29 Mart 2009

Oy Kullanıyoruz


Evet oy kullanma gibi güzide bahanelerimiz olmasa sokak yüzü göremeyeceğim. Aldım kimliğimi, öteki zımbırtıyı aldım gittim okula. Haydeee hastane gibi olmuş.. İlk başta kaza oldu da birileri toplandı kesin diye düşündüm ama bizim buralarda kaza da olmaz ki. Meğer herkes oy kullanıyormuş. Geçen seçimlerde babam oy vereceğim partiyi bir şekilde öğrendiği için oy kullanmama dolaylı yollardan mani olmuştu, bu sene ilk oy kullanışımdı. Çok heyecan verici bir tecrübeydi Haydar Bey. O değil de bir daha oy kullanacağımı sanmıyorum, herkesin tepkisini üstüme çekebilirim çekinmiyorum valla. Ben o eziyeti çekemem üste para verseniz bana ceza kesseniz de yok anam ben sağlık karnesi hasta kağıdı görmemek için bayılana kadar hatta bayılıp ayıldıktan sonra bile doktora gitmeyen bir insanım. Dün gece düşündüm de evlilik de böyledir herhalde anasının nikahını da isterler en iyisi annemleri bir şekilde sahte nikah cüzdanıyla kandırmak. Çekemem ben o eziyeti.
Ya da Yıldırım Nikahı. Nişanlım çok hasta iki günlük ömrü kaldı kıyın bize ya da bizi..!
Pippi ne zaman dışarı çıksa bir gerizekalı buluyor onu. Allam delikanlıları sevmiyorum çok mu günah bu? Oturtmuşlar oraya 20'lik bir şey. Çarpacaktım ağzına. Beni gördüğü andan itibaren uyuz uyuz bakmaya başladı anlamadım sebebini. Belki de görüşlerimiz farklıydı o da sabahtan beri orda oturduğu için insan sarrafı falan oldu herhalde. Gerzek gerzek bakıyor, garip küçümser bir yüz ifadesi. Aldım elime pusulayı, mührü; tam kabine gidiyordum "O değil şişşt" dedi. O derken kabini kasdediyor. Baktım çaktırmadan annemmiş. Döndüm "annem o kasma" dedim. "Olsun önemli" dedi. "Hadi ordan" bakışımla annemin yanına gittim. Sesli sesli "naber nasılsın görüşmeyeli anam" dedim. Bir kere uyuz olmuştum çünkü aslında "şiştt" demese kesin değiştirirdim kabini. Ben de meraklı değilim evde annem kabinde annem.. Sonra zarfı götürdüm ters ters bakarak "şu kutu" dedi. "Gerçekten mi" dedim. Bir yüz ifadesi vardı allam içimin yağları eridi resmen. Çok sevindirik oldum. Takdir ettim kendimi. Böylelerine lazım. Herkesin içinde yapmazdım bunu hatta hiç yapmazdım ama istedi. Aslında böyle okuyunca bu söz mü bozdu onu gibi oluyor ama ne bileyim suratı gösterebilseydim keşke. Sonra imzamı attım kimliğimi aldım kulaklığımı taktım saçımı savura savura eve yürüdüm. Hava da pek güzeldi. Bu havada sevgilimle el ele yürümek vardı orda burda. Heyttt de heyt heyt..!

28 Mart 2009

İhtiyaç Yayıncılık

Malum bilen bilir, ben de KPSS mağduruyum çoğu öğretmen adayı gibi. Haziranda olacak imtihana hazırlanıyorum. Eğitim mezunu olduğum için iki oturuma gireceğim. Girmekle ilgili espiri yapmayacağım burda. Neyse ilk oturum 9'da oluyordu sanırım. Genel Yetenek Genel Kültür, 120 soru Türkçe, Matematik, Vatandaşlık, Tarih, Coğrafya. İkinci oturum da 2'de başlıyordu sanırım. O da 120 soru Eğitim Bilimleri: Program Geliştirme, Gelişim Psikolojisi, Öğrenme Psikolojisi, Öğretim Yöntem ve Teknikleri, Ölçme ve Değerlendirme, Rehberlik.
Çalışma esaslarını bildiğim halde uygulama özürlüyüm kaç senelik öğrenci olduğum için kendi çalışma yöntemimi geliştirmiş bulunuyorum. Ama yine de bilinmesi gereken bir şey var. Azar azar her gün çalışmak esas mesela. Ben bunu yapamıyorum ama olsun. Bende garip bir şey var bu çoğunlukta böyle değil mesela. Herkes en çok ne kadar yapabilirsem o kadar yapmalıyım diye çalışıyor ama ben hesaplıyorum. Şu kadar yapsam bana yeter deyip zamanımı buna göre ayarlıyorum. Mesela ÖSS böyle oldu. Nerede okuyacağımı hangi bölümde okuyacağımı biliyordum. Her gün çalışıp kendimi heba etmeme gerek yoktu. Zaten lise boyunca o derslerde anam yeterince ağlak olmuştu. Neyse işte nitekim çalışmam gereken matematik konularını çalıştım ve 334'le istediğim bölüme yerleştim. Gerçi ben son zamanlarda biraz abartmıştım sanırım, denemelerde 360ları buluyordum kısmet işte yine hesapladığım gibi oldu bölüme gayet de güzel bir sıradan girdim zaten 3 tercihim mi vardı ne, yerleşmesem zıçmıştım ehehe :)
Geçen sene KPSS'de de böyle oldu. 78 alsam sözleşmeli gidiyordum bir önceki seneye göre. Son denemelerde 80-82 de olmuştu tamam dedim yeterli kızım sakin ol. Son bir ay çalışmayla gayet de iyi bir puandı aslında. Sınav sonuçları geldi, 78 aldım evet ama MEB sağ olsun 400 küsür Türkçe Öğretmeni alıyoruz deyince barajı da 80 yapınca bir halt olmadı o puan. Bu sene gözümü biraz yükseklere diktim bakalım 85-90 arası almam lazım. Şimdi onun için çalışıyorum.
Geçen sene Genel Yetenek-Genel Kültür çalışmalarını Final dergilerinden hallettim. Eğitim Bilimlerini de İhtiyaç'tan. Allam konular bu kadar mı güzel anlatılır. Gerçekten büyülendim. Bu işi çok iyi bildikleri kesin. Kitaplarını görseniz zaten anlarsınız. Sürekli örneklerle, küçük vakalarla mükemmel işliyorlar yani anlattıkları konuları önce kendileri uyguluyorlar. Bir de her konu için ayrı kitap hazırlıyorlar mesela Program Geliştirme kitabı ayrı, Rehberlik kitabı ayrı, set halinde satılıyor. Bu o kadar beğenildi ki bu sene bütün yayınlar aynı şekilde basılmış. İhtiyaç o kadar mükemmel ki bunu sınavdan sonra bir kez daha anladım. Geçen seneki Eğitim bilimleri sınavında tam 13 soruda hata olduğunu keşfedip dava açtılar, puanlarda bir değişiklik oldu mu olmadı mı takip etmedim bilmiyorum ama bu çabaları benim gözümde 10 üzerinden 10'du.
Eğitim Bilimleri çalışmak isteyen İhtiyaç'tan çalışmalı kesinlikle. Bu sene Genel Yetenek Genel Kültür kitaplarını da İhtiyaç aldım. Elimde Final Soru Bankası, Güvender Konu Anlatımı falan var ama planım diğerlerinin sadece sorularını çözmek konuları İhtiyaç'tan çalışacağım. Tavsiyem İhtiyaç'tan vazgeçilmemesi.
Gerçekten teşekkür ediyorum ya böyle nasıl desem çok seviyorum İhtiyaç Yayıncılık seni..


Acayip bir reklam izlediniz şimdi sizi "İpsiz Adam Hulahop Çeviriyor" adlı belgesel filmle baş başa bırakıyorum. İyi seyirler.

İsviçre Çakısı Sevgili


-Öncelikle isviçre çakısı gibi olmalı. Her derde deva olacak. Ben yaparım sen yorma kendini diyecek her şeyi halledecek ama mükemmel olacak yaptığı iş. Bir şey danıştığımda en mantıklı çözümü o sunacak. Sakin olmam gerekiyorsa sakin kalmamı sağlayacak ama böyle pısırıkça değil. Höt höt de değil.

-Kesinlikle sonsuz bir sadakati olacak.

-"Kadın hakları deyip duruyorsun hadi öde şu hesabı ne olduu hakkı erkek adı mıymış" diyen bir tip sevgilim olamaz.

-Alışverişten nefret ettiğimi üstüme başıma bakıp anlamayan adama adam demem ben.

-Abidik gubidik arkadaşları olan insanları sevmem, herkesle mesafesi olmalı. Can ciğer kuzu sarması bir kız arkadaşı varsa benim için o adam yok olsa daha iyi zira o kız benden daha çok şey biliyor olacak hakkında ben buna tahammül edebileceğimi sanmıyorum. Evet manyağım ama bu böyle..

-Ev almakla evlenmek arasındaki farkı bilecek.

-Kalite ayrıntıda gizlidir. Ben ayrıntıları takip eden insanım, gözüme gözüme sokmasına gerek yok benim için yaptıklarını, ben alacağım bilgileri ayrıntıları takip ederek de alabilirim.

-Eski sevgililerden konuşup kimi zaman kendimizle dalga bile geçmeliyiz. Kompleksiz olmalı. Ukalalığa asla tahammül edemem.

-Sevilince poposu tavan yapmayacak.

-"Pınar nolduu Pınar nolduuu" demeyecek neye bozulduğumu anlayacak.

-Zorla kırmızı et yedirmeyecek, sevmek zorunda değilim canım senin her sevdiğini.

-Biraz kendine güven, biraz empati, anlayış, izan, fazlaca pratik zeka, biraz geniş düşünce, saygı maygı işte..

-Çekirdek çitleyen, sakız çiğneyen zat mümkünse benden uzak dursun.

-Karnım acıkınca yemek yerim, ben de insanım neticede. Tokum dememe rağmen burnuma burnuma yağlı mantı gösterilmesinden tiksinirim.

-Erkek gibi tükürmeyi öğretsin bana..! Bir de geminin burnunda "açeydim gollarımı gitme diyeydim" duruşu esas tabii.

-Romantik görünmek için yemeğe götürmesin. Denize karşı simit yiyelim. O, simite gevrek dese de olur :)

-Kucağına almasın ay çok da hafifmişsin sen demesin, boyumla ilgili espiri yapmasın bir espiri yapılacaksa ben yaparım o sadece "yok canım abartma" desin.

-Çiçek böcek işine hiç girmesin, o işte para yokmuş.

-Dokunmak için fırsat kollamasın, dokunamasın, taş olsun elleri.

-Yemek yapmayı biliyor musun sorusunu araya hemen sıkıştırmasın, fark etmedim sanmasın.

-Çevreye duyarlı olsun, ona aldığım çikolatanın ambalajını gitsin çöpe atsın.

-Defterden yaprak koparmasın. Kokulu silgi bağımlısı olmasın.

-Lilayla moru ayırt etsin ama bana söylemesin.

-Biri bana laf atınca, "Aa beyefendi oluyor mu ama böyle biri çıkıp sizin karınıza Brezilya'ya gidiyor sık sık dese ne yapardınız?" demesin.

-Başım ağrıyor, dişim ağrıyor, kuşum ağrıyor demesin. Erkek dediğin hastalanmaz. Ben bile mızmızlanmıyorum sana noluyor.

-Çişim geldi dediğimde anormal anormal bakmayacak. Çiş bu, muhtemelen 3 yaşımdan beri çişimi söylüyorum ben.

Üff bir sürü bir sürü bissürüüü...

27 Mart 2009

Otomatik İletiyle Konuşmak


Geçen yaz oldu bu olay. Çok sevgili ama fazlaca şapşal bir arkadaşla otomatik iletim arasında geçen diyalog:

pippi'nin oto-iletisi: kahvaltıdayım..
şapşal arkadaş: afiyet olsun. bize gelsene.
pippi'nin oto-iletisi: kahvaltıdayım..
şapşal arkadaş: zaten şimdi demiyorum bir gün gel işte
pippi'nin oto-iletisi: kahvaltıdayım..
şapşal arkadaş: tamam canım afiyet olsun. ben çıkıyorum görüşürüz. bir şey diyor musun?
pippi'nin oto-iletisi: kahvaltıdayım..
şapşal arkadaş: tamam o zaman görüşürüz sonra.

O zamandan beri aramıyor sanırım küstü. :)

Bir Ebeveyn Olarak Pippi Haşmet


Anket gönderilmiş ben de cevaplıyorum, bakalım:

1-Çocuk yürümeyi ne kadar erken öğrenirse o kadar iyi terbiye edilir.

A) Hiç uygun bulmuyorum.
B) Biraz uygun buluyorum.
C) Oldukça uygun buluyorum.
Ç) Çok uygun buluyorum.
D) Ne desem bilemiyorum.
(ahaa kafiye yapmışlar helal valla. Gerçi son şıkkı Şuşu kendisi eklemiş ama o da uyumlu. Zengin kafiye, şart olsun.)

Niye..! Lan arkadaş, buna diğer şıkları işaretleyenleri anlamam. Sana ne, ne zaman yürürse yürür sen işine bak. Dayım 5 yaşında mı ne konuşmuş mesela, şimdi de hiç susmuyor mübarek. Bugün yürümez yarın koşar Allah'ın izniyle. Çocuk bu, düşe kalka büyür. Ne ilgisi var terbiyesiyle.. Bu kesin çocuğu doğru düzgün şekillendirme potansiyeli taşımayan ana babaların işidir. "Ayy Fazilet hanım, aslında evde böyle değildir bu, geç yürüdü de ondan biz terbiyesini şeyttiremedik.." Elinin körü..!

2-Bütün zamanını çocuklarıyla geçirmek, bir kadına kanadı kopmuş kuş duygusu verir.

A) Hiç uygun bulmuyorum.
B) Biraz uygun buluyorum.
C) Oldukça uygun buluyorum.
Ç) Çok uygun buluyorum.
D) Ne desem bilemiyorum.

Soruya bak, romantik soru. Kim hazırlıyor acaba bunları. Kanadı kopmuş kuş.. ehehe hiç güleceğim yoktu. Melankoliye bağlamış biri feci şekilde.
O senin saçmalığın olurdu herhalde, çocuk dediğin her dem eğlenceli bir şey. Onunla yaşlanmamayı öğreneceksin bir kerem.. Sürekli hareket halinde olmanı kasdetmiyorum ama o da var tabii. Sen emekli maaşının bu ay ne kadar yatacağını düşünürken o eve sevgilisini getirip müzik dinleme bahanesiyle odasına kapanacak sen de kapı dinleyeceksin, elinde pasta börekle odaya baskın düzenleyeceksin. Nerde var bu hareket.!?

3-Kendi haklarına sahip olabilmesi için, bazen bir kadının kocasını terslemesi gerekir.

A) Hiç uygun bulmuyorum.
B) Biraz uygun buluyorum.
C) Oldukça uygun buluyorum.
Ç) Çok uygun buluyorum.
D) Ne desem bilemiyorum.

Bunları da ben anlatıyorum millete. Hakkınızı almak için kimseyi terslemenize gerek yok. Öncelikle evlilik demirden leblebi saçmalığını unutun. Demirden leblebi mi olurmuş.. İlk aşama, haklarınızı siz mücadele etmeden size sunan, sunmasına gerek yok da bunun muhabbetini bile yapmayacak zekada bir koca bulmak lazım. Yok bulamıyor musun, çok da lülü.. Evlenmek zorunda mıyız, neyse bunlar tabii testi kırılmadan önce yapılacaklar. Testi derken Nasrettin Hoca'nın testisinden bahsediyorum. Diyelim ki kırıldı anlayışsız bir adamla evlendiniz ya da adam normaldi ama evlilik cüzdanını görünce tapu zannetti, hayır yani oluyor, çıkıyor böyle salaklar. Evet o zaman tane tane, karşıdakinin bir idiot olduğunu düşünerek izah edilecek her şey.. yok olmadı mı, o zaman tersleyin.. ehehe şaka. Terslemek yok. Bir kadına yakışmaz, tenezzül etmeye değmez. Basın gitsin ya aman çok mu dert? Her yer karşı cins dolu, Desti izdivaç'a çıkan 80'lik amcaları teyzeleri gördükten sonra böyle düşünüyorum evet.

4-Akıllı bir kadın, bebeğin doğumundan önce ve sonra yalnız kalmamak için elinden geleni yapmalıdır.

A) Hiç uygun bulmuyorum.
B) Biraz uygun buluyorum.
C) Oldukça uygun buluyorum.
Ç) Çok uygun buluyorum.
D) Ne desem bilemiyorum.


Ne desem bilemiyorum çünkü bir halt anlamadım. Ki soru aslında böyle de değildi. Bu, sorunun düzeltilmiş hali. Soruda diyordu ki, "yeni bir bebeğin doğumundan..." Eskiden doğmuş bir bebek düşünüyorum gözlerim kapalı... Soruyu anlamadım hocam valla bir halt anlamadım. Yalnız derken bebeği mi satacağım yoksa adamı mı? Adam gitti diyelim yalnız kalmamak için eve erkek mi atmalı? Eğer öyleyse pek eğlencelisin sen bebeğim..

5-Eğer anneler dileklerinin kabul edileceğini bilselerdi, babaların daha anlayışlı olmalarını dilerlerdi.

A) Hiç uygun bulmuyorum.
B) Biraz uygun buluyorum.
C) Oldukça uygun buluyorum.
Ç) Çok uygun buluyorum.
D) Ne desem bilemiyorum.

Ne desem bilemiyorum çünkü anne kim baba kim.? Hadi bizde kalsın izan, anladım anladım. Bazı kadınlar erkeklerin anlayışsız olduğundan yakınıyorlar doğru da, benim onlara vereceğim 3 saatlik ders bu durumu ortadan kaldırmaya yeter. Karşıdakini eğitmek istiyorlarsa uygulamaları gereken birkaç teknik var bu kadar. Dilek hakkını boşa harcamaya gerek yok. Hem bu kadınlar salak mı, ne diye dürüst, namuslu, anlayışlı, yakışıklı, sadık falan fişman yeni bir koca istemiyorlar da elindekileri düzeltmeye çalışıyorlar..

6-Çocuklar bencil olduklarında, sürekli bir şeyler istediklerinde, annenin tepesinin atması çok normaldir.

A) Hiç uygun bulmuyorum.
B) Biraz uygun buluyorum.
C) Oldukça uygun buluyorum.
Ç) Çok uygun buluyorum.
D) Ne desem bilemiyorum.

Allam kim kurmuş bu cümleleri.? Okulun rehberlik hocası mı, Milli Eğitim mi çatlayacağım şimdi. Annenin tepesinin atması.. Ehehe deyim kullanacakmış da işte denk gelmemiş. Tepesinin tası atmak şeklinde. Ama böyle anketlerde deyim meyim kullanılmaz pek. Neyse "Ne desem bilemiyorum" dedim çünküüü ben bu cümleleri anlamıyorum. Tepesi atar tabii sinirlenmesi gayet normal. Misal arkadaş anlatmıştı çocuğun biri, istediği alınana kadar sürekli "İstiyorum" diyormuş. Dayanabilir mi buna bir insan? Ama burda önemli olan nokta öfke kontrolü.. Duymayacaksınnnn, görmeyeceksin, bilmeyeceksin.. O devam edecek.. Ama tabii hemen susmasını, isteğinden vazgeçmesini bekleme, önce ağlıyorsa sesini yükseltecek, belki bir yerleri kırıp dökecek ama sonunda susacak ve isteklerini bu saçmalıkları yaparak elde edemeyeceğini anlayacak. Olay budur. O yüzden anne sinirinden çatlasa da patlasa da bunu çocuğa belli etmeyecek.

Anamm bitti.. Tam da alışmıştım, engin tecrübelerimi dökmüştüm ortalığa.. Neyse...

26 Mart 2009

Ben Kimim?

Gruplandırarak yazayım belki biraz düzenli olur.
  • Düzenli beslenme alışkanlığım tarihimin yazılmaya başladığı ana sınıfından beri yok. Aslında Ana Sınıfı öğretmenim gerizekalı olmasına rağmen süper sallamış ya da ben o karneye çok inandım. Ana sınıfı karnemde iki notum 4'tü. Biri Beslenme diğeri Grup çalışması gibi bir şeydi. Evet ne diyorduk, yemek yemem pek. Tek öğün yerim genelde. O da muhtemelen omlet olur. Naneli peynirli omlete asla hayır demem. Hamur işlerine bayılırım esasında ama tuzlu olacak. Meyveyi sadece biri eliyle yedirdiğinde yerim, çok film izlemekten oldu bu da herhalde, kiraz ve vişne gibi kurtlara ev sahipliği yapma potansiyeli bulunan meyveleri hayatta yemem, portakal soymam soyanı severim hatta bağrıma basarım, mandinanın kabuğunu soymaya bayılırım ama beyaz beyaz liflerini temizlemeye üşenirim öylece yerim. Karpuza kafamı sokabilirim, ortasını yiyip sümüklü bir mendil gibi kenara atarım. Can eriğini ağaçtan toplarken ishal olana kadar yerim. Peynirsiz bir kahvaltı düşünülemez ama her peynir de yenilemez. Tam yağlı beyaz peynir olacak alengirli isimli peynirleri yemem. Zeytin damar damar olacak ama fazla da olmayacak. Reçeli sadece kızarmış ekmeğin üzerinde yerim.
  • Son gün ders çalışan biriyim ben hiç de pişman değilim. İlkokulda sınıfın ortadaki sırasında otururdum ki hoca nerden başlarsa başlasın soru sormaya hep ortada olayım diye zaten listenin de ortasındaydım. Lisede duvar dibinden ayrılmadım. Lisede yine laf sokma şampiyonuydum. Belden aşağı yukarı hiç fark etmez karşımdakini yerin dibine sokana kadar pes etmezdim. Üniversitede vazgeçtim bundan. Derste söz almayı sevmezdim dikkatim dağılıyordu. Yüksek notlu bir öğrencinin söz almaması tenezzül etmemek olarak görüldüğü için anneme şikayet edildim. Derste kitap okuduğum için Türkçe öğretmenimle kavga ettim. Bir piyeste gelin rolündeydim bütün oyun boyunca sahnede olmama rağmen ağzımı açıp tek laf etmedim. İlkokulda sürekli saçımı çeken çocuğun koluna vurdum çocuk bayıldım komaya girdi falan filan oldu. Meğer aşısına vurmuşum. Şans işte. Birkaç yıl sonra çocuk bana aşık oldu. Artık ne sendromudur bu bilemem ama iki sene öncesine kadar her bayıldığında adımı sayıklıyormuş. İlkokul döneminde öğretmenlerin gözdesiyken lisede yaşadığım olayların etkisiyle düşen ders notlarımla beraber öğretmenlerin de gözünden düştüm. Lise sonda ders notlarım yükseldi öğretmenler sevdi demek ki neymiş ders notları ile öğrenci sevgisi arasında doğru orantı varmış. Üniversite için söylenecek fazla söz yok. 2 sene sınıfın köşesinde 1 sene sınıfın arkasında oturdum ve güzel bir komedi filmi izledim hiç sıkılmadım. Enteresandır herkesin 10-15 arasında puan aldığı bir sınavdan 100 almayı başardım ama bunun kariyerim için hiçbir işe yaramayacağını bildiğim için sevinemedim zaten ortalamayı yükselttiğim için arkadaşlar bir süre düşman oldular bana.
  • Üniversiteye gelene kadar 20'i aşkın erkek arkadaşım oldu. Üniversiteden sonra da oldu oldu da olduu.. Ama süreleri uzundu. En uzun ilişkim 2 yıl sürdü. Saçma bir sebepten dolayı ayrıldım pişman değilim. Şimdilerde gerçek mutluluğu buldum ve eminim bu son..!
  • Aile hayatım görünürde mükemmel olmasına rağmen aslında sorunlu mu sorunlu en azından benim için öyle.
  • Arkadaşlardan hiçbir zaman gülmedi yüzüm. Şimdiye kadar bana en yakın en vazgeçilmez arkadaşım küçük kara balık. Ondan gayrısında hep bir pürüz var. Küçükken evde oklava ile kovalandım Seda diye bir arkadaşımca. Nedense benden 10 yaş büyük insanlarla anlaşma potansiyelim hep daha yüksek oldu.
  • Bacak kadar boyum var türlü türlü huyum var.
  • Uyumayı sevmem saçma rüyalar görmek istemem.

Engelli Bir Çocuğun Annesi Olmak


Üstelik bilerek ve isteyerek..
Bu konuda yazılanları uzun zamandır takip etmeye çalışıyorum. Anladığım kadarıyla herhangi biri "Doğmasına izin verirdim, yaşam hakkını elinden alamam." diyor ama engelli çocuk sahibi aileler özellikle anneler "Bunun olmasını istemezdim asla" diyor. "Çocuğumun bana bakışlarını görüyorum, doğurmasaydın beni deyişini duyuyorum, eğer hamileyken biliyor olsaydım sadece kendi hırsım için bunu ona yapmazdım" diyebiliyor.
Aslında ne büyük bir çelişki bu kafa karıştırıcı. İçinden çıkılmaz bir konu.
Amerika'da Sarah Palin durumunda tekrar gündeme geldi bu konu. Sarah Palin, kürtaj karşıtlığı ile biliniyor. 5 çocuğu var ve son çocuğunun down sendromlu doğacağını bildiği halde onu aldırmadı ve dünyaya getirdi.
Üçlü test denilen şeyin iyi sonuç vermesi için gereken süre Türkiye'deki kürtaja verilen yasal izinden sonrasına denk geliyor. 10 haftadan sonrası Türkiye'de yasak ama bu yasağa kimsenin uymadığı abuk sabuk yerlerde bu sürenin sonunda da kürtajın yapıldığı bilinmekte. Keşke bu konunun uzmanı bir doktor bu yazıyı okusa da bizi bilgilendirse.
Türk kadını ne yapardı? % bilmem kaçının müslüman olduğu iddia edilen ülkemizde İslam dininin etkisi ne olurdu bu kararda? Cidden merak ediyorum. Ve kendi fikrim yok sanırım..

24 Mart 2009

İyi ki doğdun Sevgilim





Hehe.. Yaşlanıyorsun sevgilim.. Bir gün bakmışsın ben taş gibi kalmışım sen çökmüşsün. Hep o aramızdaki 6 yılla ilgili işte bunlar aşkım. Ama merak etme kimseler bilmeyecek o zaman gerçek yaşını, saklarız kimliğini falan. Emekli maaşını çekmek için lazım olabilir gerçi ama onu da ben çekerim artık senin için, nolcak canım elime mi yapışır. İyi ki doğdun be valla bak çok sevindiriğim şu an. Sırf sen doğdun da beni buldun diye aslında bu sevincin sebebi ama bunu sana söylememem lazım çünkü şımarmanı istemem. Neyse yıl 2009 olmuş. Mart ayına gelmişiz ne çabuk. 25'i de oldu mu şimdi anaaa, sen oldun 29.. Hadi bakalım sevdiceğim, doğum günün kutlu mutlu olsun, bensiz kalma inşallah bir ömür. Başının püsküllü belası olayım amin. İşte hediyen:









Buraya kadar çok mu saçmaladım. Şimdi şunları oku sevgilim!







Sesini duymadığım her gün işkence..!
Ben çok alıştım sana, sensiz yapabileceğimi sanmıyorum. Böyle nasıl desem nefesim oldun. Odamda gözlerin. Beni izliyorsun, ben de sana bakıyorum evet diyorum burdasın, biliyorum.
Bir şiir okuyorum, okuduğum şiirin dizesinde buluyorum seni. Öykülerdeki iyi yürekli kahraman. Romanlarda derinliği işlenen karakter.
İçtiğim sigarada bana zarar vermeyen tek maddesin, zihnimde.
Aynaya baktığımda yüzümde. Ellerin ellerimde, saçımda, bileklerimde..
Kanımda. Nefesimde.
Aşk böyle bir şey di mi?
İnanıyorum seninle her şeye. Seninle üstesinden gelemeyeceğim hiçbir şey yok biliyorum. Seninle pikniğe gitmeyi hayal ediyorsam paranoyalarımdan uzak, ben seni gerçekten seviyorumdur duy, bil, öğren..!!
Deli gibi aşığım sana.


Söz evet söz.


Şimdi şu yazdıklarımdan kendine bir cümle edin sevgilim, güllük gülistanlık olsun.


Bugün doğum günün evet biliyorum.


Doğum günün kutlu olsun.
Seni her şeyden çok seviyorum..

23 Mart 2009

Şölen - Choco Mia


Çikolataya çok da düşkün biri değilim ama bunu paylaşmadan edemedim. Nesin sen şekerim demek istiyorum kendisine.!!
Şölen'in çikolataları beni benden alıyor resmen. Ay of neyse.. Bir tane diye alıyorsun 4 ayrı lezzete eriyorsun. Henüz denemedim işin aslı, bugün reklamlarını izledim de hasta oldum bu fikre.
5 çeşit üretmişler bu zımbırtıdan:

-Çeşnili (Antepfıstığı, Badem ve Fındık) Bitter, Sütlü ve Beyaz Çikolata
-Fındıklı Bitter ve Sütlü Çikolata
-Çeşnili (Antepfıstığı, Badem ve Fındık) Sütlü Çikolata
-% 70 ve % 55 Kakao Kuru Maddeli Karışık Bitter Çikolata
-Çeşnili (Antepfıstığı, Badem ve Fındık) Bitter Çikolata
-Antepfıstıklı Bitter ve Sütlü Çikolata

Deneyeceğim en kısa zamanda. Yalnız süper bir fikir dur bakayım TM mı? Oha Gaziantep. Sevdim ben bu firmayı. Valla bak. He bu arada bu yazı için bana para verseler daha çok severdim :P

--

Reklamları izlediniz şimdi sizi "Halamın oğlu Çüknettin" adlı sinema filmiyle baş başa bırakıyorum. İyi seyirler..

Vay Arkadaş İşe Bak

Aha yeni bir şey öğrendim. Şeker, süt ve tabii süt ürünleri kafa yapıyormuş. Bildiğin uyuşturucu etkisi. Yılda 15 kilo peynir yediğine inanamıyorum şekerim ve sen, sen de yılda 92 kilo şeker tüketiyormuşsun. Ohaa..!


--

Ayrıca bunu can sıkıntısından araştırdım mutlaka çoğu kişi biliyordur ama ben yeni öğrendim bunu da. Kemik kömürü diye bir şey var. Neymiş kemik kömürü, birkaç sitede buldum Viki'den alıntılıyorum:


"Yüzde 10 oranında karbon içeren kemik kömürü, hayvan kemiklerinin iyice kırılıp havasız ortamda yakılmasıyla elde edilir. Kemik kömürü herhangi bir sıvı ile ısıtıldığında, sıvını rengini yok eder, bu nedenle sanayide renk giderici olarak kullanılır. Örneğin, şeker bu yolla arıtılır. Çay kemik kömürü ile kaynatıldığında tamamen renksiz hale gelir."
Şu adreste de daha ayrıntılı veri bulunuyor: 
--


Bu yöntemin eski bir yöntem olduğunu okudum birkaç yerde ama hangi fabrika bunu uyguluyor hangisi uygulamıyor bilemeyiz herhalde.
Neyse yine de aklımızda bulunsun di mi ama? Bu arada zeytin üretiminde mağaza dedikleri yerlerde, yani zeytinin bekletildiği yerlerde, o koca koca zeytin kazanlarının içine düşen farelerden bahsetmiyorum, aynısı zeytinyağı için de geçerli. Bildiğiniz fare lıkır lıkır zeytinyağı içer mi içiyor arkadaş..

asalak porno


rahmetli nasıl biriydi
Ölünün arkasından konuşulmaz. Adettir"iyi biri" denir geçilir. Bunu da mı ben öğreteyim.

kek oğlan masaları resmi
Hay kek oğlan seni.. Masalarının resmini göster çabuk. Ay bayılıyorum sana, çok tahrik ediyorsun beni, bayılırım kekten oğlanlara.

kitap yazarlarıyla ilgilenen bloglar bloglar
Ah kavaklar kavaklar..

zombilerin doğurganlığı korku filmi izle
Zombilerin doğurganlığı diye bir korku filmi varsa kimse söylemesin bilmek istemiyorum. O ne be, belgesel gibi..

dayım karı istedi
Olmaz artık bu saatten sonra kar mar yağmaz. Söyle o dayına bir dahaki kışa kadar sabretsin.

demir piyasası çok kötü
Bunda süt ve süt ürünleri tüketmeyen bilinçsiz ailelerin de payı yok değil. Hep söylüyorum demir alın, iyi beslenin. Sizin yüzünüzden piyasa battı be, krizin sorumlusu sizsiniz.

bugs bunny neden hoşlanmıyor
Merak edilmekten hoşlanmıyor olabilir. Ne zamandır msn'de de rastlamadım engellemiş olabilir beni. Dur bir bakayım.

asosyallerin sonu
Evet sayın seyirciler, yıllardır asosyallik sorunundan muzdarip C. İ.'nin hazin sonunu ekrana getireceğiz şimdi size. Evet odadan içeri giriyoruz. Aman tanrım o da ne, iki şişme kadın çay içiyor. Fincan ağza girmiş gibi duruyor ama neyse. Sağda 3 boyutlu bir Tarkan heykeli görüyoruz. Oh shit bu da ne, evet görmez olaydık efendim. İşte C. İ'nin izine banyoda rastlıyoruz. Kendisi gıdıkla beni Elmo'ya keseletiyor kendini. Gördüğünüz gibi bu sahneler içler acısı. Ayrıca elbiseleriyle yıkandığı için rahatça girdik, kanalımızın +18 yayınları bulunmamaktadır bilginize.

hayde kızlar okula
Haydeeee.. Haydeee... Haydeee...

sende bunda sonra ben de burada yokum olacaksın hayatımıza sen en iyisin
Muhtemelen Google'ın Translate hizmetinden yararlanıldı ama işte ben bir halt anlamadım bu işten.. Misal: Soldaki "Gazag eldim"' Google'ın gözünde: I gazag hand. Hiç dokunmasa da bir şey değişmiyordu "Karışma kepeğe yimesin donuzlar seni" demek istiyorum Google'a.

eşek kadını biiip
Artık gerisini biz anlayacağız, allam ne harika, ne düşünceli kullanıcıları var Google'ın.

asalak porno
Neyi kasdettiğini öğrenmek için uzun çaba harcadım ama... Acaba pasiflikten bahsediyor olabilir mi? Fikri olan paylaşırsa pek makbule geçer.

22 Mart 2009

Bilincimin Altını Üstüne Getir Psikolog..!


Canım Froyd'um benim. Hayatımın erkeğidir kendisi. Biz onunla hep aynı şeyleri düşünmüşüzdür. Mesela bilinçaltı olaylarında benim fikirlerimden yararlandı. Saldırganlık maddesini kendisi ekledi; cinselliği ben ekledim. Böylece id, ego, süperego üçü bir arada tek pakette yaptık.


Şimdi düşünüyorum da gönüllü bir psikolog çıksa dese ki bloglardan psikolojik analiz yapacağım sizlere. Biz de sevinsek falan ne bileyim işte. Mesela "Doktor, böyle damacanadan su alırken farklı hisler içine giriyorum. Sonra mesela arabayla hızla giderken birden fren yapılınca etki tepki bilmem nesi sırasında.. ve liseye doğru yaptığım dolmuş yolculuğunda..." Gerçi onun sebebini anladım basit bir şeymiş. Hemen anlatayım. Ben mezun olduktan sonra liseye birkaç defa gittim, hayır çok sevdiğim için değil lojmanda vazgeçemediğim biri (♀) oturuyordu. Heh işte okul da bizim şehrin biraz dışında hani öyle zararlı yerleri şehrin dışına atarlar ya, o hesap. Dolmuşta sürekli böyle bir istek durumu oluyordu durup dururken. Çözemedim neden hep aynı yerde oluyordu bu. Bir gece işi gücü bıraktım bunu düşündüm. Buldum sonunda. Ben şimdi yanıma biri oturmasın deyü tekli koltuğa oturuyorum. Tekli koltuk da tekerlek üstü oluyor. Tam o isteğin olduğu 20-25 metre de acayip taşlı, çukur bir tuhaf. Bilmem anlatabildim mi? Bu tespitimden sonra artık liseye gitmeme kararı aldım tabii.

Neyse ben başka bir şey mi anlatıyordum evet. Psikolog diyorum sana diyorum, hele bir deyiver bu blog yazarlarının bilinçaltına in, bilinçlerimizin altını üstüne getir. Valla bak süper kazanç kapısı işte. Biz para vermeyük tabii ama google reklamları falan idare edersin. Hem de "yok bacım senin işin burda olmaz muayenehaneme gel" (modern zamanlar bir bu kelimeye karşılık bulamadı) dersin ordan kazandığın ek gelir yeter sana. Bizde ne hikayeler var. Blog yazarları bu iş için biçilmiş kaftan ya da hiçilmiş aftan aman sıkılmış boktan..Evet saçmaladığımın farkındayım. Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisine 48535. çalışışımdan dolayı olabilir bunların hepsi. Beni böyle sevin. Kendinizi gerçekleştirin..! aha biri beni durdursun.!

Denedi Denedi Hiç Kimse İnemedi En Derine

Murat Boz'un "Uçurum" şarkısını neyse ki bir kadın şarkıcı söylemiyor. Yoksa neçe olurdu hali, topa tutulurdu mazallah.

Denedi denedi hiç kimse inemedi en derine..

21 Mart 2009

Yaprak Dökümü


Ayrıca Şevket'i de ne güzel yerleştirmişler resme :)

Televizyonda izlediğim iki program var biri "Sünger Bob" biri de "Yaprak Dökümü" evet birbirleriyle uyumunun farkındayım. Sünger'i sevdiğim için izliyorum hadi de, Yaprak Dökümü bana göre değil ki. Olsun ama içimde gizli kalmış ev hanımını tatmin amaçlı sanırım bu. Daha işte son bir iki aydır izliyorum. Kitabı hatırlıyorum da, bu kadar uzun olsaymış yanmışmışız arkadaş.
Döküle döküle bitmedi o yapraklar sanırım 265461 bölümdür hazanda dizi. Reşat Nuri sen bu işi bilmiyorsun adamım, bak elalem nasıl kurguladı, utanmalısın kendinden.
Neyse ben hâlâ Leyla mı büyük Necla mı bilmiyorum. sürekli söylüyor arkadaşım ama yok bir türlü düşmüyor arkadaş napayım. Diyorum aslında KPSS'de falan bunları sorsalar bize. Gerçi bende bu şans varken kesin Leyla mı büyük Necla mı diye sorarlar, ben de otururum aşşa.
Geçen bölüm çok saçmaydı. Allam Türk dizileri ne zaman, zamanda başarılı bir şekilde yolculuk yapabilecek. Ferhunde'nin çocukluğuna gittik ama ben koptum olaydan. Olay bilmem kaç yılında oldu, hesaplıyoruz denk düşmüyor küçük Ferhunde'yle. Gazete haberi dersen dünkü gazeteden kesilmiş gibi. Küçücük gazete haberinden yola çıkarak el aleme yetiştirme yurdundaki kızın bilgileri veriliyor. Ay yok yok bir daha izlemem herhalde.
Ne alaka bilmiyorum ama aklıma geldi,
Bu arada Gary Sinise , Kutsi'ye mi benziyor, bana mı öyle geliyor.?

20 Mart 2009

Yaşar Şarkılarından Analiz Sentez Alaturka

Yaşar şarkılarındaki tekrarlar beni deli ediyor..
Hele kuşlar diye bir şarkısı var ki... Adam bütün şarkı boyunca kuşlardan bahsedip sonra sen kuşları boşver diyor. Ya deli misin divane misin adam madem sonunda boşver diyeceksin ne diye bütün şarkı kuşlar kuşlar kuşlar deyip beni delirtiyorsun. Mani mi var ne var bu adamda anlamadım gitti.

"Sana bir ay bana bir ay
Yetmez gülüm onbir ay
O bir ayı tut da gülüm
On bin aydan say

Benim sevdam bana kolay
Nay nay ninay nay ninay
Sana sevdam kolay kolay
Geçmez on bir ay"

---
"Sözler aynı çıkmazlarda sözler aynı sen
Dün birini gördüm yolda gözler aynı sen
Bizler aynı kalmadık ki hayat değişirken
Ben birini sevdim amma gözler aynı sen"

---
"Bırak dudaklarımdan benler okunsun
Bırak ellerim saçlarına dokunsun
Bırak kulaklarımda sesin uğulsun
Bırak ellerim saçlarına dokunsun"

---
"Seni yar diye koynuma aldığımdan beri 
Korkardım gideceğinden
Şimdi yar nerede hani yar nerede diye
Düşer oldum pencerelerden
Şarkılar nerede hani çok severek hani
Söylerdik incelerinden

Bu sebepten sen gece gel ya da bu gece gel
Ya bu gece gel ya da bu gece gel
Ya bu gece gel ya da bu gece gel
Ya bu gece gel ya da gelir ecel"

---
"Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git"

---
"Nazlanma nazlı kız
Yaralarım azdı kız
Yetmez mi az mı kız
Öldürmen farz mı kız"

19 Mart 2009

Tüy Sorunu


Ah eşek kafam.. Hep o epilasyon -ki biz ona tüy yolma aleti diyoruz kısaca- heh işte hep o aletin karşı koyulmaz cazibesi yüzünden oldu her şey.. Hadi dedim bu sefer de kollarımın tüylerini alayım, cillop gibi olsun. aha aldım da tam aldım.. Metal alerjim var ama ne bileyim bacaklarda hiç öyle bir sorun olmayınca olmaz sandımdı. Gitti kollar.. Kaşın kaşın kaşın yara oldu bir de üstüne. Minik minik kabarcıklarım oldu, Allah bağışlasın.. He bu arada eklemem gereken önemli bir "ayrıntı" daha var ki benim bir de benek alerjim var. Böyle görüyorum ya benek benek kabarcıklar hadi bu sefer üstüne bir daha kaşınıyorum..
Eh ama ben cidden kaşınıyorum.

Hayır doktora da gidemiyorum, adam yeni mezun cillop gibi. Ne diyeceğim ki karşısına geçip "Hacı şöyle bir yolayım kendimi dedim böyle oldu bir bakıvercen mi" Gitti bitti karizma o anda. Zaten bir kere bile karşısına "Ayy doktor şuram ağrıyor, işte tam şurası" deme fırsatı bulamadım. Her seferinde rezil kepaze bir vaziyette dikiliyorum karşısına. Neyse bakalım şu yaralar geçmezse rezil olmayı göze alıp gideceğim zira sürekli kaşınıyorum.

Bir de not ekleyeyim: Ders çalışırken de kaşınırım ben, alerjim var ders çalışmaya. Şimdilerde de KPSS denilen illetül feriştah yüzünden çalışıyorum, üstüne bir de bu. Kollarım perperişan. Biri beni durdursun..!! Rica ederim, lütfen, bak lütfen dedim. Durdur ulan..!!