19 Haziran 2012

Aynen Devam

Kendimi bir an sadece minicik bir an, evladı ölen annelerin yerine koydum. İçimde öyle bir nefret oluştu ki, ve çaresizlik! Birinin yakasına yapışmak istedim, ama kimin!? 

Birileri böyle istiyor diye her seferinde gencecik insanlar yitip gidiyor. 18 kişi.. Şimdilik gelen rakamlar bu. İki ayrı taraf öyle mi? İki taraf da gariban, belki cahil, belki zorunlu, belki bilinçsiz... Ne için? Vatan savunmak, kimden ne için? İdeallerini savunmak, kime karşı? 

İstekler zamanında yerine gelmiş olsa daha mı az zarara girerdi TC. Sanmıyorum. 

Bol çocuk yapın evet. Emeğin bedeli düşsün, zenginler daha da zenginleşsin, fakirlerin fakirliği baki kalsın. Birileri parayla askerlik 'yaparken' birileri parası olmadığı için ölsün. Biz doğuralım birileri öldürsün. Bu böyle devam etsin. 

Birilerinin sabrının taşmasını beklesin birileri. Ne olacak sabır taşınca? Oturup anlaşmak bu kadar zor mu? Bırakın kararı anneler versin! Sıkıysa buna izin verin! 

Oturdukları yerden "şehit" diye anmak ne kolay? Çorapsız 'şehit' çocuklarına iki kuruş verin, vicdanınız rahatlasın e mi yine?

He bir de lütfen toplu taşımalarda şehit yakınlarına, gazilere falan yer verin. Oturarak gidince acılar azalıyor çünkü.

15 Haziran 2012

Tıp

* Canım yazmak istediğinde imkan bulamıyorum, imkan bulduğumda yazma isteğimi kaybediyorum.

* İşini hakkıyla yapmayan öğretmenlere sinir oluyorum. Neymiş efendim, teneffüste çay içmek yerine öğrencilerin sorularını yanıtlamak zorunda kalıyorlarmış. Ya ne olacağıdı, pardon? Bu ikiyüzlülüğü anlamamı beklemesin kimse! Hem öğrencilerle ilgilenmek ne kadar yorucu biliyor musunuz, zam yapılsın bize hem de soru cevaplamaktan çay içemediğini söyle. Saçma! He çok şeyse, ben yemek yemeyi unutuyorum çalışmaktan. Öğretmenlik zamanımda da çocukları tek tek çıkartmadan, üstlerini giydirmeden okuldan çıkmazdım. Okul yolunda olurdu gözüm gidiyorlar mı nedir durumlar diye.. Kendi öğrencilerimi geçtim, başka öğretmenlerin öğrencilerinin sorularını bile cevaplardım. Sanırım ahlakla ilgili bir şey, sonradan edinebilecek bir özellik değil bu. Kusura bakmasınlar.. 

* Kürtajla ilgili söyleyenebilecek çok fazla şey vardı, birazını söyledim, birazı içimde kaldı. Varsın öyle olsun şunu okumanızı isterim.

* İş yerinden bir arkadaşımın sevgilisi askere gitti. Bir günlüğüne.. Parasını verdi geldi ve kız bunu kahkahalarla anlatıyordu. İçimin nasıl acıdığını bilemezsiniz. Hem parası olmayan gençlerimize hem kendime.. Böyle olmamalı.. 15 ay birileri acı çekerken, birilerin içi yanarken hatta belki bütün bir ömür yanacakken birileri bunu parayla satın alamamalı. Eşit olmak, eşit olmak en azından eşitsizliği kınayabilmek... 

* Güzel bir gelişme olacak hayatımda demiştim oldu. Mutluyum, birkaç ay sonra deli mutlu bir insan olacağım.

* PapatyaPrenses'i çok seviyorum. Bundan sonra kaç gündür almayı unuttuğum ilaçlarımı unutmayacağım :) Unutturmayacak. 

* Bazı insanlar işlerini başkalarına yaptırma konusunda inanılmaz yetenekli. Bunu nasıl beceriyorlar bilmiyorum ama sorumluluğu veren kişiye ben yaptım diyebiliyorlar. Bu insanları takdir ediyorum, hiçbir zaman öyle olamayacağım.

* İşim ne güzel ki giderek daha da yoğunlaşıyor. Gece 1'e kadar çalışıyorum kimi zaman, uyuyamıyorum bile ama bundan zevk alıyorum. Cumartesim yok pazarım yok, varsın olmasın. İşlerim güzel gitsin yeter ki..

* Siminya'nın kitabını almayı unutmayın..!!


5 Haziran 2012

Neden Ölmedim 1

Bir arkadaşla konuşurken ilham aldım. İçimdeki pislikle alay etmeye karar verdim. Bunun için yeni bir blog açmayı düşünmüştüm ama sonra dağılmaya gerek yok, yeni etiket kafi deyip yeni bir etiket hazırladım: "Neden Ölmedim"

Bir önceki hafta sonu ölmek istediğimde bir hafta erteleyip planlı bir şekilde öleyim dedim. Pazartesi oldu. MFÖ'nün Ali Desidero şarkısı ile ölmekten vazgeçtim.


Geçen hafta sonu da ölmek istedim. Sonra birden Tarkan çalmaya başladı. Aaa ben daha Tarkancığımı görmedim dedim ve Tarkan konserine gitme ihtimalimi düşünüp ölmekten vazgeçtim.

Abi, madem bu pislikle yaşamak zorundayım, sürekli (6 yaşımdan beri) bununla mücadele ediyorum, eh artık bu işi sevimli hale getirip bununla yaşamayı öğrenmek zorundayım. 

Hiçbir zaman ölmeyeceğim ben biliyorum ama sonunda bu pis fikirle mücadele etmem gerekiyor her seferinde. Şöyle düşünelim, içine bir anda bir şey giriyor ve seni bir şey yapmaya zorlamaya başlıyor. Mücadele edip onu yeniyorsun ve gidiyor, hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyorsun. İki günde bir, bazen haftada bir böyle bir şey yaşıyorum. En güzeli bunun ne sıklıkla geldiğini kontrol edip bunu eğlenceli hale getirmemi sağlayacak bu etiketi kullanmak..

Komik bir şey bence, eğlenceğim yine, lütfen aksini düşünmeyin. 

4 Haziran 2012

Memleket Havası

Hafta sonu ailemi ziyarete memlekete gittim. 
Annemin, babamın sesi beni üzüyordu artık, gidip görmem gerektiğini düşündüm. Bir de bir önceki ziyaretimde öğrenmiştim, babaannem yüz felci geçirmişti. Onu merak ettim, nasıl olduğunu, düzelip düzelmediğini. 

Başka bir amaçla gitmiştim esasında ama olmadı o iş, sonunda yine tıpış tıpış döndüm İstanbul'a. 

Terminal... Otobüs... Birden konuşmalar değişti, memleket havası sardı etrafımı, çok hoş bir duygu kesinlikle. Mutlu oluyorum, bizim oranın "sesini" duyduğumda.

Evdekilere sürpriz yaptım, kimse bilmiyordu geleceğimi. amaaaaaaa sürprizzz

Odama girdiğimde duygulanmadım bu sefer. Kitaplar, duvar, yatak, kalemler, başka başka şeyler beni üzüyordu hep. Bu sefer öyle olmadı, duygulanmadım nedense, ama odama şöyle bir baktım da annem sanki ben hiç gitmemişim gibi devam etmiş odamda. Sevdiğim tek takvim olan Balparmak'ın 2012 takvimi gelmiş odama, asılmış duvarıma olması gereken yere. Başka bir takvim gelmiş. Hazirana kadar devamlı çevrilmiş. Sanki odada hayat var gibi, oysa yok artık.

Bisiklete bindim, köpeğimizle oynadım, hamakta sallandım, büyükbabamı ziyaret ettim, dertleştik konuştuk. Anlattım içimdekileri, önceki anlattıklarım için, onu hayal kırıklığına uğrattığım için özür diledim. Belki affeder beni...

Dönmek istemedim aslında. Her şey çok güzeldi ama annem haklı, memleketimi özlediğimde orada yaşadıklarım, hissettiklerim aklıma gelmeli ve işime dört elle sarılmalıyım. Ancak işimle iyi hissedebiliyorum çünkü kendimi. 

İlerledik, büyüdük...

Her şey güzel oluyor, daha da güzel olacak.

Yıllardır beklettiğim bir mesele vardı, onun için de bir adım atacağım. Samimi arkadaşlarımla paylaşabileceğim müthiş bir haberim olacak çok yakında. 

Hadi bakalım :)