Müzik enstrümanı çalma konusunda derin çabalarım oldu çocukluğumda. Ailem nedense pek hevesli davrandı bu konuda. Aslında müzikle ilgilenmek pek popülerdi haliyle denemeden edemezdim, o yaşlarda önemli tabii popüler olan her şey.
Oyuncak bir bağlama ile başladı her şey.. Tellerini kopardım.
Ardından bir mızıkam oldu. Bir bölümünü kırdım ama inanın nasıl becerdiğim hakkında bir fikrim yok. Çalarken, ki çok becerdiğim söylenemezdi, o kırık olan bölgeye geldiğimde çok berbat bir ses çıkıyordu. Mızıkayı bırakmam gerektiğini anladım.
Sonra okula başladım. Si si la la si si la şeklinde devam eden zımbırtılar çaldım flüt eşliğinde. Flüt ortaokulun bitimine kadar devam etti. "Süt içtim dilim yandı" adlı güzide türküyü çalabiliyorum hâlâ, diğerlerini unutmuşum.
Beşinci sınıfta evdeki mandoline göz diktim, şimdi kim bilir nerde..? Mandolini derse götürüyordum müzik dersleri, sayemde kaynıyordu. Onunla da aramız iyiydi aslında ama işte kader ayırdı yollarımızı.
Yine ilkokulda babam org aldı. Orgta da fena değildim aslında canım sıkıldıkça şarkı çıkarıyordum. Bir gün kuzen Samanyolu'nu çaldım senin orgla deyince kıskandım, anında ben de çıkardım notaları.
Sonra bir ara bir ud geçti elime.
Ud nasıl çalınıyor bilmiyorum aslında ama iki tıngırdatmışlığım vardır.
Sonracığıma evdeki bağlamayı onardık, onu verdiler elime ama çok istememe rağmen bir türlü fırsat bulamadım çalışmaya, hâlâ istiyorum aslında.
Bunların hepsi ilköğretim çağına denk gelince lisede herkeste olan gitar çalma hevesi bende olmadı neyse ki.
Müzik kariyerim de bundan ibaretti işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder