6 Mayıs 2010

İçten Dışa Sesler

Ben aslında çok şey istemişim.
Anlatacak çok şeyim var aslında ama hangisini anlatayım, nasıl toparlayayım içimdekileri de hepsini birden dökeyim bilmiyorum bilmiyorum bilmiyorum.
Çocukken öğretmencilik oynardım kendi kendime. Hayali öğrencilerim vardı, hepsine ders anlatırdım. Sonra 4. sınıfa geldim. Psikolog olmaya karar verdim. Yıllarca bunu sayıkladım ta ki lisede son sınıfa gelene kadar. Kardeşim hukuk okumaya karar verdi. "Babam memur" dedim, "İkimizi birden okutamaz, hem memur çocuğuyum psikolog olsam nasıl istediğim gibi çalışacağım ki para yok pul yok".  Kimse de bana yol göstermedi, kimse "Hayallerinin peşinden git, kimse için vazgeçme hayallerinden" demedi. Cahildim, küçüktüm. Vazgeçtim. İkinci dileğime geri döndüm. Başkaları yüzünden belki ama başkaları için. Ne annem ne kardeşim için seçtim bunu, sadece benim gibi çocuklar için, memur çocukları için, işçi çocukları için, çiftçi çocukları için.. Öğretmen olmalıyım dedim, bir köye gitmeliyim, bütün köyü eğitmeliyim, küçük bir ilçeye gitmeliyim, oradaki öğrencilere yol göstermeliyim, onlara hayallerin öneminden bahsetmeliyim, kız çocuklarını okumaya teşvik etmeliyim, onlar da okumalı, öğrenmeli, büyümeli, başkalarına yardım edebilmeli, öğrendiklerini öğretebilmeli...
Ne dershaneye gittim ne de bir sürü kaynak aldırdım. Nasıl kazandığımı ben bile bilmiyorum ama kazandım ben o sınavı.
Psikolojiden vazgeçip Türkçe öğretmenliğini seçtim. Ailem şehir dışına gitmeme izin vermedi. Mücadele ettim ama karşıma öyle şeylerle geldiler ki başka çarem kalmadı. "Sen gidersen kardeşini okutamayız, baban memur maaşıyla ikinizi birden okutamaz." Mecbur kaldım, kendi şehrimde okumaya başladım. 
Kardeşim de iki sene sonra hukuk okumaya başladı, İstanbul'da..
Okulum bitti. Diplomayı aldım, aldım da ne oldu.?
Hayallerim vardı, planlarım vardı. Öğrencilerim olacaktı. Olmadı.
KPSS dediler, kazanmalısın dediler. 6 senedir görmediğin derslerden sınava gireceksin dediler. Girdim. Olmadı. Yemeden içmeden kesildim. 3 ay ölü gibi gezdim.
Parasızlık, evden dışarı çıkamama, işe yaramadığım hissi... 
Bir iş buldum ama 2 ay çalışabildim. Herkes "Aptalsın, iş bulmuşsun işte çalışsana" dese de, olmadı. Evraklar arasında dolaşıp internet özürlü müdürlerin msn'lerini açarken aklımda öğrencilerim vardı. Bir yerlerde öğretmen bekleyen çocuklar vardı ama ben buradaydım, birilerinin telefonlarına bakmakla meşguldüm. Bunun için mi okudum ben dedim. Sınava çalışmak için iş yerinden ayrıldım. Tekrar çalıştım sınavı kazanmak için. 
Yine olmadı.
Diğer KPSS mağduru arkadaşları sattım belki ama delirmek üzereydim. Ücretli öğretmenliği kabul etmek zorunda kaldım. 
Bir dönem boyunca bir köyde çalıştım. Şartları umurumda bile değildi. Hatta işe yaradığım için her gün şükrediyordum. 
Türkçe öğretmenliği okumuştum ama ilkokul 2. sınıfın dersine giriyordum. 5 tane öğrencim vardı birbirinden zeki. İlk derste "Öğretmenim, sizin gelmenizi çok bekledik biz" dediler. Gözlerim doldu, içimden "Ben de size gelmeyi çok bekledim" dedim ama duymadılar. Bir dönem boyunca onları o kadar güzellikle donattım ki ben bile yapabildiklerimi görüp şaşırdım. İkinci dönem onlardan ayrılacağımı bildiğim için bir dönem dolu dolu geçti ve çok geliştiler. 50-60 çocuk kitabı okudu sadece bir tanesi bile. Birbirlerine iyi davranmayı öğrendiler, empatiyi öğrendiler, insanları yaftalamamayı öğrendiler, herkesi kardeş gibi sevmeyi öğrendiler.. Şiir yazdılar, beste yaptılar, resim çizdiler... 
Birinci dönem biter bitmez eve dönmek zorunda kaldım çünkü yerine geldiğim öğretmen dönmüştü.
İkinci dönem nasıl mı geçti? Berbat..
Evdeyim şimdi, öğrencilerim yok, kendimleyim, arkadaşım yok, yalnızım.
Dışarı çıkmak istiyorum, çıkamıyorum. Arkadaş yok, para yok üstüne on tanıdığa rastlayıp hepsinin yazık bakışları eşliğinde "Ne oldu KPSS, atanamadın mı sen?" sorusu var.. Eve hapsoldum işte.
40 bin yeni öğretmen alacaklarmış değil mi? Sözleşmelileri öğretmenden saymadıkları için herhalde "yeni öğretmen" diye bildiriyorlar. Sağ olsunlar. Bu 40 binin içinde şu an sözleşmeli olarak çalışan kadroya geçecek binlerden bahsetmedikleri için "yeni öğretmen" ifadesi saçmalık.
--
En çok da şu an derslerine "öğretmen" yerine "başka bir şey" giren öğrencilere üzülüyorum. Onlar gerçek öğretmene muhtaç biz de öğrenciye ama devlet bilerek ve isteyerek atamaları erteliyor. Ne zamana kadar erteleyecek bilmiyorum. 
Durumun özeti şu, 1 kadrolu öğretmen maaşına 3 ücretli ya da 2 vekil çalıştırılıyor. Bu ücretlilerin ne mezunu oldukları da önemli değil onlar için. Dersler boş geçmesin yeter ki, kimin doldurduğu önemli değil..
Her gün lanet ediyorum şu duruma sebep olanlara.. 
Derslerine imam giren öğrenciler var ve biz, her şartta her yere gidebileceğini söyleyen biz evde intihara terk edildik.
Evet intihara terk edildik. Şimdiye kadar 20'den fazla öğretmen adayı atanamadığı için bunalıma girip intihar etti. Kimsenin umurunda mı, hayır. 
Terör örgütü üyesi olsak bize çiçek verecek çok ama amacımız eğitim vermek ya hani, ondan işte bu çilemiz.

25 yaşımdayım. 25 yaşımdayım ve hiçbir şeyim..
Bir iş kurmak istesem param yok, bir işe girmek istesem aklımda öğrencilerim var. Dershanede çalışmak istesem, amacım para kazanmak değil ki. Sadece parası olanın gidebileceği okullarda, dershanelerde ne işim var benim.?

Ondan sonra neden böylesin, neden gülmüyor yüzün?
Nasıl güleyim, nasıl gülsün yüzüm..?

Tek derdim dünya, başkaları.. Öğretmenlik yapamıyorum ama birilerine bir şeyler öğretmeye çalışıyorum yine de haddim olmayarak belki de.. Dünyayı koruyun diyorum, yeşili sevin diyorum, insanı sevin, kimse fikirleri yüzünden öldürülmesin, işkence görmesin.. "Çocuklar Gülsün Diye" öğretmen olmak istiyorum, ortak derdi paylaştığım arkadaşlarım gibi ama kimse ciddiye almıyor bizi, NEDEN?

Öyle bir hale geldim ki, -utanarak söylüyorum bunu- hangi siyasetçi eğitim reformu yapacağım dese onu destekleyeceğim. Diğer sorunlar eğitim reformu olmadan anlamsız çünkü. 

Ak vekiller, malum maddeyi değiştirince sevindiler ya hani, "Sevinmek böyle bir şeymiş vay arkadaş, atansam böyle sevineceğim demek ki" dedim.. 
Sevinmeyi unuttum, mutlu olmayı unuttum ben..
Her şey karanlık. 
"Umudunu kaybetme" diyenler var etrafımda.. Gülüyorum onlar bunu söylerken. Ben umudumu kaybedeli çok oldu ve umuttan çok daha fazlasına ihtiyacım var artık. 
Çok daha fazlasına..
---

Üniversite okuma isteğiyle sınavlara girilen şu dönemde o güzide sınava girecek arkadaşlara tavsiyem şudur ki:
10 sene sonrasını görerek tercih yapın. Aileniz istediği için, ekonomik zorlukları düşünerek, sevgilinizin yanına gitmek için, arkadaşınıza yakın olmak için değil; siz istediğiniz için olsun ne olursa.. 
Ailenizden uzağa gidin, diğer dünyayı görün, belki bir daha hiçbir zaman öyle bir imkanınız olamayacak, bunu değerlendirin.
Üniversite hayatınız sadece derslere girmekten ibaret olmasın, mezun olunca kullanacağınız fırsatlar yaratın, kendinizi eğitin, iyi insanlarla tanışın, hem çalışıp hem okuyun, iş deneyimi kazanın. 
Yapın bunları..
Okul bittikten sonra, devlete ya da ailenize muhtaç olmamak için. Kimseye muhtaç olmamak için.. 
Yapın bunları yapın da benim gibi olmayın.

5 yorum:

kremkaramel dedi ki...

Oof of of! En yakıcı yazın olmuş!
Çünkü baştanayağı sensin bu!
Çok beylik laf ama: duruşun var burada.
"Ben de sizi bekledim" kısmında gözlerim doldu ama sonuna kadar direndim. Direndim ve niye muhalif olduğunu, niye pippinden aşağısını da önemsediğini, niye imlâna bu kadar dikkat ettiğini anladım. Empati yapmamak mümkün değil.
Ve güzel saptama ve tavsiyene de sonuna kadar katılıyor, üniversitede okuyan herkese aynı şeyleri söylüyorum:
*ailenizden uzakta okuyun
*heybenizi doldurun diye
eline sağlık...

pippi haşmet dedi ki...

Teşekkür ederim kremkaramel..
Daha buraya tam alışamadım, tereddüt ediyorum bazı şeyleri yazmakta. Alıştığım zaman daha "ben" olacak.

off iki gündür ruh gibiyim yine bunları düşünmekten. Bazen siktir ediyorum bırak sadece nefes al diyorum. Bazen de böyle "Senden bir halt olmaz, olmayacak boşuna yaşıyorsun" diyorum kendime.
Geçer mi biter mi bilmem ama izleri kalacağı kesin.

Adsız dedi ki...

yaş ve mesleki durum itibariyle (branşlar farklı olsa da) aynıyız.

ama umut açısından değiliz. ortada senden kaynaklanan sebepler yokken kendini suçlama, umutsuzluğa sürüklenme. elinden gelenin en iyisini yaptıktan sonra kafan rahat olsun. gerisi birilerinin saçmalıkları olur.

önünmüzde bir kpss daha var. umut hiç bitmez.

pippi haşmet dedi ki...

@rectoa
Güzel diyorsun da işte, keşke öyle olsa.
He olmuyor da ne oluyor, bir şey olduğu yok işte, önümüzdeki kpss'ye de çalışıyorum, ona da gireceğim. Elimden başka bir şey gelmiyor zaten.

ferdagokturkince dedi ki...

sana bi şey diyeyim mi? hep olsun bu içten dışa sesler... en samimi yazın bu olmuş.