Ölüm evet.
Aynı evde yaşadığım büyükbabamı kaybettim.
Hastaydı uzun zamandır, prostat kanseri onu çok yordu, hastalığı yendi ama kalp, şeker, tansiyon...
Son iki üç haftadır iyice hastalanmıştı. Tuvalete zor götürüyorduk. Cumartesiden beri geceleri bekledim, uyumadım hiç, seslenirse duyayım diye. Seslendi, koştum, kaldırdım zar zor tuvalete götürdüm, hep gülüyordu.
Son iki gündür yataktan da kalkamaz olmuştu. Ailem doktora götürmek istiyor ama ambulans ve dahası daha da yorar diye emin de olamıyordu. Doktorlar eve gelmiyorlardı. Salı günü artık tak etti kardeşimle, bana. Acildeki doktoru eve gelmeye ikna etmek için onunla konuşmaya hastaneye gittik. İkna ettik, arabaya bindik eve geldik, koşa koşa çıktım merdivenleri kapıyı anahtarla açtım, doktor, ben ve kardeşim içeri girdik, babam odadan dışarı çıktı ağlayarak, "Kaybettik" dedi. O an değişti birden her şey, karardı gözlerim.. Odaya nasıl girdiğimi bilmiyorum. Girdik, doktor muayene etti son kez. "Başınız sağ olsun" dedi, masmavi gözleri açıktı büyükbabamın, doktor kapattı gözlerini.
Öptüm hep büyükbabamı, eskisi gibi, öptüm yüzünü bir sürü, saçlarını okşadım uzun uzun. Yıkanıp kefenlenmek için götürülene kadar öptüm onu. Battaniyeye sardılar, götürdüler, ayakları açık kalmıştı, öptüm ayaklarını, üşümesin diye örttüm.
Tabutla geldi sonra. Saatlerce izledim o tabutu, içinde büyükbabamın olduğuna inanmadan izledim tabutu.
Saatler geçti öylece. Sabah oldu, ezanın ardından büyükbabamın öldüğünü söylediler yaşadığım ilçeye. İnanmadım.
Ertesi gün ilan verdiler, 4 kez söylendi büyükbabamın öldüğü.. haşmet'in büyükbabası dediler, inanmadım.
Öğlen oldu namaz için aldılar omuzlar üstünde gitti. Ben büyükbabamı okul için bile bırakmadım, hiç ayrılmadım onun yanından, gidemedim şimdi mi bırakacaktım hayır, o kalabalığın arkasından ben de gittim. Namazını izledim uzaktan. Sonra mezarlığa gittik. Babam mezarın içine girdi yerleştirdi büyükbabamı yerine, tahtalar koydu -ne zaman çürür acaba tahtalar hiç çürümese, toprakla kaplanmasa büyükbabamın üzeri-. Sonra babam çıktı mezardan büyükbabam yalnız kaldı orada. Üzerine toprak attı herkes.. Kapattılar büyükbabamın üzerini. Kapattılar. Gidemedim hiç, kalmak istedim. Ayrıldım sonra ben de diğerleri gibi, yalnız kaldı büyükbabam.
Eve geldim. Yatayım, uyuyayım hiç uyanmayayım dedim olmadı. Uyuyamadım. Kalktım migren nöbetimin başladığını fark ettim işte o an. Başımı eğdim yana, kaldıramadım, gözlerim şişmişti, kim görse beni, ne oldu sana dedi, neden böyle oldun..!? Anlayamıyordu kimse onu ne kadar sevdiğimi, benden eksilen şeyi.
O beni karşılıksız seven tek kişiydi. Tek kişi... Bir daha öyle biri olmayacak hayatımda. Kimse beni karşılıksız sevmedi, annem babam bile.
Eve biraz geç kaldığımda merak edip ağlayan biriydi büyükbabam. Onun o masmavi gözlerini arkamda bırakıp gidemedim hiçbir yere. Büyükbabam dedim, onun için kaldım dedim.
Büyükbabam öldü dediğimde insanlara anlatamıyorum aslında giden kişinin benim için anlamını. Herkesin büyükbabası gibi değildi o, değildi. Babamın senelerce varlık ile yokluk arasında bir yerde olduğunu bilmiyordu kimse, babamın bana yaşattıklarını, o eksiklikleri kapatan kişinin büyükbabam olduğunu, onu evde göremediğimde onu bulana kadar fır fır döndüğümü bilmiyor onlar. Yemek yediğimde sevinen, uyandığımda benden önce Günaydın diyen, yorulduğumda göğsünde dinlendiğim adamdı o. Elinden tutup çarşıya giderdik, elindeki paketleri alırdım. Hep de çikolata alırdı bana hep beni beslemek için bir şeylerle gelirdi. Başka bir şey yemiyorum diye ne görse alırdı ne görse.. Helva seviyorum diye helva alırdı. Babam sipariş ettiklerimi bile almazken büyükbabam neyin eksik olduğunu bilip alırdı. Harçlıksız bırakmazdı hiç, "Paran var mı kızım" diye sorardı, "Bir ihtiyacın var mı?"
Klişedir mesela beyaz gelinlikle göremedi derler. İnsan istiyor mesela Gloom'u yanımda görsün, bana iyi bakacağını gözleriyle görsün ona oğlum desin. Çocuğumuzu alsın kucağına, sevsin onu, öpsün koklasın. Bunları çok isterdim.
Öğretmen olduğumu görsün ve.. Ben nasıl küsmem şimdi her şeye. İlk maaşımla alırım size dediğim onca şey kaldı öylece. Yok..
Kuş tuttum sana der avcunun içini bir açardı: Çokoprens..
Oturduğu sandalye, eve gelişimi izlediği camın önündeki o koltuk, kol saati, dişleri, bastonu... Her şey yerli yerinde, bir o yok.
Ben şimdi bu evde onsuz ne yapacağım hiç bilmiyorum. Toparlanırım görünürde, yine kan tükürürüm de kızılcık şerbeti içtim derim, kimse anlamaz şu odada tek başıma yaşadıklarımı, bir ben bilirim bir de Allah.. Keşke ben de bilmesem keşke.. Hani geçer unutursun, alışırsın diyorlar ya, demesinler, "Sen bilemeyeceksin geçmediğini ama geçmeyecek bu." demek istiyorum diyemiyorum. Büyükbaba sizin için babanın babası ama benim için baba..
Babam, büyükbabam gittiğinden beri dimdik.. Korktum önce, ağlasın dedim, bağıra bağıra ağlasın. Büyükbabamı gömdükten sonra gitti mezarın başına, tek başına ağlamış. Büyüdü sanki iki günde, büyüdü babam. Babamın içkiyi bıraktığını gördü büyükbabam ben bir de bununla teselli buluyorum.
Babaannem.. Seviyorum babaannemi ama sadece yaşlılara duyduğum saygı ve sevgi, gerisi yok. Yani herhangi bir yaşlıyı da getirip koysalar onu da babaannemi sevdiğim kadar severim.
Büyükbabam, babaannemin yüzünden öldü. Ömrünü yedi büyükbabamın da.. Şimdi bekliyorum acısının yavaş yavaş, sindire sindire çıkmasını.. Büyük bir hazla seyredeceğim. Ben odamdan çıkmam, annem ev işlerine sarar, kardeşim okula gider, babam işte olur ve babaannem yıllardır ömrünü zehrettiği adamın yokluğunun ne demek olduğunu anlar, anlasın.
Melek gibi bir adamdı büyükbabam, bildiğin melek..
Ve ben neler öğrendim bu olaydan:
Bu yerde yaşayan iki arkadaşıma özellikle mesaj gönderdim. Biri sadece başın sağ olsun dedi, diğeri cevap bile vermedi. Okuldan iki arkadaşıma haber verdim aradılar baş sağlığı dilediler Allah razı olsun, küçük kara balık bol bol aradı, mr_cool mesajla baş sağlığı diledi. Gloom her daim yanımdaydı, nefesime kadar ilgilendi. Başka da yok.. Yok..
Cenazeme gelmeyen düğünüme de gelmesin arkadaş, yok yaşadığım bu yer benim için bitmiştir. Babamın bir sürü arkadaşı geldi, kardeşimin bir arkadaşı geldi, büyükbabamın arkadaşları geldi, akrabalar, komşular, öğle namazını kılan cemaat bir sürü kişi geldi ama benim arkadaşlarım gelmedi.
Ve büyükbabamın zamanında çok ciddi bir konuda yardım ettiği şoför, 1 kilometrelik yol için verdiği minibüse para aldı. Hem de fazla fazla.. Sorun değil para, mevzu para da değil ama böyle olması can yakıyormuş bunu gördüm.
Büyükbabam beni Gloom'a emanet etti sanki, buna inanıyorum ben. Keşke görebilseydi, keşke.
Ben şimdi burada gerçekten yalnızım işte.
Ve migren nöbeti...!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder