22 Nisan 2010

Herhangi biriyle Hasbihâl 1

Bu etikette herhangi biriyle röportaj yapacağım ama bu, gerçekten herhangi biri. Adı yok, belki televizyon izleyicisi belki Greenpeace üyesi, belki doktor ama röportajımızı dondurma yerken dişinin kamaşmasıyla ilgili yapacağım. Belki bir erkek ama kadınların kuaförde harcadıkları zamanla ilgili konuşacağız, belki tercüman ama eltisiyle ettiği kavgaları anlatacak bilmiyorum zamanla göreceğiz. Bir de ek bilgi, soruları önceden hazırlayıp göndermiyorum, birebir görüşüyorum. Aslında röportajdan çok sohbet diyebiliriz buna. Muhtemelen uzun olduğu için okunmayacak ama olsun bakayım yayınladım gitti.

İlk konuğum, (konuk nedir ya, çok tv izledim ondan oldu işte neyse) babası alkol bağımlısı olan bir kadın. Yani elbette başka vasıfları da var ama bundan bahsetmek istedi.


-Selam faslını uzatıp "(gülüşmeler)" falan demeyeceğim biliyorsun az çok beni. Kendini tanıtmak için bir şeyler söyleyebilirsin ama..
-Merhaba, 25 yaşında, hâlâ ailesiyle yaşayan üstelik de işsiz bir kadınım.

-Girelim istersen hemen konuya. Baban ne zamandır alkol bağımlısı.?
-Ben doğmadan öncesinden beri desem.

-25 senedir bu durumla yaşıyorsun bu durumda. Alışmış olman gerekmiyor mu?
-Alıştım ama neye alıştığımı bilmiyorum. 

-Nasıl yani?
-Şöyle izah edeyim. Düşünün ki ilah bildiğiniz adamı yerden siz kaldırıyorsunuz her seferinde. Yollarda rezil oluyor, eve her gelişinde üstü toz toprak çamur. Muhtemelen bir yerlerde düşüyor. Bir de bu adamın kötü biri değil de aslında iyi biri olduğunu da düşünün. Yani size bir kere bile bu durumdayken bilerek zarar vermemiş olduğunu düşünün. Bunlara alışılmıyor maalesef.

-Peki sanırım anlatacak şeyler çok. O halde en baştan başlayalım senin çocukluğundan. Abuk dizilerdeki psikolog zırvaları gibi oldu ama idare et.
-Başlayalım bakalım. Ben ilk çocuğum ama ben doğduğumda babam evde değilmiş ve ertesi gün gelmiş eve sarhoş olarak. Beni istemediğinden ya da çok heyecanlandığından değil, yapmak istediği şey bu olduğu için belki de kendine engel olamadığı için. 2 sene sonra kardeşim de geldi, o gece de babam sızmış kalmış, sabah görmüş kardeşimi. Okul zamanı babamın bu durumuna çok üzülürdüm. İlkokulda okulun hizmetlisi alay eder gibi soru sormuştu bana hiç unutmam. "Kız, baban hâlâ içiyor mu?" Şimdi olsa "Sana ne be adam" der geçerim belki ama o zamanlar bunun utanılacak bir şey olduğunu sanıyordum. Bir de ailem yaşadığım yerin tanınmış ailelerinden olduğu için bu onlar için büyük bir sorundu ve evde her gece şiddetli tartışmalar oluyordu. Aslında tartışma da değil babaannemin, büyükbabamın, bazen annemin babama bağırışları. Bir keresinde babam sinirlenip üzerindeki yemeklerle beraber masayı fırlatmıştı. Gözümün önünde o sahne.

-Bir dakika, o zaman şiddet kullandı size karşı?
-Yok hayır, kim olsa yapardı sanırım bunu. Tahammül edilir gibi değildi çünkü ailenin onu dışlaması.

-Belki de bu yüzden içiyordu, olabilir mi?
-Olabilir zaten yaşım ilerledikçe aslında her şeyin sorumlusunun babaannem olduğunu anladım. Onun kuralcılığı, söylenmeleri babamı buna itiyordu.

-Babanla aran nasıldı peki?
-Babam eve normal geldiği günler kucağından indirmezdi bizi. Ama sorun şu ki, eve normal geldiği zaman yok denecek kadar azdı. Bize sürekli oyuncak ve ayakkabı alırdı ama bunun dışında çok yakın olamadık. Birkaç gün görmediğim bile olurdu. Ben uyuduktan sonra gelir, ben uyanmadan da işe giderdi. Sabahları öperdi beni ama bunu biliyorum çünkü çoğu zaman erken uyanır o öpücüğü beklerdim. Okul müsamerelerimize gelmez, beni yalnız bırakırdı, neyse ki büyükbabam vardı, okulun ilk günleri o gelirdi, müsamerelerimizin çıkışına o gelirdi. İzlemezdi sonuçta yaşlıydı ona göre değildi. Herkes ailesiyle gelirken ben yalnız kalırdım, çoğu rolde ben oynardım ama beni izlemeye kimse gelmedi hiç. Bir şey var aklımda.. Ben 2. sınıfa gidiyordum kardeşim de ana sınıfına ve o seneki müsamerede ikimiz de görev aldık. Babam geleceğini söylemişti çıkışa. İşimiz bitti, neredeyse kimsecikler kalmadı. Mecbur kaldık eve dönmeye. Ablayım ya, kardeşimin elinden tuttum kapkaranlık sokak nasıl korkuyorum ama belli etmiyorum. Kurbağa sesleri, köpek sesleri.. Eve geldiğimizde nedense herkes şaşırdı başkası bırakır sanmışlar. Babam odasında uyuyordu, alkollü gelmiş sızmış kalmış. Ben sanırım o gece büyüdüm. Ondan sonrası zaten hep benzer hikayelerle dolu.

-İlkokuldan sonra benzer bir şey olmadı mı?
-Oldu tabii bir sürü bir sürü.. Babam arabayla çıkar içer, kornaya basa basa gezerdi. Yaşadığı yere göre her konuda üstün bir adam bu bir de, anlamak imkansız. Normalken asla tasvip etmeyeceği şeyler yapıyordu. Birkaç defa kapıya polisler geldi, babamı alıp götürmek için. Babaannem kapıya çıkıp yalvardı polislere, ikna olup gittiler.

-Kavga falan mı etmişti?
-Yok babam kavgacı biri değildi, içtiğinde de asla sinirli olmaz aksine neşeli olurdu. Tabii karşınızda bayılmak üzere olan neşeli bir adamın olması sizin için pek de bir şey ifade etmiyor o ayrı.

-Başka ne gibi sıkıntılar oldu?
-Liseye gelelim mesela. Lisede beni servisten atmışlardı, okulumuzun dersleri geç bittiği için. Okul servisi olmayan minibüslerle gitmek zorunda kaldım. Babam da aynı güzergahtan geldiği için yarım saat bir saat aynı minibüste bulunuyorduk. Çoğu zaman minibüse içkili binerdi. Kafasını çarpar, aptal espriler yapar, beni herkesin içinde öper.. Böyle sayısız rezillik. Bir de herkese karşı onu savunmak zorunda kalmak tabii. Herkes bana ah zavallı kız diye bakarken ben başımı daha da dikleştirdim, ondan utanmamayı öğrendim. Çünkü o birçok insandan çok daha iyi yürekli, çok daha mükemmel bir adamdı. Lisede bir gün okuldan eve erken geldim, kitaplarım ağırlık yapmasın diye de babama vermiştim. Ödevlerim var kitaplarım defterlerim yok. Gece yarısıydı geldiğinde kapıyı bir açtım bütün defterlerim, kitaplarım yere saçılmış. Babam yok ortada. İndim bahçeye baktım sızmış kalmış. Annem sen kaldır dedi bana. Babam sarhoşken kimse ilgilenmiyordu onunla. Gittim kaldırdım o günden beri belimde sıkıntı var mesela. 100 kiloluk bir adamı nasıl kaldırdım inan bilmiyorum. Bir keresinde de düşüp burnunun üstünü kanatmıştı. Yatağa kadar taşıdık annemle ama annem gitti. Babama ağlaya ağlaya pansuman yaptım o uyurken. Bir keresinde de kolumu kırıyordu yanlışlıkla, sarhoştu yine her yer kar buz düşmeyelim diye kol kola girdik ama öyle enteresan bir şekilde tuttu ki kolumu anlatmam imkansız. Sonra ayağı kaydı azıcık ve haliyle kolumu çekti, kolumun kırılmasına ramak kala kurtuldum. Bir keresinde de atkıyı boğazıma dolayıp sıktı, boğuluyordum. Ama amacı sevmekti biliyorum.

-Onu çok seviyorsun anlayabiliyorum da sanki daha çok koruyor gibisin.
-Bilmiyorum gerçekten. Onu suçlamama izin vermiyor sevgim. Bir de malum aşk var babaya karşı. Senelerce onun gözüne girmek için çalıştım ben. Çok çok uğraştım dikkatini çekebilmek için ama kısmet olmadı. Belki okulu bitirip iş bulursam destek olurum dedim o da olmadı şu an onun bana değil ama benim ona karşı başım eğik.

-Onun da bir sürü hatası olmuş ama..
-Bir sürü evet çok çok hem de. İlgisizliği var en önemlisi o. Ayrıca alkole verdiği parayı bizden esirgedi çoğu zaman. Ben para isteyen bir çocuk değildim zaten ama okuldan para istediklerinde de vermezdi bazen. O yaşlarda bunlar çok önemli ve iz bırakıyor.

-Asla unutamam dediğin bir şey var mı tüm bunların dışında.?
-Var. Babam annemi dövdü. Böyle söyleyince çok saçma oldu neyse. Anlatayım mı?

-Elbette, eğer istersen, eminim merak eden vardır. 
-Merkezde halamda kalıyordum o ara. Bir öğretmenimin nişanı vardı yaşadığım ilçede. Ben de nişana gitmeye karar verdim. Babamın bindiği minibüse bindim. Minibüste az kişi vardı zaten arka beşliye oturdum ben babamın yanına. Babam çok içmiş, öyle ki minibüs hareket etti yol boyu uyudu babam, kimi zaman başını cama vurdu. Onu o halde görmek çok feciydi, gözlerimden yaş süzüldü. Eve geldiğimizde evde kimse yoktu herkes nişana gitmiş. Ben de babamın halini düşünerek gitmekten vazgeçtiğimi söyledim. Kabul etmedi. Sinirlenmesin diye tamam dedim. Sonra bindik arabaya, gittik. Nişan, öğretmenin nişanı olunca mekan öğretmenden geçilmiyordu, beni de severlerdi, beni görünce hemen yanlarına aldılar onlarla oturup konuşmaya başladım. Oyun havası falan çalarken birden içeri babam da girdi. Hayatta düğünde dernekte oynayan bir adam değil asla, ölsen yaptıramazsın hatta, ama arkadaşlarıyla beraber oynamaya başladı. İçkili olduğunu herkes anladı, fısıldaşmalar başladı. Öğretmenler bana acımaya başladı, bir tanesi alaycı bir şekilde "Babam içmiş yine" dedi. "Hı hı" dedim sadece ama o kadar sinirlenmiştim ki o öğretmene kalktım yerimden babamdan utanmadığımı herkese göstermem gerek diye düşündüm ve oynamaya başladım onunla birlikte. Türk filmlerinde gazozuna ilaç atılan kadını ortasına alan bir grup erkek kızın bayılmasını eğlenerek izlerler ya hani, aynı o sahneyi yaşadım. Babam ve arkadaşları etrafımda oynuyorlar, babam arada gelip öpüyor beni. Bir an bayılacağım sandım ve çıktım salondan. Oturdum merdivenlere ağlıyorum sessizce. Geri dönecektim aslında ama bütün bu olanları uzaktan izleyen annem ve babaannem de benim eve gittiğimi düşünerek toplanıp çıktılar. Babamın içki kullanmayan bir arkadaşı bizi arabasına aldı ve eve kadar götürdü. O zaman öğrendik olayın aslını. Babamı nişana gelen diğer arkadaşları salonda da içirmişti. Zaten sarhoş olan babam başka tür bir içkiyi de üstüne içince bu hale geldi. Ama aslında olay yeni başlıyordu. 
Arkadaşı bizi bıraktıktan sonra babamı eve getirmek üzere gitti. Yarım saat geçti geçmedi işte, babam eve geldi. Ben, annem, büyükbabam mutfaktaydık. İçeri girdi, büyükbabamla beni ite kaka dışarı çıkardı, neye uğradığımızı şaşırdık. Birden bir gürültü geldi mutfaktan, hemen içeri koştuk. İçeri girdiğimde annem yerdeydi, babam annemin saçından tutmuş sürüklüyordu nerdeyse. Büyükbabam ve ben zor aldık annemi elinden. Annem kaçtı. Babamı büyükbabama emanet edip annemin arkasından gittim. Kapıda kardeşimi gördüm, yüzü gözümün önünde şimdi bile. Gözleri fal taşı gibi açık, ağlıyor abla diye. "Merak etme dedim getireceğim onu bir şey yok, sen içerde bekle." Bahçeye kaçmış annem. Kaçabildiği tek yer evin bahçesi, ne garip değil mi? Babam elinde bıçakla bekliyor annemi içerde. Babaannem sakinleştirmeye çalışıyor babamı. Ben annemin yanındayım, "Boşanacağım" diyor. "Boşan anne tamam" diyorum ama ne dediğimi bilmeden, o da bilmiyor. Dudağı patlamış, mendille  kapattık. Kanlı bir mendil o, sakladım onu uzunca bir zaman sonra annem kendisi bulup atmış nedense. 
Sonra babam yattı, o yatınca annem eve girdi, bir garip oldu ev. O geceyi çok net hatırlamıyorum aslında ama annem yanımda yattı ve rüyamda babam annemle beni kovalıyordu. 
Sabah oldu, kalktım. Babam da kalktı aynı saatlerde. Islık çalıyor, şarkı mırıldanıyor. Günaydın dedi, cevap vermedim. Halamlar gelmiş. Acil durum toplantısı yapılacak, herkes çullanacak babama. Ben de uzaktan babamı izliyorum. Oturma odasının kapısına geldi, "Halanlar neden gelmiş" dedi, "Size sormak lazım baba bilmiyorum ben" dedim. Afalladı, tersliği anladı, içeri girse neyle karşılaşacağını bilmediği için olsa gerek kapıyı dinledi usulca. Sonra dış kapıya yöneldi, kapının önüne çıktı. Ben de arkasından gittim. Ağlıyordu. Evet hiçbir hatırlamıyordu dün geceye dair. "Ne yaptım ben?" dedi sadece, sarıldım ağladım. Bundan sonrasını da hatırlamıyorum. Ama annemin yüzünde duruyor o gecenin izi, ben de ne zaman o izi görsem bunların hepsini tek tek yaşıyorum yeniden. Ve ben kendimi suçluyorum. O gün oraya gitmeye karar vermemiş olsam ya da gittim madem oynamaya kalkmasam ya da kızıp dönmeye kalkmasam bunların hiçbiri olmayacaktı.

-Ne diyeceğimi bilemedim şimdi. Baban hiç alkolü bırakmayı denedi mi?
-Ben çocukken bir keresinde 6 ay içmemeyi başardı. Birkaç sefer daha denedi ama başarılı olamadı. Bir de geçen sene tövbe ettim dedi bir süre hiç içmedi ya da biz öyle sandık bilmiyorum ama şimdi 50 yaşında ve yine başladı. Böyle de devam edecek gibi görünüyor.

-Tedavi ettirmeyi düşünmediniz mi?
-Bozulunca tamire götürmek gibi değil ki, biz söyledik ama o istemedi doktoru, o istemeden bizim isteğimizle maalesef beceremedik bu işi. 

-Sen alkol kullanıyor musun?
-Babama yakın olmak için evet daha önce denedim. Rakı, bira, votka ve varsa içtim hatta babamla içiyorduk. O zamanlar gurur duyuyordum kendimle babam beni seviyor diye. Çünkü sadece o zamanlar gerçekten onun babam olduğunu hissettim. Beraber bir gece içip paylaştıklarımız tüm hayatım boyunca paylaştığımızdan daha ağır basıyor. Ama bir gün eve sarhoş geldiğimde annem anladı durumu, kaçamadım bu sefer ertesi gün çok ağladı. Benim annem sık ağlayan bir kadın değildir, çocuk gibi ağladı, perişan oldum ne yapayım anne nolur, yeter ki ağlama ne istersen yaparım dedim. O an git öldür kendini dese öldürebilirdim o kadar acı çektim. Yemin et, söz ver bir daha asla içmeyeceksin dedi. İstediğini yaptım, artık içmiyorum. Zaten son içişimde babam sağ olsun ne var ne yok karıştırıp içirdiği için artık içemediğimi de anladım. Kokusu bile midemi bulandırmaya yetiyor.

-Başka anlatmak istediğin söylemek istediğin herhangi bir şey var mı?
-Sadece bunları anlatma sebebimi eklemek istiyorum. Aa birileri bana acısın, vah vah desin diye değil sadece içimden atıp bundan da kurtulmak için anlattım, benim durumumdan çok daha kötü durumda olan aileler var. Ailesine her akşam şiddet uygulayan, ailesini terk eden pek çok baba var. Dediğim gibi amacım içimden atmaktı, bunları içimden atmama yardım ettiğin için teşekkür ederim. 
-Soru sormama izin verdiğin için ben teşekkür ederim.

Hiç yorum yok: