4 Haziran 2010

Gündem Hakkında. - Kürt Sorunu, Açılım, PKK Engeli ve Çözüm Önerileri


İki konuyu birleştirmek istemedim bu nedenle buradan devam ediyorum.
Abir'i unutmamak lazım. Abir'i unutmazsan, İsrail uluslararası sularda bir gemiye saldırıp içindeki silahsız insanları vurduğunda ABD'den olumlu bir şeyler beklemeyi düşünmezsin en azından. 

Obama'yı ne sanıyor bu insanlar anlamıyorum. Obama, evet ABD için önemli bir adam, -ki bu aralar çoğu ABD vatandaşı bundan bile şüpheli- ama bizim için değil. Yuvarlak cümlelerle kimseyi kırmamaya çalışıp gizli gizli aynı politikaları devam ettiren, istemese bile ettirmek zorunda bırakılan/bırakılacak ve "Durun, bu yanlış" diyemeyecek bir adam. Daha fazlası değil. Başkan sadece vitrin. İç işlerinde bir şeyler yapabilir ama dış işlerinde devlet politikasının haricinde ne yapabilir, ne yapabiliyor, ne yapabilecek.? Dünyayı falan kurtarmayacak, hâlâ ümidi olanlar varsa özellikle belirteyim.

İsrail'e gelince..
İsrailliler şöyle, Museviler böyle demeyeceğim. Genellenecek bir durum yok. Ama politikası tam bir facia.. Gazze saldırısı, işgali, zamanlaması, bombaladığı yerler.. Adamlar okulları bombalıyor, fosfor bombası kullanıyor. Bakınız:
Beyaz Fosfor Bombası
"Fosfor dumanının teneffüs edilmesi ciğerlerde ani yaralar oluşmasına ve teneffüs eden kişinin havasızlıktan boğulmasına yol açmaktadır. Hemen sonraki aşamada insan vücudu içten dışa doğru yanmaktadır. Çoğu kez, beyaz fosforla yanan kişinin elbiselerinde fazla iz meydana gelmemekte, yanma reaksiyonu vücut içinden cilde kadar sürmektedir. Beyaz fosfor kullanımı sonrasında çekilen fotoğraflar, kemiklerine kadar yanmış, ancak elbiseleri pürüzsüz kurbanlar bulunduğunu ortaya koymuştur. Yanma reaksiyonu bir kez başladığında durdurulamamaktadır."
Aynı İsrail, "Birleşmiş Milletler Filistinli Göçmenlere Yardım Ajansı"'nı bombalayıp, bu olayın "tamamen teknik bir arıza"dan kaynaklandığını açıklamıştı. Kimse de sesini çıkaramadı. Çıkaramıyor. Küçüktü kıyamadım, büyüdü yenemedim hesabı sanırım. Ya da dünya çoktan İsrailli oldu da haberimiz yok, bilemiyorum. 

Mavi Marmara, İHH ve Dahası

Bir şey daha vardı söylemek istediğim. Eğer Mavi Marmara, İsrail'in sınır gördüğü yeri geçmiş olsaydı, o zaman bu kadar çok tepki göstermezdim. Alıp tutuklama hakkı olabilir belki bu durumda. Elbette şiddete başvurmadan. 
Ama sen bunu uluslararası sularda yapıp sonra da tutup önüne gelene ateş edersen...
Bir de "Bunlar bana misketle, sopayla saldırdı alleeee" dersen haksız durumda olduğun gibi bir de komik duruma düşersin. 

21.yy'dayız, güya herkes savaş karşıtı. Sorsan bütün liderler barıştan bahsediyor. Hatta öyle ki, güzellik yarışmasına katılan hanım kızlar yanlarında halt etmiş.. Eee madem hepiniz barış istiyorsunuz, şu hal nedir öyleyse.? Cümle alem ikiyüzlü, arkadaş. 

Bir de Fethullah Gülen var:
Bu eylem, anarşist bir eylem olduğundan sanırım adamcağız isyan etmiş. 
Ne diyeyim, alemin ikiyüzlüsünü görün diye söyleyeyim dedim..

Eğer ben bu olaya tepki göstermeyip aman dinci onlar, kesin Hamas'a yardım götürüyorlardı deyip sırtımı dönseydim ben de ikiyüzlü olurdum.
Ki ben hâlâ bundan emin olmayan biriyim. İHH hakkında çok olumlu ya da tümüyle olumsuz fikirleri olan biri değildim. Hâlâ da öyle değilim. Adamlar ne yaparlarsa yapsınlar haklılar demem asla. Ben Hamas'a yardım götürme ihtimallerini de düşünerek yaptım ne yaptıysam. Dediğim gibi eğer bu olay işgalci İsrail'in sözde sınır kabul ettiği yerde olmuş olsaydı ve tutuklamalar şiddete başvurmadan yapılmış olsaydı sadece daha önceden yaptığım gibi Gazze işgalini ve İsrail'in saçma politikasını eleştirirdim. Benim derdim, yardım gemilerine müdahale şekli. İkiyüzlü bir insan değilim. Herhangi bir ülke ayan beyan PKK'ya yardım getirmeye kalksa -ki PKK ile Hamas'ı aynı kefeye koymak doğru sayılmaz sanırım- ve Türk ordusu da İsrail'in yapmış olduğu şeyi yardım getirenlere yapmış olsa, yine kimsenin ne dediğine aldırmaz "Bu yanlış" diye bağıran iki üç kişiden biri olurdum.
--

PKK, Kürt Sorunu(!), Kürt Sorununa Çözüm

Hazır PKK demişken, onlara da ne zamandır sakladığım iki çift lafım var.
Bugüne kadar hiçbir zaman arkadaşlarımın ne olduğuyla ilgilenen biri olmadım. Kürt olsun Terazi burcu olsun mavi gözlü olsun şişman olsun kısa boylu olsun... Umurumda bile olmadı hiç. Bu nedenle insanların birbirlerini Kürt, Laz bilmem ne diye ayırmalarından nefret ediyorum. Ben Kürt'üm beni sevin diyeni de sevmem, Ben Türk'üm bana saygı duyun diyeni de sevmem. 
Türkiye'nin cumhuriyetin ilk yıllarında yaptığı yanlışlar var bu konuda. Türkiyelilik tanımı yerine Türk tanımını kullanmak gibi.. Atatürk milliyetçiliği bunu ayırt etmiyor, herkesin eşit görüldüğünü özellikle belirtiyor. Aslında bahsedilen tanım Türkiyelilik tanımı olmasına rağmen ismi Türk oluyor. 


Çocukken herkesin aynı olduğunu sanırdım, büyüdükçe insanların kendilerine farklı farklı tanımlamalar yaptığını görmeye başladım. Bu beni çok şeyden soğuttu.

Sen mavi gözlü bir insansan her gün ela gözlülerle beraber, iyi ki ela gözlüyüz, ne mutlu ela gözlü olanlara der misin? Ben demem.. Desem bile bu bana bir süre sonra kullanılmışlık hissi verir ve ela gözlülerden nefret etmeye başlayabilirim.

Bir zamanlar ülkenin sadece doğusunda imkan yok zanneden bilgisiz insanlardan biriydim ama geçen sene görev yaptığım köyü gördükten sonra halt ettiğimi anladım.
Gerçekten yanılmışım. Bu sorun sadece doğunun sorunu değil, ülkenin sorunu imiş. 
İşsiz insanlar, okula montsuz, kabansız, yalın ayak gelen öğrenciler, okutulmayan kız çocukları, okuldan alınıp erkenden askere gönderilip ardından iş bulması için büyük şehire gönderilen erkek çocuklar, çocuklarının sayısını bilmeyen aileler, çekmeyen telefonlar, bilgisayar görmemiş bilmemiş insanlar.. Hepsini batıda gördüm ben. Bu ülkenin batısında gördüm evet. Tek fark dildi. Türkçe konuşan ama doğudaki yaşamdan farklı yaşamayan insanlar..
Doğudaki vatandaşların çoğu bunun Türkiye gerçeği olduğunu kabul ediyorlar ama bazı art niyetliler inatla "Hayır, sizi sevmiyorlar, bu yüzden buraya kimse yatırım yapmıyor, bu yüzden böylesiniz" diyorlar. Hükümetler, çok geç kaldılar bunları düzeltmek için. AKP'nin açılım politikasının mahiyetine tam olarak idrak edememiş olsam da şöyle bir baktığımda iyi şeyler de görüyorum. Şivan Perver ile bir bakanın yan yana oturabileceği aklımın ucundan geçmezdi mesela ama oldu. Bunları görüp takdir etmek de lazım. AKP, şu an iktidardaki parti,  açılımı ekonomik anlamda da tamamlayıcı bir şeyler yapmalı. Bazıları "Size ekmek verip çenenizi kapatmaya çalışıyorlar" diyerek milleti galeyana getirmekten vazgeçmeyecek elbette ama gerçeğin bu olmadığını da göstermek lazım.

Greenpeace, eli kanlı bir örgüt olsa Greenpeace düşmanı bir insan olurdum. Amacı umurumda olmazdı. 
Bu nedenle kimse PKK'nın özgürlükçü bilmem neci bir örgüt olduğu masalını anlatmasın bana.  
PKK'nın bu zamana dek yakalayamadığı kadar büyük bir fırsat sunuldu önüne. Nâzım hâlâ ülkesine getirilememişken, PKKlılar güle oynaya çiçeklerle giriş yaptılar ülkeye. Hatta bazıları mecliste, hepimiz biliyoruz. Yoo, buna karşı değilim aksine çok memnunum hatta provokatör olduğunu görüyor olmasam ve barış isteğinin samimi olduğuna kanaat getirsem sonuna kadar desteklerim BDP'yi.
Ancak çok inanarak söylüyorum. "Kürt sorunu" denilen sorunun çözümünün önündeki en büyük engel PKK ve onun siyasi partisi BDP'dir. 

Ellerine mikrofon alır almaz, iki laflarından biri barış olan insanların, hükümete doğruyu yanlışı gösterip ona rehberlik etmek yerine hâlâ kanlı saldırılar yapmasındaki amacı çözmüş değilim. 
Kürt halkını gerçekten tanıyorsam kalkıp da hadi devlet kuralım demeyeceklerini de biliyorum. Bütün olup Türkiye hükümetlerini düzeltmek yerine yine aslında bambaşka bir devletin himayesine girmek niye?
Üstelik bu kurulan devlet gördüğüm kadarıyla Türkiye'de yaşayan Kürt halkına yarar sağlayacak bir devlet de olmayacak. Yani durum onlar için şimdikinden farklı olmayacak. Aksine kötü bile olabilir.

Yani demem o ki, Kürt sorunu denilen şey evet maalesef bazı insanların kafalarındaki saçma ön yargılarını yıkıp atamamalarından kaynaklanıyor olabilir. 
İki Dil Bir Bavul'da bir sahne vardı. Öğretmen, bir eve misafir oluyor. Ev sahibi adam, geçmişte başından geçen bir olayı anlatıyordu. Adam, hatırlamıyorum şimdi ne için olduğunu ama bir şey için evrak doldurmuş ve bildiği yabancı diller bölümüne Türkçe yazmış. Ana dilinin Kürtçe olduğunu söylemiş. Kadın da, "Kürtçe dil mi?" diye dalga geçmiş. 
Ben böyle bir şeyi kimseye asla yapmadığım gibi etrafımda yapan kimse de görmedim, bu nedenle açıkçası yadırgıyorum bu durumu. Yine de ben görmedim diye bunlar yokmuş gibi davranamam. Demek ki, gerçekten Kürt sorunu var. Ki çok eskilere gitmeden biraz da magazinel bir habere bakalım. Ahmet Kaya'ya çatal-bıçak fırlatıldı, kendi dilinde şarkı söylemek istediği için. Kimlerin fırlattığının önemi yok, birkaç isimden çok daha ciddi bir sorundu çünkü bu. O zamanlar sorundu. O zamanlar neden böyleydi bilmiyorum ama şimdi böyle olmasını istemiyorum. Nitekim ne güzel şeyler oluyor. Ben evde Kürtçe şarkılar dinliyorum. Kürtçe bilen bir arkadaşım olsa da Kürtçe öğrensem diyorum. 

PKK, barış palavraları atıp ardından da kanlı eylemlere devam eden ve Kürt halkını kalleşçe arkadan vuran bir örgüttür. Fikrim bu.
Köyleri basıp önüne gelen herkesi kurşuna dizen bir örgüttü bu, unutmadık.! Öğretmenleri öldürdü, çocukları öldürdü, beşikteki bebekleri öldürdü. Ne için yaptı bunları, barış için mi?

Şu an kaç kişi Abdullah Öcalan'ın yerinde olmak isterdi acaba? Yaptıklarını bir kenara bırakıp sadece şu an bulunduğu ortamı düşünecek olursak...
Onun sahip olduğu imkanlara sahip olmayan nice insan var bu ülkede. İnsanlara yanlış mesaj veriliyor, dürüst namuslu olursan aç kalırsın ama terörist olursan rahat edersin deniliyor. Bu da malumdur ki hiç hoş değil. -Elbette eziyet edilmesin, ona da işkence yapılsa onun için de sesimi çıkarırdım. Ama diğer mahkumlara da ona gösterildiği gibi ihtimam gösterilsin hiç değilse, onların eksiği ne ki-
Adam, Deniz Baykal'ın malum kaseti hakkında bile yorum yaptı. Şaka gibi ama değil. 
Sonra da ne dedi.? "31 Mayıs itibarıyla her şeye hazır olun çünkü ben çekiliyorum aradan". Kim bilir ne haltlar dönüyor bizim bilmediğimiz, kim bilir ne haltlar dönüyor ki adam alenen PKK'yı oradan bile yönettiğini söylüyor ama kimseden ses çıkmıyor. Rezil bir durum..

Ölen askerlerden PKK kadar, şimdiye kadar gelmiş geçmiş hükümetler de sorumludur. Onlar da suçludur. Aslında hepimiz suçluyuz. 
Kürtler şöyledir böyledir diyerek, halkı galeyana getirmeye çalışanların ekmeğine yağ sürenler.. Siz de suçlusunuz. Doğuda çalışmam ben deyip bir iki sene içinde batıya geçmek isteyenler özellikle öğretmenler, siz de suçlusunuz. Kalıp düzeltmek yerine, kaçıp rahat etmeyi tercih ettiniz. Siz eğer, gittiğiniz yerden hemen dönmeyip orada kalmak isteseniz, belki de böyle olmayacaktı. Emek verecektiniz, yorulacaktınız ama bugün ölen bir 19'luk delikanlının hayatını kurtaracaktınız. 
Oturduğunuz yerden şehitler şehitler deyip ağlamakla çözülmüyor sorunlar. PKK'ya lanet yağdırmakla da çözülmüyor, çözülmeyecek. 
Hepimiz elimizi taşın altına koyamıyor olabiliriz belki ama en azından cesaret edip elini taşın altına koyanlara destek versek.. Evet bu da bir şeydir.
Hepimizin suçuı var. Oraya gidip yine bir iki sene içinde dönen doktorlar.. Doğum kontrolünü bile anlatmaktan aciz doktorlar.. Biliyorum nelerle karşılaşabileceğinizi, tahmin edebiliyorum. Zor, görüyorum. Ama imkansız değil. Neden yapmadınız?
Lafa gelince herkes milliyetçi, herkes barışçı, herkes şöyle herkes böyle. Ama olmuyor değil mi? Bir şeyler yapmadan olmuyor. 


AKP, sevdiğim bir parti değil. Ama iktidarda ve bir şeyler yapmaya çalışıyor Kürt Sorunu (!) hakkında. İkiyüzlü olduğunu sanmıyorum "açılım" konusunda. Açılım diye bir tabirin olması bile aslında "Kürt Sorunu"nun varlığını onaylıyor ve bu gerçeği kabul etmemizi gerekli kılıyor. AK Parti'yi bu konuda destekliyorum. 
Kürt halkının, Türkiye halkı dışında görülmediğinin halka anlatılması lazım. İmkanların zorlanması lazım ve bir şekilde oralara da yatırım yapılması lazım. Oraya gidip iki sene oradan ayrılmaların önüne geçilmesi lazım. Giden oralarda görev yapan insanlara bir dönem fazladan ücret ödeniyordu bilemiyorum hâlâ devam ediyor mu bu ama etmiyorsa etmeli, ücret yeterli değilse artırılmalı. 
Doğuya yatırım yapacak kişilere büyük vergi indirimi uygulanmalı. 
Kürt halkının, Türkiye halkından ayrı düşünülmediğini somut olarak da göstermek lazım. Bunların dışında, kültürel faaliyetlere önem verilmeli. Festivaller, şiir günleri, sinema günleri düzenlenmeli.
Her eve kitap yardımı yapılmalı. Günlük gazeteler gönderilmeli. 
Bunların dışında yurt genelinde özellikle de televizyonda Kürtlerin yanlış olan kültürlerinden doğan sorunları işleyen diziler yerine güzel ananelerini anlatan diziler, filmler gösterilmeli.
Evet töre var ama Kürtlere has bir şey olarak gösteremeyiz. Ülkenin herhangi bir yerinde de olabilirdi bu. Düzeltmeye çalışırken bu sorunu Kürtlere mal etmemeye de özen göstermeliyiz.


Kabul etmemiz gereken bir gerçek daha var: aşiret liderleri. Büyük aşiretlerin liderleri, düzenlerinin bozulmasını istemedikleri için, halka yapılacak eğitim ve diğer konulardaki hizmetlerin önünü kesmeye çalışıyorlar.
Açıkçası bunun için ne yapılabilir tam emin değilim maalesef. Vergi indirimi demiştim ya hani, belki bu da bir çözüm olabilir. 
Kürt halkı memnun edilirse görülecektir ki "PKK aslında Kürt halkının iyiliği için, barış için çaba sarf eden bir örgüt değil. Aksine bu saçma durumu silahla kana bulayan, her zaman savaş yanlısı olmuş bir örgüt." Bunu biz görebiliyoruz ama önemli olan Kürt halkının görmesi. Eğer bu sağlanırsa PKK, halktan maddi ve manevi destek göremeyecek ve yalnız kalacaktır. Yeni üyeler katılmadığı için de bir zaman sonra bitecektir. Bitme sürecinde eylemleri hız kazansa bile sonunda pes etmek zorunda kalacaktır.


Zor ve uzun bir süreç ama imkansız değil.


Velhasılı kelam bir şeyleri düzeltmek istiyorum ama gördüğüm yanlışları insanlara kabul ettiremiyorum ve yine yanlışlar düzeltildiği takdirde görebileceğimiz güzellikleri de.. 


Karman çorman.
Sanırım herkesin kafasının bu kadar karışık olma sebebi, bizden saklanan şeyler. Çok şey saklanıyor halktan. Bu nedenle de her kafadan bir ses çıkıyor. 
Demek ki bildiğimiz takdirde şu kargaşadan daha büyük bir kargaşa yaşanacak ki, doğru dürüst açıklamalar yapılmıyor, saklanmaya devam ediyor bazı şeyler.


20 sene sonrasını çok merak ediyorum.
Bakalım dünya o kadar dayanabilecek mi insanlığa?


http://pippihasmet.blogspot.com/2010/06/insan-seviyorum-bu-yuzden-her-sey-bana.html

1 yorum:

PAPATYA PRENSES dedi ki...

ihh'ya üye değilim. savunucusu da değilim.

yapar kim olursa olsun insanlık yararına birşeyse desteklerim.

bu hareketi başlatan ihh değildir. herkes bunu görmezden geliyor. şuan ismini hatırlayamadığım fakat netten bakıp öğrenebileceğim yabancı bir kuruluş gazzeye yardım götürme hareketini başlatan. ve türkiye ayağı içinde ihh dan destek istediler.

doğuya giden yardımın haddi hesabı yok. onlar ekmek elden su gölden yaşamaya alışmışlar. ağızlarda devlet bizi sevmiyor cümlesi, başka şey yok.

obama dediğin gibi ortalığı biraz yatıştırmak için ucu kapalı söz de hoş görülü cümleler kuruyor. hepsi o kadar. ileri gitmez. hiç yoktan iyidir demeli mi bilmem..

dönen haltlar çok,hemde çok. ne yaşımız yeter ne boyumuz. kim bilir bir gün hepsi düzelir............