30 Haziran 2009

İşte Geldim Burdayım

Adettendir böyle zamanlarda bu başlık atılır.
Evet ben geldim. 2 hafta dedim iki haftayı geçti, ben bile hayret ediyorum nasıl durabildim yazmadan diye.
Nerden başlamalı nasıl anlatmalı.
Post bombardımanı şeklinde zaten önemli kısımları ayrı ayrı ele alacağım da burda bir özet geçeyim sevgilim blog.

Sınav malumunuz 27'sindeydi. Lakin ben bu sınavın 27'inde olduğunu bilmiyordum, 28'i zannediyordum burda da böyle duyurdum ama kimse de kızım salak mısın 27'sinde sınavın demedi. İki gün kala bir bakayım yanlış olmasın deyip sınav giriş belgeme baktım da öyle kurtuldum 1 senemi yiyecek hatadan.

Sınav öncesine bakalım. Bir ara kardeşim geldi bana moral verdi gitti. Güzide iki değerli insandan cici cici hediyeler aldım. Biri Papatya Prenses'tendi, arayıp bulamadığım için bana pazar filesi alıp uzun uğraşlar sonucu gönderdi. Sıkılmadan ulaştırmaya çalıştığı için teşekkür ediyorum kendisine. Çok sevindim benim de pazar filem var artık. Ivır Zıvır, blog yazıyordu ama sonra kapattı yine de beni unutmadı Gloom ve benim isimlerimizin yazılı olduğu ebru gönderdi bana. Hem de nasıl emekli bir şey anlatamam, elleriyle yapmış, lalelerinin kenarına isimlerimizi yazmış, çerçevesi, gönderme aşaması derken o kadar minnettar kaldım ki anlatmam imkansız. Bıkmadan usanmadan uğraştığı için ve hiç tanımadığı biri için bu kadar emek harcamaktan çekinmediği için çok çok teşekkür ediyorum.

Sınavdan iki gün önce, İşeyen Komşuoğlu beni motor gezisine çıkardı. Motordan inerken düştüm rezil oldum. Elim azıcık sıyrıldı.

MJ gitti. Ben de ölebilirim, bunun uzak ihtimal olmadığını gördüm.

Sınavdan önce çok çok farklı şeyler olmadı denemelerde 93'e kadar çıkmıştım sınav için de 85-90 arası bir şey olabilir ama yüksek ihtimalle olmaz diyordum nitekim olmayacak. Genel manada zaten düşer bu puanlar da bakalım artık.
Ben zaten bas bas bağırıyordum hep KPSS gereksiz, saçma diye de sorulara bakanların da benimle aynı fikirde olması biraz olsun içimi rahatlattı dilerim en kısa zamanda ülkemiz böyle bir saçmalıktan kurtulur. Liseden TM çıkışlıyım matematiğim iyidir ama süre sorunum oluyordu bu sefer iyi olan matematiğim bile kurtaramadı KPSS'yi. Matematik soruları zor geldi, vatandaşlık soruları saçma geldi geldi de geldi. Eğitim dersen hiç açmıyorum, popom uyuştu otur otur.. Kimler hazırlıyor bu soruları gerçekten tanışıp bir hayır dualarını almak isterdim. Elleri dert görmesin. Neyse..

Sınavdan sonra çıktım bir sigara yaktım. Sınav öncesinde kapıda elimi ısıran böceği andım baktım elimin üstü kızarmış şişmiş. Böceğin eşgalini tarif etmeye çalıştım kendime.

Arkadaş aradı, onunla buluştum. Yanında cici bir kız daha vardı azıcık oturduk. Gloom'un hava kararmadan evde ol tembihine uyarak yağmurun bardaktan boşanırcasına yağmasına aldırmadan attım kendimi sokağa. Yürüdüm yürüdüm. Eve geldiğimde hemen eriklere ve karpuzlara saldırdım, ishal olma korkusu olmadan yedim hepsini. Sonra da uyumuşum zaten. Mükemmel deliksiz bir uykuydu. Rahatsız uykularımdan sonra o uyku o kadar iyi geldi ki..

Sınavdan sonra gelemedim çünkü başka alemdeydim sanki. Ancak inebildim yeryüzüne.

Sınav öncesi, sınav sonrası beni merak eden, başarı dileklerini, dualarını eksik etmeyen tüm arkadaşlara yüzlerce kez teşekkür ediyorum.

Sınav öncesindeki dengesiz davranışlarıma sabreden, sorunları çabuk çabuk çözen sevgilime de tekrar tekrar teşekkür ediyorum.

İyi ki varsınız..

14 Haziran 2009

FW: Rezil Duman

Dumanın yeni albümündeki ' Rezil ' parçası İHLAS süresindeki ' lem yelid velem yuled ' ayetiyle ' lem yelid löp yutar ' şeklinde dalga geçiyor . Lütfen
tepkisiz kalma bu maili herkese göndererek bu 'REZİL'liği herkese duyur. ALLAH ahirette ' Ey kulum kitabımla dalga geçildi sen duyarsız

kaldın ' demesin...

***

Komiksin, neden, çünkü dalga geçti dediğin kişilerin dalga geçtikleri dalga geçiyor değerlerimizle ama sen tam da şarkıda bahsettiği gibi uyurgezersin. lem yelid der yani dinden imandan bahseder, löp yutar yani bir güzel de cukkayı doldurur. Haydi bakalım. İhlas süresi ne acep ?

Bir de Allah böyle der demiyorlar mı, ne desem bilemedim.

13 Haziran 2009

Dertliyim Dertli


Güne bugünün gazeteleriyle başlamak fena olmazdı ama henüz kimse beni o kadar ciddiye almıyor. Haberleri hep izliyorum ama dün bir tuhaftı. Üst üste üst üste sinirim zıpladı.


17 yaşında bir kız. Erkek arkadaşının yanına gidiyor. Peşinden ailesi geliyor ve kızın erkek arkadaşını dövüyorlar. Kızı da dövüyorlar sonra kız korkudan 6. kattan aşağı atlıyor/atılıyor. Şükür ki ölmüyor çünkü hesapları bitmedi daha değil mi? Koşun lan nefes alıyor. 5-6 yerinden bıçaklıyorlar. Genç kız hâlâ yaşıyor. Şu an, geçenlerde vatandaşını koruyamadığı için AİHM'den ceza alan ülkemiz koruyor genç kızı. Eğer yaşamayı başarırsa sanırım devlet yine ailesinin yanına verir ve en iyi ihtimalle ailesi genç kıza kızgın maşayla işkence ederken kızın sesini duyan komşular polis çağırır ve devlet "Tüh naptık biz" deyip kızı tekrar himayesi altına alır. Bu hikayeler bitmez değil mi?


Stajyer bir genç kız. Henüz acemi ve ona Türkiye için Domuz Gribinden daha tehlikeli bir hastalık olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi şüphesiyle hastaneye getirilen hastadan kan aldırılıyor. Bize bir şey olmasın ona nolursa olsun. 18 yaşında daha. Hastadan kan almakta kullandığı iğneyi yanlışlıkla kendisine batırıyor ve virüs kıza bulaşıyor. Hastanın öldüğü gün genç kız da yüksek ateş ile hastaneye yatıyor ve evet o da ölüyor. Ölüyor deyince ne kolay değil mi? Genç kız stajyer ya berjer zannedilmesi normal, sigortası da yok çünkü. Kulun gibi kullan, para verme, sigortası olmasın, sonra da ölünce vah vah de. Özel devlet fark etmiyor. Stajyerler için bir şeyler yapılmalı. Ve evet öldü gitti ya kazara sonuçta, çok düşünmemek lazım değil mi ama?


7 yıl yetmez 70 yıl verin. Bence hak ettiler. Nimetle şaka olmaz dedim dinletemedim. Neden yumurta atıyorsunuz Hüseyin Üzmez'e.? Evet iki bayan, Üzmez'e yumurta attıkları için 7 yıl hapis istemiyle yargılanacaklarmış. Valla aynı performansı ilk haberdeki zatlar için de bekliyorum o zaman. Hakkım bu benim.


Bütün konuşmayı dinleyen dinledi de benim burda asıl ilgilendiğim kısım şurada bahsedilen olayla ilgili yorumlar:

AİHM’in aile içi şiddetle ilgili, Türkiye hakkında verdiği kararı utanç verici. Tekil bir olayı Türkiye geneline fatura etmek çok yanlış. Bu olaylar onlarda da var. Güvenlik güçleri bu işlerin üzerine gidiyor, yasalarımız ortada. ABD’de de var, Japonya’da da var.
Kadın ve aileden sorumlu bakanlığımızın çalışmaları var. Mesela Mardin olayı... Her bir kişinin başına güvenlikçi konulmaz. Bunun akılla izahı yok. Bunun eğitimle alakası yok. Bakıyorsun, eğitimli insanlar neler yapıyor.

Ülkemizin şimdiye kadar bireye değer veren bir hükümet yüzü görmemiş olması acı değil mi? 21.yy diye bangır bangır bağırıyor ya millet heh işte 21.yy'ın aslında abartıldığı kadar bir şey olmadığının en basit ve hatta en bariz özeti. Çok abartılı bir değerlendirme yapılmasına bile gerek yok. Al işte. Ben öleyim, diğerini öldürsünler, başka biri ölüm tehditleri alsın.. Ama herkesi koruyamayız ki. Eh o zaman devlet, hükümet? Şahsen ben beni korusun diye oy veririm bir partiye. Devleti güzelce sahiplensin verdiğim vergileri benim için kullansın. Yoksa amme hizmetini dedem de başa geçse yapar onlar zaten otomatiğe bağlanmadı mı bunca senedir, ohoo ben de nelerden bahsediyorum değil mi? Hem eğitim de ne ki, hiç. Okuyanlara bak değil mi ama? Öğretim ve eğitim farklıdır. Aradaki fark halihazırdaki eğitim kurumlarımız ile köy enstitüleri arasındaki fark gibi aslında. ÖSS'den iyi bir puan almış ya da öğretim görevlilerinin hangi aşamalardan geçip göreve başladığı belli olmayan üniversitelerden mezun olmuş birine eğitimli mi denir.? Ben demiyorum sizi bilemem. Diploma sahibidir ama eğitimli değildir. Devlet büyüklerimiz eğitimi yüceltecekken böyle şeyler söylememeli. Bu arada Milli Eğitim Bakanımız Nimet Çubukçu kararı destekler nitelikte bir yorum yapmış. Kendisine bir kadın olarak teşekkür ediyorum. Hatta yorumu dikkatle okursak ne dediğini daha iyi anlayabiliriz.
Bir yargı kararını değerlendirirken daha nazik ve dikkatli davranmamız gerekiyor. Türkiye, uluslararası anlaşmaların bir tarafı, AİHM’ni tanımış, yetkilerini kabul etmiş, bireysel başvuru hakkı tanımış bir ülke. Dolayısıyla sonuçları konusunu da aynı hukuki olgunlukla değerlendirmesi gerekir diye düşünüyorum.
***
Bu geceki haberlerde ülkemizin farklı bir yüzünü daha göreceğiz. Sınava giderken gasp edilen, engeli düşünülmediği gibi okul merdivenlerinde ter döken-daha sınava girmeden yorulan, kapıda ikinci sınıf insan muamelesi görerek başı açtırılan, sınava geç kaldığı için kendini yerden yere atarak ağlayan gençler ve bunlara benzer bir sürü gençle ilgili hatta çocuğunu beklerken kalp krizi geçirip ölen ebeveynlerle ilgili haberler.. Evet gelişmekte olan bir ülkeyiz ansiklopedilerde. Ama bundan fazlası değil işte.
Doğduğum ülkeyi sevme hakkımı almayın elimden. Lütfen.

11 Haziran 2009

Edward Scissorhands


Bu filmi kaç yaşımda izledim hatırlamıyorum. Annem izleme korkunç korkunç filmleri demişti bense orda sadece aşk görmüştüm.
Ve evet Edward'a aşık olmuştum.
Buzdan heykeller yapışı, minik minik ağaçlara şekil vermesi, sarılamaması ama sarılmak istemesi, dokunmak isteyip dokunamaması.
Karşıma çıksın da bu adama aşık olayım diye bekledim. Uzun zaman elleri makastan bir adam bekledim, sonra düşündüm benim de makastan ellerim.
Öyle işte. İzlemeyenler izlemeli, izlemiş olanlar tekrar izlemeli bu filmi. Johnny Depp ile Tim Burton harikası. Tim'im Burton'ıma ve hatta Johnny'im Depp'ime boşuna hasta değilim yani sağlam sebeplerim var.

9 Haziran 2009

Doğum Günü Kartları


Şimdi internette dolaşan kartlar algılanabilir ama değil kendim yapmıştım arkadaşlarım için.
O zamanlar sevgi dolu bir insandım, hop hop zıp zıp sevgi pıtırcığıydım ve herkesi kendim gibi zannediyordum.
Hazırlıktaydım o sene. Doğum günümden bir gün önce minik minik yuvarlak kartlar hazırladım kartondan, üzerine de ingilizce olarak işte hep gül, bugün gül, :) , hep mutlu ol, beni hatırla bıdı bıdı bir şeyler yazdım, karikatürler çizdim, esprilerle doldurdum falan fişman.. Bir sürüydü. Herkese dağıttım, öğretmenlere bile. O kadar saf duygularla dağıttım ki ne bileyim...
Kimisi gerçekten mutlu oldu defterinin arasında sakladı.. Kimisi hımm deyip öylesine aldı.. Kimisi süper fikir ben de yapacağım dedi. Gibi gibi gibi.. Akşam oldu okulun öğrenci kapısının tam önünde bir çöp kutusu vardı. Yanından geçerken gözüm takıldı. Anaaa, belki 30 tane kart.. Benim bütün bir gece uğraşıp hazırladığım kartlarım.
Biri özellikle toplamış herkesten ve çıkarken çöpe atmış..
Yıkıldım resmen, bilmiyorum ağlamam mı gerekiyordu üzüntüden ağlamadım ama tövbe ettim bir daha genele sevgi dağıtmayacağım ne halleri varsa görsünler dedim. Ve evet dağıtmadım da.. Pişman değilim. Hak eden var etmeyen var..
Aman çok da lülü..!!

Halam


Küçük halam. Küçük dediğime bakmayın yeterince büyük. 40 yaşlarında bir kadın.
Sevmiyor muyum seviyorum ama bu benim güzelliğim evet sebep bu başka açıklaması yok. Eminim bana yaptıklarını başkasına yapmış olsa o başkası bu hanımın yüzüne bakmazdı.
Çocukluğum geniş aile dedikleri saçma evimizde yandı bitti kül oldu.
Halam iki sene önce evlendi. Bizim ailenin katı kuralları olduğundan dolayı hiçbir damat adayı beğenilmez. İki halam da saçma sapan gerekçelerle sorunlar yaşamış. Büyük halam, dayısının oğluyla evlendirilmiş. Zorla gibi sanki. Çünkü bizim buralarda hayır dersen büyüklerine saygısızlık etmiş olursun ve taş olursun sonra. Ondan dolayı abi dediği dayı oğluyla evlenmek zorunda kalmış hem de sadece katil babaannemin baskısı yüzünden. Büyükbabam istemiyormuş ve bu nedenle halama küsmüş ta ki kuzenim doğana kadar. Üstelik babaannem büyükbabama da küsüp evi terk etmiş. Sonra nasılsa işte bilemiyorum bir şekilde barışmışlar ama katil babaannem yatağını ayırmış, o gün bugündür, ki 30 senesi kesin var, ayrı yatıyorlar.
Küçük halamı evlendirecek akraba olmadığından olsa gerek kimseleri beğenmemişler. Hatırlıyorum gelen görücüleri.. Adamın biri sigara içiyor diye reddedildi, bir diğeri annesi var diye, bir diğeri kız kardeşi var diye, birinin de gözünün üstünde kaş vardı ondan reddedildi.
En sonunda işte geçen sene biriyle farklı yöntemler kullanılarak halam tanıştırıldı, yıllardır adam yüzü görmemiş halam da haliyle aşık oldu adama. Bu sefer evet ben istiyorum diyebildi yani açıkça söylemedi ama kararlıydı ve evlendi işte.
Neyse asıl konu şu bu hala yüzünden değişik durumlar yaşamak zorunda kaldım.
Misal ben karanlıktan ve kapalı kalmaktan korkuyorum. Hemen boğazımı kesesim geliyor bir yerde kapalı kaldığımda. Nefes alamıyorum çünkü. Boynumu tırnaklayarak nefes almaya çalışıyorum nasıl olacaksa işte.. Sebebi ne? Halam.. Bizim ev iki katlı, iki kat arasında bir merdiven var. Merdivenin alt kısmı olan boşluk kapatılmış minik bir bölme olmuş. Oraya eskimiş, kullanılmayan ıvır zıvırları dolduruyoruz, genelde fareler falan da ordan çıkıyor ne işse. Beş yaşındaydım. Yaramazlık yaptığım gerekçesiyle halam tarafından oraya kapatıldım. Sadece kapının üzerime kapandığını ve o karanlığı hatırlıyorum. Üstelik kapı içerden açılmıyor haliyle. Kim çıkardı beni ordan sonra ne oldu bilmiyorum ama annemin ya da babamın tepki vermediğini biliyorum. Benim evladıma kim olursa olsun benden ya da babasından başka biri sesini bile yükseltse kıyamet kopartırım. Annemler sağ olsun.. Şimdi pişman annem ama o zaman sesini çıkartmamıştı bunu biliyorum.
Aynı halam bu olaydan sonra bende baş gösteren karanlık korkusunu bildiği halde salonda karanlıkta bıraktı yine beni. O an salonun bir ucundan garip gürültüler gelmeye başladı. Çığlık çığlığa imdat diye bağırdığımı hatırlıyorum. Sonrasını yine hatırlamıyorum.
Bu insan yine bir gün ben yaramazlık yaptığım için, ki yaramazlık dediğim de muhtemelen televizyon izlemektir, onların istediği kanalı açmamışımdır eminim. Kolumdan tuttu ve oturma odasından dışarı fırlattı beni. Bildiğin fırlattı. Havada uçup yere yapıştım. Defol git bu evden deyip kapıyı kapattı. Minik bir oyuncak ayım vardı onu alıp evden dışarı çıktım ama gidecek bir yerim yoktu. Evin karşısına geçip beklemeye başladım biri beni çağırsın özür dilesin diye. Yok çağırmadılar. Komşumuz bir teyze vardı. Daha önce bahsetmiştim Özgür Abi'den, işte Özgür Abi'nin annesi elimden tutup başka bir komşuya götürdü kafam dağıldı orda çocuklarla oyunlar oynadım falan sonra beni eve bıraktı. Sonrasını hatırlamıyorum.
Yine bir başka seferinde beni sandalyeye bağladı. Ellerimden ayaklarımdan.. Ellerimin mosmor olduğunu biliyorum. Ağzımı da bağlamıştı. Öyle saatlerce kaldım. Yine hatırlamıyorum sonrasını.
Benim kulaklarım küçüktür ama biri diğerinden daha büyüktür. Cidden. Hem de bunu yapan da halam.. Nedenini bilmiyorum ama tam yatmak üzereydim odama geldi ve kulağımı çekti. Annem de yakındaydı hiçbir şey demedi. Kulağımdan kırt diye bir ses geldi. Uzun zaman tik kaldı bende. Kulağıma dokunana tokat atıyordum. Zihinsel engelli bir arkadaşım sayesinde kurtuldum bu tikten. O sürekli kulak çekiyordu. İlk çektiğinde elimi kaldırdım ama sonra atamadım tokatı tabii. Birkaç defa daha çekti o zaman elimi bile kaldırmadım sıktım dişimi oturdum ve en sonunda yendim bu tiki.
Ortaokula giderken üst katta salonda yatıyordum. Deve hanı gibi evde bana oda vermiyorlardı. Televizyon izledim sonra yatmaya çıktım. Yattım tam uyumak üzereyim halam geldi. Kumanda nerde kumanda nerde diye vurmaya başladı bana ama nasıl vurma anlatamam. Yatağın içinde kayboldum, üstümde yorgan vardı ama kocaman kadın tüm gücüyle vuruyordu, yorgan falan kâr etmedi. Her tarafım morardı, kaç gün ağrı çektim. Yine bir şey demedi annemler.
Bunlar somut yaralarımdı sanırım bilmiyorum. Birkaç sene sonra kuzenim evlendi. Eşi beni bir türlü sevemedi. Kabus gibi günlerdi. Ne desem "Bu neden böyle söylüyor" deyip ağlıyordu. Ki ben gerçekten seviyordum onu, ablam olmadığı için onu ablam olarak görüyordum. Kıskandı da mı öyle oldu ne oldu hiç bilmiyorum. Çok güzel bir ayakkabısı vardı, klasik değil günlük bir şey. Kuzenime demiştim ondan görürseniz söyler misiniz bana. Ben alırım dedi. Babam da pippi hemen beğenmez ama geri almak kaydıyla al madem dedi. Tamam dedi anlaştık. Gelirken bana ayakkabı, kardeşime de hırka türü bir şey getirdiler. Haliyle kardeşim onu beğendi ama ben ayakkabıyı beğenmedim çünkü istediğim ayakkabıyla alakası yoktu, klasik her yerde bulunabilen sıradan bir ayakkabıydı. Şimdi olsa alırdım ama o zaman bir de ergenlik çağı hiçbir şeyi kolay kolay beğenmediğimiz zamanlar. Kuzen, tamam dedi değiştiririz. Napalım artık. Konu kapandı sandım meğer kapanmamış. Yürüyüşe çıktık, yengem ki hamileydi bir de o zaman, ben kardeşim, yengemin bir akrabası ve küçük halam.. Kardeşimle bana siz önden gidin dediler. Konuştuklarını duyuyorum ama.
Yengem: Ya böyle şımarıklık görmedim, siz çok şımartmışsınız bu pippi'yi. Taa nerelerden getirdik.
Halam: Evet o biraz şımarık yetişti, ondan her şey beklenir dikkat et ona.
....

Böyle bir konuşma. Eve girdim ağlayarak odama çıktım ama kimse görmedi neyse ki. Gece oldu. Yan odamda, halam ve yengem aynı yatakta yatıyordu. Arada bir cam kapı var. Sesler aynen geliyor. Gürültülerinden uyandım. Uyumaya çalışırken baktım hakkımda konuşuyorlar. Yengem atıp tutuyor hakkımda halam da yerden yere vuruyor. Ben çok tehlikeliymişim, benden her şey beklenirmiş, fazla yaklaşmamak gerekirmiş, kötü biriymişim ben..
Ben evet henüz 13 yaşındaki ben..
Daha fazla dayanamadım kalktım. Işıkları açtım birden sustular. Ağlama seslerimi duymasınlar diye hem de konuştuklarını duyduğumu bilsinler diye televizyonumu açtım son ses.. Ağlama faslım bitince, televizyonu kapattım. Sonra annemlerin yanına gittim yanlarına yatmak istedim ama almadılar yanlarına. Ordaki kanepede yattım.. Uyumuşum ağlayarak...

Öyle işte.. Küçük halam böyle biri..
Evlenince değişti mi, inanmıyorum.. Sadece daha az muhatap oluyoruz bunun artısı var tabii.

8 Haziran 2009

FW: F6'ya Bas Sevdiğinin Adını Gör

Ya Kum
Ya Mecid
Ya Vacid
Ya Vahid
Ya Ehad
Ya Samet
Ya Kadir
Ya Melik
Ya Rahman
Ya Rahim
Allah hiç bir zaman yanıltmaz
bu mesajı 9 kişiye gönder yarın güzel haber alırsın
eğer göndermezsen şanssızlık 9 sene peşini bırakmaz
erteleme bunlar Allahın isimleridir.
(Allah adı geçti göndermek zorundayım
BUNU KOPLAYALAYIP HeRKrSr GÖNdrR eĞeR 15 KİŞİdeN FAZLA GÖNdeRİRSeN F6YA BAS ÇüNKü O ZAMAN SeVdİĞİN KİŞİNİN AdINI BüYüK HARFLeRLe GÖRMüŞ OLACAKSINN.....

Bu insanla görüşmüyorum artık. Bu nedir ya?
Sanırım parantezli kısmı bu saadet zincirindeki biri sonradan ekledi. Ne saçma bunlar valla.. Hayır bir de bunu yazan da biliyor yaptığının insanları kandırmak olduğunu. Kandırmak, aldatmak, sahtekarlık.. Bunun başka bir adı var mı? "Allah'ın adı bunlar, sevap" saçmalığı olur mu, üstelik bir de Allah'ın adını kullanarak kandırıyorsun insanları.
Bol bol su dağıtsın bu insanlar. Ya Kum?

6 Haziran 2009

FW: Allah


BU RESMİ 25 KİŞİYE 20 DK İÇİNDE YOLLA.EĞER YOLLARSAN ŞANS HEP YANINDA OLACAK ÇOK MUTLU BİR HAYAT YAŞAYACAKSIN YARINDA SEVDİĞİNDEN HABER ALACAKSINN YOKSA ANNEN,BABAN VE SEN ÇOK MUTSUZ YAŞARSIN,KÖTÜ ŞANS HEP YANINIZDA OLUR İNANMADIYSAN BİLE ALLAH RIZASI İÇİN YAP!!!...

Anlıyorum seni ya da anlamıyorum gerçekten. Bu nedir ya? 25 kişiye 20dk içinde. Süre de vermiş gerizekalı. Allah rızası için seni burda anlatıyorum ki işte hem senin dediğini yapmış olayım hem de sosyal sorumluluk bilinci içinde olduğum belli olsun.

5 Haziran 2009

Takılırım Severim Kullanırım Vazgeçmem

Vazgeçemediğiniz ürünler, marka takıntınız. Tabii ben olaya bir özgünlük katıp kişi falan da eklerim bakarsın.

  • Nokia'dan başka telefon kullanabileceğimi sanmıyorum. Ki denedim kullanamıyorum.
  • Can Yayınları'ndan, Yapı Kredi'den, *Sel'den babam çıksa okurum.
  • Küçük İskender, alışveriş listesi yapsa okurum.
  • Olacak O Kadar, hangi kanalda çıksa izlerim. Ki çıktı zaten sonunda. Levent Kırca duydu sesimi.
  • Demet Evgar, hangi rolü oynasa izlerim. Hastasıyım kendisinin. Pınar Beyaz şeysi bile yapıp kendime gönderdim onu dinlemek için. Hatta yetmedi bir daha gönderdim. Bu daha mı uyuyor acaba?
  • Şölen olsun çikolataların hepsi.
  • Eti Cin olmasa olmaz.
  • Gloom'dan başka sevgili düşünemiyorum kendime. Lan otur, kendime dedim.. Hops..!!
  • Psikoloji hakkında klozet tepesinde yazılmış yazıları bile okurum.
  • İhtiyaç Yayıncılık'tan soru çözmek, konu çalışmak için tekrar tekrar girerim KPSS'ye.
  • İçinde pippi'mden bahseden her şeye hastayım. İmalar dahil :)
  • Blogger kapanmamalı hiçbir şekilde. Blogger'ın turuncusuna kurban.
  • Mevcut bütün sözlüklere üye biri olarak diyorum ki: En kaliteli sözlük itü sözlük
  • Canon, fotoğraf makinelerini tek geçiyorum. Aslında kalitesinden de değil bilmem seviyorum.
  • Orkid harici pedi mecbur kalmadıkça kullanmam.
  • Selpak'tır kağıt mendilim.
  • Nescafe'dir kahvem.
  • Renault'tu vazgeçemediğim otomobil markası önceden, arka bahçe hem bunlarla doluydu sonra Citroen aldı yerini.
  • Casper, temiz bilgisayar demek benim için.
  • İslamiyet Öncesi Türk Kültürü'ne dair ne varsa okurum.
  • Dadaizm ve sürrealizme ilişkin bir şeye rastladım mı önünde saygıyla eğilirim.
  • Freud'un adı yeter.
  • Eski Telsim şimdiki Vodafone'un yerini hiçbir operatör alamaz gözümde.
  • Ntvmsnbc, haber sitem.
  • CNN, televizyon haberciliğinde saygı duyduğum tek yer.
  • TRT 2'yi saat özelliği için değil, düzenli programlarımı yayınladığı için izlerim.
  • Derya AlaboraLale MansurItır Esen nerde olsa bulurum.
  • Muziconsonlinewebstatsalkışlarlayaşıyorumbobilerabsurdicaekşi sık sık sık sık uğradığım bayıla bayıla takıldığım, kullandığım siteler.
  • Gmail'in hastasıyız aslında genel olarak Google'ı seviyorum.
Böyle daha bir sürü eklerim hiç üşenmem aslında ama neyse.. Pınar Beyaz'a gidiyorum ben :)

4 Haziran 2009

Gel Gör Beni Aşk Neyledi

Yunus Emre'nin şu eseridir esasında ama farklı farklı yorumlanmıştır hepsinde değişik tat vardır.


Dorian


Yolcular


(İsmi bilemiyorum)


Abdurranman Önül


Ahmet Özhan


Mercan Dede-Cem Adrian


Çilekeş


Leman Sam


Yedi Karanfil


Zeki Müren


İbrahim Tatlıses, Burhan Çaçan, Barış Akarsu ve isimsiz birkaç yorumcunun kaydı var elimde lakin onları buraya ekleyemedim. Ama bunlar da yeterli gibi sanki..
Ne güzel saadet... Derin saadet.

Türkçe Olimpiyatları Hakkında

Türkçe Olimpiyatları var ya, ah ne güzel değil mi, çoluk çocuk falan fişman.
Sevmiyorum arkadaş, sevmiyoruuuumm..
Bülent Arınç, çocuğa soruyor bu okuduğun şiir kimin biliyor musun peki şairini.. Evet Fethullah Gülen diyor çocuk.
Türkçe sevgine kurban, Fethullah Bey. Büyük "şair"sin vesselam.

Şurdaki haber aslında benim neden sinir olduğumun özeti. Son cümle: "Atatürkçü Prof. Dr. Toktamış Ateş, Türkçe Olimpiyatları'na ilişkin ilgisini gizleyemedi."
Neden şaşırdınız? Demek ki şaşırmamız gereken bir şey var.
Türkçe Olimpiyatları'yla ilgili yaptığım minik bir Google turunda karşılaştığım hemen hemen bütün haberler malum haber sitelerinin, malum kanalların haberleri. Allah Allah.. Sponsorlarına falan da baktım gözler Ülker'i de aradı. Hayırdır dedim o neden yok acaba.. Edindiğim bilgiye göre ki pek inandırıcı gelmedi ama neyse, teklif edilmiş sponsorluk kendilerine lakin Ülker kabul etmemiş. İmaj meselesi.

Fakültedeki en değerli hocam aklıma geldi yine. Çok seviyorum çok da saygı duyuyorum. Onun kadar saygı duyduğum biri olmadı eğitim hayatım boyunca. Abdestsiz derse girmeyen, söylediği her sözü neden söylediğini bilen biri. Kendi alanında müthiş bilgi sahibi olmasının yanında her alanda da her türlü bilgiyi kovalayan biri. Bir gün derste Fethullah Gülen'in açtığı okullardan da bahsetti. Ah canım o benim ya, ne güzel giydirmişti hiç unutmuyorum onun sözlerini. Ben zaten sevmiyordum Gülen'i ama o söyledikten sonra daha da bir emin oldum, bu adamın dinden başka amaçları var. Ya bak aklıma geldi şimdi, bir arkadaş anlatmıştı, "cemaatçi" kızlar, dinleniriz korkusuyla "toplantı" yaptıkları odalara telefonlarını almıyorlarmış. Kapıda bırakıyorlarmış ama hani bu sessizliğe duyulan saygıdan değil nedenini söylemişler, "Dinleniriz falan zaten bütün gözler üzerimizde".. Ne gülmüştüm ya, bak hâlâ gülüyorum..

Uluslararası bu yarışmanın saçmalığına gelince, gidip bizden geri ülkeleri bulup o ülkelere saçma sapan okullar açıp onlara Türkçe öğretmenin mantığını anlamıyorum. Sen önce ülkendeki emolarına düzgün Türkçe öğret sonra git teee dünyanın bir ucuna. Ay yazık, yoksa seni burda ciddiye almıyorlar mı? Eee o zaman belki de sende bir sorun vardır.
Emperyalizm nedir pek bilmez bazıları. İşte budur. Herkes kendi dilini konuşsa olmuyor değil mi? Sen öğretene kadar kendi dilleri de yoktu di mi, ah canım ya, yazık onlara..
Başka başka milletlerden mini mini çocuklar Türkçe konuşuyor diye duygulanamıyorum valla kusuruma bakmayın. Minik ağlak bir velet çıkıp ağlayarak Vatan millet sakarya dediğinde de zerre kadar duygulanmıyorum. Atatürk öldü biliyor musun diye ağlayan başka bir veletin durumu beni eğlendirmiyor hiç, aksine öğretmenine ve çocuğun ailesine karşı nefret oluşuyor içimde. Çocukları alet etmeyin saçmalıklarınıza. Büyüdüğünde pişman olma olasılığı olan şeyleri yaptırmayın çocuklara. Öğrenci andı okutmak da bunlardan biri. Gerzek bir şarkı yarışmasına göndermek de çok iğrenç. Yazık be, ilerde psikolojik tedavi görmek zorunda kalabilir o çocuklar. Hey gidi Barış Manço.. Çocuktuk seninle biz, yetişkin gibi davranmıyorduk yanında, olduğumuz gibiydik. Ispanak yiyip dişlerimizi fırçalıyorduk mini mini kuşlar eşliğinde. Özledik seni.

Baktığın zaman evet çok büyük, çok masraflı mükemmel bir organizasyon bu konuda bir tebriği hak ediyorlar. Yalnız dediğim gibi bu tür hareketler çok güzel hareketlerden sayılmıyor.

Ancak eleştirmeye yarıyorum. Bok atıyorum sadece değil mi? Hatta utanmasa birileri sıkıysa git de kendin yap der. Evet ya, gidip ben yapayım bunu.

Şimdi geçenlerde başıma gelen olay malum, bir yazıda gerizekalı arkadaşlarımın baş örtülü olmasından ileri gelen tezata değindim diye din düşmanı ilan edildim. O yüzden bu kez bir açıklama yapayım. Bu işi kim yapsa aynı şeyi söylerdim. Haritada yerini bulamadığımız ülkelere gidip zilyon tane çocuğu toplayıp "gönüllü" öğretmenlerce Türkçe öğretip gelip buraya yarıştırmak komik ötesi. Yetişkin kursları düzenleyin çok hevesliyseniz, rahat bırakın çocukları..
Off.. Bitti..