşarken de sadece göt büyütmeyin, çalışın. Çalıştığınızda sosyalleşemezsiniz, eğlenemezsiniz sanmayın aksine çalışanlar daha çok ve çabuk sosyalleşiyor, üstelik bir de para kazanacaksınız. Mis mis!!
Okulu uzatmayı da dert etmeyin, bir şekilde bitiyor okul, dediğim gibi eğer verimli geçirirseniz bir iki sene uzaması dert değil. Okul bittikten sonra iki sene evde oturmaktan iyidir, siz hiç olmazsa o çalıştığınız zamanlardaki tecrübe sayesinde daha çabuk iş bulacaksınız.


10 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok yerinde bir yazı olmuş. Sadece bir noktada katılamayacağım. İnsan çalışırken okulunu ister istemez uzatıyor ve zaten kazandığı parayla uzattığı yıllara yaptığı masrafı+zaman kaybı-yaşlanmak- kıyaslarsak devede kulak kalır. Bir de öğrenci olduğunuz için zaten çalışabileceğiniz işler sınırlı -garsonluk, tezgahtarlık, barmenlik, anketörlük gibi- bu işlerin de ileride pek bir getirisi olmuyor zaten verdikleri de saat ücreti max:2 lira civarı.
Diğerlerine sonuna kadar katılıyorum özellikle 'üniversite demek sadece diploma değildir' evet kesinlikle öyle arkadaşlar kapağı atma zihniyetinden ziyade kendinizi nasıl daha fazla geliştirebilirsiniz, gideceğiniz yer buna ne kadar müsaittir bunu düşünün derim, yoksa 4 yılınızı çöpe atmış olursunuz. Sevgiler...

Adsız dedi ki...

çok beğendim.

Judy Abbott dedi ki...

Benim tavsiyem üni'deki öğrenci kulüplerine katılarak organizasyonlar düzenlemek, düzenlenen aktivitelere katılmak ve bol bol eğlenmek olacak. Ben Marmara Üni. mezunuyum, yıllarca Management Club'da çalıştım, üni'nin çok eğlenceli ve dolu dolu geçmesini sağladı kulübümle yaşadığım maceralar. Ne bileyim ilk kez yurtdışına çıktım kulüp sayesinde, meşhurları okula davet edip sohbet toplantıları düzenledim, beraber yedik, içtik sarhoş olup yerlerde yuvarlandık... Üniyi okuldan çıkartıp olması gereken hale getirdi benim için Management Club. Fırsatınız varsa öğrenci kulüplerine aktif olarak katılın diyorum o yüzden:)

İrma dedi ki...

bende ailenin yanında ünv okumuş biri olarak gençlere tavsiyem hemen evden uzaklaşın:)
liseye devam ettim ve bitti gibi hissediyorum başka da birşey yok maalesef

Adsız dedi ki...

Çok teşekkürler Pippi.Gerçekten çok işime yaradı.Bir ÖSS mağduru olarak...

pippi haşmet dedi ki...

Nina, ben de diyorum ki okulun uzaması çok da dert değil, tecrübe hepsinden önemli.
Üniversite yılları çok özel yıllar, bir sene uzaması olumsuz değil aksine olumlu gibi geliyor bana. Öğrenciyken her işte çalışılıyor da mezun olduktan sonra olmuyor bir daha.
Ne iş olsa yapılması da iyidir. Tabii öncelik kendi alanıyla ilgili bir iş.

pippi haşmet dedi ki...

x-coach, teşekkür ederim :)

pippi haşmet dedi ki...

Judy Abbott, evet evet çok güzel. Benim okulda öyle şeyler olmadığı için atlamışım bu noktayı. Kesinlikle öğrenci kuluplerine katılmalı insan. Ne olursa olsun aktivitelere katılmalı.
Hem sadece eğlence ve çevre değil ayrıca özgeçmiş için de çok yararlı oluyor onlar.

pippi haşmet dedi ki...

İrma, kesinlikle. Hiçbir farkı olmuyor liseden. Bir an önce evden uzaklaşmak lazım.

Silent Traveller dedi ki...

Doğru tespitler. Üniversiteye gittiğimde ailemden yeni ayrılmıştım. Yaşadığım şehirde de istediğim bölüm vardı. Ama tercih sıralamasında daha aşağılardaydı. İlk yılımda yüksek puan alıp da gurbete çıktım diye dövündüm. Ama sonra anladım. Aileden ayrı okumak büyük bir lütuf. Ortalamanın üstünde bir aşçı oldum. Kaldığımız evde tüm yemekleri ben yapıyordum. İlk başlarda arkadaşları kobay niyetine kullanıyordum. Sonradan arkadaşın biri bana babasının işlettiği restoranda iş teklif etti. Şimdi evliyim. Eşim çalışıyor. Yemekler bana ait o temizliğe bakıyor. Kayınpederim. Profesyonel aşçı, o bile yaptığım yemekleri beğeniyor. Eğer kendimi 10 katlı bir binaya benzetsem bunun 8 katı ailemden uzakta okurken inşa edildi. Canım üniversitem, canım üniversite şehrim, Eskişehir !!!!