10 Nisan 2010

Kutlu Olsun


Polisleri sevmiyorum. Evet bu kadar net söylüyorum bunu, sevmiyorum ve sanırım hiçbir zaman da sevmeyeceğim. 
"Her mesleğin iyisi de var kötüsü de var" diyenlerden ise nefret etmeye devam edeceğim..

Bazı meslekler istisna kaldırmaz. "Ben gideyim de başka polisle çalışayım." deme lüksü yoktur kimsenin. Herhangi bir yerde bir polisin yaptığı yanlış bütün camiayı etkiler. Hele bir de camia yanlış yapanları inatla korumaya devam ediyorsa...

Güvenmiyorum teşkilata. Teşkilatın yenilenmeye ihtiyacı var. Bu kadar önemli bir görev için kısa süren eğitimler, hadi al eline copu, silahı deyip eylemlerin ortasına salıvermeler..

Bir teşkilata eğitim vermek kolaydır. Zaten teşkilat olmuş, daha nesi zor eğitimin? İnsanlık dersi vereceksin, karşısındakine saygı duymayı öğreteceksin. Bu mu zor? Hadiiiii biber gazııı, verin ıslak odunu.. Oh maşallah..

Çocukken polis olmak istediğime inanamıyorum şimdi. Salakmışım cidden. Ne bileyim polis haftası falan kutlarken iyi gibilerdi, demek ki sorun hakkımızı istemekteymiş. Ot gibi öğrencilik yaptığımız zaman seviyormuş bizi polisler. Büyüdük, düşman bildiler bizi. 

Bir de benim hiç polis arkadaşım yok. Aslında arkadaşlardan polis olanlar da oldu ama ben görüşmeyi kestim. Yarın bir gün karşı karşıya geleceğiz bir yerlerde. Ben hükümete, oraya buraya derdimi dinletmeye çalışırken o benim gözüme gözüme biber gazı sıkan olacak, böyle arkadaşlık mı olur, kalsın aman aman..

Korkuyorum ben polisten. Polislik bir işim olmasın diye de özenli yaşıyorum. Kapımı falan kilitliyorum sıkı sıkı. Hırsızdan değil de polisten korkuyorum, neme lazım. İfadesi dert, derdini anlatması dert, üstüne suçlu çıkartmazlarsa iyi yani. İtilip kakılmaya hiç niyetim yok..

Geçmiş zamanda başıma bir olay gelmişti. Polislik bir durum. Aklıma polisi aramak gelmedi, öyle ki aradan birkaç hafta geçti biri dedi de öyle hatırladım polisi. Bunun nedeni hafıza sorunum değil, güvenliğimi polisin sorumluluğuna verme fikri uçmuş gitmiş benden. 
Garip gözaltılar, şüpheli ölümler, işkenceler, çözülmemiş olaylar, bunun üstüne itilip kakılma, biber gazı...

Teşkilat, reklamlarla değil, gözümüze sokulmaya çalışılmadan da görebileceğimiz somut değişimlerle sevdirecek kendini. Salağım dediysem o kadar da değil. Yani bir reklam izledim bütün hayatım değişti demeyeceğimi bilmeli. 

Ben yaşadığım ülkenin polisini sevmek istiyorum. Güvenmek istiyorum onlara. 

165. yılı da kutlu mutlu olsun.

Hiç yorum yok: