25 Kasım 2009

Hediyelerim, Hissettiklerim


Evet, dün öğretmenler günüydü ve yazamadım buraya yazı. Bir gece önce ev arkadaşım hastalandı ve onunla ilgilenmek zorunda kaldım, uykusuz uykusuz okula gittim. Öğretmenler Günü kutlaması şeyttik. Akşam oldu eve geldim, kafayı koydum uyudum. Sonracığıma müdür evine çağırdı bütün lojmanı. Öğretmenler Günü Resepsiyonu (!) vardı :) İşte öyle pasta falan yedik, çay içtik, Geniş Aile'yi izledik.

Gelen maillere cevabımı buradan vereyim. Çok değişik olan bir şey var. Şehirde bir yerde olsam yaşamayacağım duyguları yaşadım bugün. Hiç uyumadan derse gittim demiştim ya, sersem gibiydim biraz ama yine de biraz süslendim öğrencilerim için. Kendimi hazırlamıştım, hiçbir beklentim yoktu, o kadar ki öğrencilerim öğretmenler günü olduğunu bile bilmiyorlardır bugünün dedim. Her şeye hazırlıklı olmam lazımdı, hayal kırıklığı yaşamak istemedim açıkçası. Sonracığıma derse girdim. Öğrenciler hemen:

-Öğretmenim siz bilmiyor musunuz?
-Neyi?
-Bugün öğretmenler günü. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.

dediler ve hediyelerini verdiler..

Paket vardı iki tane, sabah gelirken yol kenarından toplanmış çiçekler vardı ve iki tane plastik çiçek...

İlkokul günlerime gittim. Babam taze güller alırdı hep. Her öğretmenler günü gül hediye ederdim öğretmenime taze taze.. Ne kadar şanslıymışım dedim. Bir keresinde arkadaşlardan biri çorap getirmişti öğretmene, ne kadar yadırgamıştım. Şimdi bana verilen hediyeleri görünce anladım ki öğretmenimiz için bunun bir önemi yok, hediyenin ne olduğunun bir öğretmen için önemi yok. Gözlerim doldu.

Evet işin duygusallık boyutunu bu şekilde hallettikten sonra, eve gelip uzunca bir zaman güldüm. Neden?
Çünkü paketleri açtığımda gördüğüm şeye sınıfta gülememiştim :) Canlarım benim.. Traktör almışlar zannımca bir hafta önce, onunla beraber işte eşantiyon maksadıyla anahtarlık vermiş galeri, ve tükenmez kalem.. Öğrencilerden biri de işte bu kalemi ve anahtarlığı paketlemiş getirmiş. Üzerinde traktör resmi olan bir anahtarlığım var artık ve ömrümün sonuna kadar saklayacağım ;) İşin daha da komik tarafı bu öğrencimin kuzeni de gitmiş müdüre aynı anahtarlıktan vermiş :) Hatta daha da komik tarafı ortaokul öğrencilerinden biri durdurdu beni ve hediyesini verdi. açtım baktım o eşantiyon kalemin aynısı :) Yani traktörlü bir anahtarlığın yanında iki tane de traktörlü tükenmez kalemim var artık..
He üstteki hediyeler arasında bir de kitap ayracı var, onu öğretmen arkadaşlardan biri hediye etti.

Güzel bir gündü. Güzeldi..

Öğretmenler günümü kutlayan arkadaşlarıma teşekkür ederim. KPSS sürecimde olduğu gibi, bir köy okulunda ücretli öğretmenlik yaparken de yanımdasınız. Seviyorum sizi..

23 Kasım 2009

Ne Akrebi Eksik Ne Hayaleti


Ne çilem varmış arkadaş!!

Geldim geleli sorun eksik olmadı. Önce akreplerle uğraştım sonra kocaman inşaat çivisi gibi osuruk böcekleri çıktı piyasaya. Osurup osurup kaçıyordu adiler. Hatta iki gece önce bile buldum bir tane.Ev arkadaşımın odasından akrep çıktı, tuvaletten iki kez akrep çıktı. Kolla götü felsefesini uyguluyorum tabii o günden beri.

Şimdi bir de esrarengiz olaylar olmaya başladı..
Şöyle ki:
Çizmelerim, ayakkabılarım kapının iç tarafında öylece dururdu hep. Bir gün çizmelerimi giymeye kalktım, akrep korkusundan bir kere çevirip öyle giyiyorum ayakkabıları. İyi ki de öyle yapmışım. Abartısız bir bardak su çıktı içinden. Sağ tekinde. Köpüklü gibiydi. Çiş değil onu biliyorum. Ev arkadaşıma sordum onun konuyla bir ilgisi yokmuş. Neyse dedim temizlik yaparken olmuştur, salla. Geçen hafta sonu da spor ayakkabılarımı giymeye kalktım o da ne, ayakkabı kireçle dolu ağzına kadar. Tavandan döküldü desem imkansız o kadar kirecin sadece ayakkabının bir tanesinin içinde o kadar bulunması.. Yine sağ tekindeydi.

Sonra düşünmeye başladım ne olabilir diye.. Yanı başımda mezarlık olduğunu söylemiştim ya hani, 20 tane mezar var yaklaşık. Koskoca köyün 20 tane mezarı mı olacak demeye başladım. Köy olduğu için kimisi tarlaya falan da gömse yine denk düşmüyor sayı. Sonunda lojmanın ve okulun altının da eskiden mezarlık olduğunu düşünmeye başladım. Bugün de sorayım dedim diğer öğretmenlere. Okulun değil ama lojmanın altının mezarlık olduğundan eminiz, geçen sene kanalizasyon için çalışılırken bir sürü kemik çıktı dediler..

Şimdi ben hâlâ burda ne bok yemeye duruyorum bilmiyorum.

Hüff..

18 Kasım 2009

Emir Çerman


Şimdi size özel bir insandan bahsetmek istiyorum.

-Neden özel?
-Çünkü yetenekleri var.
-Ee bir çoğumuzun var.
-O sadece kendini düşünmüyor ama. Yetenekli olup yeteneklerini değerlendirme imkanı bulamayanlar için çalışıyor.
-Eee çalışıyor da ne başarmış.
-Anlatayım hemen:

Emir Çerman, dünyanın en iyi müzik okulu diye bilinen Berklee College of Music'te film müzikleri alanında eğitim görüyor ve okulun Dünya Burs Turu kapsamında Türkiye'ye gelip seçmeler düzenlemesine vesile oldu. Evet Berklee bu ay içinde Türkiye'de olacak ve yetenekli gençleri sınayıp seçtikleri öğrencilere burs sağlayacak.

Etkinlikler İstanbul'da 22 ve 26 Kasım tarihlerinde  Modern Müzik Akademisi’nin (MMA) evsahipliğinde yürütülecek ve klinik çalışmalar, konferans, bilgilendirme semineri, jamsessionlar  ve müzik eğitmenlerinin forumunu kapsayacak. Daha detaylı bilgi ve elemelere katılmak için http://www.berklee.edu/wst adresini ziyaret edebilir veya scholarships@berklee.edu adresine eposta gönderebilirsiniz. Etkinlik takvimi için http://www.mma.gen.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

Şimdi buradan sonraki kısım ise başka. Sezen Aksu ve Burak Kut, Çağdaş Eğitim Vakfı'nın düzenlediği gecede, halen Berklee College of Music'te burslu öğrenim gören Emir ÇERMAN, Burak BEŞİR, Ekin CENGİZHAN ve Bulut GÜLEN'in şarkılarını seslendirecek. Geceden elde edilen gelir İstanbul seçmelerinde öğrenim görmeyi hak eden öğrencilerin eğitimine destek amaçlı kullanılacak.

Emir şimdiye kadar ne yapmış diye bakmak isterseniz de myspace sayfası ahanda..Bu sayfadan etkilenmemek elde değil, bir bakın bir bakın valla bir bakın.






 Bunu dinlemeden ölmeyin derim ben:

FW: Kesin Oku Dogruysa Yaşadık‏

İçinde 400 küsür mail adresi barındıran bir mail:

kesin okuyun doğru ise yaşadık denemeye değer 

bir arkadaşımdan, avukat olan arkadaşımdan geliyor ve iyi bir fırsat gibi görünüyor. O, doğru diyorsa gerçekten doğrudur. En azından insanın kaybedecek bir şeyi yok.  Bana şunları anlattı: avukatım ve yasaları biliyorum. Bu bir gerçek. Aldanmayın, aol ve Intel, aynı pepsicola`nın kısa süre önce general elektrik ile yaptığı gibi, mahkeme karşısına çıkmaktan ve milyonluk tazminatlardan korktukları için sözlerini tutuyorlar. Sevgili arkadaşlar lütfen bunu bir şaka olarak görmeyin. Bill Gates şu an servetini dağıtıyor. Buna karşılık vermezseniz ileride bunun için pişman olabilirsiniz. Windows hala en sık kullanılan program. Microsoft ve aol şu an bu metin ile bir deney yapıyorlar (e-mail beta test). Bu maili arkadaşlarınıza gönderdiğinizde Micro soft iki hafta boyunca izini sürebilir ve sürecektir. Bu maili ileten her kişi için Microsoft 245 Euro ödeyecektir. Bu maili gönderdiğiniz ve bunu devam ileten her kişi için Microsoft 243 Euro ödeyecektir. Bu maili alan üçüncü kişi için ise Microsoft 241 Euro ödeyecektir. İki hafta sonra Microsoft size posta adresinizi teyit etmeniz amacıyla size  ulaşacaktır ve size bir çek gönderecektir. Saygılarımla,
Matematik Öğretmeni
İnternettin KABLOBAĞOĞLU
mailto: internettinkablobağoğlu
@hotmail.com
bunu andırmaca gibi düşündüm,fakat bu maili aldıktan ve ilettikten iki hafta sonra 
microsoft benden posta adresimi istedi ve 24800 euro`nun üzerinde bir çek aldım. Bu test bitmeden önce cevap vermelisiniz. Sizden biri bu imkâna sahipse bunu değerlendirsin. Bill Ga tes için bunlar bir reklam kampanyasının masrafları. Lütfen bu maili
mümkün olduğu kadar çok insana iletin. En azından 10000 Euro almanız gerekir. Bize de bir faydası olmasaydı bu mailin iletilmesine katkıda bulunmazdık. Babamın bir tanıdığı birkaç ay önce buraya kendini ekledi. Onu en son gördüğümde bana çekini gösterdi. Üzerindeki tutar, toplam olarak 4324,44 euro idi.  Intel için çalışan, yakın arkadaşlarımın teyzesi patricia teyze daha yeni bu mailin iletilmesi için 4543,23 Euro`luk  bir çek aldı. Dediğim gibi yasayı tanıyorum ve ıntel ve aol`in kendilerini dünya çapındaki en büyük hizmet şirketi yapacak bir füzyon üzerinde çalıştıkları doğru ve en çok kullanılan program olduklarını garantilemek için bu testi uyguluyorlar.
S A Y G I L A R I M L A 
Hüdaverdi GÖTÜGÜZEL
Beden Eğitimi Öğretmeni 


16 Kasım 2009

Beni Bu Uzun Havalar Mahvetti


"Bir dünya bırakın biz çocuklara ıslanmış olmasın gözyaşlarıyla.."
 Lan canım yanıyor, bu çocuk şarkısı değil, değil arkadaş, değil. Nasıl bir işkencedir ya, etim kemiğimi terk ediyor. Yeni Türkü'nün Biz büyüdük ve kirlendi dünya'sını çocuk şarkısı zannetmek gibi bir şey bu. Yok yok değil, değil bak, cidden değil.

Bir de ilkokuldayken bu şarkıyla dans etmiştik bir 23 Nisan'da. Yine o koca kafalı çocukla eşleştirmişlerdi beni. Salak babası ikide bir yanıma gelip "Seni oğluma alacağım." derdi. Utanmaz, arlanmaz şey. Pazardan bezelye alıyor sanki (1)

Özetle böyle çocuk şarkısı olmaz arkadaş, mahvetti beni be, uzun hava mübarek.

(1) Yazar burada küçücük olduğunun altını üstüne getiriyor.

15 Kasım 2009

Legend of the Seeker


Hafta sonumu Acı Hayat tarzında bir diziyi izlemek için harcadım, evet itiraf edebilirim sanırım ama içimdeki "Ne zaman sevişecek bunlar?" duygusuyla bütün bir sezonu devirmişim hey maşallah.
Dizi bir boka benzemiyor işin aslı, dinlerden eski filmlerden araklanmış bölümler falan iyiymiş valla.
Ama Allah için bak şu riçırt var ya esas oğlan, ne az ne çok hoş kasları var.

Kadın da güzel Bridget Regan var mesela, şimdi resimlerini koyup kendimi ikinci plana atmak istemiyorum ama durum bu yani. Bütün sezon boyunca iki meme ve bir cillop gibi erkek göğsü görmek istiyorsanız izlenebilir bir dizi.

Büyücü olmasa izlemezdim ama yeminle, o bana böyle ne bileyim Buz Devri'ndeki mamudu hatırlattı. Onsuz olmazdı yani.

Ha bilmem kaç bölüm sevişemeyen Bihter'le Behlül'ü izlemişim ha bir sezon boyunca öpüşmenin ilerisine geçemeyen riçırt'la keylın'ı izlemişim. Allah cezamı verecek ulan..

Hayır Richard da bir şeye benzese bari, kasları falan iyi hoş da çocuk tipli bir şey bu mu Seeker.. Tü size..
Kendisinin bu diziden bağımsız başka bir fotoğrafını şeyttiriyorum.Sevmem ben böyle ruhsuz ve sakalsız herifleri. Hayır sakal bıraksa göremiyoruz, sarı sarı öğh

14 Kasım 2009

Bloglar Ölmesin Diye

Evet efenim blog manifestosu mu dersiniz, pippi manifestosu mu dersiniz, ne alakası var ne manifestosu mu dersiniz bilmiyorum ama blog yazarlığının ölmesini istemiyorum.

Ciddi anlamda bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Dernek falan iyi de, takım elbiseyle birileriyle tokalaşırken çekilmiş fotoğraflardan ve tabii sırf bir gazeteye kapak atmak için blog yazan blog yazarlarından daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Yazıyoruz ediyoruz iyi hoş ama kıçı kırık bir gazeteci gelip de yazdığımız orijinal yazıları kendi yazmış gibi haber yapıyor biz susuyoruz. Neden bu adam bunu bu kadar kolay yapıyor? Çünkü insanlar blog yazarından çok kıçı kırık bir gazetenin kıçı kırık bir gazetecisine inanır. Hee hele de haberini çaldığı blog yazarı nick kullanıyorsa.. Bu bahsettiğim şey alıntının çok ötesinde bir şey. Ben kahvaltı ediyorum, çişimi yapıyorum, sevişiyorum onu yazıyorum neremi çalacaklar benim diyen güzide insanlar içinse söyleyeceğim şey şu, canımsın sen!

Evet bunu düşünelim diyorum..

Ama daha da vahim bir şey var ki, sosyal medya dediğimiz olay blog yazarlığının sonu olabilir. Ciddi bir tehdit bu. Aman sen de diyorsanız ben en başta çok iyi bir blog okuyucusuyum. Hiçbir reklamdan etkilenmem sadece blog yazarları ya da zekasına güvendiğim arkadaşların önerdiği ürünleri kullanmayı, almayı tercih ederim. Bu ne demek biliyor musunuz? Blog yazarlarının kocaman bir potansiyeli var. Bazı gazetecilerin blog yazarlarına bok atma sebebi de bu işte! Biz yazıyoruz, onların göremediği bazı şeyleri biz görüyoruz, kampanyalar düzenliyoruz ve sürekli büyüyoruz en önemlisi de dürüstüz, para için yapmıyoruz bunları, herhangi bir maddi çıkarımız yok bu işten. Bir ürün hakkında yazı yazıyorsak o ürünü gerçekten beğenmişizdir, bir şey bizi rahatsız ettiyse yazıyoruz neden başkalarını rahatsız etmesin. Bilmem ne bankası beni sömürdü, ilgilenmedi.. Bunu üç beş kişiye söylemekle bankanın adını Google'a yazan binlerce insana söylemek arasında fark olmadığını kim iddia edebilir. Herhangi bir konuda bir şey ararken aradığım kelimenin yanına blog yazmaya başladım ya da blogsearch kullanıyorum. Blog yazarlarının düşünceleri diğer tüm saçmalıklardan daha önemli geliyor bana. Bu potansiyeli yok sayamayız.

FriendFeed, Facebook ve Twitter hesaplarımı kapattığımı yazmıştım, onlar varken blogların durumunu bu kadar net göremiyormuşum, hissediyordum evet ama "vahim tablo" derler ya hani, heh işte ondan bihabermişim. FF, Facebook, Twitter önemli siteler, insanlar yazılarımızı oradan da takip edebilir değil mi, gördüğüm kadarıyla takip etmiyorlar. Herkes en az 200 kişi takip ediyor ve bloglarda yazılan yazılar sitelere düştüğünde yakalayamadıkları takdirde okumuyorlar. Yazısı okunmayan özellikle de yeni blog yazarlarının yazma heveslerinin kırıldığını hepimiz gördük, okuyorsak yorum yazalım diyorum. Birbirimizi okuduğumuzu gösterelim birbirimize. Önemsiz gibi görünen önemli bir ayrıntı. Ne yapılabilir her yazıya yorum mu yazacağız, evet en azından "okudum" türünden bir şey karalayabiliriz. Reader'dan takip edenler bloglara gidebilir.

Ben bunları neden söylüyorum, ziyaretçi sayısı düşmüş de ondan yazıyor, değil, allama bin şükür o konuda hiçbir zaman sıkıntım olmadı. Benim amacım okuduğum herhangi bir blogun bile bu vehametten etkilenip kapanmaması. Elimden geldiğince yorum yazmaya çalışıyorum. Reader'dan sitelere gidiyorum, yazıları tek tek okuyorum. Bunu herkes yapabilir gibi geliyor bana.

Bunu yazıyorum ama salak mıyım acaba diye de düşünmüyor değilim. Neyse dilerim bir şekilde birkaç blog yazarı dikkate alır beni.

PMS dediğimiz şey zamanı yazıyorum bunu, çok saçma gelirse "okudum, ne salaksın arkadaşım sen" yazıp geçebilirsiniz.

8 Kasım 2009

pippi ♥ gloom

Neler oldu bu 12 ayda.?

İşsiz kaldık, parasız kaldık, sigara paramız olmadı, bir sürü borcun içinde boğulmamak için birbirimize tutunduk. Babam içiyordu, her gece eve sarhoş geliyordu, bir sorun olduğunda Gloom'a ağlıyordum yine.. İşe girdim, işten ayrıldım, yine evde oturmaya başladım. KPSS süreci başladı, onunla eskisi kadar ilgilenemediğim gibi stres yüzünden kırıcı da oluyordum. İşsizlik, KPSS stresi, ailevi sorunlar... Biz zor zamanlarımızda bulduk birbirimizi ve gerçek anlamda destek olduk birbirimize. KPSS'den bir gece önce uyumadı, beni bekledi, sabah uyumadı sabah sınava gönderdi, oturum arasında konuştuk, sınav bittiğinde konuştuk, hep konuştuk.. Sonra KPSS olmadı dendi. Hüsran... Bana inanan adamı hayal kırıklığına uğrattım -o hiçbir zaman böyle söylemedi.- Bunun üstüne yeni hayal kırıklıkları... Tam iş bulacağım, buradan ayrılacağım dediğim dönemde o zamana kadar evden uzaklaşamama nedenim olan büyükbabam bizi bırakıp gitti. Gloom olmasa bunu da kolay kolay atlatabileceğimi sanmıyorum. Gerçi hâlâ her gece ağlıyorum ama alıştım artık sadece özlemden ağlıyorum. Gloom olmasa büyükbabamın ardından giderdim biliyorum. Hemen sonra bu köye geldim. Gloomsuz geçen iki üç gün ömrümden ömür aldı götürdü.. Onsuz hiçbir şey yapamayacağımı anladım tekrar.

Evlenmeye karar verdik biz. İşlerimizi yoluna koyduğumuzda inşallah önümüzde başka engel olmayacak ve evlenebileceğiz. Evet bunu çok istiyoruz..

 Hiç kötü bir şey olmadı mı aranızda, hep güllük gülistanlık mıydı bu ilişki yoo, biz de tartıştık, hepsi de hemen hemen aynı sebepten.. Ama Gloom'la tartışmayı bile çok seviyorum. Tartışmanın ortasında "Seda Sayan'a uçak çarpmış." demeyi seviyoruz.

Bu bir sene Gloom'u bulmak dışında hiçbir şey getirmedi diyebilirim aksine çok çok şey götürdü. Olsun diyorum, Gloom var.. Hani her sevgilinin birbirine söylediği şeyler var "Her şeyimsin" gibi.. Bu cümle şimdiye kadar bomboşmuş, öylesineymiş. Bir insan gerçekten her şeyin olabildiğinde anlıyorsun bunu. Gloom hem bi'tanem hem her şeyim.. Düşünün değerini, anlamını.. O olmadan nefes almak bile zor. Bağımlıyım ona, yalan yok. 

Çok zor zamanlarda birlikteydik, bu bizi daha da bağladı birbirimize biliyoruz, daha da bir sürü zorluk çıkaracak hayat karşımıza ama yanımda Gloom olduğu sürece korkum yok. Allah bana onu hediye etti, hep senin yanında olacak dedi. Bunu biliyorum, o bana armağan. O benim.

Masallardaki gibi bir aşkı gerçek hayatta bize sunan Tanrı,
Seni çok seviyoruz.

Jackie Chan,
Sen gerçekten iyi bir adamsın. Sağ ol her şey için..

Gloom, Sevgilim, Her Şeyim,
Seni çok seviyorum. Her şey seninle güzel. 
Aşığım evet çok hem de..


Ağlarken burnum akıyor ama.. Kolunu uzatır mısın, sevgilim?

Nesli23 sizi bekliyor!‏

Nesli23, kimsin arkadaşım sen, neden bekliyorsun beni?
Nesli23, ı ıh cicim..!

Aninda ONLINE tanisma imkani
- Resimli üye profilleri ve galeriler
- Üye karsilastirma sistemi
- Üyeler arasi mesajlasma
Telefonla iletisim
msn adresi alma 
- Üyelik ÜCRETSİZ ! 

7 Kasım 2009

Beni Ne Kadar Seviyorsun?

Komşumuzun 2-2,5 yaşlarında bir kızı var, çok da sevimli. Ondan iki inci:

-Oruç tutuyor musun?
-Oyuç tutmuyoyum bayık tutuyoyum.

-Beni ne kadar seviyorsun?
-Döyt.

3 Kasım 2009

Velede Ad

Kız: Netgül

Erkek: İnternettin

Çocuğunuza İsim

Kız: Blogan

Erkek: Erblog

2 Kasım 2009

Çözdükçe Dolanan Baş Örtüsü


Çok basit yaklaşacağım şimdi olaya. Çok çok basit olacak.

-Hüdaverdi Götügüzel'in boyu kısa, kendisi az buçuk da düzenbazdır üzerinize afiyet.

-Kısa boyluların çoğu düzenbaz olur.

-Götü yere yakından korkacaksın, arkadaş. Kısa boyluların hepsi yalancı, düzenbazdır.

Şimdi bu üç basit cümleye bakıyoruz.

1. cümle: Tek bir kişiden bahsediyor, sadece onu bağlar hadi diyelim seveni çok, bir de sevenlerini, hısım akrabasını falan bağlasın. Tamam değil mi?

2. cümle: Biri tecrübelesini anlatmış. Tanıdığı birçok kısa boylu vatandaşın düzenbaz olduğunu ileri sürmüş. Bu da sadece onu bağlar. Sevabına "Yok abi, yanlışın var aslında çoğu değil de sana öyleleri denk gelmiş." denilebilir, denilmese de olur.

3. cümle: Herifin biri kendini bir bok sanmış, genelleme yapmış, götüne girmesi an meselesi. (Bkz: Bütün genellemeler göte girer bu hariç)

Şimdi bu örnekleri neden verdim?
Baş örtülü arkadaşların, bazı yazıları, düşünceleri saldırı zannetmeleri bu mevzuyu iyice büyütüyor. Evet aramızda 3. cümleyi kuran saldırganların sayısı fazla, kabul ama baş örtülü arkadaşlarımız da baş örtü kelimesini görür görmez "Lan bu bana kesin saldırıyor." diye koşarsa bu iş işte bu hale gelir ya da Allah korusun daha da ileri boyutlara gidecektir. "Bu benim inancımın gereği arkadaşım, seni bağlamaz. Bilmem ne sempatizanı olduğum için kullanmıyorum bunu, genelleme yaptın, götüne girsin" deyip çekilse ne olur? Bir tarafından bir şey eksilmez, gerçekten eksilmez.

Bir de "Sen baş örtüsü kullanıyorsun" demek "Sen mavi gözlüsün" ya da "Senin boyun kısa" cümlelerinden farklı değil. Gerçekten değil. Kullanıyor musun, evet ee o zaman saldırı bunun neresinde?

Bu yazıyı neden yazdım?
Uzun zamandır aklımdaydı işin aslı ama şimdiye kısmetmiş. Blog verdi bana bu fikri. Anlatayım kısaca: Üç beş başı örtülü arkadaşımın yaptığı bir şeyi abes bulduğumu söyledim. Ooo ne inançsızlığım kaldı, ne porno meraklılığım.. Beni devamlı okuyanlar bilir, genelde eleştiririm zaten otu boku. Misal boru paça pantolon altı Converse  giyen gençleri eleştirmiştim. Böyle giyinen arkadaşlar da geldiler, "Ama ben seviyorum, yakışıyor bence" deyip gittiler. "Sen ne zevksizsin gerizekalı" demedi kimse.. Anlatabiliyor muyum?

Çok yakından biliyorum ki başı örtülü arkadaşlar anlaşılamamaktan dertli, bence bunun nedeni kendileri, her şeyi saldırı olarak görmekten vazgeçip anlayıp dinlemeye çalışsalar, en fazla karşısındakinin ezber bilgilerle donanmış bir aptal olduğunu anlayıp çekilirler, ne olur yani, kim ne kaybeder.?

-Ama saçların çok güzel, bunu görmeye herkesin hakkı var!

diyen gerizekalılar tanıyorum ben. Bomboş..!!

Ben fakültede baş örtülü arkadaşların yanında eylemlere katıldım ama biri hariç diğerleri tacize uğrayan kadınlar konusundaki eylemde yanımda değildi. Çünkü başı açıklar kadar tacize uğramıyorlardı ve bununla övünüyorlardı ama çıkıp da bütün baş örtülüler bencil hepsi sadece kendini düşünüyor diyemem, bu haksızlık olur. Tanıdığım o kadar mükemmel karakterli, başı örtülü arkadaşlarım var ki.. Tıpkı tanıdığım bir sürü mükemmel karakterli, boğa burcu kadını gibi.. Tıpkı tanıdığım bir sürü mükemmel karekterli, ela gözlü arkadaşım gibi.. Anlatabiliyor muyum, birinin baş örtülü olduğunu söylemek onu dışlamak değildir..

Zilyon tane emo'yla dalga geçtik. Bir sürü komik fotoğraf paylaşıyoruz, içlerinden biri hatta birkaçı baş örtülü olabilir ilgili kişilerin, tıpkı ela gözlü olabilecekleri gibi, tıpkı oğlak burcu olabilecekleri gibi..

"Ben Türk'üm." demek, "Sen Kürt'sün." demek değildir. "Sen Kürt'sün" demek "Sen zavallısın." ya da "Kürtler zavallıdır." demek değil.!! Olamaz da.. Fazla paranoyak bir milletiz özeti bu..!!

Öhöm Öhöm



Hastalığım boyunca gözünü bir an olsun benden ayırmadan bütün gece başımda bekleyen sevgilime en başta varlığı için sonrasında bütün emekleri için teşekkür ederim.

Seni anan benim için doğurmuş adam!!!
Hamurunu benim için yoğurmuş kulak memesi kıvamında..
Yerim!!

1 Kasım 2009

Biri Doktor Çağırsın


-Evet bendeniz geldim.
-Nereye gitmiştin?
-Eve.
-Neden?
-Rapor aldım.
-Neden ama?
-Yüzüm şişti. Daha doğrusu yüzümün bir tarafı şişti.
-Neden?
-Bilmiyoruz.
-Ee ne oldu, doktora gittin tabii, ne dedi doktor.?
-Yumuşak doku enfeksiyonu imiş. Bir sürü ilaç verdi. Yatmadan uyu dedi, kremleri sür bu hapları yut dedi. Sık sık kontrole gel dedi, beni sevdin belli ama gelemem dedim. Eh o zaman kurbanda görüşürüz, bu arada kurban bayramın mübarek olsun dedi. Eyvallah hacı, sağ olasın dedim.
-Eee geçti mi peki?
-Az biraz kaldı.
-Eh iyi madem, geçmiş olsun.
-Sağ olasın ciğerim.
-Gitme gitme dur, neden bu kadının resmini koydun?
-Haa o mu, dudaklarım aynı bunun gibi olmuştu, Allah sabır versin buna, hiç hoş bir şey değilmiş.
-Hee anladım bebişim. Hadi bay..
-Başbaş