19 Mayıs 2010

19 Mayıs 2010 Raporum

Uzun zamandır bugünkü kadar iğrenç bir gün geçirmemiştim.

Sabah uyandım, maden işçilerinden hâlâ ses olmadığını okudum. Yine delirdim..
Sonra Doktorum'u izledim yine delirdim.
Sonra Seda Sayan'a rastladım, alla alla bayram yapıyorlar dedim ve koltukta oturan bal mumu mudur nedir ondan yapılmış Atatürk'ü gördüm, yine dellendim.
Sonra köpek dövüşüyle ilgili bir site gördüm yine delirdim. Hee onu yazmadım buraya. Puck-Robin yazmış, onun sayesinde böyle iğrenç bir siteden haberdar oldum. Sonra bunu FriendFeed'e yazdım, birkaç sitede konuyu araştırdım, Facebook denilen zımbırtı belki bir kez olsun işime yarar diye orada ilgili gruplar buldum, bilen birileri varsa bilgi alayım diye.. Hiçbirinden ses gelmedi. FF'de, şikayet etmekten bahsedildi, sayfayı açtım. İlk önce bunun sitenin yasaklanmasıyla ilgili olduğunu idrak edemedim o sinirle. Sonra bir telefon geldi. Uzun sürdü görüşme, o sırada durmamış düşünmüşüm demek ki, sonra bu şikayet işinin ne olduğunu idrak edip şikayet etmekten vazgeçtim. Site yasaklanmasına karşı olup da şimdi bunu yapmak ne ki hacı demezler mi adama.? Derler zaten demişler de. Ben bilgisayar başından kalkınca o arada yazılmış bu. Neyse ki ucuz atlattım böyle bir hatadan döndüm. Gerçi hatalı da sayılmazdım da sadece ikiyüzlü olurdum, bunu da istemem.

Sonra bu köpek dövüşü işinden sonra, Tayyip Erdoğan, madencilerden teşekkür beklediğini söylemiş. Onu öğrendim. Bir de buna üzüldüm, kızdım, köpürdü ağzım yüzüm.

Sonra son yazdığım bir olay var malum tren cinayeti davasının sonuçlanması. 
Sonra ana haber bültenlerinde yine, internet sitemizden takip edebilirsiniz Zonguldak'taki gelişmeleri'yle yetinildiğini görünce yine cinnetin eşiğine geldim. Yetmiyor işte, ilk haber bu olmamalı mı şimdi?
Bunların hepsini aynı gün içinde yaşayıp hepsine ayrı ayrı sinirlenip küpten küpe atınca kendimi, dengem şaştı..

Şu şartlar altında habire çocuk doğuranların da aklına şaşarım, "Ne bencil insanlarsınız siz" derim onlara. 

İğrençti iğrençti, berbat bir gündü. Bunlara üzüldüğüm, hatta başımı sabahtan beri ağrıtacak kadar kafaya taktığım için mal olan ben miyim, yoksa bu insanlarda mı mallık çözemedim. Çözersem rahatlayacağım ama onu biliyorum.

-

Hırsızlık Yapana Cinayet Bedava

Hatırlar mısınız bilmem. Hani olay yaşanmıştı. Haber burada ve burada:  
"Türkiye'nin önde gelen hesap uzmanlarından Dr. Erdoğan Topalhocaoğlu, cep telefonunu çaldıklarını farkettiği kapkaççıları izlerken Cankurtaran İstasyonu'nda rayların üzerinde öldürüldü. TCDD'nin istasyonlarda güvenlik önlemlerinin yeterli olduğunu iddia etmesine rağmen, raylar üzerinde kanlar içinde bulunan Dr. Topalhocaoğlu'nun cinayetine kimse şahit olmadı. Hatta bir güvenlik görevlisi, cinayetin işlendiği yöne doğru birilerini koşarken gördüğünü anlattı ancak polise yeterli bilgi veremedi."
Bu olayın davası sonuçlandı.
Haber burada ve burada
"Kasten adam öldürmek" suçunun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığını belirten mahkeme heyeti, sanık Osman Temel'in kasten adam öldürmek suçundan beraatine karar verdi. Mahkeme heyeti, sanığa atılı maktülü yağmalamak suçu vasıf değiştirerek, halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım araçlarından olan tren vagonunda özel beceri ile hırsızlık suçu oluştuğundan suçun işleniş şekli ve işlendiği yer esas alınarak sanığın 3 yıl 4 ay hapis cezalandırılmasına karar verdi.
Öyle işte.. 

4 Gün Sonraya Sıra Verdiler Hadi Hayırlı Olsun

http://www.ntvmsnbc.com/id/25096551/


4 gün sonra.. 2+4 gün demek oluyor bu da..
Umudum azaldı.
"Göçüğün ne kadar alanı kapsadığını tahmin etmek zor. Patlamanın olduğu öğle vakti sıralarında, işçiler kuyu başında temiz havanın bulunduğu yerden 100-150 metre uzaklıkta olabilir. Patlamadan etkilenmeme ihtimalleri var. Ancak patlamadan sonra açığa çıkan karbonmonoksit gazından etkilenmiş olabilirler. Ocaktaki işçilerin arasında bulunan 'kurt madenci' dediğimiz emekli işçiler, hava borularını kırarak kendilerine temiz hava sağlamış da olabilirler. Borulardan hava temin etme imkanları bulunuyor.''
Yani öyle devlet seferber olur beni kurtarır zor durumdan gibi bir şey gelmesin aklınıza hiç. Devlet gerçekten seferber olsa bile o gün eğer bir genel başkan değişir, yeni bir genel başkan muhabbeti başlarsa işiniz zor. Kimse adınızı anmaz. Basın baskı yapmadığı için de işler iyice normal hızında devam eder. Hızlı olsa bile ilkel yöntemleri aşamayız. Kazma kürek yöntemiyle ancak..
Biliyorum anlıyorum çok zor oraya ulaşmak ama devlet seferber oluyor da ulaşılamıyorsa o zaman devlette eksik bir şey var anlamını çıkarırım ben, kimse kusura bakmasın.

Bu olay bana Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekilerin başına gelenleri hatırlattı. 

Ha bu arada Kılıçdaroğlu'na selamlar, Baykal'a selamlar.. Güzel basınımıza selamlar..!

http://pippihasmet.blogspot.com/2010/05/4-gun-sonraya-gun-verdiler-hadi-hayrl.html
-

19 Mayıs 2010 Tarihli Doktorum Programı

19 Mayıs 2010 Tarihli "Doktorum" programından dolayı Kanal D'yi ve Doktorum programını kınıyorum.

Doktorum programı uzun zamandır takip ettiğim, sevdiğim, takdir ettiğim bir programdı. Ta ki bugüne kadar.

Kimine göre çok da büyütülecek bir şey değil belki ama herkesin emek verdiği konular var, verdiğiniz emekler hiçe sayılıyorsa kızarsınız, sesiniz çıkar, doğrusu da budur.

Bugün Doktorum programının konusu "Cinsel Kimlik Gelişimi ve Güvensizlik"'ti. Konuk olarak da Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin vardı.

Programda defalarca kadının rolünden bahsedildi. Çocuk yetiştirirken cinsel kimlik edinimi açısından dikkat edilmesi konulardan bahsedildi. Sayın Keskin, "model alma"dan bahsetti. Cinsel Kimlik ediniminin model alma yoluyla gerçekleştiğini ve doğru modele ulaşmış çocuğun cinsel kimliğini daha sağlıklı kazanacağından bahsetti. "Anne güvenin, baba gücün sembolüdür." dedi. Cinsel kimlik kazanımının temel bilgilerindendir bundan. Bu görüşlere ek olarak çeşitli görüşler de vardır neyse kızdığım noktaya gelelim.

Sayın Keskin, belki bunları kendi inandığı için söylemedi ve belki neyi işaret ettiğinin de tam olarak farkında değildi, bundan dolayı onu yargılayamam sonuçta toplumsal bir konudan değil tıpla ilgili bir konudan bahsediliyordu. Ancak, çocuğunda karşı cinse ait özelliklerin baş gösterdiğini düşünen bir anne programa telefonla bağlandıktan sonra işler biraz daha değişti. Sayın Keskin, üzerine basa basa anne modelinin baskın olması durumunda bu gibi durumlarla karşılaşılabileceğinden bahsetti. Eğer baba biraz pasifse, otoriter değilse böyle olabilirmiş..

Bunlardan anlayan ve toplumsal konularla da ilgilenen biri için anlaşılmayacak bir şey yok ama biliyorum ki bu söylenenleri sağlıklı bir şekilde yorumlayacak izleyici yok denecek kadar az. Bir sürü ailede hâlâ "evin reisi" diye bir tabir kullanılıyor ve bu ulu ünvan(!) babaya veriliyor. Siz şimdi çıkıp da "Baba otoriter olmalı" derseniz,  zaten otoritesine bahane arayan babalara gün doğmuş olur. Niye, çünkü çocuk cinsel kimliğine sağlıklı ulaşsın. (!)

Bilgiler yanlıştır şöyledir böyledir demiyorum ama önemli olan, bu tür bir programda böyle önemli bir konu bu kadar yüzeysel bir şekilde anlatılmamalı. 3 saat süren programı kim bilir kaç kişi izledi ve yanlış bir görüş edindi.

Önemli olan, toplumsal değişim sürecinde ilkel ataerkil düzeni vurgulamadan çocuğun nasıl sağlıklı bir cinsel kimlik edinebileceğini belirtmektir. Doktor o zaman doktordur..
Şimdi herhangi bir doktorun dişiniz ağrıdığında rakı için demesiyle, şu verilen bilgi arasında bir fark göremiyorum. Eskiden dişi ağrıyan rakı içermiş ama şimdi diş hekimine gider, gerekli müdahale neyse yapılır, değil mi? Rakı içmek belki de gerçekten diş ağrısına iyi geliyordur ama bunu bir doktorun önermemesi gerekir. İşte, beklediğim de buydu kendi adıma..

Tüm bunlardan dolayı da işte, 19 Mayıs 2010 tarihli Doktorum programından dolayı Kanal D'yi ve Doktorum programını kınıyorum.
Sessiz kalamazdım, takdir sizin.